JoomlaLock.com All4Share.net

İSLAMIN OĞLU

Habib-i Huda (Hakk’ın sevgilisi)

Şefî-i rûz-ı ceza (Ceza gününün şefaatçisi)

Hak Muhammed Mustafa (sav) Efendimiz, nurlu Medine’de… 63 yıllık mübarek, mukaddes, mücella nefeslerine görenler hayran… “O, hiçbirinizin babası değil” ayeti kerimesinin mefhum-u muhalifi “O hepinizin annesi (gibi)dir.” fehvasınca ümmetine bir anne şefkatiyle düşkün… Hak Teâlâ’nın yarattığı kulların hamurunu yeniden şekillendiren, taşlaşmış kalpleri sevgisiyle yumuşatan, hikmetle yıkayan, bilgiyle düzelten… Şefkatli bir anne ne ise O da öyle, hatta daha fazlası.

“Harîsun bil mü’minîn” Kendisine iman edenlere çok düşkün, çok hırslı…

İşte bu fıtrata çevirme, asla döndürme; bu dünyada pâk İslam şeriatını yaşayan örnek insanlar yetiştirme noktasında; bu iman eğitiminin mezunlarından biri: Hz. Selman-ı Farisi (ra).

Hz. Selman’ı Ensar ve Muhacir sahiplenmeye çalışırken Hz. Nebi (sav) onu övmek için başka bir söze ihtiyaç bırakmayacak şu ifadeyi kullanırlar: “Selman bizim Ehl-i Beytimiz’dendir.

Artık o kendisini ‘İslam’ın oğlu’ olarak görecektir. Yine Kâinatın Efendisi onun için buyuracaktır: “Cennet üç kişiye müştaktır (şevkle arzu etmektedir): Aliyyu’l-Mürteza, Ammar bin Yasir, Selman-ı Farisi.”

Bu övgülere Hz. Selman nasıl mahzar olmuştur?

Fahr-ı âlem (sav), hem kendisini nispet ederek ailesinden saymış hem cennetin arzuladığı bir insan olduğunu ifade buyurmuş. Ayağının tozu gözümüze sürme olsun, duasıyla Hz. Selman’ı (ra) biraz daha yakından tanımaya çalışacağız.

Hz. Selman’ın İran’ın Ramahürmüz veya İsfahan’ın Cey şehrinden olduğu, bir ateş tapınağında hizmetçilik yaptığı, bazı Hristiyanlarla karşılaşınca Hristiyan olduğu dinini öğrenmek için Şam’a geldiği, Musul, Ammuriye şehirlerinde manastırlarda kaldığı, yanında ilim öğrendiği rahip ölürken ‘Hz. İbrahim’in Haniflik dini üzere hurmalıklı bir yerden Peygamber çıkacağını, O’nu bulması.’ tavsiyeleri ile Vâdil Kura’ya geldiği, fakat onu getiren kervan tarafından köle diye satıldığı, Beni Kureyza’dan bir Yahudi’nin onu satın aldığı, Efendimizin Medine’ye geldiğini Yahudilerin konuşmasından işitince hurma ağacından düştüğü hatta Yahudi efendisinin “Bu işler seni ne ilgilendirir?” deyip dayak attığı, Efendimizin sadaka hurma yemeyip, hediye hurmadan yediğini görünce ‘İşte peygamberlik alâmeti’ dediği ve son olarak Efendimizin sırtındaki peygamberlik mührünü bir cenazede görünce tam teslimiyetle Müslüman olduğu İslam tarihi kaynaklarında ifade edilmektedir. Ayrıca Hz. Selman’ın kölelik sebebiyle Bedir ve Uhud’a katılamadığı, kölelikten kurtulmak için mükâtebe (hürriyet anlaşması) yaptığı, hürriyeti için gereken üç yüz hurma fidanını bizzat Hz. Peygamberin diktiğini, bütün fidanların tuttuğunu (Bugün Acve-Peygamber hurması bu fidanların ürünleridir), Hendek Savaşı’ndaki savunma sisteminin fikir babası olduğu da onunla ilgili rivayetler arasındadır.

90 yaşlarında Müslüman olduğu, 130 yaşlarında vefat ettiği, ilim-fazilet-takva bakımından ashaba örnek olduğu, Hz. Ali Efendimizin onun hakkında “Öncekilerin ve sonrakilerin ilmi ona verilmiştir.” “O, bizim aramızda Lokman Hekim gibidir. İlk ve son kitabı okumuştur. Sonu olmayan deniz gibidir.” buyurduğu da rivayet edilmektedir.

Hz. Aişe (ra) annemiz de onun hakkın-da: “Peygamber Efendimizle birçok kere özel görüşür, Efendimiz (sav) onunla sabahlardı.” buyurmuşlardır.

Yine Fahr-ı âlem (sav), buyurur:

-Dört kişi fazilette öne geçmiştir. Ben Arapları geçtim. Süheyb Rumları, Bilal Habeşileri, Selman Farsları geçmiştir.

Bir gün Hz. Peygamber ashabıyla Cuma Suresi’ndeki bir ayet üzerine sohbet ederken elini Hz. Selman’ın üzerine koyarak:

-Bunun gibi öyle adamlar çıkacak ki iman Süreyya yıldızında olsa bile ona ulaşırlar, buyurur.

Hz. Selman ile ilgili, özetin özeti aktarmaya çalıştığımız bu seyre baktığımızda, onun en başından itibaren ciddi bir hakikat arayıcısı olduğunu görmekteyiz. Mecusilikten Hıristiyanlığa; kölelikten hürriyete geçişi ve Efendimiz’e teslim olurken bi-linçli bir tanıyış ile bağlanması onun bu ciddi arayışının sonucudur.

Büyüğümüz Hâce Hazretleri (ksa), “Ebu Bekir ’e verilenlerle Ebu Cehil’e sunulan şey aynı idi. Biri kabul etti, açığa çıkardı; diğeri reddetti, örtmeye çalıştı.” buyurmuşlardı. Küfür kavramının örtmek manasında olduğu düşünülürse bilinçle tercihin önemi anlaşılmış olur ki Hz. Selman’ı ashabın önüne geçiren şey de bu bilinçli gelişti.

Hz. Selman (ra) insan olarak yola çıkarken samimi bir şekilde kendini sorgulayarak, içindeki dünyayı tanıma isteğindeydi. Mecusi oluşu, Hıristiyanlığa geçişi, içindeki hakikati açacak, bir taraftan semaya-ruha öbür taraftan toprağa-nefse bakan yönlerini tahlil edecek, ıstıraplarına merhem olup bir anne şefkatiyle gönlündeki çırpınışları dindirecek bir sahip arıyordu. Bugünün ‘Sahabe gibi imanı olan’lardan Necip Fazıl, benzeri çırpınışlarını:


Ne yalanlarda var, ne hakikâtte,

Gözümü yumdukça gördüğüm nakış.

Boşuna gezmişim yok tabiatte,

İçimdeki kadar iniş ve çıkış.

şeklinde dile getirir.

Hz. Selman’a niçin talih kuşu konar, üstadımız Necip Fazıl nasıl Abdülhakim Arvasi Hazretleri gibi Peygamber varisi bir insanı kâmile erişir? Bütün bu soruların cevabı o insanların hakikâte bakışında, arayışlarındaki samimiyette gizli. “Din, samimiyettir.” buyuran bir Peygamberin ümmetiyiz. Eğer kalbimiz ve dilimiz varsa yapacağımız şey: “Tadarruan ve hîfeten” gönülden-samimiyetle Mevla’mızdan istemektir. Rabbimizden (Celle ve Alâ) her şey isteyebiliriz fakat istediğimiz şeyler başımıza bela olabilir: Mal-mülk, sağlık, eş, çocuk, ilim… İstediğimizi verdiğinde kıymetini bilemeyip zayi etmemiz, yanlış yerlerde harcamamız mümkün. Şazeli büyüklerimizden Ataullah İskenderi Hz. buyurmuşlar ya: “Allah’tan isteyeceğin şeylerin en hayırlısı, O’nun senden istediği şeydir.” Bu yüzden büyüklerimiz hep “Ya Rabbi! Bizleri tercihine Tevfik et!” diye dua etmişler. Razı ve hoşnut olduğun şeylere bizi yönelt. İşte Hz. Selman (ra) baştan beri samimiyetle arayışını sürdürmüş, açılan kapılara, ulaştığı imkânlara ya da düştüğü sıkıntılara aldırmadan hidayet isteğinde ısrarcı olmuştur.

O dönem Mekke’de “elimdeki imkânlarımı- nüfuzumu kaybedebilirim” gibi nedenlerle Müslüman olamayan insanlar olduğu gibi, zayıf akıllarıyla Allah’ın kudretini ihata edebileceklerini düşünen kimi Müslümanlar, Miraç mucizesini kabullenemeyip dinden dönmüşler; imanını yaşamak adına Habeşistan’a hicret edenlerden Hıristiyan olanlar çıkmış, yeğenine bir yetim merhametiyle bakan Ebu Talip tanıyıp teslim olamamış , “Evet, sen Allah’ın Peygamberisin.” diyen Ukbe bin Muayt iş çevresi-arkadaş (kısaca mahalle) baskısı nedeniyle kabûlünden dönmüş hatta Efendimize tükürme edepsizliği anında tükürüğün yüzüne dönüp yapışması ve bir ateş gibi yüzünü yakması ile cezalandırılmıştır. Mekke’de bu ve benzeri birçok hadisede hidayeti Allah’tan isteyememek vardır. Samimi olamamak vardır. İçindeki sese kulak verememek ya da duymazdan gelmek vardır. Erişilen imkânların ya da çekilen çilelerin geçici oluşu, imtihan vesilesi oluşu anlaşılamamaktadır. Fakat Hz. Selman isteğinde ısrarcı olmuş, samimi olarak hakikat arayışına devam etmiştir.

Bu gün en çok okunan sure Fatiha-ı şerifte “Ya Rabbi, bizi sırat-ı müstakime hidayet et, nimet verdiğin kimselere kavuştur.” duasını adeta fiili olarak hep yapmıştır Hz. Selman. Cenâbı Hak bu arayışı-yönelişi o kadar önemsemiş ki Hz. Selman İslam’ın oğlu olmuş; Hz. Peygamber (sav) onun için “Ehli Beyt imdendir.” buyurmuştur.

Hz. Selman’ın (ra), İslam mağazasının vitrininde güzeller güzeli bir manken olarak bütün insanlığa gösterilmesinde elbette ders alınacak çok yön olmakla beraber, hidayet arayışındaki ısrarcı tutumu bizlere işaret edilen önemli bir yöndür.

“… Bulanlar, arayanlardır.” hikmeti Hz. Selman’ı taçlandıran şeyi vurgulamaktadır. Büyüğümüz Hâce Hazretleri’nin, (ksa) Efendimizi (sav) en iyi anlayan 6 sahabeden biri olarak ifade etmeleri de Hz. Selman’ı (ra) tanıyışımıza kapı aralamış oldu. O gün Hz. Selman nasıl aradı ise, işte biz de bugün Peygamber varisi insan-ı kâmili aramak, O’nun eğitimine tabi olmak durumundayız. Rabbimizden samimiyetle hidayet istiyoruz. Bizleri Hz. Selman’a bağışlasın. Onun ihlâsından içtenliğinden lütfeylesin. Onun Hz. Peygambere (sav) hizmet gibi hizmeti, Peygamber varisi insan-ı kâmile yapabilmeyi bizlere ikram eylesin. Bundan başka bir şeref bilmemeyi bize nasip eylesin...

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2010 ARALIK SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort