JoomlaLock.com All4Share.net

ZENGİNLİK NEDİR?

Hamdolsun  Mevlamıza ki bizleri Sevgilisi’nin ümmeti  eylemiş. İmam Busûri  Hazretleri’nin  Kaside-i Bürde’deki  ifadesiyle:

Övülecek halleri hızla aşıp, erdemlerinle  tenhada,

Ulaştın Sen, tek başına Makam-ı Mahmûd’a.

Allah kıldı Nebimizi, nebilerin en şereflisi,

Böylece biz de olduk ümmetlerin şereflisi.

Mertebelerin pek yüce, rütbelerin pek yüksek,

Ne mümkün, Sana verilen nimeti idrak etmek.

Biz Müslümanlara müjde, Allah lütfu  keremiyle,

En sağlam donanımlı kaleyi, eyledi bize hediye.

Bütün mükevvanatın sahibi Mevlayı  Müteal  Hazretleri, bize ne vermişse hepsini Sahibimiz, Seyyidimiz, Efendimiz (sav)  yüzü  suyu hürmetine vermiştir. Çünkü O; rahmetin-bereketin, bilginin-hikmetin, aşkın-merhametin… hasılı insanı değerli kılacak  ne varsa bütün hepsinin sahibidir, membaı, kaynağıdır. Bütün sözlerimize Rabbimiz’e hamdden sonra O’na salâtu selam ile başlarız.

Bütün insanlığın övüncü, bu ümmetin sahibi-terbiyecisi, işte o güzel İnsan, ashabına soruyor:

-Ey ashabım, zenginlik nedir bilir misiniz?

Sahabeyi  kiram….Kadrini hiç kimsenin hakkıyla takdir edemeyeceği  Efendileri’nin-Sahipleri’nin kıymetini bütün insanlık içerisinde en iyi anlayabilecek olanlar… “Biz sana kevseri verdik.’’  ayeti kerimesindeki “kevser’’ kavramını  bazı  ulema-urefa  ashab  olarak tefsir etmişler. Allahu Teâlâ’nın Nebisi’ne mahrem  olsunlar, dost-arkadaş-sırdaş olsunlar  diye yazdığı ashabı kiram cevap vermiş:
-Allah ve Rasûlü daha iyi bilir!

İşte iman budur. Teslimiyet- sadakat ve terbiye bu cevaptadır. Çünkü benim bildiklerim; kıt aklımla, az tecrübemle, zayıf görüşümle elde ettiklerimdir. Oysaki  Rasûlullah’ın bilgisi, ifadesi, emri şerifi hakkın-hakikatin-hazinenin  ta kendisidir.

“Zenginlik nedir?”  Bugün hepimizin bu soruya az veya çok cevabı yok mu?  Elbette ki ashabı kiramın da o gün kendine göre bir bilgisi, cevabı vardı. Fakat kendi bildiklerinin değeri ile Rasûlün Hak katındaki  yerini  bilen, mukayese eden, idrak eden ashab verilecek en güzel cevabı verir:


-Allah ve Rasûlü daha iyi bilir!      Kendi bildiklerini bir kenara bırakan, Hakk’ın öğreteceklerini esas alan bir bakıştır bu. İmanın gereği budur. Sadakatin, sevdanın gereği budur. Eğitim böyle gerçekleşir. Eğer insan, kendisinden apaçık bir şekilde üstün olduğunu gördüğü başka bir insana,  gönüllü bir şekilde tabi olmazsa eğitilemez, değişemez. Bugün de durum aynıdır. Peygamberi (sav), O’nun bizi Allah’a (cc) yakınlaştırma için uyguladığı müfredat olarak sünneti  seniyyeyi   kitaptan öğrenemeyiz. Öğrensek de yaşayamayız çünkü Mevlana hazretleri “Bilmek yapabilmektir.” buyuruyor. Yapmadığın şeyi öğrenmiş sayılmazsın.


Örneğin  bugün  “misvak”  sünneti seniyyesini bilmeyen var mı? “Ümmetime meşakkatinden endişe etmeseydim farz kılardım.”  ifadesiyle önemi vurgulanan misvakı  bugün kaç kişi kullanıyor? İslam’ın şiarı olarak sakal sünneti seniyyesine bakışımız nedir? Giyim-kuşamda, yeme-içmede seçici olmada durumumuz nedir? Dürüst olalım, eğri oturup doğru konuşalım. Yaşayamadıklarımızı görelim. Ölmeden kendimizi muhasebe edelim.

Bir Müslüman olarak, ümmetin günahkâr bir ferdi olarak ne zaman “Allah ve Rasûlü daha iyi bilir.” diyeceğiz?    Bizim bilgi, görgü, tecrübemizin ahirette para  etmeyeceğini kendimize itiraf edelim. Edelim ki “Kişi noksanın bilmek kadar irfan olmaz.” başlangıç noktasını tespit edelim. Bundan sonra yapacağımız şey; bize Rasûlü  tanıtacak, ahlâkı hamideyi  kazandıracak, varisi Nebi  insanı bulmaktır.

Ne yaptığını, niçin yaptığını, nasıl öğreteceğini bilen  Peygamber varisi  insanı kâmili aramak Müslümanın boynunun borcudur.  Öbür tarafta boynumuza  bukağılar takılmasını ya da boynumuzun koparılmasını  istemiyorsak, ashabın yaptığı gibi aşk ve teslimiyet bukağısını boynumuza takacağız. Büyüğümüz  Mevlânâ Hâce  Hazretleri’nin (ksa) ifadesiyle “Ya bu dünyada aşk ateşiyle, ya öbür dünyada cehennem ateşiyle…’’ İnsan temizlenecek de fırsat varken  bu işi dünyada tamamlamalı.

“Allah ve Rasûlü bilir!” diyebilmek  O’nu kendine tercih etmektir. İslamî eğitimin bidayeti de nihayeti de buradadır. Âlim olan Allah’tır (cc). Mürebbi (Terbiyeci) olan  Allah’tır (cc).  Bütün kudretiyle kainatı  ihata eden Zatı  Zü’l-Celal;  rahmet etmiş-merhamet buyurmuş önü arkası, sağı solu, her yanı nur olan Efendimiz’i (sav) bize eğitici olarak göndermiştir. İşte bu eğiticilik vasfı hasebiyle Efendimiz (sav) “Bana bakın, Bende görün, ben nasıl yapıyorsam öyle yapın!” gibi mübarek ifadeleriyle emir buyurmuşlar.  En son Veda Hutbesi ile Hakk’ı  tebliğ edişini, görevlerinin sona erişini “Şahid ol, ya Rab!” diyerek hitama erdirmişler. O’nun ümmeti eğitme işi kendisinden sonra da Ehli Beyt, ulema-suleha-evliya ile devam etmiştir.

Ümmetin sahibi-Seyyidimiz-Efendimiz  zenginliği tarif etmişler:
-Zenginlik; zikreden bir dil, şükreden bir gönül ve saliha bir eştir.

Cevami-ül kelim (az söz ile çok mana) kudretine  sahip Efendimiz (sav) bu veciz ifadeleriyle bütün bir dini yaşantıyı özetlemişler.

Zengin olma, sahip olma duygusu  insanın fıtratında vardır. Fakat hem bu dünyada hem ahirette seni kazandıracak mülkü üç kelime ile özetlemişler: Dil, gönül, eş...

İnsanın  Mevlâsını zikredebilmesi  bir lütuftur. Herkese Allah’ı anmak nasip olmaz. “Cenâbı  Hak kullarından zatına seçer.”  Eğer bir kula zikretme imkanı verilmişse o kul Cenabı  Hakk’ın sofrasına oturmuş demektir. Ev sahibinin kendisine ikram edeceği şeyler dilinden, gönlüne-ruhuna akacak,  gıda olacaktır. Nasıl bedenin gıdaya ihtiyacı varsa, insanın yiyip-içtiği  bedene hayat verirse, zikir de insanın kalbini doyurur, mutmain kılar.

Hadisi şerifteki sıralama da önemlidir. Dil zikretmeden  gönül şükredemez. Dil,  Mevlamız’ın güzel isimlerini, sıfatlarını  söylerken gönle rıza-lika, irfan-sevda… akmaya başlar. Gönül arınır, durulur. Nimetleri  gördükçe  şükür duygusu artar. Sonuçta asla hakkıyla şükredemeyeceğini anlar  ki gerçek şükür budur. Sahibimiz Mevlânâ Hâce Hazretleri “Sizin için şükrü tercih ettik.” ifadeleriyle  bizim seyrimizde şükrün önemini vurgulamışlardır.

Üçüncü zenginlik, kişinin dinini  yaşamada  saliha bir eşe sahip olması demektir. “Evlenmek dinin yarısıdır.” buyruğuyla zaten Kainatın Efendisi (sav) kulluğun tamamlanmasında evlenmenin önemini belirtmiştir.  “İçinizden kendileriyle huzur bulacağınız eşler yaratıp aranızda muhabbet ve rahmet var etmesi   O’nun  delillerindendir. Düşünen insanlar için bunda deliler vardır.” (Rum:21)  ayeti  kerimesi de bu yöne işaret etmektedir.

Cenâbı  Hak Azze ve Celle lütuf ve merhametiyle bizlere mededü  inayet etsin. Hepimizi affu mağfiret eylesin. Efendimiz’in (sav) ahlâkını-anlayışını,  O’nun varisi olan insanı kâmilden  ahzetmeyi hepimize nasip eylesin.

 

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2010 KASIM SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

Bu kategoriden diğerleri: « İSLAMIN OĞLU ASHABIN RABITASI »

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort