JoomlaLock.com All4Share.net

KULLUKTA DEVAMLILIK

Kullukta Devamlılık

Kullukta Devamlılık - Mine ŞİMŞEK

Sayı : 81 - Eylül 2014

 

Kullukta Devamlılık

 

Âlemlerin Rabbi olan (cc) eşi benzeri ve dengi olmayan, Allahu Teâlâ’ya (cc) binlerce hamdu sena olsun. Habib-i Kibriya, Muhammed Mustafa’ya (sav) mahlukatın nefeslerinin adeti sayısı kadar salâtu selâm olsun. Cümlemizi mağfiret zumresine ilhak eylesin.

Bu ayki yazımızda, Allahu Teâlâ (cc) Hazretleri’ne, farz ibadetleri yapıp geri kalan, zamanlarımızda da boş ve faydasız şeylerle oyalanmayıp hayatımızın her karesinde hiç durmadan, kullukta nasıl devamlı olabiliriz? Rabbimiz ayeti kerimesinde bizlere şöyle buyuruyor ki:

“İşte Benim yolum dosdoğru aydınlık İslâm’dır, o yoldan gidiniz onun dışında kalan başka yollara sapmayınız.Çünkü o yollar size aydınlık Allah yolundan saptırarak bölünmelere ve felaketlere sürükler.” (En’am; 153)

Doğduğumuz andan itibaren önümüzde, sürekli yürümemiz gereken bir yol var. Bu yolda, ışıklara dikkat ederek, levhalara bakarak; koşmadan, tökezlemeden, yerimizde saymadan, duraklamadan, engellere takılmadan, istenilen menzile varmamız için bir yol var, ciddi bir musabaka var. Bu yolu kat etme var. Ama nasıl?

Allahu Teâlâ (cc) bizlere buyuruyor ki: “Önünüzde bir yol var.” 

Bizler de ayeti kerimeyi duyduk yürüyoruz, yarışıyoruz. Bütün insanlık yarışıyor. Ama ne için, nereye doğru? İçimizde yarış hissi var, hep yarıştık. Düşünsek ki ne için? Mal biriktirmekte, makamda, giyimde kıskançlıkta, titizlikte, derste, işte... hep yarıştık. Dünyaya kim daha hızlı sarılır, kim nefsin şeytanın adımlarını takip eder... Oysa yarışmamız gereken konuy bize ayetin devamında açıklanıyor:

“Rabbiniz’in tarafından mağfiretine, bağışına ve takva sahibleri için hazırlanmış olup genişliği gökler ve yer kadar olan cennete koşun bu Allah’ın dilediğine verdiği lütuftur.” (Hadid; 21-22)

Evet koşmamız gereken hiç durmadan ara vermeden, Kur’ân’ın deyimi ile:

“Sana ölüm gelip çatıncaya kadar Rabbin’e kulluk et.” (Hicr; 99)

Bir yarış ki, düşünelim! Pisti; Hz Adem‘den (as) başlayıp ne yaptığını ve kim için yaptığını bilip, bize kadar gelmiş geçmiş, şuur sahibi olarak ilerlediği yolda hayat bulmuş, kimisi canıyla kimisi malıyla, bu yolda en güzel şekilde, onlar ilerlemişler. Ayeti kerimede de buyrulduğu üzre:

“Canları ve malları karşılığında cenneti satın alıyorlar.” (Tevbe; 111)

Bu yolda bize en güzel örnek olan onların yaşantıları bize yol arkadaşı olmalıdır.

O yarışta ateşlere atılırken, Cebrail (as) bile aradan çıkaran, “Rabbim beni görüyor o bana yeter.” diyen İbrahim (as) var. O yarışta vücudunu saran hastalığa sabreden, Eyyüb (as) var.

O yarışta, bıçağın altına yatıp, “Allah (cc) böyle buyuruyorsa emri geciktirme babacığım!” diyen İsmail (as) var. O yarışta malının hepsini terk edip Allah (cc) yolunda sarf edip bir hasıra sarılan Hz. Ebû Bekir (ra) var.

O yarışta; zengin genç, İslâm’a girdiği için ailesi onu reddetmiş bütün servetten mahrum kalmış, Uhud savaşında Resûlu Kibriya (sav) ona, “Benim zırhımı giyer misin?” buyurduğunda hiç tereddüt etmeden, şeref kabul ederek şehid olan Musab bin Umeyr var.

O yarışta kızgın çöllerde, üzerinde kocaman bir kayanın altında “Ehad!” diyen Bilal Habeşî var. O yarışta Sümeyyeler, Asiyyeler var. Kimler geldi kimler bu yarışı bitirdi, şimdi sıra bizde.

Biz ise nasıl ilerliyoruz bu yolda? Bir düşünelim; tesettüre küskün nefse ağır basan, mendil kadar ipek baş örtülerle, namahrem olan erkeklerin yanında dar giysilerle, vücut hatları belli eden giysilerle, Allah’ın (cc) istediği tesettür biçimiyle örtünmeyen bedenimizle bu yarıştayım diyoruz. Oysa Cenâbı Hak bize buyuruyor ki:

“Mü‘min kadınlara söyle, gözlerini harama bakmaktan sakınsınlar, mahrem yerlerini korusunlar, zinet sayılan yerlerini göstermesinler ancak kendiliğinden görünen el yüz bunlar hariçtir. Başörtülerini yakalarının üstüne kadar, boyunlarını örtecek şekilde korusunlar.” (Mü’minûn; 31)

Değil her anımızda dilimizde Allah (cc) zikri, 15 dakika bile günlük virdimize, zaman ayırmak bize ağır gelen, yalanın, dedikodunun hemen ardından, tevbe etmeye üşenen şu, taşlaşmış kalbimizle hasetle, kibirle gururla, gıybetle boş işlerle oyalanmakla, bu yarıştayım diyoruz.

Dünya malında, titizlikte, kıskançlıkla, bütün hırsımızla herkesi geçmeye çalışan halımizle bende bu yarıştayım diyoruz.

Sünnetten uzak hayatımızla, dilinden anlamadığımız Kur’ân-ı okumaya bile üşenerek, kâinatın yaratılış gayesini anlamadan hayatımızı kendi istediğimiz şekilde şekillendirerek bu yarıştayız diyoruz. Değerli vakitlerimizi televizyonun karşısında geçirerek, daha acıkmadan ne yemeliyim düşüncesine kapılarak arada bir, huşusuz namaz kılarak ben de bu yarıştayım diyoruz. Oysa Kur’ân-ı Kerim’de bizlere:

“Ben insanları ve cinleri ancak Bana kulluk etsinler diye yarattım.” (Zariyât; 56)buyuran Mevlâmız’a (cc) ne kadar kulluk ediyoruz hiç düşündük mü? Bizler bu yolda durmadan yerimizde saymadan, yavaş ama emin adımlarla, büyüklerin izlerinden giderek, ilerlemeliyiz.

Peygamber Efendimiz (sav) buyuruyorki; “Allah katında amellerin en makbulü, az da olsa devamlı olanıdır.” (Buhârî, İman, 32) 

Hızlı koşup yorulup durmaktansa yavaş yavaş ama emin adımlarla devamlı yürümek en güzelidir.

Bir gece sabaha kadar yatmadan ibadet edip, bir dahaki kandile kadar uyuyup kalmaktansa, her gece 2 rekat kılmak daha güzelidir. Bir gün saatlerce zikredip diğer günler gafletle gezmektense, 15 dakikalık günlük virdimiz devam etmek ve her an rabıtalı ve tefekkürde olmak en güzelidir.

Senede bir ay Kur’ân’ı hatmedip diğer aylarda ara vermektense, her gün bir cüzü mealiyle okuyup hayatımıza uygulamak en güzelidir.

Kendi başımıza bu yolda ilerlemek, emeklemeyi bile bilmeyen bebeğin annenin yardımı olmadan yürümesine benzer. Mürşidin müridi üzerinde mânevî tasarrufu vardır. Nefsin hilelerinden ve şeytanın tuzaklarından koruyup koruyandır.

Tarikat yol demektir. Mürşidi kâmillerin metodu zikri, rabıtayı tefekkürü, hayata yaymak; kişiyi bir anlık değil, her anl mü’min yapmaktır. Bunun için azdan başlayarak emin adımlarla bıktırmadan, yolda da bekletmeden, ilerletirler. Nefsi yavaş yavaş terbiyeye alıştırarak, zamanla çoğu yapabilecek hâle getirirler. Onun için, mürşidi kâmilin terbiyesinde eğitilerek yola devam edenin hâli daha bereketlidir.

Bir bakalım Allahu Teâlâ Hz.’nin (cc) nimetlerine; az ama devamlı, toprak birden bol verip mahsülü 3 sene daha vermemezlik yapıyor mu? Güneş bu gün de doğmayacağım demiyor, her gün asırlardır saniye bile şaşmadan devam ediyor. Gözün her an görüyor, dilin dönüyor, kalbin atıyor “Hay” sıfatı her an tecelli eden, bir Rabb’e her an kulluk gerekmez mi?

Allah dostları buyuruyor: “Her an kulluk, kemiyetle değil, keyfiyet ile olur.” yani sayıyla (çoklukla) değil ihlâsla olur.

Niyetimizin güzelliği ile hayatımızın her anını, kulluğa devamlılığa çevirebiliriz. Nefsi yormadan hevesini kırmadan örneğin; yiyeceğimiz yemeği, ihtiyaç ve zevk olsun diye değil, “Ya Rabbi bana ibadetde kuvvet olsun” niyetiyle yersek Allah’ın rızasına çevirebiliriz.

Birgün Efendimiz (sav), Hz. Fatıma’nın evinin önünden geçerken, meleklerin evi kuşattığını üst üste yığılıp evi gözeltlediğini gördü. Gittiği yerden geri dönerken, evinin üstündeki meleklerin dağıldığını sadece birkaç tanesinin kaldığını fark edince, merak etti ve kızının evine girdi ve, “Ya Fatıma! Bir sat önce ne yapıyordun?” diye sordu. Hz. Fatıma’nın cevabı, “Dilimde Hakk’ın (cc) zikri, elimde Hz. Ali’nin cübbesini dikiyordum.” oldu.

Niyetimiz her işimizde Allah rızası için olursa, kulluktaki devamlılık her an ibadetle değil ihlâsla, samimi niyetle olur. Eğer böyle yaparsak ayetteki “Allah’ın mağfiretine koşun!” emrini az da olsa en güzel yaşayanlardan, ilerleyenlerden oluruz inşaallah.

Cenâbı Hak yine bize ayeti kerimede buyuruyor ki: “Şüphesiz Rabbimiz (cc) Allah’tır deyip, sonra dosdoğru yolda yürüyenlerin üstüne melekler iner onlara ‘Korkmayın, üzülmeyin! Size vad olunan cennetle sevinin.’ derler.” (Fussulet; 30)

Bizler düşünelim ki Allah dostunun yardımı nazarı olmadan, gafletlerle günahlarımızla, beşeri sevgilerle, bu yolda nasıl olur da ben yürüyebilebilirim deyip de emin olabiliriz.

Allah dostları bu yolda istenilen çizgide, yürümenin belirtilerini şöyle sıralamışlar; “Dedikodudan korunmakla, su-i zandan kaçmakla, başkalarıyla alay etmemekle, gözünü haramdan sakınmakla, yalan söylemekten dilini muhafaza etmekle, Allah yolunda yoksul ve düşkünlere yardım etmekle, israf etmemekle, büyüklük taslamamak ve gurura kapılmamakla, eksiksiz beş vakit namazı terk etmeden huşuyla kılmakla, Allah korkusunu gönüllere yerleştirmekle, ehli sünnet ve’l-cemaat yolunda yaşamakla ve yaşayanın dizinin dibinde, onun buyruklarına teslim olmakla.”

Allah (cc) bizleri mürşidimizin himmetiyle, bizim de gayretimizle gönül gözü açılanlardan, muhabbetullahı yakalayanlardan, imanın tadına varanlardan, Hakk’ın rızasına erenlerden olmayı, nasip etsin. Bu yolda bizim istediğimiz şekilde değil, büyüklerin istediği şekilde yürüyüp, yol kat etmemizi nasip etsin. Âmin.

 

Yazar: Mine ŞİMŞEK

 

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort