JoomlaLock.com All4Share.net

KUR’ÂN’IN BAHSETTİĞİ İLİMLER -3-

19)Gezegenler:
Yûsuf Sûresi’nde ay ve güneşten ayrı olarak on bir gezegenin varlığına işaret edilmektedir.
“Ey babacığım, muhakkak ben, on bir gezegen ve ay ile güneşi bana secde ederken gördüm.” (Yûsuf/4) mealindeki âyet, bu gerçeğin ifadesidir.

20)Noterlik:
“Ey îman edenler, tayin edilmiş bir vakte kadar birbirinize borçlandığınız zaman onu yazın.” (Bakara/282).1

Seneler vurmadan silgiyi
Bağlayın yazıyla bilgiyi

21)Burçların Varlığı:
Bürûc Sûresi böyle bir ilmî mucizeye işaret etmektedir. Buna ilişkin olarak son zamanlara kadar art düşünceli çevrelerce mizah konusu olmuş şu hadîs önemlidir:
Allâh Resûlü’ne (as) soruluyor:
-Yâ Resûlallâh, dünya neyin üzerinde? diye.
-Öküzün, buyuruyor.
Bir başka gün, bir başkası soruyor:
-Yâ Resûlallâh, dünya neyin üzerinde?
Aldığı cevap:
-Balığın üzerinde, oluyor.

Birkaç îzah ihtimali olan ve iki şekilde verilmiş bulunan bu peygamberî cevaptan öğrendiğimiz bir gerçek var. O da, tâ on beş asır öncesinde “Burç”lardan söz edildiği ve Efendimiz’in (as) asırlar sonra kavranabilecek fennî mucizesinin bütün tazeliği ile önümüzde durduğu hususudur:

Birinci ihtimal:
Dünyamızla ilgili iki melek vardır: Hût (Balık), Sevr (Öküz). Bunlar, ya bu adda, yahut bu şekilde olduklarından Hût ve Sevr olarak anılmışlardır.
İkinci ihtimal:
“Devlet, kılıçlarla kalemlere istinat eder.” sözünü ele alalım. Bu ifade, devletin, kalemlerle, kılıçlardan güç kazandığını anlatır. Yani bir devletin gücü âlimlerin ilmine, askerlerin silahına; ülkenin kalkınması, ekonomisinin iyi olmasına bağlıdır. Bir milletin tarihi, askerlerin kanı, âlimlerin mürekkebi ve işçilerin teri ile yazılır, gibi ifadeler de hep bu kabildendir. İşte dünyanın öküz üzerinde durması böylesine mecazî bir anlatımdır. Ne var ki teşbih ve temsiller, âlimlerin elinden câhillerin eline düştüğünde zamanla hakikat zannedilmeye başlanmıştır. Söz konusu hadîs de aynı âkıbete maruz kalmış olabilir.

Üçüncü ihtimal:
O günkü insanların çoğu ziraatla geçindikleri için, ziraatla geçinenlerin dünyası öküzün omuzlarında idi. Sahillerde yaşayanların ise balık ile beslendiğinden onların dünyası da balığa dayanıyordu. Balık olmasaydı sahillerde yaşayanların dünyası yıkılmış olacaktı.

Dördüncü ihtimal:
İlk sorunun sorulduğu zaman dünya Boğa Burcu üzerinde/içinde olduğu için Efendimiz (as); “Sevr’in üzerindedir.” demiş, aradan günler geçip bir başkasının aynı soruyu sorma sürecinde de dünya, Balık Burcu üzerinde bulunduğu için “Dünya Hût’un üzerindedir.” demiştir. Bütün bu ifadeleri anlamak ve Peygamberimiz’in (as) hadîsini iyice kavramak için mutlak sûrette astronomi bilmek gerekmektedir. Ve âlimlerimiz, bunun fennî ve ilmî îzahını bu şekilde yapmışlardır.2

22)Kanın Haram Kılınışındaki Gerçek:
Aslında diğer semâvî dinlerde3 de haramiyeti sâbit olan kanda bir miktar ürik asit bulunmaktadır. Kur’ân’ın, hayvanları boğazlamada emrettiği4 özel usûlün sırrı budur.

İslâmî usullerle kesilip vücuttaki kanların tamamen akıtılmasını temin etmek gerekmektedir. Bu da boyundaki ana damarı kesmekle mümkündür.

Gayrimüslimlerin yaptığı gibi şoklama yoluyla veya darbe sonucu öldürülen hayvanın damarlarındaki kan donar ve vücudun diğer organlarına yayılır. Ve bu zehirli maddenin bütün bedene sirâyeti sonucunda hayvanın kanı büsbütün zehirlenir.

Bu bağlamda şunu da kaydetmekte yarar var. İslâm, damardaki kanı değil, damardan dışarıya akan kanın yenilmesini haram kılmıştır (En’âm/145).

Yâ Rab, bu nasıl kitab-ı âli
İdrâke sığışmıyor meâli

Buraya kadar Kur’ân’ın birçok özelliğini, her türlü bilginin -ama ince bir îma yoluyla, ama açıkça- onda var olduğunu anlatmaya çalıştık. Tâ ki yeni yeni keşif ve icatlarına parmak ısırarak baktığımız Batı medeniyetinin ilhâm kaynağının, öncelikle ilmi ibâdet sayan, bilmi ötelemeyen ve hatta bilmin gözlem ve deneye dayalı verileriyle örtüşen kendi kitabımız Kur’ân-ı Kerîm olduğunu anlayıp Batı ve bâtılın karşısında yenilgi psikolojisine bürünerek aşağılık kompleksine düşmeyelim; yegâne Rehberimizle barışık yaşayalım, ona sımsıkı sarılalım, onunla irtibatımızı koparmayalım; okuyalım, anlayalım, hayatımızı ondan aldığımız motiflerle şekillendirelim; her şeye rağmen kurtuluşumuzun yalnızca ona, hem de sımsıkı sarılmakla mümkün olacağı anlayışı içerisinde olalım. Ve bilelim ki “marîz bir asrın, hasta bir unsurun, alîl bir uzvun reçetesi, ittiba-i Kur’ân’dır.”5

Şunu ilave edelim ki, anlaşılmadan okunup zevk alınan tek kitap Kur’ân’dır. Bu nitelikte ikinci bir kitap gösterilemez. Ama okunup, düşünüp öğüt alınması gereken de odur.6 Çünkü o hem bir kitab-ı zikir, hem bir kitab-ı fikir, hem bir kitab-ı dua ve ibâdet, hem de bir kitab-ı hidâyettir. Okumaktan nihâyetsiz derecede zevk duyduğumuz bu Kur’ân’ı bir anlasak, kıpır kıpır kaynar; Mekke’den Medine’ye koşan, oradan ilk kıblemiz Kudüs’e, Kudüs’ten İstanbul’a seğirten sahabe gibi yerimizde duramazdık. Cehennemi anlatan âyetlerde cehennemin devâsa alevlerini görür, cenneti tasvir eden âyetlerde efil efil cennet râyihasını duyar gibi olurduk.

Özetle, Hıristiyan âlemi, bozuk da olsa İncil şeriatını yaşarken, Yahudi milleti, muharref de olsa Tevrat şeriatını harfiyyen uygularken7, Müslümanların, ana sütü gibi herkese göre süzülmüş bir gıda sunan; akıllı rûhların besin ve esin kaynağı olan Kur’ân’dan ve onun mutlu kılan nizâmından uzak ve kayıtsız kalmaları düşünülemez.

O Kur’ân ki, bardak bardak sunar Hak nûrunu;
Ufuk ufuk yağdırır rahmetin yağmurunu.

O Kur’ân ki, âleme deste deste renk verir,
Varlıklara nizâm ve kalplere âhenk verir.
O Kur’ân ki, şifa şifa dindirir âhu zârı;
Onunla sükun bulur her asrın intizârı.

Tek düstur, tek hakikat, kalmasın bir duymayan,
Medeniyet, Kur’ân’dır; medenî, ona uyan...

1 Peygamberimizin noter uygulaması için bak. Buharî, Kitâbu’l-Büyû’: 19 ve bak. Karaman, İslâm Hukuk Tarihi, s. 107
2 Hekimoğlu, age., s. 2; Yeni Ansiklopedi’(c. 1, s. 132)de, bu hadîs için “Câmiu’s-Suyutî, el-Hakâik fî Ahbâri’l-Memâlik, s. 80-81” kaynak gösterilmektedir. Ayrıca geniş açıklama için bak. Bediuzzaman, Lemâlar, s. 86-89
3 Bak. Tevrat, Levililer/17: 14, Tesniye/13: 16; İncil, Habercilerin İşleri/15: 29
4 Bak. Bakara/173, Mâide/3, En’âm/145
5 Bediuzzaman, Mektubât, s. 484
6 Bak. Kamer/17, 22 ve tekrarları.
7 İsrail’de şeriat gereği, Cumartesi günleri Yahudiler ellerini işe sürmezler, çalışmazlar, ateş yakmazlar. Buzdolaplarında et ve süt yanyana konulmaz. Gündelik hayatta yer alan bazı önemli olayların video kameralarıyla kaset hâline getirilmesi, insanın kendi kendisini yeniden yaratmaya                                                                               kalkışmasının Tanrı’ya ait olan yaratıcılığa şirk koşmak olduğu gerekçesiyle, yasaktır. (Aytunç Altındal, Yeni Günaydın’dan naklen Milli Gazete, 17 Kasım, ‘93).

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2011 KASIM SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort