JoomlaLock.com All4Share.net

KUR’ÂN’IN BAHSETTİĞİ İLİMLER -2-

9)Kömürün Oluşumu ve Petrol:

“Rabbiniz ki, otlakları çıkardı. Sonra onları siyah kuru hâle getirdi.” (A’lâ/4-5)
Bu, jeoloji ilminin ortaya koyduğu ilmî gerçekleri destekleyen âyettir. Yeryüzünün ilk canlı örtüsü, büyük eğrelti otu ve alg mer’alarıdır (su yosunları). Dünyamızda hayatın ilk öncüleri olan dev mer’alar, sonra büyük jeolojik olaylarla toprak altına intikal etmiş, orada özel bir ayrışımla petrole dönüşmüştür.

Arzın bu dev mer’aları / eğrelti otu tarlaları öylece kalsa idi, arz atmosferinde oksijen şiddetle artacak ve atmosfer tutuşacaktı.

Sûre-i A’lâ’nın üçüncü âyetinde açıklanan takdîr ve ölçü çerçevesinde, bütün bu dev bitki örtüsü görevini tamamlayınca toprak altına gömüldü. Büyük jeolojik olaylarla “ğusâ”ya (petrol seline) dönüştü.

Petrolün, daha çok deniz kıyısındaki eğrelti ve alglerin kaya tabakaları arasında çeşitli bakteri işlemleri ile ayrışmasından ortaya çıktığını bilir, petrol yataklarında bazan deniz hayvancıklarının da bulunduğunu nazara alırsak Ğusâ/siyah sel suyunun ne anlama geldiğini anlamakta güçlük çekmeyiz. Sel suyu, petrolün yeraltında akışını tanımlayan en somut ifadedir. Ayrıca sel suyu, humus (çürümüş organik bitki) artıklarını sürükler ki, petrol de böyledir.

Böylece bu âyet, petrolcülerin “petrol göçü” dedikleri petrol derelerinin akışını da bize anlatıyor, on beş asır önce!..1
Yüce Rabbimiz bir başka âyetinde de şöyle buyurmaktadır: “Öyle bir ateşten korunun ki, yakıtı, taş ve insanlardır.” (Bakara/24)

Bu âyette “ve’l-hicâre” kelimesi fennî bir uyarıyı içermektedir. Gerçi bu “hicâre”de maksat heykeller ve putlardır ve cehennem ateşini tutuşturmaya sebep olan “vegûd”un insanlar ve tapılan putlar olduğu açıklanmaktadır. Fakat aynı ifadede o, çıra, kömür gibi ateş tutuşturan taşlar bulunduğunu da bildirmiş oluyor ki, fenciler bunun taş kömürü olduğunu söylüyorlar.2

10)Oksijenin Doğuşu:
“O ki yeşil ağaçtan alev yaptı da siz ondan ateş yakıyorsunuz.” (Yâsîn/80)
Bu âyete göre Yüce Mevlâ, bir tazelik sembolü hâlinde duran yeşil ağaçtan oksijen imalini on beş asır önce haber veriyor.
Oysa yanma olayının havadaki oksijenle, yakmak istediğimiz maddenin karbonunun birleşmesinden doğduğu asırlar sonra, yıllar sonra da oksijenini bitkilerin, yeşil ağaçların imal ettiği anlaşıldı.
Ateş dediğimiz olay, oksijenin etkileşmesi olayıdır. Oksijensiz yanma olmaz. O hâlde ateş yeşil ağaçtan çıkan oksijen demektir. Çünkü yeşil ağaç karbondioksit zehirli gazını emer, canlıların temel can kaynağı olan oksijeni dışarı verir.3

11)Ampül ve Elektrik:
“Allâh göklerin ve yerin nûrudur. O’nun nûru, içinde kandil bulunan bir oyuk (tan yayılan ışığa) benzer. O kandil ki sırça fânus içindedir; o fânus ki, inci (gibi parıldayan) bir yıldızdır sanki!..” (Nûr/35)
Ampülü bulan Edison öldükten sonra masasının gözünde bu âyetlerin bulunduğu rivâyet edilmektedir. Onun “Muhyiddin-i Arabî benim hocamdır.” dediği de bu rivâyetler cümlesindendir.4
Yine aynı şekilde Rahmân Sûresi 35. âyette geçen “Şuvâz” kelimesinin dumanlı ateş olduğuna göre, “Nuhâs” karinesi ile elektrik olarak tefsir edilmesi de konumuza ışık tutmaktadır.5
Nûr Sûresi’nin yukarıda geçen âyetindeki “ateş değmeden ışık veren kandil” ifadesi de ampul ve elektrikten bahsediyor, şeklindeki tefsir ve yorumlar da konuya açıklık getirmektedir.6

12)Matematik İlmi (İlm-i Hesap), Geometri:
“Erkek için, iki kadının payı vardır.” (Nisâ/176) gibi birçok feraiz/miras ile ilgili âyetlerde matematik ilmine teşvik vardır. Cenâbı Hakk’ın “Ayın ve Güneş’in hesapla” olduğunu (Rahmân/5, En’âm/96) bildirilmesinde bile matematiğe bir özendirme söz konusudur. Öyle ya, gezegenler matematik ölçüler ile dönüp mutlak itaatı ve iktisadı göstermektedir. Kâinatın çarkları hesapla dönmektedir.

Yüce Yaratıcı’nın, yeryüzünde alan ve hacimleri geometrik hesaplara pek de gelmeyen çeşitli şekillerdeki yaprakları yaratmasında da geometri okumaya özendirmenin olduğunu anlamak gerekir. Kaldı ki, geometri kitaplarındaki, alan ve hacmi pek kolay bulunabilen basit şekiller, yeryüzündeki şekillerin binde biri bile değildir.

Bir âyette Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Üç dallı bir gölgeye gidin.”  (Mürselât/30) Bu âyette de geometri ilmine işâret vardır. Çünkü üçgen şekillerin ilkidir. Bu şekil hangi köşesinden olursa olsun güneşe tutulduğunda, açı uçları tahdit edildiğinden, gölge meydana getirmez. Bu yüzden Allâh (cc), cehennemliklerle alay ederek, hiçbir gölgenin olmayacağı o dehşet günde onlara bu şeklin gölgesine gitmeyi emredecektir.7

Matematik ve Geometri ile uğraşan İslâm âlimleri bütün bu teşvikleri ibâdet olarak algılayıp hayatlarını anlamlandırmanın gayreti içerisinde olmuşlardır. Nitekim İslâm âlimlerinin, bahsi geçen feraiz hesaplarından doğan zaruretten cebiri buldukları söylenebilir. Yoksa bir fantezi ya da amatörce bir iş değildi yaptıkları.

13)İtme ve Çekim (Dâfia ve Câzibe) Kanunu:
“Yer üzerine düşmesin diye göğü tutuyor. (Gök) ancak O’nun izniyle düşer.” (Hacc/65)
Allâh’ın göğü tutup yer üzerine düşmesine mâni olması, kâinata koyduğu çekim kanunu gösterir. Cisimler birbirini çekerler. Buna göre sistemimizde ve diğer sistemlerde bulunan yıldızlar çekim kanunu uyarınca yer üzerine düşmek isterler, ama dengeyi sağlamak için çekim kanununa zıt olarak konulan itme kanunu, bu düşmeyi önler ve cisimler birbirlerinden belli uzaklıkta, kendi yörüngelerinde sağlam kalırlar.

14)Uçak ve Füze:
Kur’ân’da bahsedilen, Hz. Süleyman’ın (as) mucizesi olarak, O’nun rüzgârla (dalga boylarıyla) bir günde iki aylık mesafeyi katetme olayının (Enbiyâ/81) uçak ve füzeye, ayrıca da rüzgârla yol alan deniz filolarına, hatta günümüz mikrobiyolojisine işaret olduğu söylenebilir.
Kezâ Kur’ân’ın değişik yerlerinde kuş ve sinekten bahsedilmektedir. Ve sanat yönünden sinek ve kuş uçakla mukayese edilmeyecek kadar üstündürler.
Tabiatın içinde, hazır hâlde bir uçak bulunmamakla beraber, uçak için gerekli bütün şeyler ve kanunlar vardır. Meselâ, uçakta kullanılan demir, bakır, alüminyum, cam ve kauçuk tabiatta bulunuyordu. Kuşların uçması da gösteriyordu ki UÇMAK, imkân dâhilindeki bir eylemdir. Böylece uçaklar yapıldı, tabiat içine saklanan uçak meydana çıkarıldı.8
Tabiat içinde uçakları çıkarmak için nasıl ki ilim adamına ihtiyaç varsa, Kur’ân’dan bazı gerçekleri çıkarmak için de ilim adamına ihtiyaç vardır.
15)Sondaj ve Pompa:
“Bir de hani Musâ, (Tih’de susayan) kavmi için su arayınca, ‘Asânı taşa vur!’ demiştik de ondan on iki pınar kaynamıştı.” (Bakara/60)
Hz. Mûsâ’nın asâsını taşa vurarak suyu çıkarması bize sondaj ve pompayı hatırlatmaktadır.

16)Sanayi ve Teknoloji:
“Kendisine çetin bir sertlik ve insanlar için faydalar bulunan demiri indirdik.” (Hadîd/25)
Bugünkü insanlık medeniyeti demir üzerine kurulmuştur. İğneden ipliğe hiçbir sanat yoktur ki onda demirin hizmet ve faydası olmasın. Demir, bütün sanayinin hem bel kemiği hem eli ve tırnağı gibidir. Mezarlar da onunla kazılır, şehirler de onunla yapılır. Yiyecek de onunla, giyecek de onunladır. Altın olmasa hiçbir maslahat aksamaz ama demirsiz bir medeniyet düşünülemez.9

Kur’ân aynı zamanda demirin eritilebileceğine de şu âyeti ile işaret eder: “O’na da demiri yumuşattık.” (Sebe’/10) Hz. Davud’un (as) elinde demirin hamur gibi yumuşatılması bu sahadaki ilerlemeye işarettir.

17)Televizyon ve Video:
“Nezdinde kitaptan bir ilim olan (zât) ‘Ben dedi, gözün sana dönmeden (gözünü yumup açmadan) evvel onu (Belkıs’ın tahtını) sana getiririm.’” (Neml/40)
Hz. Süleyman’ın (as) isteği üzerine, bu âlim zatın, tahtı çok kısa bir zaman birimi içerisinde getirmesi, eşyayı aynen veya sûreten göstermenin mümkün olduğuna işaret olduğu gibi, “ışınlama” yoluyla nakil çalışmalarına ışık tutması bakımından da önemli bir mucizedir.

Yine, Hz. Peygamber’in (as) değişik hadîslerinde “Mi’râç gecesinde bana gösterildi.” gibi ifadelerle başlayan mübârek sözleri de video gerçeğine işaret ediyor gibidir. Çünkü henüz cehennem faaliyette değilken “bir kısım insanların çeşitli şekillerde azaplandırılmaları” sadece temsilî bir sahnedir. Zira âlemi melekûtta (ya da misâl âleminde) ameller teşekkül eder.1 Temsilî sahnelerin Mi’râç’ta çokça vuku bulmasının hikmeti şu olsa gerektir: Yani, “ümmetin, günahlarına göre bu şekilde azaplandırılacaktır, git ve haber ver” anlamında bir ikazdır.

18)İlk Buharlı Gemi:
İlk Buharlı Gemi Hz. Nuh’un (as) gemisidir (Hûd/40). Böylece marangoz ve gemicilerin pirinin bu büyük Peygamber olduğunu yine Kur’ân’dan öğrenmiş oluyoruz.1

1 Nurbaki, age., s. 34; Elmalılı, age. (sad.), c. 8, s. 390
2 Elmalılı, age., c. 1, s. 273
3 Nurbaki, age., s. 113
4 Abdulfettah Şahin, age., c. 2, s. 138
5 Mahir İz, Yılların İzi, Kitabevi,  s. 202; Ayrıca bak. Canan, age., s. 147.
6 Elmalılı, age. (Eser Neşr.), c. 5, s. 3523
7 Bak. Süyutî, el-İtkân (trc.), s. 249-50; Ayrıca bak. Kırca, age., s. 221
8 Hekimoğlu İsmail-H.Korkmaz, İlimler ve Yorumlar, s. 114
9 Elmalılı, age. (Eser Neşr.), c. 6, s. 4757
1 Ayrıca bak. Fussilet/53. Gümüşhanevî, Levâmi’, c. 1, s. 46; Elmalılı, age.(sad.),  c. 8, s. 280.
1  Bak. Elmalılı, age., ilgili âyet.; Ayrıca izah için bak. Canan, age., s. 152 vd.


GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2011 EKİM SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort