JoomlaLock.com All4Share.net

KUR’ÂN’IN BAHSETTİĞİ İLİMLER -1-

Okuyucuyu bu alanda yapılmış çalışmalara, özellikle dipnotta gösterilen kaynaklara havâle ederek, sadece konumuzla ilgili kozmolojik yönü de bulunan bir kaç âyete ve bu sadedde yapılan açıklamalara yer vermek istiyoruz:

1)Kâinatın Yaratılışı:

“İnkâr edenler görmediler mi ki göklerle yer bitişik idi, biz onları ayırdık ve her canlı şeyi sudan yarattık? Hâlâ inanmıyorlar mı?” (Enbiyâ/30).
Bu âyet, çağımız astrofiziğinin ulaştığı bir gerçeği şaşırtıcı bir şekilde doğrulamaktadır. Çağdaş bilmin kabulüne göre kâinat, başlangıçta gazlardan birleşmiş tek bir kütle hâlinde idi. Sonra bu maddeden, merkezî çekim yüzünden, küreler şeklinde cisimler fırlamıştır. Dünyamız da bu cisimlerden biridir. Güneşten ateş bulutu hâlinde kopan dünya, kendi ekseni etrafında dönerken yavaş yavaş soğuyup kabuk bağlamıştır. Oluşumu sırasında dünyadan yükselen gazlar ve buharlar, yağmur şeklinde tekrar dünya üzerine dökülmüş, denizler, okyanuslar meydana gelmiş, daha sonra denizlerde yosun şeklinde bitkisel hayat başlamış.
Bu kuramı kuvvetlendiren bir husus da, bilim adamlarının incelemelerine göre güneşte, yerde bulunan elementlerden altmış yedi tanesinin bulunmasıdır. Bir diğer husus da yerin merkezine inildikçe sıcaklığın nihâyet yüz dereceyi bulacak olmasıdır.1

2)Dünyanın Yuvarlaklığı:

“Geceyi gündüzün üzerine doluyor, gündüzü de gecenin üzerine doluyor.” (Zümer/5)
Tekvîr, küre şeklinde sarmaktır. Gecenin gündüze, gündüzün geceye sarılması ancak küre şeklinde olur. Bilindiği gibi küre dünyamız, güneşin karşısında sağdan sola dönmektedir. Güneşe karşı yüzü gündüz, karşı olmayan yüzü gecedir. Sola doğru dönerken dönmüş taraf, yüzünü güneşten öteye çevirmektedir. Arka taraftaki gece, dönen bu yüze sarılmaktadır. Gece tarafında kalan yüzü de bir yandan güneşe doğru dönerken gündüz, o yüzün yani gecenin üzerine sarılmaktadır. Böylece bir yandan gece, gündüzün; öte yandan gündüz, gecenin üzerine sarılmakta ve âyetin açıkladığı sarılma olayı sürüp gitmektedir. Bu, küreden başka bir şekilde olamaz.2
Dünyanın yuvarlaklığını ispat ettiği söylenen Einstein’den yedi asır önce yaşamış bulunan Muhyiddin-i Arabî Hazretleri’nin (ö. 638/ 1238) şu tespiti ne kadar güzeldir: “Allâh kemâl sahibidir. Kâinatta kendi kemâl sıfatını göstermiş, gökleri mükemmel yaratmıştır. Mükemmel şekil küredir. Onun için Allâh kâinatı küreler şeklinde yaratmıştır.”3

3)Dünyanın Kendi Ekseni Etrafında Dönmesi:

“Donuk/sabit sandığın dağları bulutlar gibi yürür görürsün.” (Neml/88)
Bulutlar semâda hareket ettiklerine göre, sabitliğin simgesi olan dağlar da uzay mekânı içinde hareket ediyorlar demektir.
Dağların yürüyüşünün tek imkânı, yerin hareketidir. Dağlar dünyanın en yüksek yerleridir. Dünyada yapışık olan dağlar yürüdüğüne göre demek ki, dünya da yürümektedir. Bu hareket kıyâmette olacak değildir, zira kıyâmette dağlar un ufak olacaktır.4
Bu âyetin çok önemli bir mucizesi de, rüzgar önünde hızla giden bulutların hızı ile arzın dönüş hızının aynı değerlere eşit olmasıdır.5

4)Güneşin Kendi Yörüngesinde Hareketi:

“Güneş kendine mahsus yörüngede akıp gitmektedir.” (Yâsîn/38)
Bu âyet de pozitif ilmi doğrulayan ilâhî bir mucizedir.
Güneşin hareketini Kur’ân asırlar önce haber vermiştir. Halbuki, pozitif ilim, yakın zamana kadar güneşin sabit bir noktada kendi ekseni etrafında döndüğünü söylüyordu.
Âyet güneşin bir nizâma göre yaratıldığını, bir âhengi temsil ettiğini ve riyazî bir gerçeğe dayalı bulunduğunu dile getirmekte, ayrıca güneşin kendi sistemiyle beraber bir “mustakarr”a (muntazam bir kanun ve muhteşem bir âhenkle kendi yörüngesinde akıp kıyâmete) doğru yol almakta olduğuna ve bir yıl içinde dönüşünü tamamladığına işaret etmektedir.
Müslüman bilim adamları asırlar önce Kur’ânî hakikatlere dayanarak bu tür kevnî (kozmik) gerçekleri dile getirirken, zifirî bir taassubun içinde kıvranan Ortaçağ Avrupası, bilim adamlarını Engizisyon Mahkemeleri’nce, sorgusuz-sualsiz, idama mahkum edebiliyordu. Muhyiddin-i Arabî’den ilhâm alarak “Dünya yuvarlaktır.” diyen Galile böyle bir âkıbete uğramıştır.6

5)Her Şeyin Çift Yaratıldığı:

“Ne yücedir O ki, toprağın bitirdiklerinden, insanların kendilerinden ve daha bilemedikleri nice şeyleri hep çift yarattı.” (Yâsîn/36)
Canlılardaki erkeklik, dişilik öteden beri biliniyordu; ama otların, ağaçların ve atomlara, bulutlara kadar her türlü maddenin pozitif ve negatif çiftini (anti-madde) kapsaması, oldukça düşündürücü ve hayret vericidir. Kur’ân daha başka âyetleriyle de her şeyin çift olması esası üzerinde ısrarla durmaktadır.7

6)İnsanın Topraktan Yaratılışı:

Modern ilim insan vücudunun, arzın (toprağın) içerdiği elementlerden (On altı inorganik maddeden: Karbon, Oksijen, Fosfor, Kükürt, Azot, Kalsiyum, vs.) oluştuğunu ispat etmiştir. Halbuki Kur’ân, bunu çok önceden haber vermektedir:
“Sizin topraktan yaratılmanız, O’nun âyetlerindendir.” (Rûm/20)
“İnsanı pişmiş çamur gibi kuru balçıktan yarattı.” (Rahmân/14)

7)İnsanın Nasıl Yaratıldığı:

“İnsan, neden yaratıldığına (ibretle) baksın. (Babanın) belinden, (annenin) göğüs kemiğinden çıkan atıcı, sıçrayan bir sudan yaratıldı.” (Târık/5-7)
İlim, geçen yüzyıla kadar, erkeğin döl suyunun, sülbünden/belinden, kadının yumurtacıklarının ise göğüs/kaburga kemiklerinden geldiğini bilmiyordu.

8)İnsanın Yaratılış Evreleri:

“Ey insanlar, eğer öldükten sonra dirilmekten kuşkuda iseniz (bilin ki) Biz sizi önce topraktan, sonra nutfeden (sperma), sonra alakadan (embriyo), sonra yaratılışı belli belirsiz bir çiğnem et parçasından yarattık ki, size (kudretimizi) açıkça gösterelim.” (Hacc/5)
Kur’ân’ın ifade ettiği insanın bu yaratılış evreleri, modern anatomi bilgisiyle doğrulanmaktadır. Döllenme esnasında erkek 200-300 milyon küçük hayvancık çıkarır. Sperma denilen her meni hayvancığının büyük bir başı ve uzunca bir kuyruğu vardır. Kur’ân’da nutfe adı verilen bu sperma, kuyruğunun titreşimiyle hareket eder. Kadının ovariomuna ulaşınca yumurtacığı yalnız bir hayvancık aşılar. Aşılanmış yumurtacık ikiye, dörde, sekize, on altıya... bölünmeye başlar. Böylece Kur’ân’ın dediği gibi nutfe, kan pıhtısına benzer bir şekil alan cenîn, kırk gün kadar böyle alaka hâlinde kalır. Bölünme sonunda çoğalan bu nokta, yuvarlaklaşır. Ne olduğu belli belirsiz bir çiğnem et gibi bir görüntü kazanır. Alaka, çiğnenmiş et şekline konmuş olur. Uzunluğu 2,5 cm.’den fazla olmayan mudğanın hacmi,  böylece elli katına, ağırlığı da sekiz bin katına çıkar. Bundan sonra mudğa, birçok hücrelere bölünür. Bu hücrelerin binlercesi kendi aralarında birleşir. Bunlardan her grup, cenînin belli bir parçasını yapar. Mü’minûn Sûresi’-nin 13. âyetinde belirtildiği gibi, insanın yaratılışı nutfe ile başlar. Nutfe alakaya, alaka mudğaya döner. Mudğanın içinde teşekkül eden kemikleri adale dokusu sarar. Yüce kudret böylece insanı yaratır.8

Dipnotlar:   
1-Bak. age., s. 132
2-İbn Hazm, Kitabu’l-Fasl, c. 2, s. 97; Ateş, age., s. 263
3-http://isoru.wordpress.com/tag/sohbet; http://www.matematikciler.com/gazetedergi/sizinti/harikamotifler.
4-Ateş, age., s. 265; Kırca, age., s. 140
5-Nurbaki, Kur’ân-ı Kerîm’den İlmî Gerçekler, s. 61
6-Ateş, age., s. 266
7-Bak. Said Havva, er-Resûl, s. 315; Abdulfettah Şahin, age., c. 1, s. 12
8-Mü’minûn Sûresi 13. Ayet

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2011 EYLÜL SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort