JoomlaLock.com All4Share.net

MEZHEB BİLİNCİMİZ -3

G- EHLİ SÜNNET NE PASİF, NE DE UZLAŞMACIDIR        

Ehli sünnet, İslâm esaslarına karşı çıkan, yahut aykırı davranan ve zulüm yoluna sapan devlet başkanını azlederek, yerine uygun olanını getirmenin, ümmetin görevi olduğunu kabul etmekle beraber, bunun fiilen gerçekleşmesini iki şarta bağlamışlardır:

a) Değişmeyi yapabilecek güce sahip olmak.
b) Fitne çıkması ihtimâli bulunmamak.

Fitneden maksat iç savaş, Müslümanların parçalanıp vuruşmaları, ümmetin varlık ve birliğini tehlikeye düşürücü eylemlerdir. Eğer böyle bir ihtimâl varsa, o zaman, ehli sünnete göre sabretmek câiz değildir. Her hâlükârda hurûç ale’s-sultan (zâlim idâreciye baş kaldırı) gereklidir. Eğer bu konudaki bahsedilen anlayışı ehli sünnet’in pasif ve uzlaşmacı olduğu şeklinde yorumlayanlar ve bu sebeple gayr-i İslâmî emellerini gerçekleştirmek için ehli sünneti siyâseten destekleyenler varsa, bunlar yanılgı içindedirler. Çünkü ehli sünnetin sabırdan maksadı, zulme rızâ göstermek, çâreyi Mehdi’den beklemek değildir; şartlar oluşuncaya kadar beklemek, şartların oluşması için elden geleni yapmaktır. Çünkü, emr-i bi’l-mârûf ve nehy-i ani’l-münker, farz-ı kifâyedir. Bunun en düşük seviyesi muhâlif kalmak, katılmamak, nefret duymak1,  ama tarafsız durmamaktır.

Aslında hiç bir tâğutî düzen, Ehli Sünnet itikadına sahip çıkmamışlardır. Çeşitli devirlerde olduğu gibi, bugün de yaşayan bütün Müslüman devletler, sahip çıkma rolü üstlenmişlerdir. Öyle görünmüş veya görünme gereği hissetmişlerdir. El-ân kimi seküler yönetimlerin, İslâmî olması dahi söylenemezken, bunlar İslâm’a sahip çıkar gibi görünebilmekte, hatta birtakım müesseselerin kurulmasında öncülük dahi edebilmektedirler. Bunun tek sebebi şu olsa gerektir: Dün olduğu gibi bugün de toplumun çoğunluğunu Ehli Sünnet oluşturmaktadır. Böyle bir toplumda güven ortamını tesis etmek için, ehli sünneti destekler gibi görünmek ve gerekirse, insanları pasifize etmek, yozlaştırmak sûretiyle gerçek sünnî mezhebin yeniden ortaya çıkmasını önlemek için sahte laik-sünnî  mezhepçiliğini dahi teşvik ederler.2     

Zâlim ve tâğutî düzenler, tarihten bugüne kendi tespit ettikleri zaaflardan yararlanmasını bilmişlerdir. Kur’ân’a tefsîr olmayan bazı zayıf hadîslerle, asırlar boyunca Müslümanları sömüren ve Kur’ân’ı sadece bir ibâdet kitabı, bir zikir ve fikir kitabı gibi toplumlara gösteren eski bedbaht insanların, perde arkasından beşerî görüşlere göre İslâm’ı kabul ettikleri ve Kurân’a göre İslâm’dan uzak oldukları ortadadır. Bunlara göre Kur’ân bir hüküm kitabı, bir hayat düsturu değil, sadece bir dua kitabı; âhirete yönelik, kul ile Allâh arasında aracı bir kitaptır. İşte bu tip insanlar Ehl-i Kur’ân olmaktan vazgeçerek Ehli Sünnet adıyla ortaya çıktılar. Beşerî düzen ve yönetimler bunların görüşünü, ekmeklerine yağ sürdüğü için İslâmî diye kabul ettiler.3  Geçmişten günümüze, saltanatların devamı ve sürekli kılınması, sünnîlerin ve Sünnî cemaatların pasifize edilip uysallaştırılmaları ile mümkün olmuştur. Bir taktik gereği, ehli sünnete sahip çıkılarak “biz de sizdeniz” mesajları verilmiş, neticede Ehli Sünnet kitle, büyük bir istismara mahkum olmuştur. “Padişah yeryüzünde Allâh’ın gölgesidir.”, “Zâlim de olsa, sultana karşı çıkılmaz.” gibi yapay kanaatlardan yararlanılarak insanlar hep pasifize edilegelmişlerdir.        

Ehli Sünnet kitlenin pasifize edilmesinde, uysal, tepkisiz yığınlar hâline gelmesinde, Emevîler döneminde yola çıkan Mürcie ve onun bugünkü uzantıları büyük oranda etkili olmuşlardır. Ehli Sünnet ne pasif ne uzlaşmacı değilken, bu Mürcie denilen sapık ekol, Ehli Sünnet mensuplarına tepkisizliği, asgari müştereklerde uzlaşmayı, Kur’ân ve sünnet dışı düzenle uyum içinde olmayı, hatta bütünleşmeyi (entegrasyon) telkin ederek onların İslâm adına, insan hak ve hürriyetleri adına her pozitif kıpırdayışlarını fitne diye algılamış, tarihî görevlerini bu şekilde sürdürmüşlerdir.4

H- MEZHEP NEDİR, BİR MEZHEBE BAĞLI OLMAK GEREKLİ MİDİR?

Mezhep, lügat mânası itibariyle gidilecek yol, çığır, benimsenen metod, görüş demektir. Dînde mezhep, dînin esaslarında ve temel mes’elelerde bir olmakla beraber, ayrıntıda bazı farklı durumlar olması sebebiyle müçtehidlerin, zaman ve mekân bağlamında yaptıkları dinî (Kur`ân ve sünnete dayalı) izah ve içtihâdlarının toplamıdır.5  Türkçemizde mezhep yerine ekol sözcüğü kullanılmaktadır.

Mezhebler, incelendikleri konulara göre üç kısma ayrılır:

1) İ’tikadî Mezhebler: İnanç esaslarının açıklanması hususunda, Kur’ân’daki muhkem (hüküm ifade eden anlamı açık âyetler) ve müteşâbih (birden fazla anlama gelebilen) âyetlerin izah edilmesi, kulların fiilleri, Allâh’ın  sıfatları ve fiilleri vs. gibi hususlardaki farklı anlayışların sonucu ortaya  çıkmıştır. Meselâ; Mâturidi, Eş’arî, Mutezile, Cebriyye gibi.

2) Siyasî Mezhebler: Hilâfet (devlet başkanı seçimi) meselesi hususunda, halîfenin seçimle veya tayinle  belirlenmesi gibi ihtilâfların sonucu ortaya çıkmıştır. Meselâ; Hâricilik, Ehli Sünnet, Şiîlik.

3) Fıkhî Mezhebler: İbadetler, insan-Allâh, insan-insan, insan-toplum, insan-tabiat, insan-devlet ilişkileri, ceza, miras, evlenme, boşanma gibi gerek ferdi gerekse toplumsal hayatla ilgili hükümlerin açıklanmasından doğan farklılıklar sonucu ortaya çıkmıştır. Mesela; Hanefi, Mâlikî, Şafiî, Hanbelî, Ca’ferî mezhepleri gibi.

Mezhep kesinlikle bir fırkalaşma, bir ayrışma değil, bir anlamda, kulluk yarışında bir yürüyüş tarzıdır. Mezhep insanlardaki akletme ve düşünme melekesini âtıl bırakan bir kurum da değildir; aksine toplum içerisindeki eğilimleri meşrû sınırlar içerisinde yaşatarak, kulluk görevini yerine getirmede kendisine tanınan manevra alanı kapsamındaki kişiliklere en uygun anlayışı serbestçe seçme hakkının tanınması6  demek olduğu için, bilenlere öyle bir zorunluluk olmasa da, bilmeyenler için lâzımdır, hatta kaçınılmazdır da. Zirâ mezhepler dînin kendisi değildir, ama İslâm kalesinin muhkem ve yıkılmaz sütunlarıdır. Bu sebepledir ki, avam için söylenmiş bulunan “Mezhepsizlik, dînsizliğe bir geçittir.” sözü yerinde bir sözdür.7  Aslında dört büyük imâmı taklit etmek, Kitab ve sünnet karşısında onları alternatif olarak benimsemek demek değil, şefkatli tabip tecessüsü ve dikkatli eczacı mârifetiyle hayata ve olaylara çok boyutlu bakmasını becermiş bulunan bu mütehassıs zâtların (ilim otoritelerinin) yorum ve anlayışları ile Kitab ve sünnete bağlanmak demektir. Tâbi olunan ise, sonuçta yine Kuran ve sünnettir.

Şu da bir gerçektir ki, herkes müçtehid ve dîn bilgini olamaz. Öyleyse halk/avam kendisine öğretilen inanç esaslarına, dinî bilgilere (tâbi olduğu imâmının içtihâdına) uymak zorundadır.8 Çünkü müçtehid olmamanın bedeli, çâresiz mukallit olmaktır. 9

1-  Karaman, age., s. 100
2-  Bk. Mehmet Çağlayan, Aylık Dergi (Ehl-i Sünnet Tetkikleri), s. 97; Karagülle, age., s.98
3- Koç, age., s. 101  
4- Mürcie hakkında bk. "İKİNCİ BÖLÜM", 'ÎMAN' -M- bendi.
5-  Bk. Yeni Ansk..c. 3, s.1164; Aylık Dergi (Ehl-i Sünnet Tetkikleri), s. 394. İçtihâd: Kur’ân ve Sünnet’in metinlerini anlayabilme ve onlardan hüküm çıkarabilme amacıyla bazı metotların kullanılmasıdır. Ancak içtihâd, hükmün bir kaynağı değil, şer’î hükmü ortaya çıkarıcı ve keşfedici bir ameliyedir. DİB İlmihal II  (Komisyon), s. 291. İctihâd faaliyeti, bir anlamda ilahî irâdenin keşfi çabası olup aslâ bir dogmatizm değildir. Zira o irâdeyi anlama ve yorumlama yetkisi Hıristiyanlık`taki gibi belirli kişi ve kurumlara değil, ümmet arasından adına ‘müctehid’ denen ehliyetli ve yetkin kişilere bırakılmıştır. Bk. Yunus Apaydın, İctihad”, DİA, c. 21, s. 435
6- Bk. İslâmoğlu, age., s. 174
7- Zâhidî Kevserî, Makâlât, s. 129-137. Bu sözden "bir mezhebe bağlı kalmadan Allâh'a kulluk ederse dinsiz olur" anlamı çıkarılmamalıdır. Burada muayyen bir mezhebe bağlı kalarak Allâh'a kulluk etmenin önem ve faziletine dikkat çekilmektedir. Bk. Halil Gönenç, age., s. 22.
8-  Bk. İmâm eş-Şâfiî, er-Risâle, md. 1479
9-  Halk arasında bu ifade ‘ya imâm ol, ya imâmı bul’ şeklinde formüle edilmiştir. Bk. Karaman, İslâm Hukukunda İçtihad, s. 216, 218, 220

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2012 ŞUBAT SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort