JoomlaLock.com All4Share.net

MÜSLÜMAN KADININ ŞAHSİYETİ -2

Müslüman hanımların şahsiyeti konusuna “Müslüman hanımların Hakk’ın rızasını kazanmaları için nasıl davranmaları gerektiği” ile devam edeceğiz.

Öncelikli olarak Müslüman hanımlar zamanın şartlarını değil, Efendimiz’in (sav) hanımlarını ve sahabe hanımlarını örnek almaları gerekir. Çünkü mü’mine bir hanımefendinin hangi hallerde olursa olsun yaşadığı problemlerin bir örneği onlar tarafından yaşanmıştır.

Meselâ sahabe hanımlar eşlerine nasıl davranmışlar, çocuklarının eğitimiyle nasıl ilgilenmişler, ilme kabiliyeti olanlar ilim tahsilini nasıl yapmışlar, çalışmaları gerekiyorsa hangi kurallara uyarak çalışmışlar?

Bunların hepsini onların hayatında bulabiliriz. Çünkü onlar bazen erkeklerinden dolayı bir sıkıntı yaşadıklarında rahatlıkla Kâinatın Efendisi’ne sorabiliyorlardı veya annelerimizden Efendimiz’le yaşadıkları tecrübeleri paylaşmalarını talep ediyorlardı. Hatta bazen ileri gidip, kadınların özel hallerini bile Efendimiz’e sordukları olmuştur. Bir örnek verecek olursak sahabe hanımlardan Habîbe binti Cahş’ın (r. anhâ) sağlık-sıhhat konusunda başına bir sıkıntı gelmişti. Kadınlara mahsus özel bir durumu ile o sanki bir imtihana tâbi tutulmuştu. Tam yedi yıl istihâze (adetten başka olarak damar çatlamasından dolayı kan gelme) haline müptelâ oldu. O, özür sâhibi olarak ne yapacağını, nasıl ibadet edeceğini bilemiyordu. Edeb ve hâyâsından durumunu da kimseye açıklamak istemiyordu. Fakat bu dînî bir konuydu, mutlaka öğrenmeliydi. Dînî konularda utanma olmazdı. İnsan bilmediği şeyi sorup öğrenmek zorundaydı. Bunun için Habîbe (r. anhâ) bir fırsatını bulup Resûl-i Ekrem (sav) Efendimiz’e geldi. Başına gelen hâli arz ederek ibadetlerdeki durumunun ne olacağını sordu ve şöyle dedi:

-Yâ Rasûlallah! Ben istihâze gören biriyim. İbadetlerimi nasıl yapacağım? Fahr-i Kâinat (sav) Efendimiz Habîbe binti Cahş’ın (r. anhâ) sorusunu şöyle cevapladı:

-O, ancak damar(dan çıkan bir kan)dır. Yoksa hayız değildir. Her namaz vakti abdest alarak namazını kıl, buyurdu.

İlim konularında Hazreti Aişe (r. anhâ) ve Ümmü Seleme (r.anh) en az erkek sahabeler kadar mütebahir olmuşlardı.

Hazreti Ebu Bekir’in kızı Esma (r. anhâ) zekâsı ve cesaretiyle ön plana çıkmış bir sahabe annemiz. Hicrette Efendimiz ve babasının yol hazırlıklarını yapmıştır. Ebu Cehil onu babasının yerini öğrenmek için dövdüğünde erkek askerlere taş çıkaracak bir ağzı sıkılıkla onlara istedikleri cevabı vermemiştir.

Bu da Efendimiz tarafından hoş karşılanmış ve şöyle medhü sena görmüştür:

“Hiç kimse, hiçbir asker bu kadar cesur görev göremez. Boynunda ölüm korkusuyla yerlerimizi söylemedi Ya Ebu Bekir!”

Tabii ki İslam’ın ilk kadın şehidesi Hazreti Sümeyye’yi (r. anhâ) unutmamak gerekir. Kocasıyla birlikte “Allah birdir!” diye haykırarak karnında çocuğu ile birlikte müşrikler tarafından şehid edilmişlerdir.

İslam tarihi boyunca kadınların kendi hakları ile ilgili konularda kendilerini savunmaları olagelmiştir. İslam’ın kadınlarla ilgili emirlerini kadınlara baskı unsuru olarak kullanmaları menedilmiştir.

Hazreti Ömer (radıyallâhu anh) hakkında da benzer bir misâl zikredilmektedir. Hazreti Ömer, mescitte kadınların çok fazla mehir istediklerini ve bunun evlenmeyi zorlaştırdığını söyleyerek, mehir miktarını sınırlamak istemişti. O sırada mescitte Hazreti Ömer’i dinlemekte olan arka taraflardan bir kadın, ayağa kalkmış, kadınların istedikleri kadar mehir talep edebileceklerini işâret eden âyet-i kerîmeyi (Nisâ, 20) okuyarak Hazreti Ömer’e itiraz etmiştir. Bunun üzerine Hazreti Ömer hatâsını anlamış ve; “Kadın isabet etti, Ömer yanıldı.” buyurarak görüşünü değiştirmiştir.

Evet, bu örnek hanımefendilerden çokça bahsetmek mümkündür. Onların ortak özelliği dünyevi hiçbir istekte bulunmamak kaydıyla Efendimiz’e (sav) hizmet etmekti. O razı olsun da başka bir şey gerekmiyordu. Çünkü o razı olursa Rabbi (cc) razı olacaktı. Hak Teâlâ Hazretleri’nin rızası dünya ve içindekilerin tamamından daha kıymetliydi.

Günümüz Müslüman hanımlarının şahsiyetlerini kazanmaları da birilerine şirin görünmek veya kendilerine sosyal hayatta yer bulmak gayesiyle olmasa gerektir. Bize şahsiyet kazandıracak en büyük olgu rızası doğrultusunda yaşayarak Rabbimiz’in bize kulum ve Efendimiz’in de bize ümmetim demesidir. Yoksa günümüz ortamında insanlara hoş görünmek çok kolaydır. İki tane feminist söylemle kadının erkek tahakkümünden kurtulması fikrini savunan bir hanımın toplumda yer bulması zor değildir. Ayetlere yeni yorumlarda bulunmak, hadisi şeriflerin işlerine gelmeyenlerini zayıf veya uydurma yaftalarıyla yok saymak bugünün hem erkek hem de bayan Müslümanlarının ortak hastalığı olmuş.

Bunları söylerken inanın itham etmiyoruz. Konuyu araştırırken bazı internet sitelerine göz attık. Öyle vahim fikirler var ki, özellikle imam-hatip ve ilahiyatlarda okuyan kız çocuklarımızın fikirleri korkunç derecede İslam’ın özüne aykırı ve neredeyse Cenabı Hakk’ın erkek ve kadına verdiği vazifeleri adeta sorgulayacak kadar ileri gidebilmektedirler.

Yabancı erkeklerle yakınlık konularında rahatlıkla batılı anlayışı savunmaktadırlar. Tesettür ve mahremiyet konusunda batılı düşüncede olanların Müslümanları; “Sizin kalbiniz bozuk, kadınla erkeğin bir arada olmasının ne mahsuru var.” fikrini günümüz feminist Müslüman (!) açıkça konuşabilmektedirler.

Buna canlı bir misal verecek olursak; bir arkadaşın dükkânında oturuyorduk. İçeri bir erkek ve bir bayan öğrenci girdi. Bir gazeteye abone olmamız için geldiklerini söylediler. Bizde doğal olarak

-Siz kardeş misiniz, diye sorduk.
-Hayır! Dediler.
-Nikâhlı mısınız? Dedik.
-Hayır! Dediler.
-Peki, hiçbir akrabalık bağı olmadan sizin ikinizin yan yana gezip gazete abonesi yapmanız doğru mu, sorumuza:
-Bizi gönderen büyüklerimiz bir mahsuru yok dediler. Eğer bir mahsuru olsaydı, bizi beraber göndermezdi, dediler.

Şimdi burada sizle Efendimiz’in (sav) bir hadisi şerifini paylaşmak istiyoruz.     

Bir gece vakti, Allah Rasûlü, hanımlarından biriyle sokakta yürürken karşılarına çıkan ensardan iki şahsa yanındaki kimseyi tanıtır mâhiyette:

-Bu, anneniz Safiye binti Huyey’dir, buyurmuştur. Ashâbın:
-Rasûlü’nün uygunsuz bir davranışta bulunmasından Allah’ı tenzih ederiz, yâ Rasûlâllah, demeleri üzerine de:
-Şeytan insanın vücudunda kan gibi dolaşır. Onun sizin kalbinize bir kötülük veya bir şüphe atmasından korkarım, buyurmuşlardır. (Buhârî, İ’tikâf 11; Müslim, Selâm 23-25.)Böylece insanlarda şüphe ve töhmete sebebiyet vermemeyi tembih etmiştir.

Bir önceki yazımızda Kur’ân-ı Kerim’de Nûr Sûreyi Celîlesi’nde kimlerin mahrem, kimlerin nâmahrem oldukları nakledilmişti. Mevzuumuza bu cepheden ve yukarıdaki hadisi şerif zaviyesinden baktığımızda aslında fazla yorum yapacak bir durumumuz yok. Her şey âyan beyân ortadadır.

Netice olarak Müslüman hanımlara tavsiyemiz şudur ki;

İslam dini sahipsiz ve herkesin kendi nefsine göre yorumlayacağı bir din değildir. Sağlam delillerle bin dört yüz yıllık bir yaşanmışlığın ürünüdür. Ve bu dini bize va’z eden Hazreti Allah bu dini koruyacağını va’d etmiştir. Uygulayıcısı olan Habibi Kibriya Efendimiz ve ashabı tüm yaşantıları ile bizim için “hayy”dırlar. Efendimiz (sav) asrısaadette olduğu gibi bugün de ümmetinin başındadır ve her şeyleriyle ilgilenmektedirler.
Ayrıca bu din Efendimiz’in varisi ekmelleri olan evliyaullah hazeratı, müctehidân-ı îzâm hazeratı ve ilmiyle amil ulema sayesinde bugüne kadar tertemiz gelmiştir.

İşte böyle muazzam bir muhafaza ile korunan dinimizi istesek de nefsimize uyduramayız. Uydurmaya çalışsak da bu tavrımız İslam olmaktan çıkar. Çünkü Efendimiz (sav) her asırda dini tecdid edecek bir insanı kâmilin bulunacağını beyan buyurmuşlardır. Bu noktada Müslüman hanımlara tavsiyemiz her türlü modernist söylemlere kulaklarımızı tıkayıp ahiretimizi ve her an ölüm bizi bulacakmış gibi düşünerek amellerimizi ve anlayışlarımızı yeniden gözden geçirelim.

Unutmayalım ki hiçbir maddi menfaat, kariyer ve şöhret Rabbimiz’in, Efendimiz’in ve Allah dostlarının sevgisinden üstün değildir. Rabbimiz bizim hamurumuzu sevgi ile yoğurmuş. Her türlü düşüncemizle, amelimizle ve ahlakımızla ona olan sevgimizi ziyadeleştirmeye odaklanmalıyız. Yoksa dünyada bizi ön plana çıkaran her türlü menfaat ölümle son bulacaktır. Kabirde bizleri bed amellerimiz yerine Rabbimiz’in sevgisi kucaklasın. Buda Resûlullah’ın ashabının ve evliyaullah hazeratının izini takip etmekle gerçekleşir. Bundan başka uyulacak her yol uzun ve karanlık olacaktır.

Allah’a emanet olunuz.

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2012 ŞUBAT SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort