JoomlaLock.com All4Share.net

RABBİMİZİ TESBİH, KENDİMİZİ TENZİH ETMELİYİZ

“Göklerde ve yerde olanların tümü, Melik; Kuddûs; Azîz; Hakîm olan Allah'ı tesbih eder.” (Cuma, 1)

Tesbih, eserin sanatkârını mükemmel şekilde göstermesidir. Tenzih, sanatkârın eserinin gösteremediği yönlerini açığa vurmasıdır. Noksanlıklar eserin kendisini tenzih etmesini gerektirirken, eserin ayet oluşu, yani sanatkârını gösterebilmesinin yüksekliği sanatkârını eserinden izleyebilmemizi sağlar.

Bir eserin ayet oluşu, eserin sanatkârını tam manasıyla göstermesini ifade eder. Bundan dolayı âlemlerin tümünde tenzihi sadece insan yapabilir fakat tenzihi sadece kendisine yapabilir. Çünkü insanın dışındaki tüm varlıklar Allah’ı sıfat, isim ve fiilleriyle gösterirken sadece insan Allah’ın Zât tecellisine mazhardır. Zât tecellisi, mazhar-ı tam ve izhar-ı tam olarak sadece Efendimiz Aleyhisselam’da gözükmüştür. Efendimiz de; “Allah’ım Ben seni hakkıyla bilemedim.” diyerek Rabbi’ne, Zâtı’nın karşısında acziyetini dile getirmiştir.

Tenzih eserin sanatkârı gösteremediği yönlerini, alanlarını itiraf edip bu yön ve alanlarının düzeltilmesi için gayret göstermesi iken; tesbih eserin sanatkârını gösterebilme kapasitesini gösterir. İşte göklerdeki (maddi ve manevi) ve yerdeki her şey Allah’ı tesbih eder, yani Allah’a yoldurlar. Mükemmeli mükemmel gösterirler demektir. Çünkü Rableri’ne mutidirler. Rableri’nin tasarrufundan çıkmazlar. Âleme; “İsteyerek ya da istemeyerek boyun eğin!” buyrulmuştur. Fakat insan Allah’ın muradıdır. İnsanı ise Allah istemiştir.

Kelime olarak “sebbeha” fiili; “ Suda ya da havada, süratle geçip gitmek” anlamına gelir. Zeminin, konumun üzerinde ya da içinde yapılacak işe hiçbir engel çıkarmamasını anlatır. Suda süratle geçip gitmeye su engel olmaz. Hava engel olmaz. Fakat toprak engel olur. İşte yapılacak işleme kolaylık sağlamak, işin engelsiz ilerlemesi için uygun olmak hep tesbihin anlamı içerisine girer. Bütün âlem Allah’ın yapmak istediği her şeye böyle müsaittir. Zorluk çıkarmaz, yol olur.

Bir başka anlamı “Bir çalışmaya, işe süratle gitme/koşma”dır. Allah’ı tesbih etmek; “Yüce Allah’a ibadete süratle gitme, koşma” anlamına gelir.

İşte yerdeki ve göklerdeki her şey Rableri’nin emirlerine hayranlıkla, huşu ile koşarlar. Emirine amadedirler.

Hulâsa, esere bakıldığında sanatkâr gözüküyorsa orada tesbih var demektir. Eser sanatkârını sanatkârının dilinden anlatabiliyorsa, tanıtabiliyorsa orada tesbih var demektir. Vahy-i İlâhi sanatkârın dili değil midir?

Sanatkâr kendini eserinde görmek dilerse o eser her zaman tesbih üzere inşa edilir. Fakat eserin mahluk ya da beşer oluşu kusuru, eksikliği de gerektirir. İşte bu kusur ve eksiklikten dolayı sanatkârı tam gösteremeyeceğinden eserin kendisini bu kusur ve eksikliklerden temizlemesi, arındırması gerekmektedir. Bu arındırma işlemine ise tenzih denir.

Allahü Teâlâ’nın Bâyezid-i Bestamî’ye “Sen kendini tenzih et!” buyurmasının nedeni bu olsa gerektir. Sanatkâr eserini anlatırken yapılışının mükemmelliğini dile getirir.

“Bakmazlar mı üstlerindeki göğe? Nasıl kurduk onu ve bezedik ve bir yarığı, yırtığı da yok.” (Kaf, 6)

Sanatkâr eserinin mükemmelliğinde bir eksik, kusur, çatlak, yırtık yok demekle yetinmemiş; insanı eksik, gedik bulmaya davet etmiştir. Tıpkı bütün insanları ve cinleri kelamındaki bir sure ya da ayetin benzerini, eşini yapmaya davet edişi gibi.

“Öylesine ki bir biri üstünde olarak yedi kat göğü yaratmıştır; Rahman’ın yaratışında hiçbir uygunsuzluk, aykırılık göremezsin. Artık çevir gözünü de bak, görebilir misin bir yarık, bir çatlak? Gene de gözünü çevir de bir daha, bir daha bak; aradığını bulamaz da gözün, mahrum bir halde sana döner ve yorgundur o, bitkindir.” (Mülk, 3-4)

İşte yaratışta hiçbir uygunsuzluk, aykırılık bulunmayan bir eserdir yerler ve gökler. İşte bu mükemmel var edişte bir uygunsuzluk, çatlak, bozukluk aramaya kalkanın hali, meyus bir şekilde uygunsuzluk arayan gözlerin göğüslere düşmesidir. İşte tesbih, sanatkârın kendi sanatının mükemmelliğini dile getirmesi ve eserin bu mükemmelliği göstermesidir.

Tenzihe gelince; “Ve Allah Teâlâ sizin tevbe ederek aff-ı ilâhiye nâiliyetinizi diler. Şehvetlerine uyanlar ise sizin büyük bir meyil ile sapmanızı isterler. Allah sizden (yükünüzü) hafifletmek ister; çünkü insan zayıf yaratılmıştır.” (Nisa 27- 28)

Bizler zaaftan var edildik. Zaafımız tenzihi gerektirir. Peki, bu zaaf tabiatımız ise nasıl kemâli gösterebileceğiz. Allah zengin, biz fakiriz. Veysel Karânî’nin tesbihatında hep bu ikilik vardır. Ya Rabbi! Sen Kâdir’sin, ben acizim. Ya Rab! Sen Âlim’sin, ben cahilim. Ya Rab! Sen yakınsın, ben uzağım gibi.

İşte insan mutlak ihtiyacıyla, mutlak Kâdir’i gösterir. Fıtratı Rabbi’ne aynadır. Fakat Rabbi adına, namına görevliyken ise görevini yerine getirmede Rabbi’nin sıfatlarıyla, ahlakıyla bezenerek görevini yapar.

Rabbi’ne yöneldiğinde kul olmasıyla Rabbi’ni tesbih edecek, hilafeti sebebiyle görevini ifa ederken kendini tevbesiyle tenzih edecek. İnsanın kendini tenzihi Rabbine tevbe etmesidir.

İnsan Allah’ın kendi müdahalesiyle mükemmelleşir. İnsan Allah ile tamamlanırsa tesbih hâsıl olur, İnsan Rabbi’ne yalvarır durur da tenzih açığa çıkar.

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2011 EYLÜL SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort