JoomlaLock.com All4Share.net

RUKİYYE BİNTİ RESÛLULLAH ALLAH RASÜLÜNÜN (SAV) İKİNCİ KIZI

Allah Resûlü (sav) ile Hz. Hatice'nin üçüncü çocuğu olan Hz. Rukiyye annemiz doğduğunda, Peygamber Efendimiz (sav) otuz üç, Hz. Hatice annemiz ise kırk sekiz yaşındaydı. Hz. Rukiyye annemiz vahiy gelmeden yedi-sekiz yıl önce dünyaya geldi. Peygamber Efendimiz (sav) huzur dolu yuvanın yeni neşe kaynağı olan dünya tatlısı kızlarına Rukiyye ismini vermişlerdir. Doğumunun yedinci günü akika kurbanı kesildi, fakirlere sadaka verildi. Bundan sonra o da Allah Resûlü'nün (sav) halası Safiye Hanım'ın cariyesi olan Selma Hanım'a sütanneye gönderildi. O sırada üç yaşına girmiş olan Hz. Zeyneb annemiz, kardeşini çok sevmişti. Sık sık sütannelerinin yanına gidiyor, onunla oynuyordu.

Hz. Rukiyye annemiz bir yaşında iken Hz. Ümmü Gülsüm, ondan bir yıl sonra da Hz. Fatıma annelerimiz dünyaya geldiler. Dünyanın en kâmil anne ve babasının terbiyesi altında büyüyen Hz. Rukiyye, ablası gibi her yönden çok iyi bir şekilde yetişiyordu. Aylar ve yıllar bu şekilde hızla akıp gitti. Hz. Rukiyye annemiz yedi, ablası Hz. Zeyneb annemiz on yaşına girmişti. Çok iyi yetiştiği için herkesin dikkatini üzerine çeken ve görenlerin takdirlerini kazanan ablası henüz küçük olmasına rağmen, çevrelerindeki bazı kişiler tarafından evlilik için düşünülmeye başlanmıştı bile. Teyzeleri Hâle ve teyze oğlu Ebû'l Âs, annesiyle görüşerek onu evliliğe ikna etti. Ablasının evlenmesi ile Hz. Rukiyye annemiz, kutlu hanedeki çocukların ablası oldu.

İsteksiz Nişan:
Hz. Zeyneb annemizin evliliğine kimse itiraz etmese de böyle kâmil bir anne babanın çok iyi yetişmiş, güzel kızını kaçırdıkları için pek çok kimse içten içe üzülüyordu. Özellikle Allah Resûlü'nün (sav) amcası Ebû Leheb ve hanımı Ümmü Cemile, ellerini çabuk tutup Hz. Zeyneb annemizi oğullarına istemedikleri için kendi kendilerine çok kızıyorlardı. Biraz da amcaoğulları dururken kızlarını hanımının akrabası ile evlendirdiği için Allah Resûlü'ne (sav) kızıyorlardı. Aralarında konuşup bundan sonra ne yapıp edip Allah Resûlü'nün (sav) diğer kızlarını kaçırmamaya karar verdiler. Ama Efendimiz’in (sav) çocukları henüz çok küçüktü. Hz. Rukiyye annemiz henüz yedi-sekiz, Hz. Ümmü Gülsüm annemiz altı-yedi yaşlarındaydı. Ancak onlar bu güzel kızları kaçırmamaya kararlıydılar. Evlilik çağlarının gelmesini bekleyecek fakat yeğenleri ile oğullarını kesinlikle evlendireceklerdi. İşi garanti altına almak için hemen söz kesmeliydiler. Bunun için bir gün, Efendimiz’in (sav) kapısını çaldılar. Hâl hatır sorma faslı bittikten sonra, Ümmü Cemile konuyu açtı ve Efendimiz’den (sav) kızlarını oğullarına istedi. Efendimiz de (sav)  Hz. Hatice annemiz de donup kalmışlardı. Kızları henüz yedi-sekiz yaşlarındaydı. Hz. Hatice annemiz, onlar çok küçükler, demeye kalmadan, Ümmü Cemile söze atılarak:

-Olsun, adını koyalım kızlar büyüyünceye kadar bekleriz, diyerek annemizi susturdu.

Hz. Hatice annemiz büyük bir üzüntüye kapıldı, "evet" demek de "hayır" demek de sıkıntı olacaktı. Ümmü Cemile, herkesin şerrinden kaçtığı, şirret bir kadındı. Evet de deseler, hayır da deseler sonunda üzüleceklerdi. Hem Ümmü Cemile "hayır" cevabını asla kabul etmezdi. Hz. Hatice annemiz kararı babalarının vereceğini söyleyerek sözü Efendimiz’e (sav) bıraktı. Efendimiz (sav), "hayır" cevabının faydasız olacağını bildiği için Rabbine teslim olarak istemeye istemeye "evet" dedi. Böylece Ebû Leheb'in oğlu Utbe ile Hz. Rukiyye, Uteybe ile Hz. Ümmü Gülsüm arasında nikâh için söz kesildi.
Hz. Rukiyye annemizin nişanlandığı sıralarda Allah Resûlü (sav) birçok olağanüstü şeyler ve rüyalar görüyor, gece gördüğü rüyalar, gündüz aynen çıkıyordu. Yalnızlık sevdirildiği için sık sık Hira Mağarası'na giderek orada inzivaya çekiliyordu. Hira Mağarası'nda olduğu bir gün Cebrail (as) yanına gelerek ona vahiy getirdi. Bütün bu süreçte baba evinde olan Hz. Rukiyye annemiz, olaylara yakinen şahit oldu. Vahyin ne demek olduğunu, hak ve batılı en güzel şekilde öğrenerek özümsedi.

“Ey örtüsüne sarılıp bürünen! Kalk ve uyar! Yalnızca Rabb'ini büyük tanı!” ayetlerinin inzaliyle Yüce Allah (cc), Resûlü'nü (sav) insanlara İslam'ı anlatmak üzere görevlendirdi. Hz. Hatice (ra) vahiy sürecinin tüm safhalarını Allah Resûlü (sav) ile neredeyse bire bir yaşadığından hiç tereddüt etmeden hemen Müslüman oldu. Durumu kızlarına anlatınca onlarda anneleri ile birlikte Müslüman olarak ilk Müslümanlardan olma şerefini elde ettiler.

İnancından Dolayı Boşanıyor:
Her ne kadar, istemeyerek nişanlansalar da evlenecekleri kişiler babasının soyundan gelen Mekke'de saygın bir yere sahip yakışıklı ve varlıklı gençlerdi. Annelerimiz üç yıldır kendilerini bu evliliğe kalben hazırlıyor, evlilik günlerini heyecanla bekliyorlardı.

Allah Resûlü'ne (sav) "Yakın akrabalarını uyar!" ayeti nazil olunca, eşi Hz. Hatice'ye yemek hazırlatan Efendimiz (sav), Hz. Ali'ye (as) akrabalarını davet etmelerini emretti. Akrabaları toplanınca yemekten sonra onlara Peygamber olduğunu anlatacaktı. Ama Allah Resûlü'nün (sav) amcası, kızlarının kayınpederi olan Ebû Leheb toplantıyı sabote ederek davetine engel oldu. Davet ile başlayan bu sürtüşme, her gün biraz daha büyüyerek devam etti. Böylece İslam'a karşı düşmanlığını ilan eden ilk kişi Ebû Leheb oldu.

Allah Resûlü (sav) aldığı emir gereği, akrabalarından sonra Kureyşlileri de İslam'a davet etti. Safa Tepesi'ne çıkıp Kureyşlilere seslenerek onları topladı. Gelenleri İslam'a davet eden Allah Resûlü'ne (sav) ilk ciddi muhalefet yine amcası Ebû Leheb'den geldi. Efendimiz’e (sav) sert bir şekilde çıkışan Ebû Leheb, “Kahrolasıca, elleri kuruyasıca! Bizi bunun için mi çağırdın?” diye meydanı çınlattı. Onun bu çıkışı diğer insanları harekete geçirerek gruplar hâlinde oradan ayrıldılar.

Ebû Leheb'in yaktığı muhalefet ateşini Ebû Cehil ve diğerleri izleyerek Mekke'yi Müslümanlar için cehenneme çevirdiler. Ebû Leheb'in Hz. Peygamber Efendimiz’e (sav) eziyeti üzerine hakkında Tebbet Sûresi nazil oldu.

“Ebû Leheb'in iki eli kurusun! Kurudu da. Malı ve kazandıkları fayda vermedi. O, alevli bir ateşte yanacak. Odun taşıyıcısı olarak ve boynunda hurma lifinden bükülmüş bir ip olduğu hâlde hanımı da (ateşe girecek).”
Tebbet Sûresi’nin indiğini duyan Ümmü Cemile, sinirinden yerinde duramaz hâle gelmişti. Allah Resûlü (sav) ve sevgili eşlerini çok üzecek bir şeyler yapmak için çareler arıyordu. Biraz düşününce aklına bütün ailesini üzecek şeytanca bir fikir geldi. Hemen oğulları Utbe ve Uteybe'yi yanına çağırdı. Onları sıkıştırarak onlardan Hz. Rukiyye ve Hz. Ümmü Gülsüm annelerimizi boşamalarını istedi. Böylece onları kızlarının sıkıntısı ile meşgul ederek hem intikam almış hem de Allah Resûlü'nü (sav) tebliğden alıkoymuş olacaktı.

İslâm düşmanlarının zaman zaman başvurduğu işkence şeklini abartan Ümmü Cemile, bunu yaparken yaygara kopararak Hz. Hatice annemiz ve Efendimiz’in (sav) üzüntüsünü daha da arttırdı. Ümmü Cemile'nin yaptıklarını duyan Kureyşliler, yangına körükle giderek hemen Utbe b. Ebû Leheb'i buldular. Ona:
-Muhammed'in kızını boşarsan, sana Kureyşlilerden istediğin kişinin kızını alırız, dediler. Durumu fırsat bilen Utbe:

-Eğer beni Abban b. Said veya Said b. As'ın kızı ile evlendirirseniz, söylediklerinizi hemen yaparım. Babaları Ebû Leheb, Allah (cc) Resulü'nü (sav) kastederek oğullarına,

-O’nun kızlarından ayrılmazsanız başım başınıza haram olsun, diyerek onları Rukiyye ve Ümmü Gülsüm'ü boşamaya zorladı.

Kötülükte babalarından geri kalmayan Utbe ve Uteybe, zaten anneleri ve toplum tarafından yeterince doldurulmuş, kışkırtılmışlardı. Hiç düşünmeden babalarına:

-Hemen boşarız, diyerek ikisi de Allah Resûlü'nün (sav) kızlarını boşadılar. Böylece Hz. Rukiyye ve Ümmü Gülsüm annelerimiz daha evlenmeden ayrıldılar.

Annelerimiz bu kadar kötü kişilerle hayatlarını birleştirmedikleri için kendilerini teselli etseler de sırf inançlarından dolayı böyle bir cezaya çarptırıldıkları için üzüldüler. Belki gecenin ilerleyen zamanlarında uyanıp saatlerce ağladılar. Hele Mekkelilerin, eşlerini onları boşamaya zorlaması annelerimizi iyice yıprattı. Bir anda kendilerini bütün toplumu karşılarına almış, bütün halkın kendilerini boğmak için harekete geçtiğini hisseder gibi oldular. Bugünler bütün aile, özellikle henüz on ve on bir yaşlarında olan Rukiyye ve Ümmü Gülsüm için saatlerin hiç geçmediği günlerdi. Kalpleri hüzünle doluydu. Birçok duyguyu aynı anda yaşıyorlardı. Hele Kureyşlilerin vakit geçirmeden Utbe'yi, Said b. As oğullanndan beğendiği bir hanım ile evlendirmeleri onları büsbütün üzmüş, gururlarını incitmiş, kalplerini kırmıştı.

Allah (cc) yolunda büyük bir imtihandan geçen Efendimiz (sav) ve ailesi, sabır ve sebatla bu zor günleri geride bırakıp yaralı gönüllerle de olsa yollarına devam etti. Geçmişi veciz bir şekilde özetleyip geleceğe ışık tutan Allah Resûlü (sav) sevgili eşine şöyle buyurdu: "Uyku zamanı geçti ey Hatice!" Hz. Hatice annemiz ve kızları, Efendimiz’in (sav) sözlerinden gerekli mesajı alarak İslam davet mücadelesinde ona inanılmaz destek oldular.

Büyük sıkıntılara maruz kalan, acı çeken mübarek aile Hz. Osman (ra) gibi herkesin saygı duyduğu, her yönden mükemmel, çok değerli bir gencin Hz. Rukiyye annemize talip olması ile derin bir nefes aldı.

Hz. Osman (ra) anlatıyor:
"Evlenmeyi çok fazla istediğim günlerdi. Bir grup Kureyşli ile birlikte Kâbe’de oturuyordum. O sırada biri Ebû Leheb'in oğulları Utbe ve Uteybe'nin Allah Resûlü'nün (sav) kızları ile olan evliliklerini gündeme getirdi. Rukiyye çok güzel, mükemmel bir kızdı. Niçin ben onlardan önce davranıp da Rukiyye ile evlenmedim diye içime bir pişmanlık ve hasret çöktü. Arkadaşlardan ayrılıp eve dönerken yolda teyzem Suda binti Küreyz'i gördüm. Bir kenarda oturuyordu. Teyzem Mekkelilere fal bakar, kehanette bulunurdu. Beni görünce bir şiirle hissettiklerini şöyle anlattı:
Göreceğin üç şeyin müjdesini al, onları selamla!
Sonra tekrar üç, yine üç!
Ta ki ona tamamlanıncaya kadar.
Sana hayır geldi, kötülükten koruyan.
Vallahi sen, eşsiz, namuslu biri ile nikâhlanacaksın.
Kendin gibi bakire biri ile karşılaşacaksın.
Şanı yüce olan birinin kızı ile evlenecek,
Şanını yüceltecek bir iş yapacaksın.

Teyzemin sözlerine bir anlam veremedim. Şaşırıp kaldım:

-Teyze! Bana ne anlatmak istiyorsun?
-Ey Osman! Güzellik senin için, dil senin için! İşte şu Nebî'dir, delili senin için. O’nu Deyyân olan Allah (cc) gönderdi. Ona Tenzil ve Furkan geldi. Ona tabi ol! Putların seni bu yoldan alıkoymasın.
-Teyze! Sen buralarda hiç duyulmamış bir şeylerden bahsediyorsun. Tam olarak anlamadım, biraz açıkla!
-Abdullah'ın oğlu Muhammed (sav), Allah (cc) katından gönderilecek peygamberdir. O, Allah'ın (cc) ayetleri ile gelip onlarla insanları Allah'a (cc) davet edecektir. Işıktır, ışık. Dini felah, işi kurtuluş. Zamanı yakındır. İş bittiğinde, kılıçlar çekildiğinde, mızraklar uzatıldığında, feryat boşadır.”

Kalbime kor bir ateş düşmüştü. Teyzemin yanından ayrılarak düşünceli bir şekilde Hz. Ebubekir'in yanına gittim. Yanına gittiğimde yalnızdı. Selam verip oturdum. Beni düşünceli görünce, hâlimi sordu. Ben teenni ile hareket eden, acelecilikten hoşlanmayan biriydim. Sakin bir şekilde teyzemden duyduklarımı ona anlattım. Hz. Ebubekir:

-Yazık! Hâlbuki sen akıllı birisin. Doğru ile yanlışı rahatlıkla görüp birbirinden ayırabilirsin. Şu kavminin tapındığı putlar nedir? Onlar hissetmeyen, görüp duymayan taşlardan ibaret değil midir?
-Vallahi, senin dediğin gibidirler.
-Teyzenin de dediği gibi. O Allah’ın (cc) Resûlü'dür. Allah (cc), Muhammed b. Abdullah'ı insanlığı dinine davet etmesi için gönderdi. Gidip onu dinlemez misin, diye sordu. Ben de; “Tabi ki giderim.” dedim.

Tam o sırada Allah Resûlü (sav) Hz. Ali (ra) ile yanımızdan geçiyordu. Elinde bir elbise vardı. Hz Ebubekir kalkıp O’nun kulağına bir şey söyledi. Allah Resûlü (sav) yanımıza oturdu. Bana dönerek:

-Ey Osman! Allah’a (cc) yönel, cennetine gir! Ben Allah'ın (cc) sana ve bütün insanlığa gönderdiği Peygamberiyim.

Vallahi o an, Allah Resûlü'ne (sav) tabi olmaktan başka bir şey yapamadım. Hemen şahadet getirerek Müslüman oldum.

Müslüman olduktan sonra Hz. Rukiyye annemize talip olan Hz. Osman'ın teklifi, gerek Allah Resûlü (sav) ve gerekse ailesi tarafından büyük bir coşku ile kabul edildi. Bu yalnızca bir izdivaç değil, İslam davetine karşı yapılan çirkin saldırıya karşı büyük bir tokat, Allah Resûlü (sav) ve ailesinin kalplerini derinden yaralayan zulmün tatlı ilacıydı.

Hz. Rukiyye annemiz Utbe ile boşandığında ne kadar çok mahzun olmuş, üzülmüşse şimdi bir o kadar sevinmişti. Maddî durumu çok iyi olan Hz. Osman, aynı zamanda çok yakışıklı, oldukça akıllı ve ahlâklı bir gençti. Bütün bu vasıfların her biri ona ve ailesine Allah'ın (cc) bir lutfuydu. Kendilerine yakışan çok güzel bir düğün yaparak Hz. Rukiyye annemiz ile evlendi.

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2011 OCAK SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort