JoomlaLock.com All4Share.net

SEVGİLERİN EN DURUSU

Hicretin altıncı senesidir. Nebî (sav) Hudeybiye’ye gitmektedir. Yolu altı yaşında iken kaybettiği annesinin kabrinin bulunduğu köye, Ebvâ’ya düşer...  Peygamber (sav) ziyaret eder annesini. Kabrinin taşlarını düzeltir, sanki hayattaki bir insanla konuşur gibi konuşur onunla. Hüzünlenir ve ağlamaya başlar. Hz. Peygambere (sav) niçin ağladığı sorulunca: “Annemin şefkat ve merhameti gözümün önüne geldi de onun için ağladım.” cevabını verir. (Müslim, 261/875) O’nun (sav)bu hali sahabeleri de üzer, onlar da ağlar. Ebu Hureyre “Hz. Peygamber, annesinin kabrini ziyaret etti ve ağladı; etrafındakileri de ağlattı.” diye nakleder olayı.

Dünyaya gözlerini babasız açmıştı Nebi (sav) ve daha çok küçük yaşlarda iken annesiz kalmıştı. Öyle derinden doyasıya bir anne şefkati göremedi. Yetimlik hep bir yanını büküyordu. Elbette ki bu da Cenabı Hakk’ın bir takdiri, dilemesi idi. Ama O’nu yalnız, savunmasız bırakmadı. “O seni yetim bulup da barındırmadı mı?” (Duha, 6) buyurur Cenabı Hak. En büyük barınağı Hakk’ın kendisi oldu. Sonra dedesi, amcası tuttu elinden.

Peygamberimizi (sav) kabrin başında ağlatan sebep anne sevgisiydi… O’na duyduğu hürmet ve özlemiydi. O (sav) en güzel edep ile edeplendirilmişti. “Beni Rabbim terbiye etti, ne güzel terbiye etti.” (Acluni, Keşfu'l-Hafa) buyurur. Dünyasını değişmiş olan annesinin bile ziyaretine gitmek, onun gönlünü hoş etmek gibi bir inceliğe sahipti.

Kendisine anne gibi emeği geçen hanımlara bir evladın annesine göstereceği hürmet ve alakanın en yücesini göstermiş, yalnız bu dünyada değil ahrette de huzur bulmaları için özel ikramlarda bulunmuştu.

“O benim annemden sonra annemdi.” diye iltifat buyurduğu yengesi Fatıma binti Esed’in küçüklüğünde O’nunla öksüzlüğünden ötürü daha ziyade ilgilenmesini, kendi çocuklarından evvel onun hizmetine koşturmasını hiçbir zaman unutamamış, hep hayır dualarla yâd etmiştir. Vefatında Nebi (sav):

“Ebu Talib’ten sonra yengem (Fatıma binti Esed) kadar bana iyilik eden hiç kimse yoktur.  Ahirette cennet elbiselerinden giyinmesi için ona gömleğimi kefen yaptım. Kabre ısınması için de oraya bir müddet uzandım.” buyurmuştur. Peygamber Efendimiz (sav) kendisinin bu kadar üzülmesine hayret edenlere:

“O benim annemden sonra annemdi. Kendi çocukları aç durup surat asarlarken, o önce benim karnımı doyurur, saçımı tarar ve gül yağı sürerdi. O benim annemdi!”  buyurmuştur. Sonra da onun için şöyle dua etmiştir:
“Allah seni bağışlasın ve hayırla mükâfatlandırsın! Allah sana rahmet etsin anneciğim! Sen, benim annemden sonra annem oldun! Kendin aç durur, beni doyururdun! Kendin giymez, bana giydirirdin! En lezzetli nimetleri bana tattırır, kendi nefsini mahrum ederdin! Bunu da ancak Allah’ın rızasını ve ahiret yurdunu umarak yapardın.” (Hâkim, III, 116-117)

Anneye hürmet göstermek, onu sevmek, incitmemek, onun yardımcısı, koruyucusu, duacısı olmak bir müslümanın öncelikli vazifelerindendir.  Birçok ayeti kerimede anne babaya hürmet göstermek,      Allahu Teâlâ’ya kulluğu emirden hemen sonra zikredilir. Örneğin İsrâ ve Lokman sûrelerinde: “Rabbin, kendinden başkasına kulluk etmeyin. Ana ve babaya iyi muamele edin, diye hükmetti.” buyrulmaktadır.

Yine Abdullah bin Mes'ûd şöyle buyurmaktadır:  “Peygambere (sav), Allah'a göre hangi iş daha sevimlidir? diye sordum bana, vaktinde kılınan namazdır, buyurdu. Ben, sonra hangisidir? dedim. Resûl-i Ekrem (sav), anne ve babaya iyilik etmektir, buyurdu.”

Anne, evladının yetişmesi uğrunda gençliğini, sağlığını, güç ve kuvvetini feda eder. Çocukları için türlü sıkıntılara katlanır. Sevgi ve şefkat kanatlarını üzerlerine gererek, onları her türlü tehlikelerden, dert ve sıkıntılardan korumaya çalışır. O, gerektiğinde kendi yemez, yedirir. Giymez, giydirir. Bütün arzusu evlatlarının sağlıklı büyümeleri ve iyi birer birey olabilmeleridir.

Kur’ân-ı Kerim’de annenin hamile iken çektiği eza ve sıkıntı “Vehnen alâ vehnin” diye tabir edilmektedir. (Lokman, 14)  Yani zorluk üstünde bir zorlukla evladını dokuz ay karnında taşımış ve onun dünyaya gelmesine vesile olmuştur. Geceleri uykusuz kalmış, onu emzirmiş, mutluluğu ile mutlu, üzüntüsü ile üzüntülü olmuştur. Hiçbir annenin kendi hastalığı, evladının hastalığı kadar sıkıntı veremez ona. Yine evladının bir gülüşü ile bütün ağırlıklarını atar üzerinden anne.

Hasan Basrî hazretleri Kâbe-i Şerifi tavaf ederken arkasında zembil yüklenerek tavaf eden bir zat görür ve: “Kardeşim, arkanızdaki yükü bırakıp da rahat rahat tavaf etseniz daha iyi olmaz mı?” diye sorar. O kişi de: “Arkamdaki yük değil, benim babamdır. Babamı yedi defa Şam'dan getirip tavaf ettirdim. Çünkü bana dinimi, imanımı o öğretti. Beni İslam ahlakı ile yetiştirdi.” der.

Anne babaya karşı vefalı olmak gerek. Allahü Teala'nın rızası ana babanın rızasında, gazabı ise yine ana babanın gazabında gizlidir.

Dinimiz, anne ve babanın çocukları için katlandığı sıkıntılara, çektiği çilelere karşılık onları mükâfatlandırmış, Allah'ın rızasına ulaşmanın anne ve babanın rızasını elde etmeye bağlı olduğunu bildirmiştir. Anne ve babanın rızasını kazanmak;  gönüllerini hoş tutmakla, onlara hizmet etmekle, saygılı davranmakla, onları üzmemekle, incitmemekle, ihtiyaçları varsa ihtiyaçlarını gidermekle mümkün olur.

“Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine “of!” bile deme; onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle.  Onları esirgeyerek alçakgönüllülükle üzerlerine kanat ger ve: “Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse, şimdi de sen onlara (öyle) rahmet et!” diyerek dua et.” (İsra 23,24)

Sevgi zor günde belli eder kendini. Küçüklüğümüzde hiçbir fedakârlığı bizden esirgemeyen anne ve babamızın yaşlandıklarında yahut hasta düştüklerinde hizmetlerini görmek hem dinî, hem de insanî bir vazifemizdir. Modernleşen dünyanın anne babalarını ittiği huzurevleri ise bir insanlık ayıbıdır.

Resulü Ekrem (sav) efendimizin huzuruna bir adam gelir: “Ya Rasulallah annem iyice ihtiyarladı. Ben onu kendi ellerimle yediriyor, içiriyor, sırtımda taşıyorum. Hasılı her türlü ihtiyaçlarını ben karşılıyorum. Mükafata hak kazandım mı?” diye sorar. Peygamberimiz (sav): “Hayır, bu senin yaptıkların  annenin senin üzerindeki haklarının yüzde birine bile karşılık değildir. Fakat sen iyilik ediyorsun. Allah sana, bu az iyiliğin karşılığında çok sevap verir.” buyurdular. (Tenbihu'l-Gafilîn)

Anne sevgisi sevgilerin en durusudur. O karşılık beklemeden sever. Sevgisi ilahi rahmete benzer, Rahman’dan gelir. Cenabı Hak anneye özel bir yer vermiş ve cenneti ayakları altına sermiştir. “Cennetin güzel kokusu, beş yüz yıllık mesafeden alınır. Fakat anne ve babasına isyan edenlerle, akrabaları ile münasebeti kesenler, bu kokuyu alamaz.” (Taberanî) buyurmuş Peygamberimiz (sav).

Anne babaya gösterdiğimiz hürmet ve sevgi, Rabbimize karşı olan hürmet ve sevginin bir tezahürüdür. Onlara ihsanda bulunmak günahlarımızın affedilmesine ve Rabbimizin rızasını kazanmaya bir vesiledir. Rabbimiz cümlemizi kendinin ve onların rızasını kazananlardan eylesin.

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2011 AĞUSTOS SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort