JoomlaLock.com All4Share.net

ŞEYMA’NIN (r.anha) SEVDASI

“Ben sizin Efendiniz’in süt kardeşiyim.” diye seslendi Şeyma (ra) esirler arasından...

-Beni O'nunla (sav) görüştürebilir misiniz?

Hicâb duydu İkrime (ra).

Başların tacı, gözlerin nuru, tüm insanlığın halası...

O bir esir olarak esirler arasında nasıl kalabilirdi...

Huzura çıkardılar.
-Ya Rasûlallah (sav) ben sizin süt kardeşiniz Şeyma’yım, dedi.

Şaşırdı Peygamber (sav). Aradan uzun yıllar geçmişti, onu tanıyamadı:

-Peki, buna bir delilin var mıdır? diye sordu.

-Evet, dedi Şeyma (ra). Sonra:

-Küçüktün, bir seferinde seni sırtımda taşırken omuzumu ısırmıştın. Diş izlerin hala sırtımda durmakta..

Şeyma o günün hatıralarını bir bir anlatmaya başladı:

- Sirer vadisinde, ailemizin koyunlarını otlatıyorduk. O zaman benim babam senin de baban, annem de senin annendi. Seni memeden ben ayırmıştım hatta. Hatırladın mı şimdi yâ Rasûlallah, dedi.

Peygamber (sav) tanımıştı onu. Duygulandı, gözleri yaşardı. Hemen sırtındaki ridâsını çıkarıp yere yaydı, süt kardeşini onun üzerine oturttu. Kendisine pek çok ikram ve iltifatta bulundu. Dedesi Abdülmüttalib’ten öğrendiği çok özel, sevgi ve sıcaklığı ifade eden âdetiydi bu Efendimiz’in. Sevdiği insanları ridâsını sererek oraya oturturlardı. Bu ona “sen çok değerlisin” demekti.

Daha küçük yaşlarda Efendimiz’i tanıma şerefine nail olanlardan birisidir Hz. Şeyma (ra). Efendimiz’in süt kız kardeşi!.. Çocukluk yıllarında annesi Halime Hatun ile Efendimiz’in (sav) hizmetinde bulunmuş bahtiyar bir hanımefendi. O da diğer yakınları gibi Peygamberimizdeki (sav) farklılığı keşfedenlerden, daha çocuk olmalarına rağmen... Onu sırtına aldığı bir gün omzundan ısırması ve bu izin geçmeyerek daha sonraki yıllarda da sırtında kalması aralarındaki beraberliğin ne kadar özel olduğunu anlatır bize. Şeyma (ra), Rasûlullah’ın (sav) etrafında bir abla edasıyla koruyucu gölge gibi dolaşır, Âlemlerin Efendisi olacak bu çocukla ilgilenir, ona yemek yedirir, sevgi ve şefkatle onu kucaklar, elinden tutar gezdirirdi.

Yaşları büyüyüp de ayrıldıklarında bile yine unutmadılar birbirlerini. Hz. Peygamber (sav) Hz. Hatice (ra) ile evlendiğinde ticaret dolayısı ile kervanları alıp gittiği yerlerden, ona ve sütannesi Halime'ye (ra) hediyeler alır, yollardı selamıyla beraber.. Bir gün Efendimiz’i (sav) sahraya çıkarmışlardı gezip oynamaları için. Öğlenin yakıcı sıcağına kadar dönmemişlerdi. Halime annemiz kendi çocuklarından bile çok sevdiği, üzerine titrediği bu yavrusunun güneşin altında kalıp rahatsızlanmasından korktu. Şeyma’ya (ra) seslendi:

- Kızım neredesiniz, kardeşin nerede, o da:

- Az ileride oynuyor anneciğim, dedi.

- Aman yavrucuğum, bu sıcakta dışarıda nasıl duruyorsunuz, diye sorunca Hz. Şeyma (ra) gayet rahat:

- Anneciğim, kardeşime güneş vurmuyor merak etme, dedi. Halime annemiz şaşırmıştı:

- Peki bu güneşte nerede oynuyor, diye sordu. Şeyma (ra):

- Anneciğim! Kardeşimin başının üstünde bir bulut sürekli kendisini takip ediyor. Nereye gitsek, nerede oynasak bulut üstümüzde bize gölge yapıyor. Duruyoruz, o da duruyor; yürüyoruz, o da yürüyor, dedi.

Halime annemiz Şeyma’nın (ra) bu görülmedik, duyulmadık cevabı karşısında hayretler içerisinde kaldı. “Bu nasıl olabiliyor?” dedi kendi kendisine.

Çok da şaşırmamıştı esasında, zaten farklıydı bu çocuk. Annesinden O’nu emanet aldığında da kervanda en gerilerde kalan cılız eşeği bir anda cana gelip tüm kervanın önüne geçmemiş miydi? Aynı bulut o zaman da yakıcı sıcaktan kendilerini muhafaza etmemiş miydi? Onun gelişiyle evlerine bereket, mutluluk, huzur gelmemiş miydi? Şimdi neden şaşırsındı ki Şeyma’nın (ra) bu cevabına...

Şeyma, (ra) göklerin bile kendisine hizmet ettiği bu yüce insana daha o zaman rabtetmişti gönlünü. Daha o zaman O’nunla birlikte olmanın mutluluğunu, farklığını, emniyetini yaşamaya başlamıştı. Araya mesafeler girse de bu bağ onu Âlemlerin Efendisi’nden ayırmamıştı. Bir hurma kütüğü bile Rasûlullah’ın (sav) yakınlığı ile feyizyâb olup ayrılığı ile inleyip gözyaşı dökerken Şeyma’nın (ra) yüreği nasıl olur da Fahri Kâinat’tan ayrılık duyar, O’ndan uzaklaşabilirdi? Ve yine Mekke devrinin en çetin yıllarının yaşandığı zamanlardı. Duydu ki kardeşinin peygamberliğine iman edenlere ağır bir boykot uygulanıyor, açlık ve yoksulluk içerisinde insanî yaşamdan mahrum bırakılıyorlar. Hz. Ebûbekir’in, Hz. Hatice’nin serveti bitmiş, Mekke’nin yakıcı güneşinde sefalete terkedilmişlerdi. Dayanamadı abla yüreği, ne kardeşine ne de kardeşinin kardeşlerine...

Sesi çok güzeldi ve güçlü bir edebiyatı vardı. Şiirler yazardı. Çoğu âşıkların şiirlerine konu olduğu gibi Şeyma’nın (ra) da şiirlerindeydi Hz. Muhammed (sav).

“Ey Rabbimiz, Muhammed’i (sav) bize bırak ki, O’nun delikanlılığını göreyim.

Sonra O’nu itaat edilen bir Efendi göreyim. Düşmanlarının ve hasetçilerinin yüzüstü geldiklerini göreyim.

O’na, ebediyyen devam eden bir şeref ve izzet ver.” diye dua ederdi küçükken.. “Köleler, mazlumlar, acı çekenler, Müjdeler olsun, Artık kâinatın mana çiçeği açtı, Muhammed (sav) geldi, Müjdeler olsun kurtuldunuz!”

İşte o zor zamanlarda, çöldeki kabilelerin çadırlarını gezerek Hz. Muhammed (sav) şiirlerini okuyup para topladı, Müslümanlara su ve buğday gönderdi. Ne kendi kavminin küfrü, ne de bedevilerin vahşeti, onu kardeşinin dinine yardım etmekten alıkoyamadı. Yardım edişi sadece merhametten değildi elbette, bu davaya gönül verişindendi...

Ve şimdi yeniden Rasûlullah’ın (sav) huzurundaydı. Aradan yirmi yıl geçmişti yaklaşık. Hz. Peygamber’in (sav) ridâsı üzerine oturtulmuş, hürmet, lütuf ve nimet içerisindeydi. Kabilesi esir düşmüştü Rasûlullah’ın (sav) ordusuna, sıkıntıdaydı.

Peygamber (sav) buyurdu:
-İstersen benim yanımda kal. İzzet, ikram ve sevgi gör. İstersen kavminin yanına dön, mal vereyim sana istediğin kadar...

Hz. Şeyma (ra) O'na:
-Yanlarına dönebileceğim bir ailem, kavmim yok. Hepsi şu anda burada esir. Kimsem kalmadı benim. Lütfen emir buyrun da onlara iyi muamele yapılsın, diye rica ettiğinde:

-Huneyn’de kaç esirimiz vardır? diye sordu

İkrime'ye Rasûlullah (sav).
-Altı bin civarında ya Rasûlullah! cevabını verdi. Sonra:

-Esirlerin altı binini de diyetsiz serbest bırakın. Herkes dilediği yere gidebilir, diye buyurdu.

İkrime (ra) şaşkınlık içerisinde:
-Emredersiniz ya Rasûlallah, diyerek muhalefet etmeksizin hemen buyruğunu yerine getirmek üzere dışarı çıktı. Hz. Şeyma'nın gözlerinden yine yaşlar boşandı.

Efendimiz (sav) hüzünle sordu:
-Memnun değil misin ey Şeyma? Neden ağlıyorsun? İstediğin bu değil miydi?..

Hz. Şeyma (ra):
-Evet, başlangıçta istediğim buydu. Ancak şu an düşünüyorum da onlar aslında sizlerin değil, kendi nefislerinin esiri. Şimdilik bu zahiri esirlikten kurtulacaklar da ne olacak? Bir zaman sonra yine nefislerinin esareti altında oldukları halde bu dünyadan göçüp gitmeyecekler mi? Çünkü onlar sana baş kaldırıp asi gelecek kadar nasipsiz insanlar...” dediğinde

Peygamber (sav):
-Ne yapayım öyleyse, söyle, dedi.

Hz. Şeyma:
-Sen rahmet denizisin. Sen Allah'ın niyâzını kıramayacağı bir insansın. Dua buyur, Allah bunları imanla şereflendirsin, dedi.

Rasûlullah (sav):
-Ey Şeyma gönlün böyle mi mutlu olacak? diye sorunca,

-Evet, cevabını verdi Şeyma (ra). Sonra o

Âlemlerin Efendisi (sav):
-Ey Rabbim, onları nefislerinin esaretinden kurtar, diye dua etti. Ve esirler Hz. Şeyma’nın (ra) vesilesi, Peygamber Efendimiz’in (sav) duasıyla imanla müşerref oldular.

Bu olaydan sonra Hz. Şeyma Müslüman olan kabilesi ve akrabalarıyla beraber, kendilerine sunulan birçok değerli hediye ile birlikte memleketlerine döndüler.

Bir İslam Tarihi profesörü Peygamber Efendimiz’in (sav) Şeyma’ya (ra) yanında kalmasını teklif etmesine rağmen, onun kabilesine dönmeyi arzu etmesini ‘bedbahtlık’ olarak yorumlamıştı. Ben buna katılmıyorum. Eğer sevda sadece sevgilinin gözleri önünde olmakla muhafaza olsaydı, şimdi ‘üveysîlik’ bizlere yadigâr kalmazdı...

İşte imanını böylesi bir sevda ile taçlandıran, niyâzıyla çorak gönüllere hayat sunulan eşsiz bir hanımefendiydi Şeyma (ra)... Sevginin, aşkın açamayacağı bir kapı var mıdır? Rasûlullah nezdinde böylesi aziz bir yere sahip olan Şeyma’nın (ra) sevdası bereketlenmiş ve işte şimdi tüm kabilesi buna hissedar olmuştu..

Rabbimiz ayaklarının tozunu gözlerimize sürme eylesin.

Hz. Şeyma’nın (ra) vesileyle yakın zamanda ebedi âleme intikal eden Şeyma Hocamızı da burada rahmetle anıyoruz. Cenâbı Hak mekânını cennet eylesin. Efendimiz’e komşu etsin...

Rabbimiz bizleri Şeymâlarımızın şefaatine nail etsin ve imanlarımızı da onların imanına ilhâk etsin inşaallah... Âmin.

Kaynaklar:
1- Hüseyin Algül,”İslam Tarihi c.1”
2- Haluk Nurbaki, “Nurdan Anneler”
3- Seval Alkan, “Hanım Sahabeler”

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2009 KASIM SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort