JoomlaLock.com All4Share.net

SOHBET-İ CANANDAN FAYDALANMAK HANIMLARIN DA HAKKIDIR

“Allah beni bir muallim (öğretmen) olarak gönderdi.” (İbn-i Mace, Mukaddime, 229) buyuran Peygamber Efendimiz (sav) asrı saadette erkeklerin eğitimi kadar hanımların eğitimine de önem vermiştir. İlim öğrenmek cinsiyet ayrımı yapılmaksızın her müslümana farz kılınmıştır. Dinimizde sorumluluk mevzu bahis olunca erkek ve bayanlar aynı haklara sahiptirler. Bu eşitlik gereği, kadınlar da erkekler gibi kendilerine gereken ilimleri öğrenmek zorundadırlar.

Bir gün bayan sahabiler Peygamber Efendimize (sav) gelerek dediler ki: “ Ya Rasulallah Kur’an sadece erkeklere mi indi? Biz de Allah’ın kullarıyız, biz de insanız.. Cenabı Hakk’ın bizlerden de bir isteği, bir muradı yok mu?” Bunun üzerine ‘Nisa’ sûresi nazil oldu. Genel olarak bayanlarla ilgili hükümleri ihtiva ettiği için Peygamber Efendimiz (sav) bu sûreye Nisa yani ‘hanımlar’ sûresi adını verdi. Kur’anı Kerim’de bir ‘racül’ ‘adam, erkek’ sûresi yok ama ‘kadın’sûresi vardır.

Hanımlar bu olaydan cesaret aldılar ve Peygamber Efendimiz’e (sav) gelerek: “Ya Rasulallah sen sırf erkeklerin peygamberi misin? Onlar ilim öğrenme hususunda bizleri geçtiler.. Bizler de Rabbimizin buyruklarını öğrenmek istiyoruz. Bizler için de müstakil bir gün tahsis etsen..” Peygamber Efendimiz (sav) onlara “Haklısınız” buyurdu ve haftanın bir gününü (pazartesi) hanımlara sohbet için ayırdı. Pazartesi günleri hanımları mescidde topladı ve onlara sohbet vermeye başladı. (Buhari, İlim 36, Buhari, Îdeyn, 15) Hatta Allah Resûlü’nün “Falanca hanımın evinde toplanın” diyerek hanımlara mahsus sohbetlerini belirli bir evde yaptığı da rivayet edilir. (Fethu’l Bârî, 1/236)

Peygamber Efendimiz (sav) ümmetine sadece Cuma namazından sonra değil, diğer günler de namazlardan sonra mescidde, inen ayetleri tebliğ ve tefsir eder, ashabın sorularına cevaplar verirdi. İşte bu sohbetlere hanımlar da katılır, hatta sorular da sorarlardı. (Buhari, İlim, 41)

Yine Peygamber Efendimiz (sav)  bayramlarda hutbeyi irad buyurduktan sonra bulunduğu yerden inip, hanımların yanına giderek onlara da vaazlarda bulunurdu. Hanımlar sadece özel günlerde değil günün müsait olan her vaktinde rahatlıkla Hazreti Peygamber’e (sav) ya da hanımlarından herhangi birine gelerek, çeşitli sorular sorar, müşküllerini hallederlerdi.

Bizim Rabbimiz (c.c) konuşan bir Allah’tır. Peygamberi (sav) konuşan bir Peygamberdir. Dinimizde eğitim ve öğretim ekseri konuşarak/sohbetleşerek yapılmıştır. Eğitim meclislerinde susmak, sessiz kalmak Peygamber’in (sav) uyguladığı bir metod değildir. Suskun kalmak Hakk’ın açığa çıkmasına mani olur.

Kainatın Efendisiyle aynı ortamda bulunup, sohbet etme bahtiyarlığına ulaşan sahabe annelerimiz, kendilerine sunulan bu nimeti en güzel şekilde değerlendirmek istemişler, merak ettikleri her mevzuyu (bunlar mahrem meseleler bile olsa) hiç çekinmeden Peygamber Efendimiz’e (sav) sorabilmişlerdir. Peyamberimiz (sav) onlara bu konuda açıklık getirmiştir. Dinimizde ilim öğrenme mevzu bahis olunca utanma olmayacağını, genel, yahut mahrem, ya da güncel her tür meseleyi kendilerine rahatlıkla sorabileceklerini buyurmuşlardır.  Konuyla ilgili olarak Ensar hanımlarından birinin gelerek Efendimize (sav) mahrem bir soru yönelttiği, Efendimizin de bu hanımın dinini öğrenme hususundaki medeni cesaretini övdüğü bilinen bir olaydır. (Buhari, İlim, 50)

Efendimiz (sav) hanımların da yetişmelerini, kendilerinden sonraki nesillere haliyle, tarzıyla, sohbetleriyle iyi birer örnek ve öğretici olmalarını istiyordu.. Bu yüzden risalet penceresini onlardan yana da açmış, dinin hakikatlerini ana kaynağından öğrenme fırsatı vermiştir. Hatta sohbetlerde aralarında öyle bir samimiyet ve muhabbet oluşmuş ki Cenabı Peygamber (sav) bir kaptan içer, hanımlara da sağından ikram etmeye başlardı. Hanımlar da aynı kaptan şerbet içme saadetine erişirlerdi. Aişe annemiz (ra) muhabbetinden kaptaki bütün şerbeti içmek isterdi, Rasulullah (sav) buna engel olurdu. “Arkadaşlarını da mahrum bırakma..” buyururdu. Hanımlar özellikle de bardağın Peygamber Efendimiz’in (sav) mübarek ağzının değdiği yerinden içmek isterlerdi. O vakitler  bardaklar tahtadan, çömlekten yapılma idi. Aynı yerden içile içile bardağın ağız konulan kısmı aşınmıştı. Aşınan yer kaybolmasın diye gümüşten ilave yapıldı ve herkes aynı yerden içmeye devam etti. O bardak İstanbul’da Topkapı Sarayı’nda halen aynı hali ile muhafaza edilmektedir.

Hanımların ilim öğrenme hakkı İslam’ın her döneminde mahfuz kalmıştır. Peygamberimiz’den (sav) sonra Hulefa-i Raşidin döneminde de ilim tahsilinde geri kalmadıklarını görüyoruz. Hanımlar sohbet ve hutbelere her dönemde iştirak etmişlerdir. Yine Hazreti Ömer’in (ra) hilafeti devrinde hutbe verilirken Kureyşli bir hanımın kalkıp da Hz Ömer’in mihrin azaltılmasıyla ilgili fikrine karşı çıkması ve bunu ayetten delil getirerek rahatlıkla ifade etmesi, sonunda da bu kişinin haklı sayılması konumuza güzel bir örnek teşkil eder. (İbn Mace, Nikâh, 17, Hadis No: 1887)

İslam kültüründe bu metod müteselsilen devam edegelmiştir. Nasıl ki tıp ilminde namahremiyyet yoktur, kıyasla dinimizi öğrenirken de verilen bu cevazdan faydalanmamız gerekir. Hastalanan bir insanın doktora gittiğinde vücûdunu doktora göstermesinde şer’en bir sakınca görülmemiştir. Çünkü o kişi tedaviye muhtaçtır. Hatta bir bayanın hastalığının ilacını erkek doktordan başkası bilmese ve o kişi “bu erkektir” diye gitmese günaha girer. Çünkü vücûdunun da üzerinde hakkı vardır.

Sıkça sorulan sorulardan birisi de “Mürşidlerin bayanlara sohbet etmeleri caiz mizdir?” sorusudur...

Tasavvuf ilmi de bir tıbbı nebevîdir. Tıbbı manevidir... Gönül hastalıklarının, iman hastalıklarının tedavi edildiği hastanedir. Bayandan mürşid olamayacağına göre bu noktada namahremiyyet de yoktur. Cenabı Hakk mürşidle ihvanı arasında bir mahremiyyet halkeder. Nasıl ki Hacda tavaf esnasında  Allahu Teâlâ nefisleri teslim alıyor, insanlar kadın erkek  Kâbenin manevi atmosferi içinde emniyet ve güven içerisinde birlikte tavaf ediyorsa, sohbetlere de aynı şekilde Cenabı Hakk’ın güven ve rahmeti nüzûl etmektedir.. Hatta Şafii mezhebinde kadın erkeğe dokunsa abdesti bozulur, ama bu hüküm Kâbe’de geçerli değildir. Kâbe’de kadın erkeğe, erkek kadına dokunsa abdestleri bozulmaz. Çünkü orda herkes Allah’ın huzurundadır ve özel bir mahremiyet oluşmaktadır.

‘Sohbet’ de aynen hakikat kâbesinin etrafındaki tavaf gibidir. “Sohbet meclisi Cennet bahçesidir.” (Tirmizi, 3432) buyuruyor Cenabı Peygamber (sav). Bu bahçede –belirli ölçülere riayet edildikten sonra bir kadın erkek ayrımına gitmek doğru değildir. Hâcegân büyükleri sâir şer’î meselelerde çok titiz davranmalarına rağmen, dinin öğrenildiği sohbet meclislerinde bu konuda mutedil davranmışlardır..

Örneklerini Sahabe efendilerimizin ve Peygamberimiz’in (sav) hayatında da gördüğümüz sohbet meclisleri şer’en bir tıbbı nebevi/manevi hükmünde olduğu için, yine belirli ölçülere riayet edilmesi kaydıyla, kadın erkek arasında bir mahremiyyet husule getirmez. Çünkü bayandan bir Peygamber gelmemiştir. Buna kıyasla bayandan mürşid olamaz... Hanımların imameti bile kerahatle câiz iken dinin hakikatini öğreneceğimiz İnsanı  Kâmillerin bayanlara sohbet etmelerini sakıncalı görmek haksızlık olur.

Bunca delile rağmen “Mürşidler, bayan muhiblerine haram değil midir, onlara nasıl sohbet verebilir?” diyerek bu konuda art niyet arayan kişiler, karıncayı yarıp yağını arıyor demektir. Sözde namuslarına çok düşkün, harama helale titizlikle riayet ediyor gözükmek istiyorlar.

Birgün Gavs Hazretleri’ni (ks) ziyarete bir bayan gelir. Zaten çarşaflı olan bayan Gavs Hazretleri’ni (ks) görünce örtüsüne daha da bir bürünmeye başlar. Ellerini örter, yüzünü gözünü örter... Hanımın haline taaccüb eden Gavs Hazretleri (ks) buyururlar ki: “ Kızım, kimsin sen, neden bu kadar örtünüyorsun? Böyle aşırı aşırı örtünmene, hatta gözlerini de kapatmana gerek yok! Daha bugün evde banyo yaptın, sonra üstsüz vaziyette aynanın karşısına geçerek kendine bakındın durdun... O an Allah seni görmüyor muydu? O haldeyken Allah’tan utanmadın da şimdi karşımızda sofu mu kesildin? Yüzünü gözünü kapatıp duruyorsun.. Senin halin o zaman da bana malumdu kızım, kaçmana gerek yok.” Yaptığı yanlışı anlayan kadın, çok mahcup olmuş ve meclisi terketmek zorunda kalmış...

Evliya Allah’ın nâmusudur. Nâmusu ekberdir, Hz. Cibril misali... Ona karşı böyle nâmus iddiasında bulunmak hakikatleri iyi idrak edememekten veya kavrayamamaktan kaynaklansa gerek.

Biz bayanlar çarşı, pazar, mağazalarda çekinmeden herkesle görüşüyoruz.. Onlarla cengaverce pazarlık yapabiliyoruz.. Kapımıza gelen satıcılarla muhatap olabiliyoruz. Belediye otobüslerine bindiğimizde şöföre yolu soruyoruz. Veya evlerimize gelip gidenlere görünüyoruz. Çarşafı başına çekip de çarşı pazardan ayağını çekmeyen nice bayan var. Bunlar problem olmuyor, ama bir İnsanı Kâmille, bir Evliya ile görüştük mü nâmus abidesi kesiliveriyoruz birden. Nasıl olur da mürşid kadınlara görünür veya kadınlar ona görünür? Bu çelişki içerisinden çıkamıyoruz.

Bizlere soranlar oluyor bazen: “Hâce Hazretleri (Kuddise Sirruh) mescide bayanlara sohbete çıkınca sizler ne giyiniyorsunuz?” diye... İşte sırf bu yüzden olsa gerek ki Hâcegân mescidinde tüm bayanların ortak bir kıyafeti vardır. Siyah ferace üzerine, siyah büyük başörtüsü...  Kimsenin kalbi bozulmasın diye. Ama aklı gözünde olanlar fitne çıkarmak için yine eksik gedik arayacak, konuşmaya devam edeceklerdir.. Gavs Hazretleri (ks) buyurmuş ya: “Münkirler bizim sabunumuz gibidir” Elimiz üzerindeki kiri temizlerler, günahlarımızı temizlerler.

Nakşi yolunun büyükleri hiçbir dönem hanımları sohbetten men etmemişlerdir. Çok sık olmasa da onlara da vaz-u nasihatte bulunmuş, dinin emirlerini öğretmeye çalışmışlardır. Merhum Mehmed Zahid Kotku Hazretleri (ks), Hacı Sami Efendi (ks), Mahmud Efendi Hazretleri (ks), yine Merhum Esad Coşan Hazretleri (ks) şer’i kıstaslara riayet ederek zaman zaman bayanlara da sohbetlerde bulunmuşlardır. Allah cümlesinin şefaatlerine nail eylesin.

Hülasa, bu din yalnızca erkeklere inmiş bir din değildir. Bayanların da ilimden, hakikatten, marifetten nasiblerini almaları gerekmektedir. Bunun evde tek başına oturmakla mümkün olamayacağı aşikârdır. Bu ya bir medresede, bir hocanın rahlei tedrisine oturmakla; ya da âlim ve ârif olan İnsanı Kâmillerin sohbetlerine iştirakla mümkündür.

Rabbimiz cümlemizi büyüklerin sohbetlerine eren ve o sohbetlerden hakkıyla faydalanabilen kimselerden eylesin. Sohbet en büyük emanettir, Rabbimiz emanetlerimize riayet edebilmeyi nasib eylesin.

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2011 ŞUBAT SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort