JoomlaLock.com All4Share.net

ZAMAN EN DEĞERLİ SERMAYEMİZDİR

Peygamber Efendimiz (sav) buyururlar: “Musarrifler helak olmuştur.”

Sahabi sorar: “Ya Rasûlallah musarrif kimdir?”

Peygamber Efendimiz (sav): “Yarıncılardır” buyururlar. Yani işlerini hep yarına erteleyenler, yarın yaparım diyenlerdir. (Berika)

Dünümüz geçti, olumlu veya olumsuz mazi oldu artık. Geri getirip düzeltemeyiz. Yarınsa müstakbeldir. Henüz gelmemiştir, ona da ulaşamayız. Ulaşıp ulaşmayacağımız da meçhuldür ya… Öyleyse yaşadığımız an bu andır. Anımızı iyi değerlendirmemiz lazımdır.

Bugün dünün meyvesi, yarının tohumudur. Yaşamakta olduğumuz anın bereketi yahut zulmeti dünlerimizin semeresidir. Yarınlarımıza ışık tutacak yatırımlar ise yine anımızda gizlidir. Öyleyse yaşadığımız an en büyük sermayemizdir.

Sûfi terimlerinde yer alan “Anı muhafaza etmek” “Vukufi zamani” “Ebu’l vakt olmak” la anlatılmak istenen, başta zikredilen hadisi şerifin ifade ettiği mana ile aynı anlam taşımaktadır. Hepsi de içinde bulunulan zamanın farkında olmayı, kalbi uyanık tutmayı, gafletten uzak olmayı, yaşadığımız zaman diliminde üzerimize düşen en hayırlı vazife ne ise onu bilmeyi ve gereğini yapmayı ifade eder.

Derviş zamanını yönlendirebilmeli, onu iyi değerlendirebilmelidir… Sürekli geçmişi düşünüp, geçmişte yaşadıklarımıza takılıp kalmak bize bir kâr sağlamayacaktır. Geleceğin özlemini çekmek yahut hayaller kurmak da bizi hedefe ulaştırmayacaktır. Şu an yaşamaktayız. Aklımız başımızda, imanımız göğsümüzde ve dermanımız dizimizdedir elhamdülillah. Bütün bu nimetlerle birlikte ben ne yapabilirim? Dünümün affı için, yarına bir örnek, bir yatırım olması açısından bugün ne yapabilirim? İşte derviş bunun derdinde olmalıdır…

“Dün geçti, yarınsa meçhul, bugünün hakkını veriniz” buyrulmuş Kelâmı Kibarda. Hayat bir gündür, o da bu gündür. Mazi ve müstakbele dalmaksızın anı muhafaza etmeliyiz. Yunus Emre buyurmuş ya:

Miskin Yunus var yarına, koma bugünü yarına,
Yarın Hakkın divanına, varam Allah deyu deyu…

Bugünün işini yarına bırakmayacağız. Ömrümüzün bugün olduğuna inanıp sanki sabaha çıkmayacakmış gibi, sabaha çıkarsak akşama ulaşmayacakmış gibi bir hazırlık içerisinde olmalıyız. Derviş, yaşadığı anda yapılması gereken en uygun şey ne ise onu yaparsa sevgisinde samimi demektir..

Nefsin en büyük hilelerinden birisidir ertelemek. ‘Yarın yaparım’demek… Namazı yaşlanınca kılarım. Örtümü evlenince takarım. Hacca emekli olduğumda giderim. Tevbemi ileride ederim. Sohbetlere, ilim öğrenmeye çocuklar büyüdüğünde devam ederim… Şair ne de güzel demiş:

Hep yarınlar daha güzel,
Daha mutlu olacağız deriz.
Hâlbuki bugünler de dünlerin
Yarınları değil mi?

Bugüne ertelenen birçok şey, bugüne ulaştığımızda bakmışız ki bir sonraki güne ertelenmiş. Yarın gelse, eğer bugün bir şey yapmamışsak, yarın da fazla bir şey değişmeyecek demektir.

Peki ben ne yapacağım? Zamanımı en iyi nasıl değerlendireceğim? Mesela, şu an bir zaman dilimi içerisindeyim değil mi? Bu anın efdaliyeti nedir, bu anda yapmam gereken en uygun şey nedir, ona bakmalıyım. Şu an müsaidim, kitap okumaktayım, bilgimi artırıyorum. Bakıyorum namaz vakti girmiş, öyleyse kalkıp namaz kılıyorum. Öyle an olur ki çocuğuma bakmaktır o anda yapmam gereken en uygun şey. Çocuğumun terbiyesiyle ilgilenmek, beslenmesiyle, eğitimiyle ilgilenmektir, o zaman da onu yaparım. Anı değerlendirmektir mühim olan.

Ama tercihlerimizde ehem mühim sırasını iyi gözetmeliyiz. Öyle gün olur ki evde işlerimiz vardır, ama aynı anda başka bir yerde de sohbet vardır. Sohbet haftada bir kez olmaktadır belki, ama hanımlar iyi bilir evin işi ise hiç bitmez… Eğer işimizin bir aciliyyeti yoksa sohbete gitmeyi tercih etmek, o an vakti en iyi değerlendirmek demektir...

Bazen de olur ki en gerideki şey ehemmiyet açısından en öne geçebilir. Örneğin bir insan namaz kılmaktadır. Allah’ın huzurundadır. Geriden çocuğu can havliyle “İmdat!” “Anne!” diye bağırsa, o an o kişinin namazını bozup çocuğa bakması farz olur. Zaten namazı batıl olmuştur. Bu durumda dinin bizden istediği şey namazımızı bozup çocuğumuza bakmaktır. Çünkü çocuğun hayatı tehlikede olabilir yahut eli ayağı bir yere sıkışmış olabilir. “Ya ben Allah’ın huzurundayım, hiç namaz bozulur da çocuğa bakılır mı?” düşüncesi bizim kendi düşüncemizdir. Dinin isteği bu değildir. Yani şartlar gereği bakarsınız en gerideki şey en öne geçebilir. Bu da anı değerlendirmektir.

Zamanı iyi değerlendirebilmek, anı muhafaza edebilmek biraz da kişinin kendi özünden gelir. Dervişin yapısında bu vardır. O her anın sancısını çekmektedir, Hakk’ın rızasına uygun bir hâl üzere miyim diye… Sürekli gönlüne yönelmektedir.

Hâce Hazretleri ( Kuddise Sirruh):
“İnsan mürşidini gönlüne yerleştirmeli… Mürşidin senin gönlüne konuşur. Eğer onu işitemiyorsan bu yoldan tad almamışsın demektir. O sana Hakça konuşur, Hakk’ın dilinden konuşur, onu dinlemelisin. Hayrı, şerri, ehemi, mühimi sana hissettirir o. Ama gönlüne ehemmiyet vermelisin. İçine dönebilmelisin. İçinle, gönlünle hemhal olabilmelisin...” buyurmaktadır.

Peygamber Efendimiz (sav) insanların gaflette olduğu, kıymetini bilemediği değerler arasında ‘zaman’ ı da zikreder. (Buhârî, Rikâk) Ayrıca zamanımızı, vaktimizi nerelerde tükettiğimizin hesabını vermeden cennete giremeyeceğimiz de zikredilir bir diğer hadisi şerifte. (Tirmizî, Kıyamet)

Biz de Hâce Hazretleri’ne ( Kuddise Sirruh) sorduk:
“Müslüman bir bayanın, özellikle Hâcegân yoluna mensup bir hanımefendinin öncelikleri neler olmalı? Nelerle daha ziyade meşgul olmalıyız?”

Buyurdular ki:

“Öncelikle düzenli bir ibadet hayatımız olmalı. İbadetlerimizi tedricen artırarak düzgün bir şekilde yapmaya gayret etmeliyiz. Bu yolda ibadetleri düzenli eda edebilmek çok önemlidir. Sonra bilgimizi, genel kültürümüzü artırmaya gayret etmeliyiz. Bilgisiz bir yere varamayız. Ahlâkımızın güzelleştirilmesine itina göstermeliyiz. Ahlakı zemime dediğimiz, kötü ahlâk dediğimiz bataklığı kökünden kurutmalıyız. Hırsımızla, tamahımızla, kibrimizle, gururumuzla, dünyayı sevme yönümüzle mücadele etmeliyiz. Buna ciddi ihtimam göstermeliyiz. Bütün bunlarla birlikte evimizin temizlik ve düzenine, çoluk çocuğumuzun imanlı, ahlâklı, erdemli, kültürlü yetişmesine özen göstermeliyiz. Artan zamanımızda da konu-komşularımıza usulüne uygun şekilde emri bil maruf yapmalı, tebliğde bulunmalıyız. Ve vaktimiz oldukça güzel ahlâkın şubelerinden sayılan komşuluk, hasta ziyareti, taziye ve tebşirde bulunmak gibi sılai rahimle de hayatımızı renklendirmeliyiz.” Buyurdular ve devam ettiler:

“Dervişane, zâhidane bir hayat yaşamalıyız. Düzenli, temiz ama sade bir yaşantımız olmalı. Milletin gözünden, dedikodusundan, malayanisinden uzak, sakin, Rabbimiz ve Büyüklerimizle beraber manevi bir atmosfer içerisinde hayatımızı devam ettirmeliyiz.”

Rabbimiz cümlemizi vaktine sahib olan samimi kullarından eylesin.

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2011 MART SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort