JoomlaLock.com All4Share.net

ÜÇ AYLAR

Üç Aylar

Üç Aylar - Tamer Doymuş

Sayı : 135 - Mart 2019

 

Üç Aylar

 

Mevla’ya sonsuz hamdu senalar olsun ki bir kez daha rahmet mevsimine kavuştuk. Allah (cc) cümlemizi Bu rahmet mevsiminde rızayı, likayı kazananlardan eylesin. Üç aylar diye bilinen rahmet mevsimi Receb ayı ile başlamaktadır. Sözlükte, korkmak, saygı duymak, tazim göstermek anlamlarına gelen “recb” kökünden türeyen receb kelimesi saygı duyulan ve savaşmanın haram kabul edildiği dört aydan birinin adı olup üç ayların ilkidir. Cahiliye döneminde, receb ayı boyunca savaştan ve baskılardan uzak durulur, özellikle ilk on gününde ruç tutulur. Receb ayının daha önce Arab-ı Baide (Ad ve Semud) döneminde “Hevber”, Arab-ı Aribe döneminde “esamm (sağır) diye adlandırıldığı, kan dökmenin, mala ve ırza dokunmanın yasak olduğu bu ayda kavga ve silah sesleri, imdat çağrıları duyulmadığı için bu adla anıldığı rivayet edilir. Receb ayının ilk Cuma gecesi İslam âleminde “Regaib kandili” olarak kutlanır. Receb ayında kutlanan gecelerden birisi de “Miraç Kandili” dir.

Kur’an-ı Kerim’de recep kelimesi geçmemekle birlikte muhtelif ayetlerde haram aylardan söz edilerek bu aylara saygı gösterilmesi emredilmektedir. Kur’an-ı Kerim’de geçen haram aylarla ilgili ayeti kerimeleri ve müfessiran-ı izamın açıklamalarını müzakereye çalışalım inşaallah. Haram aylarla ilgili ayetlerde şöyle buyrulmuştur: 

“Haram ay haram aya karşılıktır. Hürmetler (dokunulmazlıklar) karşılıklıdır. Kim size saldırırsa siz de ona misilleme olacak kadar saldırın. Allah’tan korkun ve bilin ki Allah muttakilerle beraberdir.” (Bakara, 194)

“Sana haram ayı yani onda savaşmayı soruyorlar. De ki: ‘O ayda savaşmak büyük bir günahtır. Allah yolundan çevirmek, Allah’ı inkar etmek, Mescid-i Haram’ın ziyaretine mani olmak ve halkını oradan çıkarmak ise, Allah katında daha büyük günahtır. Fitne de adam öldürmekten daha büyük günahtır. Onlar eğer güçleri yeterse, sizi dininizden döndürünceye kadar size karşı savaşa devam ederler. Sizden kim, dininden döner de kâfir olarak ölürse, onların yaptıkları işler dünyada da ahirette de boşa gider. Onlar cehennemliktirler ve orada devamlı kalırlar.” (Bakara, 217)

Saptırma anlamında kullanılmıştır; azab anlamında kullanılmıştır: “Bir de öyle bir fitneden sakının ki o, içinizden sadece zulmedenlere erişmekle kalmaz. Biliniz ki, Allah’ın azabı şiddetlidir.” (Enfal, 25)

Kargaşa karışıklık fesad anlamında: “Sana Kitab’ı indiren odur. Onun bazı ayetleri muhkemdir ki, bunlar Kitab’ın esasıdır. Diğerleri de müteşâbihtir. İşte kalplerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve te’vil etmek için müteşâbih ayetlere uyarlar. Hâlbuki onun te’vilini ancak Allah bilir, ilimde yüksek payeye erişenler ise: ona inandık. Hepsi Rabbimiz tarafındandır, derler. Bunu ancak aklıselim sahipleri düşünüp anlar.” (Âl-i İmran, 7)

Fitne kelimesi, İmtihan, saptırma, kandırma karışıklık kargaşa gibi birçok anlamlara gelmektedir. Bugünde üç aylar gibi Rabbimizin bizler için açtığı arınma mevsiminde gayrı İslami düşüncelerden yaşam tarzlarından kurtularak Hakk’ın yanında yer almanın, hakikati ortaya koymanın zeminini oluşturmak kaçınılmazdır.

“Ey iman edenler! Allah’ın işaretlerine, haram aya, kurbana, gerdanlıklara, Rablerinin lütuf ve rızasını arayarak Beyt-i Haram’a yönelmiş kimselere saygısızlık etmeyin. İhramdan çıkınca avlanabilirsiniz. Mescid-i Haram’a girmenizi önledikleri için bir topluma karşı beslediğiniz kin sizi tecavüze sevketmesin! İyilik ve takva üzerinde yardımlaşın, günah ve zulüm üzerine yardımlaşmayın. Allahtan korkun; çünkü Allah’ın cezası çetindir.” (Maide, 2)

Ayette geçen Şeâir Kelimesinin Manası:

“Şe’âir”, cemi bir kelimedir. Çoğu âlimler onun, “Şaire” kelimesinin cem’i olduğunu söylemişlerdir. Müfredinin “şî’are” olduğu söylenmiştir. Şaire, müş’ire manasınadır. Müş’ire, “bildiren”; iş’âr ise “bildirmek” manasınadır. Binaenaleyh bildiren her şey, iş’ar etmiştir. Bir şeye alem kılınan veya bir şeyle alametlendirilen her şeye şaîre denilebilir. Mekke’ye gönderilen kurbanlık hayvanlar da “şe’âir” diye adlandırılırlar. Çünkü bu hayvanlar, kendilerinin kurbanlık olduklarını gösteren alametlerle süslenmişlerdir.

Ayetteki, “Allah’ın şe’âirine hürmetsizlik etmeyin (onları helal saymayın)” emri, “Allah’ın, kullarına farz ve vacib kıldığı şeylerden ve şe’âirden herhangi birini ihlâl etmeyin” demektir. Buna göre, “Allah’ın şe’âiri”, bütün mükellefiyetleri içine alan umumi bir tabir olup, muayyen bir şeye tahsis edilmemiştir. 

“Bundan maksat belli bazı mükellefiyetlerdir.” denilmiştir.

Müminlerin Allah’ın Yasaklarını Çiğnemeyecekleri:

Yüce Allah’ın: “Allah’ın şeâirine... Saygısızlık etmeyin” emri şerifi, gerçek müminlere bir hitaptır. Yani, herhangi bir hususta Allah’ın sınırlarını aşmayınız. Bir diğer ayette bu hususla ilgili olarak şöyle buyrulmuştur: “İşte bu (böyledir) Kim Allah’ın şeâirini ta’zim ederse o, kalplerin takvasındandır.” (Hac, 32) Haram aylarla ilgili olarak diğer ayeti kerimelerde şöyle buyruluyor:

“Allah, Kabe’yi, o saygıya lâyık evi, haram ayı, hac kurbanını ve gerdanlıkları insanların kalkınmasına sebep kıldı. Bu da, Allah’ın göklerde ve yerde ne varsa bildiğini ve Allah’ın her şeyi bilici olduğunu bilmeniz içindir.” (Maide, 97)

“Haram aylar çıkınca müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün, onları yakalayın, onları hapsedin ve onları her gözetleme yerinde oturup bekleyin. Eğer tevbe eder, namazı dosdoğru kılar, zekâtı da verirlerse artık yollarını serbest bırakın. Çünkü Allah Gafur ve Rahim’dir.” (Tevbe, 5)

“Gökleri ve yeri yarattığı günde Allah’ın yazısına göre Allah katında ayların sayısı on iki olup, bunlardan dördü haram aylardır. İşte bu dosdoğru dindir. O aylar içinde kendinize zulmetmeyin ve müşrikler nasıl sizinle topyekûn savaşıyorlarsa, siz de onlara karşı topyekûn savaşın ve bilin ki Allah sakınanlarla beraberdir.” (Tevbe, 36)

Haram Aylar:

Yüce Allah’ın: “Onlardan dördü haram aylardır!” buyurduğu haram aylar; Zilkade, Zilhicce, Muharrem ile Recep ayıdır. Araplar, Receb-i Şerif ayında mızrak ve oklarının sivri uçlarını çekip çıkardıkları için Receb’e, “münsılü’l-esinne” adını da veriyorlardı. 

Buhari, Ebu Recâ el-Utaridi’den şöyle dediğini nakletmektedir: Biz taşa tapardık. Taptığımız taştan daha iyi bir taş bulduk mu, onu alır diğerini bırakırdık. Şayet taş bulamayacak olursak, bu sefer bir avuç toprağı bir araya getirir, sonra koyunu getirir o toprak üzerine sütünü sağar, sonra da onun etrafında dolaşırdık. Receb ayı girdi mi biz de “(İşte) Münsılü’l-esinne (diye bilinen ay) girdi.” der ve ucunda sivriltilmiş demir bulunan ne kadar mızrak ve ok varsa, demirlerini alır ve onu bir tarafa atardık.

Haram Aylara Riâyet Etmek:

“O halde bunlarda nefislerinize zulmetmeyiniz” ifadesi, ibn Abbas’ın görüşüne göre (yalnız haram aylara değil) bütün aylara dairdir. Bazı görüşlere göre ise bu, özel olarak haram aylar hakkındadır. Çünkü ifadenin onlara ait olması daha yakın bir ihtimaldir ve bu aylarda yapılan zulmün daha bir büyük olması gibi meziyetleri de vardır. Çünkü yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Artık hacda kötü söz söylemek, fasıklık ve tartışma olmaz.” (Bakara, 197) Bu, zulmün bunun dışında kalan günlerde caiz olduğu anlamına gelmez.

Başka bir ifadeye göre ise, “Siz günah işlemek suretiyle bu aylarda kendinize zulmetmeyiniz.” demektir. Çünkü yüce Allah bir yönüyle herhangi bir şeyin azametini ortaya koyacak olursa, onun bir yönüyle hürmeti, saygınlığı bulunur. İki yönüyle yahut da birçok yönüyle o şeyi tazim edecek olursa, bu sefer onun hürmeti (saygınlığı) birden çok olur. Bu durumda kötü amelin cezası katlandığı gibi, salih amelin mükâfatı da katlanır. Mesela haram beldede ve haram ayda Allah’a itaat eden bir kimsenin alacağı mükâfat haram olmayan ay ve beldelerde aynı itaati yapanın alacağı mükâfat gibi değildir. Diğer taraftan haram olmayan ayda ve haram olan beldede Allah’a itaat eden bir kimsenin alacağı mükâfat ise, haram olmayan ay ve beldede Allah’a itaat edenin alacağı mükâfat İle aynı değildir.

Muhterem Aylara (Eşhur-i Hurum) Tanınan Özelliğin Hikmeti

Cenabı Hakk’ın “Onlardan dördü haram olanlardır” ifadesi hakkında, âlimler bu dört aydan üçünün, yani Zilkade, Zilhicce ve Muharrem’in ard arda, Receb ayının ise bunlardan ayrı tek başına olduğu hususunda ittifak etmişlerdir. Ayetteki “Hurum” kelimesi, “O aylarda işlenen günah daha fazla cezayı, itaat da, daha fazla sevabı gerektirir” manasındadır. Araplar bu aylara son derece hürmetkâr davranıyorlardı. Hatta onlardan biri, bu aylarda babasının katiliyle karşılaşsa, ona saldırmazdı.

Bu hususta şöyle bir hikmet daha vardır; İnsanların karakterleri, zulmetme ve fesat çıkarma üzerine yaratılmıştır. Binâenaleyh onların bu tür kötülüklerden kaçınmaları, aslında onlara zor gelir. İnsan o vakitlerde ve o yerlerde, kötülüklerden ve kabih (çirkin) işlerden daha çok kaçınsın diye, Allah Teala, bazı vakitlere ve bazı yerlere daha fazla hürmet (saygı) gösterilmesini emretmiştir. İşte bu, şu şekilde bazı fayda ve faziletleri doğurur:

O vakitlerde, kötü işleri terk etmek, çirkin işlerin sayısını azaltacağı için matlup olan bir şeydir.

İnsan o vakitlerde, kötü işleri bırakınca, onun o esnalarda o işleri bırakması çoğu kez, onlardan tamamen yüz çevirmeye yönelmesine de vesile olur.

İnsan o vakitlerde, itaat ve ibadette bulunup, isyan ve günahtan yüz çevirince, değerli vakitler geçtikten sonra, eski günah ve kabahatlerini yeniden yapmaya teşebbüs etmesi, o belli vakitlerde ibadet ve taatleri eda ederken katlanmış olduğu meşakkat ve güçlüklerin boşa gitmesine sebep olur. Hâlbuki aklı olandan, buna razı olmaması beklenir. Binâenaleyh bu, o insanın günahlardan tamamen uzaklaşmasına bir sebep olabilir. İşte bazı vakitlere ve bazı yerlere daha fazla haramlık (saygı hükmü) verilmesinin hikmeti budur.

Haram aylarla ilgili olarak müşriklerin uyguladıkları bir yöntem ayeti kerimede nazar verilmiştir. Bu da “Nesi” diye isimlendirilmiştir. Yani Haram Ayları Erteleme.

“Haram ayları ertelemek, ancak küfürde ileri gitmedir. Onunla kâfirler şaşırtılır, onlar bunu bir yıl helâl, bir yıl haram sayarlar ki, Allah’ın haram kıldığına sayıca uysunlar da, (varsın) Allah’ın haram ettiğini helâl kılmış olsunlar! Bu suretle de onların amellerinin kötülüğü kendilerine süslenip güzel gösterildi. Allah kâfirler toplumunu hidayete erdirmez.” (Tevbe, 37)

Müşrikler, hesaplarını kamerî aya göre düzenlemeleri halinde, hac zamanının bazen kışa, bazen de yaza denk geleceğini biliyorlardı. Ve bu zamanlarda, hac yolculuğuna çıkmak, kendilerine zor ve meşakkatli geliyordu. Ve onlar, bu alışverişlerinden ve ticaretlerinden pek faydalanamıyorlardı. Çünkü diğer beldelerden gelen başka insanlar, ancak uygun ve elverişli zamanlarda Mekke’de bulunabiliyorlardı. Böylece o müşrikler, bu durumu, kameri yıla göre ayarlamanın, dünyevi menfaat ve çıkarlarına zarar verdiğini düşünüyorlardı. Bundan dolayı da onlar, ay takvimini bırakarak güneş takvimini nazar-ı dikkate almaya başladılar.

Güneş yılı, belli bir miktar ay yılından daha fazla olunca da onlar, şubat ayına bir gün ilave etme ihtiyacını duydular. 

Müşrikler bu davranışlarıyla dünyevi menfaatlerini ön plana alarak hareket etmişlerdir. Kameri yılı değil de güneş yılını temel almışlardır. Böylece de hac ibadetini, haram ayların dışındaki başka bir ayda yapmışlardır. İşte bu sebeple Cenabı Hak onları kınamış ve bunu, onların küfürlerinin artmasının bir sebebi saymıştır. Bu, onların küfürlerinin artmasına sebep olmuştur; zira Allah Teala onlara, hac ibadetlerini haram aylarda yapmalarını emretmiş, onlarsa, şubat ayına bir gün ilave etmeleri sebebiyle hac ibadetlerini malum ayların dışında yapmışlardır. Ve kendilerine tabi olanlara da, olanın kendilerinin yapmış olduğu bu işin doğru olduğunu telkin etmişlerdir. “Bu suretle de onların amellerinin kötülüğü kendilerine süslenip güzel gösterildi.” Bunu onlara süsleyip güzel gösteren şeytandır. Onlar bu çirkin işlerini güzel bir iş zannettiler.

O dönemde ahkâmı çıkarları uğruna ters yüz edenlere müşrik deniliyordu. Bunu dünyevi menfaatleri gereği müşrikler yapıyordu. Bugün ise kendilerini aydın diye telakki eden kimileri yapmaktadırlar. Çağdaşlık, modernlik ve daha birçok kendilerinden menkul anlayışlarla (anlayışsızlıklarla) İslam’ın ahkâmını ters yüz etme gayretindedirler. Maalesef ki yeri geldiğinde İslamî şeâiri tahfif kastıyla eskidenmiş gibi ifadeler kullanmaktalar. Oysa ki kendi anlayışları hala bundan bin beş yüz yıl öncesindeki anlayış ve düşüncelerdir.

“Allahım Receb ve Şaban’ı bize mübarek kıl ve bizi Ramazan’a ulaştır.”

Kaynak:
-Tefsir-i Kebir, İmam Fahruddin Er-Razi
-El Camu li Ahkami’l Kuran, İmam Kurtubi
-Ömer Nasuhi Bilmen Tefsiri
-el Esas fi’t-Tefsir, Said Havva
-İslam Ansiklopedisi, DİB

 

Yazar: Tamer Doymuş

 

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort