JoomlaLock.com All4Share.net

YALANI, ANCAK ALLAHI’IN AYETLERİNE İNANMAYANLAR UYDURUR

En son yazımızda Hâce Hazretleri’nin (ksa) Mümin bir gencin hayatında dikkat etmesi gereken iki konunun ilkinin namaz ikincisinin ise yalan olduğunu belirtmiştik. “Namaz” konusuna gerek dergimizde beş aydır devam eden sohbet dizisinde, gerek konuyla ilgili makale kaleme alan büyüklerimizin yazılarında, gerekse bu köşede değinmiş/işlemiştik. Bu ay yazımızda da mü’min bir gencin dikkat etmesi gereken hususların ikincisi olan “yalan” maddesini işlemeye çalışacağız. Yazımızı yalan nedir, insanı yalana sevk eden durumlar nelerdir, böyle bir durum karşısında Müslüman bir kul nasıl bir tavır sergilemelidir… başlıkları altında konuyu irdeleyeceğiz.

Yalan doğru olmayan, aldatmak amacıyla, bilerek gerçeğe uymayan söz söylemek, diye açıklanabilir.  

Cenâbı Hak ayeti kerimede “Yalanı, ancak Allah’ın ayetlerine inanmayanlar uydurur.” (Nahl:105) buyurmuştur. Bu ayeti kerime bize meselenin ehemmiyetini tek başına anlatmaya yeter. Çünkü ayeti kerimede Cenâbı Hak yalan söyleyenlerin Allah’ın ayetlerine inanmayanlar olduğunu buyurur.

Bir başka ayeti kerimede Cenabı Hak: “Ey iman edenler! Allah’tan korkun, sözü doğru söyleyin ki, Allah sizin işlerinizi iyiye götürsün ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah’a ve Resûlüne itaat ederse, muhakkak ki o en büyük kurtuluşla kurtulmuştur.” (Ahzap: 70-71) buyurmuştur. Bu ayeti kerimenin tefsirinde Fahrüddin Razi: “Cenabı Hak daha sonra bu kimselere bu iki emrine karşılık şu iki vaatte bulunmuştur: Mü’minlerin hayır ve güzel olan işlerine karşılık işlerinin iyiye götürülmesi. …Kişinin doğru söylemesine karşılık da günahlarının bağışlanması vaat edilmiştir.” buyuruyor.

Resulüllah (asm) buyuruyor ki:
“Yalancılık ve hainlik dışında mümine her şey yakışır. Çünkü hain olan bir kimse, başta Allah’ın emirlerine ihanet eder. Her türlü kötülüklere başvurarak hainliğini ortaya çıkarır. Yalan söyleyen bir kimse ise, yalancılığını hainliği üzerine adeta bir perde gibi geçiriphainliğini örtmeye, gizlemeye çalışır. Böylece sahte doğruluğu ile birçok mümini yoldan çıkarır. Bunun için yalancılık ve hainlik, kişiye, kişinin imanına yakışmaz.”

Abdullah b. Cürad (ra) şöyle anlatıyor:
“Ey Allah’ın Rasûlü! Mü’min bir kimse zina eder mi?” dedim. Hz. Peygamber:  “Bu bazen olur” dedi.  “Ey Allah’ın Peygamberi! Mü’min bir kimse yalan söyler mi?” deyince Hz. Peygamber:
“Hayır” dedikten sonra hemen şu ayet-i celîleyi okudu: “Yalanı ancak Allah’ın ayetlerine inanmayanlar uydurur. İşte bunlar asıl yalancı olanlardır.” (Nahl, 105) bir başka rivayette de “Yalanla iman aynı kalpte bulunmaz.” buyurduğu rivayet edilmiştir.  

Hz. Enes’in (ra) rivayet ettiği bir hadisi şerifte Efendmiz: “Bana altı hasletle kefil olunuz, Ben de size cennetle kefil olayım” buyurur. Ashabı kiramın o altı hasleti sual etmeleri üzerine: “Sizden birisi konuştuğu zaman yalan söylemesin...” buyurarak, ilk önce yalanı nehyetmiş, be doğruluğun önemini belirtmiştir.
Yine Hz. Ebubekir Sıddık Efendmiz’in şöyle buyurduğu rivayet edilir: “Hz. Peygamber benim şu makamında durarak şöyle buyurdu: ‘Doğruluktan ayırmayınız. Çünkü doğruluk sevapla beranerdir. Onların ikisi cennettedir.”

Hz. Aişe de: “Hz. Peygamberin ashabına yalandan daha ağır ve zor gelen bir huy yoktu...” buyurarak ashabın meseleye bakışını bize göstermiştir.
İmam Şafi Hazretleri ise: “Yalan güven ve emniyeti, huzur ve itimadı yok eder.” buyurmuş ve Müslüman bir toplumda olmazsa olmaz özelliklerden olan güven, huzur gibi mefhumları yalanın yok ettiğini bildirmiştir.

Ayeti kerimeler, hadisi şerifler ve büyüklerimizin kelamı kibarları ışığında yalan söylemenin Allah’ı ve Efendimiz’i ne kadar rahatsız ettiğini gördük. Öncelikle şunu belirtelim ki biz hangi durumla karşılaşırsak karşılaşalım, hangi işle meşgul olursak olalım o işi yapmadan önce durup bir dakika düşünmemiz gerekir. Benim bu yaptığım işten Allah razı mı yoksa değil mi? Eğer kalbimiz, imanımız, aklımız, bilgimiz çerçevesinde meseleyi değerlendirdiğimizde gönlümüz itminan buluyorsa o işi yapalım. Biz cehenneme gideriz korkusuyla günahtan sakınmamalıyız. Allah’ı, Efendimiz’i incitiriz korkusuyla günahtan, gafletten, malayaniden uzak durmalıyız. Yoksa Hakk’ın bizden yüzünü çevirmesi anlayabilen için cehennemden çok daha şiddetli bir ateştir.

Yalan konusunda, yukarıdaki ayet ve hadisler meseleye nasıl yaklaşma(ma)mız gerektiğini bize açıklıyor. Ama gelin görün ki hayatımızın, Nasreddin Hoca’nın deyimiyle, “dibi lor” olmuş. Kavramlarımızın adeta “tuzu kokmuş”. Batıdan o kadar etkilenmişiz ki karşılığında, Allah korusun, imanımızı tehlikeye atabileceğimiz bir konuda çok gevşek olabiliyoruz...

Küçüklüğümüzden beri gerek ebeveynlerimiz tarafından gerek öğretmenlerimizden gerek medyadan duyduğumuz “pembe yalan” uydurması işte bu bozulmanın küçük bir göstergesi. Yalan gibi bir tehlikenin “pembesi”, “beyazı” veya farklı renkleri olabilir mi? İbni Abbas Hazretleri’nin buyurduğu “Israr edilirse küçük günah, tövbe edilirse büyük günah kalmaz.” sözü üzere, bugün basit gördüğümüz bir hadise karşısında söylediğimiz bir küçük (!) yalan yarın imanımızı tehlikeye atacak boyutlara varır. Dolayısıyla dinimizde yeri olmayan kavramları dilimize de bulaştırmamamız gerekir.

Meselenin bir başka cephesi ise karşılaştığımız herhangi bir durumda maslahata binaen söylediğimiz “pembe yalan”ların basit bir yalan mı –yalanın basiti olmadığını yukarıda açıklamıştık- yoksa ciddi bir yalan mı olduğu tamamen bizim nefsimizin karar verdiği bir durum. Bu insanın Allah ile olan ilişkisini, rabıtasını inkıtaya uğratacak bir haldir. İslam dini, çok affedersiniz, tuvalete bile nasıl girileceğine, çıkılacağına varıncaya kadar ölçüleri belirlemiş, hayatımızı kuşatmış bir dindir. Ve Allahu Teâlâ bu ölçüler içinde –belli durumlar müstesna bu durumlar için fıkıh kitaplarımıza başvurulabilir- yalana her ne şart altında olursa olsun yer olmadığını bildirmiştir. Dolayısıyla biz de eğer Allah’a iman etmişsek, hevamızı kendimize ilah edinmemişsek hayatımızı Hakk’ın tayin ettiği ölçüler içerisinde devam ettirmeliyiz.

İçinden çıkamayacağımızı düşündüğümüz ancak yalanla kurtulabileceğimizi zannettiğimiz durumlarda Allah ve Resulü’ne itaat ederek kurtuluşa ereriz. Yalanı hatamızı düzeltmek için, o hatanın negatif sonuçlarından kurtulmak için söyleriz. Belki zahiren o işten zarar görmeden kurtulabiliriz ama Allah’ın yanındaki güven kredimiz ne kadar kalır? Başımız sıkıştığında Allah’a ve Resûlü’ne mi yoksa Onlar’ın yasak kıldığı sebeplere mi sarılmalıyız?

Müslümanlar arasında yaygın olan şu düşünce de kanaatimizce doğru değildir. Ben doğru söyleyeyim, Allah da beni bu işten zarar görmeden kurtarsın. Hayır, eğer bir yanlışımız varsa biz yine doğruyu söyleyeceğiz ve o işten meydana gelen maddi ve manevi zarara da katlanacağız. Bizim bu işteki mükâfatımız da Allah’a itaat etmek olacak. Allah’ın emrine itaat tek başına yeterli bir mükâfattır.

Tabi ki yalan mevzusu çok daha geniş olarak ele alınması gereken bir konu. Lakin kısaca neden Efendimiz’in zina edene bile müsamaha gösterdiği halde yalan söylemeyi bir müslümana asla yakıştırmadığını incelemeye çalıştık. Buradan da niçin Hâce Hazretleri’nin (ksa) mü’min bir gencin dikkat etmesi gereken ikinci husus olarak yalanı zikrettiğini anlayabiliyoruz. Her zaman şunu ifade ediyoruz: Salih bir toplum Salih kişilerle oluşur. Salaha ermenin en önemli yolu da ahlakın güzelleşmesidir. Ahlakımız güzel olmadan ne kadar zahid, abid… olsak da istenilen, özlenen, beklenen bir İslamî toplum oluşturamayız.

Karakterimiz, toplum içindeki konumumuz hep gençlik çağımızda şekillenir. Ebeveynler olarak çocuklarımızı batı(l)ın bize aşıladığı pembelik görünümlü karanlıklarla değil Allah’ın ve Resûlü’nün ve O’nun kâmil varislerinin tarif ettiği şekilde yetiştirmeliyiz. Bizler Muhammedu’l-Emîn olan bir Peygamberin ümmetiyiz. Doğru kelimesinin yanlarında eğri kalacağı Allah Dostları bizim çevremizde. Biz kendi hayatımızı O’nların tarif ettiği şekilde yaşarken çocuklarımızı da Necip Fazıl’ın ifadesiyle “Gaye İnsan” olan Efendimiz’e benzetmeye, O’nun yolunda, O’nun ile beraber olmaya aday olarak yetiştirmeliyiz. Gençlerimiz de O “Ufuk Peygamber”in nazar ettiğinde iftihar edeceği ümmetler olmak üzere gayret etmeliler.

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2011 AĞUSTOS SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort