JoomlaLock.com All4Share.net

ABDULLAH İBN-İ MESUD'UN (RA) PAYLAŞTIĞI SIR

Abdullah ibn-i Mesud (ra)… Ashabın özellerinden. Şahsiyet hamurunu Efendimizin şekillendirdiği bir insan. Çocukluğunda İslam olmuş, kendi ifadesiyle “İslam’ın altıncı kişisi.”

Ukbe bin Ebu Muayt’ın sürülerine çobanlık yapan bir çocuk.(*) Rivayete göre Efendimiz Hz. Ebubekir (ra) ile beraber gezerken bu küçük çobana uğrarlar, süt isterler. İbn-i Mesud “Var ama bunlar bana emanettir!” deyince Efendimiz kısır, sütsüz bir keçi getirmesini ister. Efendimiz’in duası ile keçiden süt içerler. Henüz ergenliğe varmamış bir çocuk olan İbn-i Mesud (ra) “Ey Allah'ın Resûlü!Bana bu kelamdan öğret.” der. Efendimiz, onun başını mesh edip “Sen muallem (yetiştirilmiş, anlayışlı) bir çocuksun!” buyururlar.

Gördüğü şeyi anlamaya, istifade etmeye çalışma İbn-i Mesud’un (ra) temel özelliğidir. Hatta sonraları bizzat Efendimizin mübarek ağızlarından 70 sure öğrendiğini belirtecektir.

Çok kısa boylu (150-160 cm), ince bacaklı, esmer zayıf görünüşlü bir sahâbe. Bir sebeple ağaca çıktığında zayıf bacakları ashap arasında gülme sebebi olmuş fakat Efendimiz "Niye gülüyorsunuz? Kıyamet günü mizanda onun bir ayağı Uhud Dağı’ndan daha ağır olacaktır!” buyurmuştur.

İslami tebliğin Mekke döneminde, Kâbe’nin etrafında Rahman Suresi’nden okuması nedeniyle müşrikler tarafından dövüldüğü, buna rağmen “Allah düşmanları gözümde hiç bu kadar küçülmemişlerdi.”  diyerek imanın gayretini dile getirdiği de rivayetler arasında.

Bedir Savaşı’nda kısacık boyuyla Ebu Cehil’in üzerine çıkıp boynunu vuracağı sırada bile kibrinden taviz vermeyen Ebu Cehil “Ne yüksek yere çıkmışsın, deve çobanı!” der. Abdullah ibn-i Mesud (ra) o kadar zayıftır ki kellesini kopardığı Ebu Cehil’in başını ancak sürüyerek Efendimize getirebilmiştir. Efendimiz (sav) ümmetin firavununun ölümünden dolayı şükür secdesi yapar. Abdullah ibn-i Mesud’u över, Ebu Cehil’in kılıcını ona verir.

Medine’de Kainatın Efendisine o kadar yakındır ki O’nun evine rahatlıkla girip çıkmakta hatta yabancılar onu aileden biri sanmaktadır. Müslim’deki rivayete göre Efendimiz İbn Mesud’a yakın hizmetine izin verirken şöyle buyurur: “Senin yanıma girmen için iznin, perdenin kaldırılması ve benim fısıltımı işitmendir. Bu seni yasaklayıncaya kadar böyle devam edecektir.”

İslam Ansiklopedisi’ndeki şu bilgiyi de olduğu gibi alıntılayalım: “Abdullah ibn-i Mesud (ra) kendisini Resûlullah'ın hizmetine adamıştır. Hz.Peygamber bir yere gitmek istediği zaman ayakkabılarını çevirip hazırlar, yolda önünde yürür, yıkanırken perde tutar, uykuda iken ibadet için uyandırır. Bir yere oturduklarında Efendimizin (sav) ayakkabılarını çıkarır, muhafaza ederdi?” Bugün Efendimizin varisi insan-ı kâmile yapılan hürmet ve hizmeti çok gören, aklı gözünde Müslümanlara Abdullah ibn-i Mesud’un yakınlığıhizmeti en güzel cevaptır.

Sonraki yıllarda Uhud Savaşı’nda Müslümanlar panik halinde dağılırken Efendimizin yanından ayrılmayan birkaç kişiden biri. Sadakatini her vesile ile ispat etmiş bir aşık, bir sadık.

Efendimizden sonra da ilmiyle, idareciliği ile ümmete hizmet etmiş Abdullah ibn-i Mesud (ra). Hatta şöyle diyecektir: “Kendisinden başka ilah olmayan Zat-ı Zülcelal’e yemin olsun, Kur’andan nazil olan her surenin nerede indiğini, her ayetin ne sebeple indiğini mutlaka biliyorum. Eğer bilsem ki bir kimse Kitabullah’ı benden iyi bilmektedir ve ona da deve ile ulaşabilirim mutlaka binip giderim.” (İmam Buhari- Fezail’il Kur’an-8)

Yine ashaptan Hz. Huzeyfe’ye “Resûlullah’a (sav) en çok benzeyen şahıs kimse onu bize söyle de kendisinden hadis dinleyelim!” diye sorulunca Hz. Huzeyfe: “Biz içiyle dışıyla, hal ve hareketleriyle Resûlullah’a  en çok benzeyen İbn Mesud (ra)‘tan başka birini tanımıyoruz!” diyecektir. (imam Buhari –Fezail ul Ashab – 27)

Güzel Kur’an okuyan, Efendimizin (sav) okuyuşunu dinlemekten hoşlandığı bir sahabedir. Kur’an’a ve sünnet-i peygamberiye vukufiyeti nedeniyle Hz.Ömer onu Kûfe’ye gönderirken “Abdullah’ı size göndermekle sizi kendime tercih etmiş olmaktayım.” ifadesiyle onun kadru kıymetini dile getirir. Ashap içerisinde ilmiyle öne çıkan yedi Abdullah'tan biri.

Buraya kadar İbn-i Mesud (ra) hazretlerini biraz tanımaya çalıştık. Efendimize sevgisi,  anlayışı, hizmeti, itaati…Bir yönü daha var ki şimdi onu anlamaya çalışacağız: Paylaşımcılığı.

Mescid-i Nebevi’de Hâce-i Kainat (sav) Efendimiz İbn-i Mesud’u yanına çağırır:

-Sana bir sır vereyim.
-Buyur, ya Resûlullah!
-Kıyamet gününde, mahşer yerinde beni bulmak istemez misin?
-İsterim ya Resûlullah!
-Öyleyse “Sallim, ya Rabbi sallim!” sözüne kulak ver. Ben böyle sesleneceğim.

Mahşer kalabalığı içerisinde İbn-i Mesud’u Alemlerin Efendisine ulaştıracak parola söylenmiştir. İbn-i Mesud, Efendimizin önünden hafifçe geri çekilir, takunyalarını ellerine alıp birbirine vurarak “Yarabbi! Sallim, sallim yarabbi! Sallim yarabbi!” diye mescidin içinde dolaşmaya başlar. 1400 sene önce Abdullah İbn-i Mesud’a (ra) verilen sır bugün bize ulaşır.

Büyüğümüz Mevlana Hace Hazretleri, kainatın var edilişinin “Kün” emriyle başladığını ifade ederlerken “Daha öncesi var mıydı, var idiyse bu zamanlara ait bilgi Efendimize (sav) verilmiş miydi?” sorusuna “Kün” emrinden önceki zamanın efendisi Hz. Allah'tır. Paylaşsaydı mutlaka Efendimiz de ümmet ile paylaşırdı.” buyurarak İbn-i Mesud kıssasını anlattılar.      

Paylaşmak dinin özünde olan bir yön. Talim, tatbik ve tebliğ… Bazen tatbik ve tebliğ birleşebilir. İbn-i Mesud öğrendiği şeyi hemen paylaşmış, Efendimiz de ona neden böyle yaptın, dememiştir. Allah-u Teâla kendinin tanınması, bilinmesi ve sevilmesi için insanı yaratmıştır. Bu yüzden zatı ile ilgili ne varsa Hâce-i Kainat, Hazreti insan Muhammed   Mustafa (sav) Efendimizle paylaşmıştır. Allah'ı (cc) bilmenin sonu yoktur. Çünkü Alemlerin Efendisi “Seni hakkıyla bilemedim.” buyurur. Aynı zamanda Veda Hutbesi'ndeki “Burada olanlar, olmayanlara anlatsın. Olur ki onlar daha iyi anlarlar!” ifadesi de bizi paylaşmaya sevk eder. Sohbet sırasında “arıtırken arınmak” ifadesi geçmişti de büyüğümüz Hace hazretleri bu ifadeyi beğendiler. Paylaşmak temizlenmenin bir biçimidir. Hatta bir sohbetlerinde “aslı temiz olmadığı halde temizleyici olan” ifadesiyle (bir sabun gibi, bir kolonya gibi) tebliğin–paylaşmanın temizleyici yönü vurgulanmıştı.

Hâcegân yolu büyükleri, tüm peygamberlerin tecrübelerini bu yola taşımışlar. Büyüğümüz Hâce hazretleri ashabın tecrübesini iyi anlamamız gerektiğini vurgulayarak firaset ve basiret latifeleriyle şahsiyet kemalini öne çıkarmışlardır. Nispet, bu latifeleri besleyecek ana kaynaktır. Nispet, sevgiyle yönelmekten başka bir şey değildir.

Binler selat-u selam Hak'tan aldığını olduğu gibi ümmetiyle paylaşan Nebiyy-i Muhterem'e, sonsuz şükür ve ihtiram bugün bu paylaşımı bizlere öğreten, yaşatan peygamber varisi Hz. İnsana…       

(*) Ukbe bin Ebu Muayt da ibretlik bir nasipsiz. Efendimize karşı kalbi yumuşak hatta öyle ki ticaret seferinden dönüşünde Efendimizi yemeğe davet etmesi, Efendimizin “Ukbe! Davetine gelirim ama yemeğinden yemem.Yemeğinden yemem için seni yaratan Allah’ı inkar etmemeni ve O’nun Rasulü'ne de şahadet etmeni beklerim. Senin gibi iyi niyetli bir insan küfürde ısrar etmemeli artık.” diye buyurduğu rivayet edilir.

Ukbe direnmez şahadet kelimelerini söyler.Fakat bu durumu işiten azgın müşriklerden Ubey b. Halef, Ukbe'nin ağzından girer burnundan çıkar.Ticaretini,dostluğunu birçok unsuru kullanarak mahalle baskısı oluşturan Ubey b. Halef, Ukbe’yi imandan geri çevirir.Hatta gidip Hz.Peygamber'e (sav) tükürmezse eski dostluklarının devam etmeyeceğini söyler. Ukbe, İslam düşmanı bu azgının dediklerini yapar. Ertesi gün Ukbe’nin yüzünde yanık izi vardır. Sorarlar: “Ne oldu sana?’’ mahalle baskısının nasipsiz bıraktığı Ukbe cevap verir. ‘O’na tükürdüm ama tükürük geri dönüp yüzüme yapıştı ve yaktı!’’

Yüzünün yanması aklını başına getirmeyen bu müşrik Bedir’de de Müslümanların eliyle ahiret ateşine yuvarlanacaktır.

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2009 ŞUBAT SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

Bu kategoriden diğerleri: « ASHABIN DİLİ SAHABEDE SEVGİ »

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort