JoomlaLock.com All4Share.net

ALLAH TEVBE EDENLERİ DE SEVER TEMİZLENENLERİ DE SEVER (Bakara 222)

allah temizlenenleri de severr

Allah Tevbe Edenleri de Sever Temizlenenleri de Sever (Bakara 222) - Tamer DOYMUŞ

Sayı : 101 - Mayıs 2016

 

Allah Tevbe Edenleri de Sever Temizlenenleri de Sever

 

Mübarek üç ayların ikincisi olan Şaban ayını Mevlanın fazlı keremiyle idrak ediyoruz. Efendimiz’in (sav) üç aylarla ilgili olarak yaptıkları dua ile başlayım. Şöyle buyurmuşlardır: “Allahım, Receb ve Şaban’ı bize mübarek kıl ve bizi Ramazan’a kavuştur.” Efendimiz bir hadisi şeriflerinde Şaban ayı için: “Benim ayımdır.” buyurmuşlardır. Bu vesileyle O’nun sünneti seniyyesini daha iyi anlamaya ve temessük etmeye gayret etmemiz, sünnete bakışımızı yeniden gözden geçirerek noksanlarımızı bu aylar hürmetine tamamlama gayreti içinde olmamız gerekmektedir. Üç ayların özelliklerinden birisi de içerisinde kandillerin bulunmasıdır. Şaban ayı içerisinde Berat kandilini idrak edeciğiz inşaallah. Efendimiz Şaban ayı ve özellikle Berat gecesi hakkında şöyle buyurmuştur: “Şaban ayının yarısı (Berat gecesi) gelince; gecesini namazla, gündüzünü oruçla geçiriniz. Şüphesiz ki Allah, o gece güneşin batmasıyla dünya göğüne iner ve şöyle der: Benden af dileyen yok mu? Onu affedeyim! Rızık isteyen yok mu? Rızık vereyim! Şifa dileyen yok mu? Şifa vereyim!” 

Berat; sözlükte bir borçtan, ceza veya sorumluluktan kurtulmak; temize çıkmak, uzak olmak, ilişkiyi kesmek gibi anlamlara gelmektedir. Kur’an-ı Kerim’de, suçsuzluk, kurtuluş belgesi: “Şimdi sizin kâfirleriniz, onlardan daha mı iyidirler? Yoksa kitaplarda sizin için bir berat mı var?” (Kamer 43) ve müşriklerle her türlü ilişkiyi kesme, onlardan uzak durma: “Allah ve Rasulü’nden kendileriyle anlaşma yapmış olduğunuz müşriklere bir ihtar!” (Tevbe 1) anlamlarında berat kelimesi geçmektedir. Hadislerde ise genellikle, günahtan kurtulma, bir iş veya zümreden uzak durma anlamlarında kullanılmıştır. Bu gecenin, Leyle-i Mübareke (Mübarek gece), Leyle-i berâe (Berat gecesi), Leyle-i Sakk (Vesika gecesi) ve Leyle-i Rahmet (Rahmet gecesi) gibi isimlerinin olduğunu alimler söylemişlerdir. Bu geceye, şu özelliklerin verildiği de yine bu gece ile ifade edilenler arasındadır: 

a) Bu gecede, her hikmetli iş ayrılır. Cenabı-ı Hak: “Her hikmetli iş, katımızdan bir emir ile o gece ayrılır.” buyurmuştur. (Duhan 4) 

b) Bu gecede yapılan ibadetlerin faziletlerinden bahsedilmiştir.

c) Bu gecede, rahmet-i ilahi iner. Nitekim Hz. Peygamber: “Allahu Teal, bu gecede ümmetime, Kelboğulları kabilesinin koyunlarının kıllarının sayısınca rahmet eder.” buyurmuştur.

d) Bu gecede mağfiret gerçekleşir. Nitekim Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur; “Allahu Teala bu gecede kâhin, düşmanlıkta ileri giden, alkolik olan, ana-babasına asi olan ve zinada ısrarlı olanlar hariç, bütün müslümanları affeder.”

Peygamber Efendimiz bu geceyi ibadetle geçirmiş ve Allah’a şöyle dua etmiştir: “Azabından affına, gazabından rızana sığınır, Senden yine Sana iltica ederim. Sana gereği gibi hamdetmekten acizim. Sen Seni sena ettiğin gibi yücesin.” Peygamber Efendimiz bu geceyi Hz. Aişe validemize tanıtırken şöyle buyurmuştur: “Bu gece Şaban’ın on beşinci gecesidir. Allahu Teala bu gecede Beni Kelb kabilesinin koyunlarının tüyleri sayısınca insanı cehennemden kurtarır. Ancak kendisine şirk koşanların, müslümanlara karşı kin ve düşmanlık besleyenlerin, akrabaları ile münasebeti kesenlerin, gururlu ve kibirlilerin, ana-babasına asi olanların ve içki içmeye devam edenlerin yüzüne bakmaz.”

Peygamber Efendimiz, bu ayda mümkün olduğu kadar oruç tutardı. Hz. Aişe, Efendimiz’in bu davranışını şu sözleriyle ifade eder: “Rasulullah’ın Şaban ayındaki kadar çok oruçlu olduğu bir ay görmedim.” Hakk’ın bizim için ikram ettiği, adeta üç aylık bir kurs olan bu mevsimi başarıyla geçmek elzemdir. Bunun için başlama noktası olan tevbeye yönelmeli ve bu mevsimleri bir fırsat bir vesile kabul ederek kulluk adına temiz bir sayfa açmalıyız. Mevla’ya dönüşün başlama noktası olmalı. Bu bağlamda burada ayetler ve hadisler ışığında tevbeyi anlamaya çalışacağız.

Ayeti Kerimelerde Tevbe: Tevbeyle ilgili ayetlerin bazıları şöyledir:

“De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.” (Zümer 53) İsraf, mal sarfında meşhur ise de insanın yaptığı herhangi bir fiilde haddini aşması da bu manaya gelir. Buradaki ümit, günaha teşvik için değil, en günahkâr kimseleri bile bir an önce tevbe edip Allah’a yönelmeye teşvik etmek içindir.

“(Rasulüm!) Kullarıma, Benim çok bağışlayıcı ve pek esirgeyici olduğumu haber ver.” (Hicr 49)

“Benim azabımın elem verici bir azap olduğunu da bildir.” (Hicr 50)

“Ey kavmim, Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra O’na tevbe edin. Üstünüze gökten sağanak (yağmurlar, bol nimetler) yağdırsın ve gücünüze güç katsın. Suçlu, günahkârlar olarak yüz çevirmeyin.” (Hud 52)

“Hâlbuki Sen onların içinde iken Allah onlara azap edecek değildir. Ve onlar mağfiret dilerlerken de Allah onlara azap edici değildir.” (Enfal 33) Bu ayeti kerime tefsirde şöyle izah edilmiştir: Ey Habibim! Sen onlar için rahmetin ta kendisiydin, Senin bulunduğun yere azab indirmek imkân ve ihtimal dâhilinde değildir. Ayrıca iyiler içinden kötüler zuhur edip, zulüm yapmaya ve zulümde aşırı gitmeye başladığı zaman, zulüm ve isyanın olumsuz etkisiyle meydana gelecek olan fitnenin zararı iyilere de dokunur. Kötüler içinde iyiler zuhur etmeye başladığı zamanlarda az da olsa o iyilerin yüzü suyu hürmetine o kötülerin hak ettikleri ceza ve azab affa veya tehire uğrar.

“Yoksa günah işleyip de kendisine ölüm gelince: İşte ben şimdi tevbe ettim, diyen kimselerin tevbesi kabul edilmez. Kâfir olarak ölenlerin de tevbeleri kabul edilmez. İşte bunlara ahirette can yakıcı bir azap hazırlamışızdır.” (Nisa 18)

“Rasulüm de ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız Bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir.” (Al-i İmran 31)

Bu ayeti kerime, Cenab-ı Hakk’a itaat ve muhabbetin ve O’nun rahmet ve mağfiretine nailiyetin ancak O’nun muhterem Peygamberi’ne uymak suretiyle tehakkuk ve tecelli edeceğini göstermektedir.

“Doğrusu, imanlarından sonra inkâr edenler, sonra inkârlarını arttıranlar; bunların tevbeleri kesinlikle kabul edilmez. İşte bunlar, sapıkların ta kendileridir.” (Al-i İmran 90)

“O günahkârların, Rableri huzurunda başlarını öne eğecekleri, ‘Rabbimiz! Gördük duyduk, şimdi bizi geri döndür de, iyi işler yapalım, artık kesin olarak inandık.’ diyecekleri zamanı bir görsen!” (Secde 12)

Zikredeceğimiz ayetlerden ise tevbe ile birlikte salih amelin mutlak gerekli olduğunu anlıyoruz.

“Ancak bundan sonra tevbe edenler, salih olarak davrananlar başka. Çünkü Allah, gerçekten bağışlayandır, esirgeyendir.” (Al-i İmran 89)

“Ancak kim işlediği zulümden sonra tevbe eder ve (davranışlarını) düzeltirse, şüphesiz Allah onun tevbesini kabul eder. Muhakkak Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.” (Maide 39)

“Kim tevbe eder ve salih amellerde bulunursa, gerçekten o tevbesi (ve kendisi) kabul edilmiş olarak Allah’a döner.” (Furkan 71)

“Ancak kim tevbe edip iman eder ve salih amellerde bulunursa artık kurtuluşa erenlerden olmayı umabilir.” (Kasas 67)

“İman edip iyi işler yapanların (geçmiş) kötülüklerini elbette örteriz ve onlara, yaptıklarının daha güzeli ile karşılık veririz.” (Ankebut 7)

Hâce Hazretleri (ksa) Gönül Sohbetleri ve Saadet Vesileleri isimli eserinde tevbeyle ilgili olarak şöyle buyuruyorlar: Tevbe, kulun Allaha rücusudur, dönüşüdür. Kulun Allah’ın emirlerine muhalefetten, Allah’ın emirlerine itaate dönüşüdür tevbe. Dalalet ve gaflet ortamından, Allah’ın inayetiyle, hidayet ve istikamete dönüş azminin, ricasının, gayretinin, ümidinin ismidir tevbe. Tevbe bir yöneliş olduğu gibi aynı zamanda bir sığınıştır. Dolayısıyla tevbe, Allah’tan mahrum kalmamanın ve mahrum kalmaktan korkmanın adıdır.

Hâce Hazretleri tevbenin merhaleleri olduğunu ifade buyurarak şöyle izahta bulunmuşlardır: Tevbenin merhaleleri özetle; tevbe, evbe ve inabedir. Bunlar birbirini çeken, birbirini getiren sebeplerdir. İnsan tevbe eder, tevbe ile evbeye ulaşır, evbe ile inabeye yönelir. Eğer bir tevbenin içinde bu makamat yoksa o tevbe Hz. Ali‘nin ifadesi ile yalancıların tevbesidir, yani içi boş bir sözdür. Tabi böyle bir tevbe yeniden tevbe gerekir. Ayeti kerimede: “Ey mü’minler! Hep birden Allah’a tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz.” (Nur 31) diye tarif buyrulan: “Hep birlikte, topluca Allah’a tevbe edin.” ifadesinde şunu görüyoruz ki bu tevbe sözlü, sözle yerine getirilecek bir tevbe değil. Bu tevbe fiille yerine getirilecek bir tevbe. Ayeti kerimede günahtan sakının ve birbirinizi sakındırın anlamı var. Müminin asli görevinden birisi de bu. Kötülüğe eli ile, dili ile engel olmak. İşte bu tevbenin asli çeşididir. Kulun mücahade şeklinde, kendine dönük “Estağfirullah el-Azim” diyerek ve nefsine muhalefet ederek yapacağı tevbe bu ayetin emrettiği tevbe ile birleşirse faide verir. Müminler başta kendileri, sonra birbirleri için günaha düşürebilecek, günah işlemeye sebep olacak ortamları, zeminleri bertaraf edecek, birbirlerini günahtan sakındıracaklar.

İmam Gazzalî İhya’u Ulumi’d-din adlı eserinden tevbeyle ilgili yaptığı açıklamalardan bazılarını konunun anlaşılması noktasında ifade edelim: “Her kim Allah’ı unutmuştur, şüphesiz ki Allah ona kendi nefsini unutturmuştur. Küçük günah birçok sebeplerle büyük günaha dönüşür. O sebeplerden birisi günahta ısrar edip devam etmektir. Bu sırra binaen denilmiştir ki; ısrarla beraber küçük günah kalmaz, yani büyük olur. İstiğfarla beraber büyük günah kalmaz yani silinir.” Ve yine şöyle buyrulmuştur ki: “Cenabı Hak peygamberlerden birisine buyurmuştur: Hidayetin azlığına bakma. Belki hidayet edicinin azametine bak! Hatanın küçüklüğüne bakma! Belki o hata ile kendisine karşı cephe aldığının kibriyasına ve azametine bak!” Bu itibarla ariflerden bazıları buyurmuşlardır: Küçük günah yok… Belki her muhalefet büyüktür! Sahabeden bazıları tabiine şöyle söylemişlerdir: “Elbette sizler, gözünüzde kıldan daha ince görünen bir takım işler yapıyorsunuz ki, biz onları Rasulullah’ın zamanında helak edicilerden sayardık.”Ayrıca günah muhalefet edenin marifeti nispetinde büyür.

Haberde varid olmuştur ki: “İnsanların hepsi affolunmuştur. Ancak günahlarını açıkça yapanlar veya açıkça söyleyenler müstesna… Onlardan herhangi birisi Cenabı Hakk’ın kendisi için örtmüş olduğu bir günahı geceleyin işler, sabahlar. Allah’ın örtüsünü kaldırır ve günahını sağa sola söyler.’’ “Tevbe edenlerle oturunuz! Çünkü onlar, kalp bakımından daha incedirler.” ifadesinde kimlerin arkadaş olduğuna işaret edilmiştir. Tevbe edilen günahlar eğer ibadet ve taata taalluk edenlerden ise bu ibadetlerin terk edilmesinden dolayı yapılan tevbenin akabinde mutlaka bu ibadetlerin kazası da yapılmalıdır. Namaz içinse kazasını hemen yapmaya başlamak, oruç ise yine kazasını yapmak gerekir ve diğer ibadetlerde bu şekildedir. İnsan hesaba çekilmeden önce nefsi hesaba çekmeli. Çünkü dünyada nefsi ile hesaba girişmeyen bir kimsenin ahirette hesabı oldukça uzanır. İbn Mes’ud der ki: “Ben sanırım ki kul, kendisine isabet eden günahtan dolayı ilmi unutur!’’ Hadisi şerifte geçmiştir ki: “Muhakkak kul, kendisine isabet eden bir günahtan dolayı rızıktan mahrum olur.” Yine haberde varid olmuştur ki: “Zamanınızdan inkâr ettiğiniz, (yani hoşunuza gitmeyen) nesneler, muhakkak bozmuş olduğunuz amellerinizden ötürü olmuştur.”

İbn Ataullah İskenderî tevbeyle ilgili olarak şunları ifade buyurmuşlardır: Şunu iyi bilin ki “Allah tevbe edenleri de sever, temizlenenleri de sever.” (Bakara 222) Sen de tevbe etmek istersen, ömrün boyunca tefekkürü elden bırakmaman gerekir. Her günün sonunda o gün neler yaptığını düşün! Eğer kendini Allah’a kullukta bulursan, bundan dolayı Allah’a şükret. Allah’ın emirlerine aykırı davranışlarda bulunursan bundan dolayı da nefsini kötüle ve Allah’tan seni bağışlamasını dile; günahkârca bir yaşantıyı terk ederek, O’na tevbe et, O’na dön. Senin için Allah’la baş başa kalarak nefsini kınadığın bir yalnızlık ortamından daha faydalı bir meclis yoktur. Nefsinin yüzüne gülüp de ardından onu kötüleme. 

Manevi mevkilerin ilki tevbedir. Ameller ancak tevbe sayesinde kabul edilir. Kul günah işlediği zaman, ateşe yeni konmuş bir tencereye benzer. Altında bir süre ateş yakıldığı zaman islenir ve ardında kararmaya başlar. Fakat tencereyi vakit geçirmeden ateşten alır ve yıkarsan, isten ve siyahlıktan eser kalmaz.

Tevbe bir manevi temizlik aracıdır. Günah nedeniyle kararmış kalbi is ve siyahlıktan temizlendiği gibi, amellerden de bu temizlikten dolayı rıza kokusu yayılır. “Kim de tevbe etmezse işte onlar zalimlerdir.” (Hucurat 11) Tevbe etmen, Allah’ın sana olan sevgisini gösterir. Allah’a itaat etmemek, ezelde verilen sözü bozmak, dostluk anlaşmasını feshetmek, başkasını O’na tercih etmek anlamına gelir. Yine nefsin özlem ve arzularına tabi olmak, hayâ gömleğini çıkarmak, Allah’ın hoşnut olmayacağı söz ve davranışlarda bulunmak da Allah’a itaatsizliktir. Bu durum organlarda bulanıklığın ortaya çıkması, gözün ferinin gitmesi, ibadette tembelliğin ortaya çıkması, haramlardan sakınmama, kazanma hırsı ve ibadetin haz ve güzelliğinin gitmesi gibi zahiri (aşikâr) izleri vardır. Günahın bâtıni (gizli) etki ve izlerine gelince, bunlar da şunlardır. Kalbin taşlaşması, nefsin günahta direnmesi, kalbin nefsin özlem ve tutkularından ötürü daralması, ibadetlerin hazzının kalkması, kalpte parlak nurların doğmasını engelleyen kötülüklerin birbirini izlemesi, nefsanî istek ve arzuların kalbi istila etmesi, şüphe ve tereddütlerin ardı ardına gelmesi, geri dönülecek asıl yurdu ve orada bekleyen çetin hesabı unutmak.

İmam Kuşeyri’ın Risale’sinden: Enes b. Malik, Nebi’in (sav): “Allah’ın en çok sevdiği kimse, tevbe eden gençtir.” buyurduğunu rivayet etmiştir. Tevbe saliklerin menzillerinden ilk menzildir. Taliplerin makamlarından birinci makamdır. Ehli sünnet alimleri, sahih bir tevbenin üç şartı vardır demişleridir; şeriata muhalif işleri yapmaktan nedamet duymak, hatalı ve günah olan şeyleri derhal terk etmek, eskiden işlenen günahların benzerini yapmamaya azmetmek.

Cüneyd-i Bağdadî hazretleri: “Tevbenin üç nevi manası vardır. Birincisi nedamet, ikincisi Allah’ın yasakladığı şeyi tekrar işlememeye kesinlikle karar vermek, üçüncüsü işlenen haksızlıkları telafi etmek için çaba harcamaktır.” der.

Sehl b. Abdullah: “Tevbe, ileride yaparım, sözünü terk etmek ve ilahi emir ve nehiylerin gereğini derhal yerine getirmektir.” demiştir.

Haris Muhasibî: “Hiçbir zaman Allahım, senden tevbe talep ediyorum demedim. Fakat senden tevbe etme arzusunu ihsan etmeni istiyorum, dedim.” demiştir.

Zünnun Mısrî’ye, tevbenin ne olduğu sorulunca: “Avamın tevbesi günahtan, havassın tevbesi gaflettendir.” diye cevap vermiştir.

Ebu Huseyn Nuri: “Tevbe, Aziz ve Celil olan Allah hariç her şeyden dönmek ve yüz çevirmektir.” demiştir.

Yahya b. Muaz: “Tevbeden sonra işlenen bir günah, tevbeden önce işlenen yetmiş günahtan daha çirkindir.” der.

Sehl et-Tusterî: “Tevbenin hakikati, günahı iki gözünün önüne getirmendir.” demiştir. Cüneyd-i Bağdadî: “Tevbenin hakikati senin günahı unutmandır.” demişlerdir.

Cünyed b. Muhammed, tevbe nedir sorusuna: Günahı unutmandır, diye cevap vermiştir. Yani günah olan fiilin zevkini ve izini kalbinden öylesine çıkaracaksın ki, ruhunda bundan eser kalmasın. Böylece hayatta bu günahı katiyen tanımamış biri haline gelirsin

Enes’ten: Allah Rasulü (sav) buyurdu: “Her ademoğlu günah işler. Günah işleyenlerin en iyileri tevbekâr olanlardır.”

 

Kaynakça

-Kuşeyrî Risalesi, İmam Abdülkerim Kuşeyrî

-İhya’u Ulumi’d-din, İmam Gazzalî

-Şamil İslam Ansiklopedisi

-Dini Kavramlar Sözlüğü, DİB Yayınları

-Hak Dini Kur’an Dili, Elmalılı Hamdi Yazır

-Hasta Kalplerin İlacı, İbn Ataullah el-İskenderî

-Doğuş Devrinde Tasavvuf, Kelebazî

-Ömer Nasuhi Bilmen Tefsiri

-Cem’ul-Fevaid, Muhammed b. Süleyman er-Rudanî

 

Yazar: Tamer DOYMUŞ

 

Bu kategoriden diğerleri: « MİKTAD bin AMR (ra) DERVİŞİ ARARKEN »

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort