JoomlaLock.com All4Share.net

AŞK MEYDANINDA BİR GÜVERCİN

Âlemlerin Rabbi olan Mevlâmız’a hamd ve senâlar olsun ki bizleri insan olarak yaratmış. Yine hamd ve senalar olsun ki Hakk’ın Habibi, Ümmetin Sahibi ve Eğiticisi Efendimiz Muhammed Mustafa’ya (sav) ümmet olma şerefi bize bahşedilmiş. O’na binler  salât, selâm ve ihtirâm olsun.

Gülzâr-ı Hâcegân dergisinde, Efendimiz (sav) ve ashabın yaşadığı tasavvuf başlığı altında  beş yıldır yazılarımızda sahabe efendilerimiz döneminde yaşanmış olaylardan yola çıkarak anlayışlar geliştirmeye çalıştık, çalışıyoruz.  Hâce Hazretleri’nin (ksa); “Sahabe hayatı okumak imanı arttırır, evliya hayatı okumak sevgiyi arttırır.” sözü adeta bizim mihverimiz oldu. Sahabe efendilerimizin; “yıldızlar gibi” olması bugün yaşadığımız nefis karanlığı ve dünya karmaşasına bir ışık, bir aydınlık olur gayretiyle paylaşımlarda bulunmaya çalıştık. Elhamdulillah, beş yılı geçkin bir süredir yaptığımız araştırma ve paylaşımlarda Hâcegân yolundaki eğitimin, sahabe efendilerimizin eğitimi ile ne kadar benzeştiğini gördük. Üzerimizdeki nimetin şükrü babından bunu da belirtme gereği duyuyoruz. Erzurum’da bir öğretmen arkadaşımız, misafire ikram edip kendisi ve çocukları aç yatan bir sahabeyi ertesi günü tebrik ve takdir eden Efendimiz’in (sav) kıssasını, çok etkilendiğini söyleyerek nakletmişti. Biz de; “Hocam bu durumlar irşadın gereğidir ve Hâcegân yolunda doğal olarak yaşanan şeylerdir. Bizler bunları birbirimize anlatmaya da çok ihtiyaç duymayız. Çünkü ikna olmaya ihtiyacımız yok.” demiştik de öğretmen arkadaşımız şaşırarak yüzümüze bakmıştı. Mevlâmız’ın takdiri ile nasip arasındaki inceliği diyerek yolumuza devam ediyoruz.

Evet, Hâce Hazretleri’nin (ksa) kabımızı genişleten, ufkumuzu açan sohbetlerinden fark ettiğimiz üzere ashabı kiram arasında incelik, anlayış, aşk ve ahlâk gibi hususlarda bir derecelenme var. Birinci sırada yakınlık sahibi, tartışılmaz bir şekilde Hazreti Ebû Bekir Sıddık (ra). Peygamber Efendimiz’in (sav) buyurmuş olduğu; “Kalbimde ne varsa Ebû bekir’in kalbine akıttım.” mübarek ifadeleri bu manevi yakınlığı açıkça dile getiriyor. Sudûrdan  sudûra paylaşılan bu hakikatin talibi ve taşıyıcısı Nakşibendî sâdâtı olmuş. Diğer tüm tarikatler kendilerini Hazreti Ali (ra) efendimize nispet ederken Nakşibendiyye yolu kendilerini Hazreti Sıddık’a (ra) nispet etmişler. Bu yazımızda ucu bucağı olmayan bir derya oluşuna iman ettiğimiz, seyyidimiz-senedimiz Efendimiz’in (sav) en güzide talebesi olarak Hazreti Sıddık-ul Âzam,  Câmiu’l-Kur’ân,  El-Atîk, ”Saniyesneyn” Hazreti Ebû Bekir’in (ra) hayatına daha yakından bakmaya çalışacağız. Onunla ilgili bir rivayeti paylaşarak imanımızı arttırmaya, onlara sevgimizi çoğaltmaya, ölüm bize gelinceye kadar onları konuşmaya devam edeceğiz inşaallah. “Kişi sevdiği ile beraberdir.” hükmünce hem bu dünyada hem ahirette onlarla beraber olmaya azmedeceğiz inşaallah.

Asıl adının Abdulkâbe olduğu Efendimiz’in (sav) ona Abdullah adını verdiği, azaptan azad edilmiş kişi anlamında Atîk denildiği, Efendimiz’e (sav) dostluğu ve sadakatinden dolayı Sıddık denildiği daha çok da Bekir’in babası anlamında Ebû Bekir diye çağrıldığı kaynaklarımızda ifade edilmektedir. Teymoğulları’ndan olan nesebi yedi üst kuşakta Efendimiz (sav) ile birleşir. Efendimiz’den (sav) üç yaş kadar küçüktür ve çocukluğundan itibaren O’nun dostu ve arkadaşı olmuştur. O’na ilk iman edip hemen çevresini imana davet etmiş; Hz. Osman (ra), Hz. Zübeyr (ra), Hz. Abdurrahman bin Avf (ra), Hz. Sa’d bin Ebi Vakkas (ra) ve Hz. Talha bin Ubeydullah (ra) gibi büyük sahabeler hep onun vesilesi ile Müslüman olmuşlar.

Hz.Sıddık (ra) ile ilgili o kadar çok ve önemli hadise var ki… Çünkü o Efendimiz’in (sav) bir parçası olmuş, “İkinin ikincisi”  olmuş bir insan. Onun Efendimiz’e gelişi ezelde takdir edilmiş, takdir bu dünyada vücuda gelmiş. İşte o  ezelden bir manayı ifade eden bir menkıbe, Seyyid Eyyûb bin Sıddık adlı âlim zâtın Menâkıb-ı Çihar Yâr-i Güzin (Dört Halifenin Üstünlükleri) adıyla tercüme edilen eserinde şöyle  rivayet edilir:

Hazreti Fahri Enbiya, Habibi Hüda Muhammed Mustafa (sav) buyurdular ki:  “Allah Teâlâ yeri göğü, arş-ı azim ile kürsîyi, levh ile kalemi, cennet ile cehennemi, insanları ve cinleri halk etmezden önce, Benim ruhum ile Ebû Bekir’in ruhunu güvercin suretinde halk edip ‘Aşk meydanında uçun!’ diye emir eyledi. ‘İleri uçup gideniniz Muhammed  olsun, geride kalanınız Ebû Bekir olsun!’ buyurdu. Böylece ikimiz uçtuk, ben Ebû Bekir’den şehadet parmak ile orta parmak arasındaki fark kadar ileri geçtim.” (Menâkıb-ı Çihar Yâr-i Güzin 18. Menakıb s.21)

Bu menkıbeyi Hâce Hazretleri’ne (ksa) sorduğumuzda “Doğru!” buyurdular. “Yalnız şu önemli Allah Teâlâ kimin öne geçeceğini biliyordu.”

“Kalem yazdı, mürekkep kurudu.”  buyrulmuş ya olmuş, olacak her şey yazılmış. Bizim çabamız asla/başlama noktasına dönerek anlamaya çalışmak.

Dünyanın zahir işlerine bakarsak, kesret (çokluk) görürüz. Mü’min kul toplumda tevhidi, kendinde vahdeti esas alandır. Kendi gönlünde, özünde Mevlâ-yı Müteal Hazretleri ile halveti, halvetin sonucu vahdeti önemsemelidir. Yunus ne güzel der:

İkilik yok birlik var
Anca bunda dirlik var
Anca bundadır felâh
Lâ ilâhe illallâh

Varlık âlemi yaratılmadan önce aşk meydanı vardı.  Âlemlerin Mâliki, Kâdiri aşkı yarattı. Hâce Hazretleri (ksa); “Aşk ile Allah (cc) arasında perde yok!” buyurdular. Sonra  o güzeller güzeli insanı, Efendimiz’i (sav) aşk ile, aşktan yarattı. O’na “Habibim-Sevgilim” dedi. O’na arkadaşlık etsinler diye O’nun nurundan, O’na benzeyen insanlar yarattı. Kün (kef-nun) emrini kifayet-nurâniyet olarak anlayanlar O’na yâr oldular. Küfür-nekir olarak anlayanlar O’na ağyar oldular. Ağyar olanlar dahi sireta olmasa bile sureta benzedikleri için rızıklandılar. Yeryüzüne rollerimizi oynamaya gönderildik. Ya  O’na yakın, ya O’ndan uzak… Hakk’ın nazar ettiği O. O’na yakın olanlar rahmet nazarından istifade ettiler, Cemâl’e mazhar oldular. O’ndan uzak olanlar rahmetten mahrum, Celâl’e muhatap oldular. O, Hz. Ebû Bekir’e (ra) nefes etti. O nefes, o gül kokusu ayları, yılları aşarak yol aldı, Yunus’a geldi. “Nefes mi istersin, buğday mı?” sorusunun muhatabı oldu Yunus. O günden bugüne aşka talip olanlar ile ağyara talip olanlar hep ayrıştılar.  Elhamdulillah, bu diriltici soluk bugün de ümmet içinde, Hâcegân nispetinde devam etmekte. Hâce Hazretleri’nin (ksa) buyurduğu üzere; “Din, Hz. Muhammed’dir.”

Gül Nebi’nin aşk nefesi
Murtezâ’nın aşk nesebi
Hâcegân’ın aşk nasibi
Cânımın cânı, cânım Efendim.

Cenâbı Hak cümlemizi aşktan nasipdar eylesin. Hâcegân nefesini kıyamet kadar daim eylesin. Bugünün büyüklerinin himmetini, nispetini üzerimizden eksik etmesin. Onun sohbetinde-hizmetinde her daim yanında, yöresinde olmayı lütfeylesin.

Âmin, ve’l-hamdulillahi  Rabbi’l-âlemin.    

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2013 HAZİRAN SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort