JoomlaLock.com All4Share.net

BEDEN DİLİMİZ LİSANI HALİMİZ

Beden Dilimiz Lisanı Halimiz

Beden Dilimiz Lisanı Halimiz - Gönül Pınarından

Sayı : 107 - Aralık 2016

 

Beden Dilimiz Lisanı Halimiz

 

İnsanı yoktan var eden, hiçbir şey bilmezken ona konuşmayı ve beyanı öğreten, ilahi fermanını insanlara duyurmak için peygamberler gönderen ve onlara semavi kitapları indirip hakkı-batılı, doğruyu-eğriyi, adaleti-zulmü, istikameti-dalaleti bildiren, kendi dostlarını bize gönderen Allah’a hamdolsun.

Habibine salat ve selam olsun. Ne büyük saadet O’nun izinden gidenlere… Gönlünde Hakk’a varmak arzusu ve hedefi olanlara müjdeler olsun... İlahi muhabbeti elde edip manevi şarabı içenlere müjdeler olsun.

Beden dili nedir? İnsanların birbirleriyle iletişim kurmasında, sözlü ifadeden daha çok beden dilinin etkisi vardır. Karşımızdaki bir insanın hislerini, kurduğu cümlelerin yapısıyla olduğu kadar konuşurken kelimelere vurgu yaptığı ses tonu ve beden dili ile de anlayabiliriz. Beden dili insanın vücudunu genel anlamda kullanarak kendini ifade etmesi ve kendini daha iyi anlatmasını sağlamak demektir. Hiç kimse beden dilinin ifadelerinden kaçamayacağı veya bunu bastıramayacağı için bu dili öğrenmek çok yararlıdır. Çünkü beden, zihnin uzantısıdır. Düşünce, davranışlarda iz bırakır. İnsanların beden dilini okuyarak onların düşüncelerini, kişilik yapısını çözebiliriz. Kainatın yaratılış sebebi olan insandan milyarlarca vardır fakat birbirlerine tam benzeyen iki kişiye rastlamak mümkün değildir. Her insanın kendisine mahsus maddi ve manevi bir yapısı vardır. Bu yapı farklılıklarla doludur. Kimi yumuşak olurken kimi de sert mizacıyla dikkat çeker… Bütün bu farklılıklar tabiri caizse tıpkı bir lego parçaları gibidir. Eklenerek birleşir ve çeşitli şekiller alır; o farklı farklı lego parçaları büyük bir himmetin neticesi olarak her insanda ayrı bir ahenk sağlayarak bir araya gelir, bir bütünlük arz eder ve vahdeti sağlar. 

İnsan vücudunda bulunan kısa-uzun, büyük-küçük her şey nihayetinde bir hücreden meydana gelmiştir. Bir hayat numunesi olan bu biricik hücrenin yapısını insan incelese, bütün ömrünce ona nazar etse… İnsan o hücreden-kendinden dışarı çıkmaya fırsat bulamaz. İnsan Cenabı Hakk’ın kudretini itiraf etmekten başka bir şey yapamaz. Çünkü insan çok muazzam bir varlıktır. Her ne kadar bu güzelliği hakkıyla anlatamasa da, dili konuşamasa da, beden konuşur. İnsanın bedenindeki bütün azaların dili vardır. Aklın dili, gözün dili, yüzün dili, elin dili … bütün bunların hepsinin konuşan bir dili vardır. Akıl düşünerek hissini ortaya koyar. Göz, görme hissinin merkezi… İçinde görme sinirlerinin uçlarında teşekkül etmiş yüz otuz milyon ışık alıcı hislerle konuşur. Burun koklama hissi ortaya koyar ve adeta konuşur. Burun çok ilginç bir manzara arz eder: Hava burun deliklerinden içeri girdiğinde, vücuda mükemmel bir ısı yayıldığında vücut ısınır. O zaman beden harekete geçer. 

Her azanın konuştuğunu hissederiz. Her ne kadar dil konuşmasa da o zaman beden konuşur. Bakıldığında yüzünden ışıltılar yayılan yaşlı kadına sormuşlar: 

-Yüzünden nasıl böyle güzellikler yayılıyor? Sırrı nedir bunun? Yaşlı kadının cevabı:

-Her bir uzvumu ayrı bir kulluğa adadım. Dudaklarımı hakikate, sesimi hayır hasenata, ellerimi sadakaya, kulaklarımı merhamete, kalıbımı izzete, kalbimi de muhabbete adadım.

Şair, “Sevdalılar gül alıp gül satarlar.” der. Bütün her şey düşünmekle başlar. İnsan önce düşünür, niyetini alır; sonra hayata geçirir. Düşünmek insanın vücudunu harekete geçirir. Bu çok üstün bir sıfattır. Bu üstünlük, kalbimizin dilidir. 

Bedenin hayatının devam etmesini sağlayan, organları harekete geçiren maddi kısıma, bu et parçasına yürek denir. Kalp ise güzel düşüncelerin merkezidir. Bütün güzel hisler onda saklıdır. Bütün güzel ve kötü hisler; dile, dudağa, kaşa, göze, yüze hatta bütün vücuda akseder. Beden, bütün organlarıyla bu duyguları üreten kalbe dil olma görevini yapar. Dolayısıyla kalpte bulunan güzel ve kötü duygular dış alana akseder. Peygamber Efendimiz (sav) buyuruyorlar ki: “İnsan vücudunda bir et parçası vardır. O ıslah olursa bütün vücut kurtulur. O et parçası kalbtir.”

“İnsan dilinin altında gizlidir. Dil can evinin kapısının perdesidir. Konuşma rüzgarı esip de perde aralandı mı içinde yılan-çıyan mı var, yoksa inci-mercan mı var belli olur.” (Hz. Mevlana)

İnsan konuşacaksa lisanından önce hal dilini düzeltmelidir. Çünkü dil kalbin kepçesidir. Kalpteki bozukluklar dile akseder. 

Hayatta en çok istediğimiz şey huzurlu olmaktır. Bu huzurun iksiri ise sevgidir. Kalpteki sevginin en kuvvetli tezahur ettiği yer gözlerdir. Gözler, insanların birbirlerini anlamada en tesirli azadır. Bütün organlar -dil dahi- iletişimde bazen gözlerin yanında son derece sönük kalır. Kalpteki sevginin gözdeki ifadesi gülümseyerek karşıdaki insanın gözlerine bakmaktır. O zaman insanın ta kalbinin derinliklerindeki o yeri anlayabiliriz. Kalplerimizi sevgi ile yumuşak tutmalıyız. 

Kalpteki sevginin dış görüntüsü tebessümdür. Tebessüm, dostluk sarayının anahtarıdır. Bir insanın tüm ruh halini bir tebessümle değiştirebiliriz. Öyleyse yüzümüzden tebessüm, kalbimizden sevgi hiç eksik olmamalı. “Yüreğinde yeşil bir dal saklarsan, ona şakıyan bir kuş mutlaka gelecektir.” der bir Çin atasözü.

Eskiler beden dili yerine lisanı hal demişler. İlk defa tanıştığımız bir insanın hal ve hareketlerinin bizde bıraktığı iz aslında beden dilinden yansıyan izdir. Çünkü beden dili sözsüz haberleşmedir. Bir insanla karşılaştığımızda o insanın gözü üzerimizde olur. Onun bizi tanıması için onunla göz göze geliriz. Bizim canlı ve tebessümlü bir bakışımız onda yakınlık hissi oluşturur. Bizim bu güzel hareketimiz karşımızdaki insanda güven duygusu uyandıracaktır.

Ne kadar güler yüzlü, ne kadar sevimli, kanım ısındı, deriz. Kim bilir konuşması ne kadar güzeldir, diye düşünürüz. Bunun aksine çatık kaş-soğuk bakış, tebessüm etmeyen bir yüzümüz olsa bu da tam tersine itici bir tavır olacaktır. Çok soğuk biri. Bakışı da çok itici, der; sözlerini duymak istemeyiz. 

Dost, bizim halimizi tavrımızı hiç konuşmadan anlayabilendir. Beden dili bu açıdan önemli olsa gerek.

Beden dili insanların evet kelimesinin ne zaman hayır anlamına geldiğini, hayır kelimesinin de ne zaman evet anlamına geldiğini bilmelerini sağlayan sözsüz bir haberleşmedir.

Kulluğumuza baktığımızda kulun zikri ve namazı hem sözlü hem de bedenî olurken tefekkürü ise sessizdir. Kur’an-ı Kerim en iyi şekilde insanı açıklamaktadır. İnsan, gerek konuşma gerekse bedeni işaretlerle bu mesajlara cevap vermeye çalışıyor. Yani Kur’an’ın mesajları insanlara vasıta olur. Cenabı Hak, kulu ile konuşur. Kul ya söz ile ya da beden ile ya da susarak Rabbine kulluğunu ifade eder. Cenabı Hak Yasin Suresi’nin 65. ayetinde şöyle buyurmaktadır:

“O gün onların ağızlarını mühürleriz, yaptıkları iyi ya da kötü amelleri bize elleri anlatır. Ayakları da buna şahitlik eder.”

 

Yazar: Gönül Pınarından

 

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort