JoomlaLock.com All4Share.net

BİR HAKİKAT REHBERİ SELMÂNI FÂRİSÎ (ra) - 2

Selmani farisi

Bir Hakikat Rehberi Selmâni Fârisî (ra) - 2 - Kerem ACAR

Sayı : 100 - Nisan 2016

 

Bir Hakikat Rehberi Selmâni Fârisî (ra) - 2

 

Selmanı Farisî hazretleri Efendimiz’le (sav) tanıştığında köleydi; bu yüzden ilk dönem muharebeleri olan Bedir ve Uhud’a katılamadı. Hendek ve sonrasındaki tüm savaş ve gazvelerde Efendimiz’in yanındaydı.

Efendimiz (sav) Uhud’tan sonra Selman’ın (ra) azad olması için efendisiyle mukatebetede bulunmasını istedi. O da 300 fidan ve 40 ukiyye (1600 gr) altın mukabiline anlaştı. Efendimiz ashabına: “Kalkın kardeşinize yardım edin!” buyurdu. Fidanlar getirildi. Fidanlar hazır olunca Efendimiz: “Fidan dikilecek toprakları hazır edip Beni çağırın, fidanları Ben dikeyim.” buyurdu ve hepsini kendi elleriyle tek tek dikti. O günlerde Efendimiz’e yumurta büyüklüğünde bir altın hediye gelmişti. Efendimiz o altını Selman’a verip anlaşma karşığında sahibine vermesini söyledi. Hz. Selman: Ya Rasulallah benim borcum 40 ukiyyeye (1600 gr) altın, bu yumurta büyüklüğündeki altın bu borcu nasıl karşılar, demekten kendini alıkoyamadı. Efendimiz ise: “Al bunu, Allah senin borcunu bununla karşılayacaktır!” buyurdu. Daha sonraları Hz. Selman şöyle buyurmuştur: Vallahi o altın tam 40 ukiyye geldi.

Hicretin 5. yılında on iki bin kişilik müşrik ordusu müslümanları yekünen imha etmek arzusuyla Medine’ye doğru yola çıktılar. Efendimiz, düşmanın bu durumunu haber alınca ashabı ile meşverette bulundu. Ashabtan kimi şehir savunmasını kimi de meydan muharebesini önerdi. Derken Hz. Selman hendek fikrini sundu. Bu fikir kabul gördü. Medine’de düşmanın geliş istikameti olan bölgeye 5,5 km uzunluğunda 9 m genişliğinde ve 4,5 m derinliğinde hendek kazıldı. Hendek; arap toplumunda yaygın olmayan bir savunma şekliydi. O yüzden gelen düşman şaşkınlık içinde kaldı.

Hendeğin kazımı esnasında tüm Ashab, Selman’ı kendi gurubuna dahil etmek istedi. Efendimiz ise: “Selman bizdendir, o ehli beytimdendir.” buyurdu. Evet, belki o Beni Haşim’den değildi ama yıllarca hakikat adına döktüğü terler ona bu tacı giydirmişti.

Efendimiz’le çok hususi bir bağı vardı. Hz. Aişe validemiz şöyle buyurdu: Selman ve Rasulullah birçok geceler yalnız kalırlardı ve bu beraberlik o kadar sürerdi ki Rasulullah hanımlarından hiçbirinin yanına girmezdi. (İbnül Esir, Üsdül Ğabe 2/420) Bilindiği üzere Hz. Selman’ın beliğ bir arapçası yoktu, hatta ilk dönemlerde Efendimiz onunla tercüman aracılığıyla konuşurdu. Hal böyleyken geceler boyu süren bu halvet şu hakikatın habercisiydi: “Minel kalbi ilel kalbi sebile.”

Efendimizle, geceler boyu nasıl bir ülfet ve ünsiyet içinde oldukları bizlere muhaldir. Bu rivayetleri bize aktaran İslam tarihçilerimizin de, diğer zâhir ilimlerdeki âlimlerimizin de takâti ve istidâdı ancak o odanın kapısının eşiğine kadardır. Oradan içerisine mahrem olmak, ancak Yüce Mevlâmız’ın lûtüf ve merhametiyledir...

Yine Efendimiz şöyle buyurdu: “Allah Bana ashâbımdan hususi olarak dört kişiyi sevdiğini bildirip Benim de onları sevmemi emretti. Bunlar Ali, Mikdad, Selmân ve Ebû Zer’dir.”

Hz. Selman, Efendimiz’in ahirete irtihalinden sonra Hz. Ebu Bekir’le sürekli sohbetleşirdi.

Hz. Ömer döneminde ise İran fethindeki orduda yer aldı. Ordu İranlılarla karşı karşıya geldiğinde onlara şu konuşmayı yaptı: “Ey İranlılar, ben ırk olarak aslen sizdenim. Gelin Allah’a kul olun. Ben selameti İslam’da buldum. Siz de gelin müslüman olun zira sizle savaşmak zorunda kalırız.” dedi ve onlara 3 gün süre verdi. Üçüncü günün sonunda İran teslim alındı. Hz. Ömer onu Medaine vali olarak atadı.

Hz. Ömer bir gün mecliste: “Size birşey soracağım bana doğruyu söyleyin ki ne beni ne de kendinizi helak etmeyin!” buyurdu. “Size Allah’ın adını veriyorum: Ben halife miyim yoksa hükümdar mıyım?”

Hz. Talha ve Zübeyr:

“Sen bize bilmediğimiz bir şeyi soruyorsun! Hilafetin hükümdarlıktan farkı nedir?” dediler. Orada bulunan Hz. Selman: Ya Ömer sen halifesin, hükümdar değilsin. Zira sen tebean arasında adaleti gözetiyor, bir babanın aile efradına gösterdiği şefkati gösteriyor, Allah’ın kitabı ile hükmediyorsun.” dedi. Hz. Ömer: “Sen söylüyorsan biliyorsundur, çünkü sen Allah Rasulü’nün huzuruna girer, yanında otururdun.” dedi. O esnada Ka’b b. Malik: “Bu mecliste halife ile hükümdar arasındaki farkı benden başka bilen olduğunu sanmıyordum. Ama Allah Selman’ın sinesini hikmet ve ilimle doldurmuş.” buyurdu.

Bir gün valilik yaptığı Medain’de sel taşkını olmuştu. Hz. Selman tüm sahip olduğu eşyayaları bir çuvala koyup yüksek bir taşın üzerine çıktı ve şu veciz sözü söyledi: “Ey ümmeti Muhammed, yükü az olan kurtuldu!”

Valiliği esnasında sade yaşardı. Hatta onu hamal zannedip eşya taşıtan olurdu, o da eşyaları taşır ücret de almazdı.

Numan b. Humeyd isimli sahabe şöyle anlatıyor: Dayımla birlikte Hz. Ömer’in Medain valisi Selman’ın yanına gittik. Selman hurma yapraklarından sepet yapıyordu. Bize:

“Bir dirhem veriyor hurma yaprağı alıp sepet yapıyorum, yaptığım sepeti üç dirheme satıyorum. Üç dirhemin birini yaprak almak için ayırıyorum. Bir dirhemi çocuklarımın nafakasına harcıyorum, ötekisini de sadaka veriyorum.” dedi.

Hz. Selman’ın belki zahiren çok kârlı görünmeyen bir ticareti vardı, fakat Allahu Teala’nın: “Onlar hiç zarara uğramayacak bir ticaret umabilirler.” dediği zümreye ilhak olmuş öncü bir zâttı. (Fatır 28)

Şakik b. Seleme şöyle anlatıyor: Bir arakadaşımla birlikte Selman’ı ziyarete gittik.

Hz. Selman: Rasulullah tekellüften (ikramda bulunayım diye kişinin kendisini sıkıntıya sokmasından) men etmeseydi sizin için külfete katlanırdım, dedi ve bir miktar ekmekle biraz tuz getirip önümüze koydu. Arkadaşım:

Tuzumuzun içinde biraz da baharat olsaydı, diye söylendi. Bunun üzerine Selman matarasını rehin vererek baharat getirdi. Arkadaşım yemeği yeyince:

Verdiği rızıklara karşı bizi kanaatkâr kılan Allah’a hamd olsun, dedi. Selman da:

Allah’ın sana verdiği rızka kanaat etmiş olsaydın mataram rehin olmazdı, diye mukabelede bulundu.

Vefat edeceği zaman, Sad b. Ebi Vakkas onu ziyarete geldi. Biraz yanında durduktan sonra şöyle buyurdu: “Seni tedirgin görüyorum, oysa Rasulullah senden râzı olarak vefat etti.” O da: “Tedirginliğim şundandır ey dostum: Halilim Rasulullah vefat ederken bize “Dünyada bir garip yolcu gibi olun!” buyurmuştu. Acaba bunu yerine getirebildik mi diye düşünüyorum.” buyurdu.

Ahmed bin Hanbel Müsned’inde O’nun vefat anını şöyle anlatır: Son demlerinde hanımını çağırdı ve: “Sana birkaç gün önce bir koku vermiştim o kokuyu etrafa sür, evin kapılarınıda aç zira birazdan misafirlerim gelecek, o misafirler yemek yemezler fakat güzel kokudan hoşlanırlar.” buyurdu. Hanımı odadan çıktı kokuyu almaya giderken odadan Hz. Selman’ın “Ehlen ve Sehlen!” dediğini duydu, tekrar odaya girdiğinde Hz. Selman’ı vefat etmiş buldu. Cenabı Hak şefaatlerine, hizmetine ve yakınlığına nail eylesin. Âmîn bi Hürmeti Seyyidil Mürselin velhamdülillahi Rabbil Âlemîn...

 

Yazar: Kerem ACAR

 

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort