JoomlaLock.com All4Share.net

BİR HAKİKAT REHBERİ SELMÂNI FÂRİSÎ (ra)

 Selamani Farisi Hazretleri Medain

Bir Hakikat Rehberi Selmâni Fârisî (ra) - Kerem ACAR

Sayı : 99 - Mart 2016

 

Bir Hakikat Rehberi Selmâni Fârisî (ra)

 

Efendimiz’in (sav) elinde yetişip insanlara istikamet veren, sadırlara şifa olan zatlardan biridir Hz. Selman (ra). Adeta bir adanmışlık abidesi. O’na ittiba eden müminler de işte bu adanmışlığın meyvesi. Hz. Ali efendimiz: “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum.” demişken, müslümanlara  hidayet  şerbetini içiren Hz. Selman’a acaba biz müslümanların kaç yıl köle olması gerekir? Onun tarihçe-i hayatı hakikaten çok farklı. İran’da mecusi bir ailenin ateşgede bir evladı olarak başladığı hayatı, yine İran’da, ama bu kez Rasulullah’ın ailesine mensup menba-ı hidayet olarak hitama ermiştir. Himmetleri var olsun. 

İsmi Mabah b. Buzahşah. Müslüman olduktan sonra Selman ismini aldı. Uzun boylu buğday tenli, güzel yüzlü, siyah sakallı, munis, geçim ehli bir zat idi. Kaynaklarımızda yaşı hakkında muhtelif görüşler vardır. Yaşının 120, 150 daha da fazla olduğunu söyleyen İslam tarihçileri mevcut. İmam Zehebi eserinde, Medine’ye geldiğinde yaşının 40, vefat ettiğinde ise 80 olduğunu söyler. (Allahu a’lem). Hz. Selman’ın kendisi, İran’dan ayrıldığında yaşının 16/17 olduğunu söylemiştir.

Yine kendisi şöyle anlatır:  “Ben İran’ın Isfahan şehrinin Cay kasabasındanım. Babam oranın eşrafındandı. Tek oğlu olduğum için; adeta benim üzerime titrerdi. Ailem mecusi idi. Bir müddet sonra bana ateşgedelik görevi verildi. Ben o ateşi söndürmemek için gidip gelirken yol kenarında bir kilise gördüm ve içeriden sesler duydum. Meraklanıp içeriye girdim, içeride yapılan ibadet hoşuma gitti ve Nasrâniliği kabul ettim. O gün eve geç gelince babam durumu sordu, ben de olanları anlattım. Babam bana: “Oğulcuğum senin dinin onların dininden daha hayırlıdır.” dediyse de ben bunu kabul etmedim. Bir müddet münakaşa ettik. Babam, onlara meyledeceğimden çekindiği için beni eve hapsetti. Bu esnada 16’lı yaşlardaydım. Bir yolunu bulup kiliseye şu haberi gönderdim. ‘Dininizin merkezine giden bir kafile olursa bana haber verin ben de gideceğim.’ Kısa bir müddet sonra, bir kafilenin Şam’a gideceği haberini verdiler. Ben de bir yolunu bulup evden kaçtım ve kafileye katıldım.”

Hz. Selman bu kafileyle Dımeşk’e (Şam’a) gitti. Oradaki rahibin yanında bir müddet kaldı. Fakat  gördüğü şeyler onu üzdü, zira rahip gelen sadaka mallarını  zimmetine geçiren bir adamdı. Ama gördüğü bu manzara onu yolundan vazgeçirmedi. Hz.Selman hakikate kilitlenmiş bir insan olduğundan devam etti yoluna. Sonra bu rahip öldü. Ölen rahibin yerine geçen diğer rahip; zühd sahibi, dürüst biriydi. Hz. Selman onu çok takdir etmişti. Bir müddet  onunla yaşadı. Burada yeri gelmişken şu hususu izah edelim: Anlaşıldığı üzere rahipler münzevi ve sadece manastırlara bağlı bir  hayat  yaşarlar. İslam ise; ruhbanlığı, dağlarda tenhalarda münzevi bir hayat yaşamayı değil, cemaat ve cemiyet içinde yaşamamızı ve “Rabbaniler olmamızı” tavsiye eder. (Âl-i İmran, 78) Allahu Teâlâ’nın bu emri ile muttasıf olan Rabbani müminler de toplumla içiçe bir hayat yaşarlar. Etraflarındaki müslüman dostlarına da böyle bir yaşamı tavsiye ederler. Cenabı Allah’ın sadece dağ başlarında veya tenhalarda değil her yerde olduğuna iman etmişlerdir. Bu bilgi onlarda o kadar canlıdır ki; en telaşlı anlarında bile bu yakınlığın ferahlığı ve emniyeti içerisindedirler. Bu yüzden  savaşın en kızgın seyrinde bile ashab bir kenarda huşu içinde namaza durabilmiştir. Yine bu yüzden en çetrefilli zamanlarda bile arkadaşlarına “La tahzen innallahe meana!” diyebilmişlerdir.

Hz. Selman’ın önceleri münzevi rahiplerle birlikte bir yaşam sürmesi; o günün şartlarında ulaştığı en doğru yerdi ve henüz Rasullullah’la (sav) tanışmamış olmasındandı. Tanışdıktan sonra ise cemaatten hiç itizal etmedi. Selman’ın manevi sülbünden gelen sâdât-ı kiram hazeratı da yukarıda söylediğimiz gibi “halkla beraber fakat Hak’la murabıt” bir hayatı tavsiye buyurmuşlardır. Onlara Rasulullah’tan Hz. Selman aracığıyla gelen öğreti böyleydi. Zira Rasulullah onlara şahit ve örnek olmuş onlar da cihana şahit ve örnek olmuşlardı. (Hacc/78)

Seyrine devam edişi...            

Şam’daki  rahip vefat edeceği zaman, Hz. Selman ona şöyle söyledi: “Beni kime emanet edeceksin, kimin yanında olmamı tavsiye edersin?” Rahip: “Sana Musul’a gitmeni tavsiye ederim. Zira orada Allah’tan korkan bir rahip var ona git, onun yanında yaşa.” dedi. Hz. Selman bir müddet  Musul’da kaldı, nihayet  ordaki rahibe de ölüm gelip çattı. O rahip sekerat halinde Hz. Selman’a,  Mardin/Nusaybin’e  o zamanki ismiyle Nâsibin’e gitmesini söyledi. 3-4 yıl Nusaybin’de kaldı.

Nihayet Nusaybin’deki rahip de son demlerine gelince Selman’a: “Evladım, benim bildiğim kadarıyla bizim dinimizde olup dürüst ve salih kalan bir kişi var, o da Rum diyarında, Amuriye’de/Afyon’dadır. (Görüldüğü üzere memleketimizin bir çok yerinde Hz. Selman’ın mübarek ayak izleri var. Memleketimiz bu konuda çok münbit hamdolsun. Yani Anadolu’da bu anlamda ilâhi bir lûtfun temayüz ettiği aşikar. Temennimiz odur ki: Cenabı Mevlamız, Selman’ın, Ebu Eyyüb el-Ensari’nin ve daha nice sahabenin ayak izlerininin bulunduğu, terlerinin aktığı bu topraklara, sahabenin nâibi olan zatların etrafında kardeşlik ve dirlik-birlik verir.)

Hz. Selman 12 yıl Amuriye/Afyon’da kaldı. Oradaki rahip hayat defterini kaparken Hz. Selman nereye gitmesi gerektiğini ona da sordu. O da: “Şu an yeryüzünde sana tavsiye edebileceğim kimse yok ama ahir zaman Peygamberi’nin gelmesi yakındır, zira gölgesi üzerimize düşmüştür. Sana onun geleceği yeri (Medine’yi) tavsiye ederim. Orası, iki yanardağ arasında hurmaları bol, suyu olan bir yerdir. Peygamber oraya gelecek. Ve o peygamberin üç vasfı vardır: O sadaka almaz, hediyeyi kabul eder, sırtında iki kürek kemiği arasında risalet mührü vardır.” dedi ve vefat etti.

Nihayet Medine...

Hz. Selman, Amuriye/Afyon’dan Medine’ye gelmekte olan bir kafileyle bir miktar ücret karşılığı anlaştı. Fakat Vadi ül-Kura denen yere gelindiğinde Hz. Selman adamların ihanetine uğradı tıpkı Hz. Yusuf gibi köle olarak satıldı. Görüldüğü üzre ashabın birçoğu peygamberlerle benzer bir kader yaşamışlar. Onlar gibi türlü ihanetlere maruz kalmışlar.  Hz. Selman’a baktığımız zaman 24/25 sene Allah’a kul olabilmek için diyar diyar dolaşmış. Bunun birçok izahı ve bilemediğimiz birçok hikmetleri olabilir. Ama şurası hepimize aşikar ki; Allah (cc) O’na sevgisini lutfetmiş. Yoksa handan hânumandan ayrı olarak bu kararlılık ve azimle Hakk’a yürüyüşü neyle izah edilir ki? (Allahu Teâlâ o sevginin kırpıntılarını bizim de gönüllerimize serpsin ve ziyade etsin, amin.)   

O’nu satın alan yahudiler bir gün aralarında şöyle konuştu: “Allah Beni Kayle’yi (Evs ve Hazreç’i) kahiretsin! Nasıl da Arap Peygamber’e bağırlarını açtılar. Hz. Selman bu konuşmayı duyunca: “O peygamber geldi mi?” dedi. Sahibi ise onu azarladı, tersledi. Selman onlarca yıldır bu anı bekliyordu. Yaşadığı onca şey onu Peygamber’i aramaktan vazgeçirmemişken bir yahudinin ukala tavrı mı onu vazgeçirecekti!? Eline bir  tas hurma alıp  Rasulullah’ın (sav) yanına geldi. “Şu sadaka hurmalarından yemez misiniz?” dedi. Efendimiz (sav): “Ben sadaka yemem.” dedikten sonra arkadaşlarına dönerek:  “Sizler yiyebilirsiniz.” buyurdu. Hz. Selman kendi kendine, birinci vasfı tamam, dedi

Bir kaç gün sonra eline bir tabak hurma daha alıp yine geldi: “Yemez misiniz hediye olarak getirdim.” dedi. Efendimiz (sav) de bir tane alıp yedi ve arkadaşlarına ikram etti. Hz.Selman, ikinci vasfı da tamam, dedi.

Merak ettiği bir nübüvvet mühürü kalmıştı. Bir müddet sonra  Efendimiz’in (sav) yanına geldi. Efendimiz o gün  kabristanlıkta bir sahâbenin (Muhacirden Osman b. Ma’zun veya Ensar’dan Esad b. Zürare) defni ile meşguldü. Hz. Selman, Efendimiz’in mührünü görmek için adeta çırpınıyordu,  Efendimiz  onun durumunu anladı ve ridasını kaldırdı. Hz. Selman mührü görünce dayanamayıp öptü. Kabristanlıkta olan sahabe olanlara şaşırdı. Efendimiz (sav)  Hz. Selman’a: ”Gel ey garip kişi, sende farklı bir şeyler var anlat bunu bize.” buyurdu. Hz. Selman İran’dan çıktığı günden beri yaşadıklarını tek tek  anlattı. Ashab anlatılanlara çok taaccüb etti ve duygulandı. O gün adeta yeniden doğmuştu Hz. Selman. O gün bir bayram günüydü onun için, zira; Allah’ın Habibi’ne halil olmuştu…

 

Yazar: Kerem ACAR

 

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort