JoomlaLock.com All4Share.net

CİHAD-I EKBER

Efendimiz (sav) ve Ashabı Kiram, Tebük seferi dönüşlerinde, Ashabı Kiram, Allah (cc) düşmanlarını mağlup edip, büyük bir zafer kazandıkları için birbirlerini tebrik ediyorlar, seviniyorlar. Ashabın bu sevincini izleyen Efendimiz (sav) buyuruyor ki; ''Küçük cihaddan büyük cihada döndük. Sahabe-i kiram şaşırıyor, yeni bir sefere mi çıkacağız? Hazırlık yapalım mı? diye soruyorlar. Efendimiz (sav): Bu cihad sizin sandığınız gibi değil. Nefsimizin arzu ve hevası ile cihad edeceğiz. Asıl o cihadı kazandığınızda sevinip birbirinizi kutlayın. Kurtuluş bu cihadı kazanmakta.

Tebük Gazvesinde düşmanın sayısı,stratejisi, gücü belli idi ve biz düşmanı görüyorduk. Bilinen ve görünen düşmana karşı savaşmak kolay. Oysa nefsimizin gücünü, taktiğini nerden ve nasıl saldıracağını bilmiyoruz. Bilmediğimiz bir güce karşı mevzilenmek ve savaşmak da çok zor.

İslam muhalifleri ile , mücadele edip imanın hakikatlerini ve islamın güzelliklerini onlara anlatarak ikna edebiliriz. Ancak, İslam’ın emir ve nehiylerinden herhangi birine itiraz nefsimizden geliyorsa, onu ne ile , nasıl ikna edeceğiz? Veya ikna edebiliyor muyuz? Nefsimizin nereye ve nasıl saldıracağını, gücünü bilip ona göre önlem alabiliyor muyuz? Allah (cc) bizi uyarıyor: ''Kötü arzusunu kendisine ilah edineni gördün mü? Şimdi ona sen mi vekil olacaksın. (Furkan/43) Yani hiçbir delil araştırmadan, ve emredilenleri dinlemeden kendi nefs-ü hevasının peşinden giden, nefsinin her türlü arzu ve isteğini yapan, kendi isteği ile sapıklığı tercih eden bu adama  sen mi vekil olacaksın.

İslam’ın bir hakikatını, hikmetini, maksadını başkalarına anlatıp ahkam kesebiliyoruz. Ancak aynı hakikati yalnız başımıza kaldığımızda nefsimize kabul ettirebiliyor muyuz? Misal, Tadili erkan namazın farzlarındandır. Namazın müslümanların hayatındaki yeri ve önemi malum. Namazın fazileti, Allah'a (cc) nasıl yaklaştırdığı ve sosyal yönü hakkında her müslümanın mutlaka söyleyeceği çok şeyi vardır.  Evdeyiz ve nefsimizle başbaşayız. Televizyonda beğendiğimiz bir program var ve biz onu seyrediyoruz.Akşam namazı vakti girdi. Bu durumda nefsine namazın hikmetini ve kemalatını anlat. Haydi, tadili erkâna uyarak namazı eda et. Nefs bastırıyor, hızlı kamet getir. Kısa sureleri, çabuk okuyarak namazı kıl. Namazı reklam arasına denk getir. Tesbihatı yapmasan da olur. Hani namazın hikmetini kemalatını biliyorduk. Hani tadili erkan üzere kılmak gerekiyordu. İşte cihadı ekber böyle bir durumda Allah'ın (cc) nehiy ve emirlerini nefsin istek ve arzularının önüne geçirmektir. Gerçek mücahid de bu cihadı kazanandır.

Büyüklerimiz, nefs ve hevası ile Allah (cc) için mücahid olmayan ne Allah'ı (cc) bilir, ne de Allah'ı (cc) sever, buyurmuşlar.  Allah'ı (cc) sevme ve bilme davasındaki samimiyetimiz, O'nun yolunda nefsimizin arzu ve isteklerinden geçmemize bağlı. Gerisi kîlukâl. Cihadı ekberde, nefsi tahliye ve tezkiye etmek elzemdir. Bunun en kolay ve en kısa yolu da bir mürşidi kâmile bende olarak onun sohbet ve meclislerinden istifade etmektir.

Allah (cc) hikmeti gereği bazı seçkin kullarını diğer insanların terbiyesine vesile kılmış ve bu seçkin kulları Kitab-ı Mübinde övmüştür.  ''Bilin ki, şüphesiz Allah'ın veli kulları, ki onlar üzerine hiçbir korku yoktur! Ve onlar mahzun olmayacaklardır.” (Yunus/62)  Efendimiz'e (sav ) evliyaullahın kimler olduğu sorulmuş. ''Onlar öyle kimselerdir ki görüldükleri zaman Allah (cc) zikrolunur.” yakınlarında bulunmak, halleri, duruş ve davranışları derhal Allah'ı (cc) hatırlatır. Yine Efendimiz (sav) şöyle buyurmuştur. ''Allah'ın (cc) kullarından bir takım insanlar vardır ki, enbiya değiller, şehidlerde değiller. Ama kıyamet gününde Allah (cc) katındaki makamlarından dolayı onlara nebiler ve şehidler imrenerek bakacaklardır.” Bunlar kimlerdir ve ne gibi hayırlı ameller yapmışlardır? Diye sorduklarında, Efendimiz (sav): ''Bunlar bir kavimdir ki, aralarında ne akrabalık, nede ticaret ve iş ilişkisi olmaksızın, Allah için sevişirler.Vallahi yüzleri bir nur ve kendileri de nurdan birer minber üzerindedirler. İnsanlar korktukları zaman bunlar korkmazlar, insanlar hüzünlendikleri zaman bunlar hüzünlenmezler.” buyurdu.   

''Ey inananlar! Allah'tan hakkıyla korkun, O'na vesile arayın ve O'nun yolunda cihat edin, ta ki siz felaha kavuşabilesiniz. (Maide/35) Efendim (ks) bu ayeti kerimeyi şöyle tefsir buyurmuşlardı: Allah (cc) öncelikle bizleri iman etmeye, yani teslim olmaya davet ediyor. Tevhid kelimesini inanarak söyleyen herkes Allah'a (cc) yakındır, ve direkt muhatapdır. Bu teslimiyetin ve yakınlığın bozulmaması ve devam etmesi için Allah'tan korkun. Kişi kaybetmekten korktuğu şeylere karşı tedbir geliştirir. Kendisi için değerli gördüğü şeye karşı muhafaza geliştirir. İmanın muhafazası ve ziyadeleşmesi için vesilelere sarılmamızı emrediyor. Bu tevessül kişinin namaz-oruç gibi salih amelleriyle olabileceği gibi, Allah rızası için sevdiği nebiler ve velilerin Allah indindeki makamları hürmetiylede olur. Allah için olan sevginin amellerin en üstünü olduğu hadisi şeriflerce sabittir.

İnsanı kamilleri kendimize vesile kılalım. Bu vesile ile imanımızı koruma altına alarak muhafaza edelim. Umulur ki, imanla, imanı muhafaza altına alacak vesilelere yapışmakla ve bu yolda mücahade etmekle kurtuluşa erenlerden oluruz. Müslümanın hayatı iman ve cihattan ibarettir. Bir ilaha inanma ihtiyacı her nefsin fıtratında mevcutur. Nefs ile mücahade edip aradan çıkarmasak, nefsin ilahdiye önümüze sürdüğü ve kendi vehimlerinden oluşturduğu bir puta taparız da haberimiz olmaz ve -Allah (cc) korusun-  helak olanlardan oluruz. Tevhide ancak Efendimiz'e (sav) iman etmekle ve O'nun (sav) iman ettiği şekilde inanmakla  ulaşırız.

Evliyaullaha sevgi; Allah'a (cc), peygamberlere, meleklere, kitaplara  imanı getirir. Dininizi ulemadan öğreniniz buyurulmuş. Onların va’zü nasihatları, halleri duruş ve davranışları Kur'an'ın tefsiri, sünnetin beyanıdır. Çünkü  Efendimiz'i (sav) en iyi onların yaşantısından görüyor ve tanıyoruz. Bugün evliyaullahı inkar edenler Efendimiz'in (sav) sünnetini tartışıyorlar. Allah muhafaza buyursun, bu gidişat Allah'ı (cc) inkara kadar gider.

Cihadı ekberi kazanmanın en kese  yolu Kur'an'ı Kerim'de buyrulan ''Sadıklarla beraber olun.” emrine ittiba etmektir. İmanımızın muhafaza edecek olan Allah (cc) korkusunu kalbimize yerleştirerek  kâmilleri, salihleri arayıp onlarla birlikte olmacağız.  O iyilerle beraberlik neticede iyiliktir. İnsanı iyiliğe ulaştırır. Bu yüzden; “İyilerle beraber olan kötü iyidir, Kötülerle beraber olan iyi neticede kötüdür.” diye buyrulmuş. İyiler için Efendimiz (sav) ''Onlar görüldükleri zaman Allah (cc) akla gelir.” buyurmuş.  Onları gördüğünüz zaman Hakk'ı görmüş gibi olursunuz. Allah ve Resulu akla gelir. Ne kadar büyük bir saadet deği mi?  Bir insana bakacaksın seni senden alacak.Hüznünü, kederini dünyanı alacak ve sana selamet verecek. Seni hiç bilmediğin, tatmadığın,belki eşiğini bile görmediğin alemlere götürecek. İşte bu güzide insanlara insan-ı kâmil deniyor. Bizler bu insanları arayıp bulmak ve ittiba etmekle yükümlüyüz. İşte bu insanlar bizlere mücahede etmenin yolunu ve usûlünü öğretirler.  Selim bir kalp müstesna hiç birşeyin fayda etmediği o büyük güne selim kalb ile gitmeye vesile olurlar.

Evet! Mücâhid olmayan müşâhid olamaz. Mücadele edenleri Allah (cc) sever. Nefs düşmanını mağlup etmak için mücadele edenleri Allah (cc) muvaffak buyuror. Bu durum Kur'an'ı Kerim'de '' O kimseler ki, Bizim uğrumuzda cihad etmişlerdir, and olsun ki; elbette Biz onları yollarımıza mutlaka hidayet edeceğiz. Gerçekten Allah elbette o güzel işler yapanlarla beraberdir.,, (Ankebut/69)


GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2008 ARALIK SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

Bu kategoriden diğerleri: « HAYRA DAVET MURAD-I İLAHİ »

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort