JoomlaLock.com All4Share.net

DİL ve AFETLERİ - 6 MİZAH / ŞAKA

dil ve afetleri 6

Dil ve Afetleri -6 Mizah / Şaka - Şeb-i Vuslât

Sayı : 110 - Şubat 2017

 

Dil ve Afetleri -6 Mizah / Şaka

 

Allah Rasulü (sav) şöyle buyurmuştur:

“Kardeşinle çekişme ve ona sevmediği şakaları yapma.”

Şaka da hoş karşılanmayan, yasaklanan; aşırıya kaçmak ve devamlı yapmaktır. Devamlı şaka yapmanın sakıncası, vakti oyun ve eğlenceyle meşgul etmesidir. Oyun caizdir, ancak devamlı yapılması kınanmıştır. Aşırıya kaçmanın sakıncası ise, şakanın çok gülmeye sebep olmasıdır. Çok gülmek kalbi öldürür. Bazen da kin tutmaya sebep olur. Olgunluğu ve vakarı düşürür.

Şakanın Ölçüsü

Herhangi bir düşmanlık, kin ve kırgınlığa sebep olmayan şakalara müsaade edilmiştir. Bu konuda Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurmuştur:

“Ben şaka yaparım; ancak haktan başkasını söylemem.”

Şaka yapıp, haktan başkasını söylememek ancak Allah Rasulü’nün işidir. Başkaları ise şaka yapmaktan gayesi ne şekilde olursa olsun insanları güldürmektir. Peygamber Efendimiz buyurmuştur ki:

“Bir kimse meclisteki arkadaşlarını güldürmek için öyle bir söz söyler ki, bu yüzden Süreyya yıldızından daha uzak bir mesafede ateşe atılır.”

Hz. Ömer (ra) demiştir ki: “Çok gülenin heybeti az olur. Şaka yapan hafife alınır. Bir şeyi çok yapan onunla anılır. Çok konuşanın yanlışı çok olur. Yanlışı çok olanın hayâsı azalır. Hayâsı az olanın takvası az olur. Takvası az olanın kalbi ölür.”

Bir de çok gülmek insanın ahireti unuttuğunu gösterir. Rasul-i Ekrem (sav) şöyle buyurmuştur: “Benim bildiklerimi bilseydiniz az güler çok ağlardınız.”

Yusuf b. Esbat (ra) diyor ki: “Hasan-ı Basrî, otuz yıl boyunca hiç sesli olarak gülmemiştir.”

Denildiğine göre, Atâ es-Sülemî kırk sene sesli olarak gülmemiştir. 

Şakada yalana yer verilmemelidir. Şaka yoluyla başkası küçük duruma düşürülmemelidir. Ateşle, silahla korkutarak şaka yapılmamalıdır. Şaka caizse de ifrata gidilmemeli, hele hele insanları güldürmek meslek yapılmamalıdır.

Gülmeyi Hoş Görmeyen Âlimlerin Sözleri

Vüheyb b. Verd, ramazan bayramında gülmekte olan bir topluluğa baktı ve şöyle dedi: “Şayet bunlar günahları bağışlanmış kişilerse, şükredenler böyle yapmaz. Eğer bağışlanmamışlarsa, korkanlar böyle yapmaz.”

İbn Abbas (ra) şöyle demiştir: “Gülerek günah işleyen kimse, (tevbe etmezse) ağlayarak cehenneme girer.”

Muhammed b. Vâsi’ (ra), yanındaki birine, “Cennette bir adamın ağladığını görsen şaşırmaz mısın?” diye sordu; adam, “Evet, şaşırırım!” deyince, Muhammed b. Vâsi’: “Akıbetinin ne olacağını bilmediği halde, dünyada gülen kişinin durumuna daha çok şaşılır.” dedi.

Gülmenin Ölçüsü

Bu anlatılanlar gülmenin afetidir. Kınanan gülme, kahkaha şeklinde olandır. Makbul olan gülme ise, ses çıkarılmadan sadece dişler görünecek şekilde tebessüm etmektir. Allah Rasulü’nün gülmesi böyle idi.

Muâviye’nin azatlısı Kasım şöyle anlatmıştır:

İnatçı bir devenin sırtında bulunan bedevinin biri, Allah Rasulü’ne yöneldi ve selam verdi. Adam bir şey sormak için Rasulullah’a yaklaştığında deve onu uzağa götürüyordu. Bu birkaç kez oldu. Bu manzara karşısında sahabeler gülüyordu. Sonra devesi onu sırtından atıp boynunu ısırdı ve adam öldü. Durumu Efendimize haber vererek: “Ey Allah’ın Rasulü! Azgın deve adamı düşürdü ve öldürdü!” dediler. Efendimiz de: ‘Evet! Sizin ağızlarınız da onun kanıyla doldu!’ buyurdu. Efendimiz bu sözüyle o haldeki birisine gülmelerinin doğru olmadığını anlatmak istemiştir.

Hz. Ömer (ra) şöyle demiştir: “Şaka yapan hafife alınır.”

Saîd b. Âs oğluna şöyle demiştir: “Ey oğlum! Şerefli kimseyle şakalaşma, sana kızar. Düşük kimseyle de şakalaşma, hakaret eder.”

Ömer b. Abdülaziz (ra) der ki: “Allah’tan korkun ve şaka yapmaktan sakının. Çünkü o, nefret doğurur ve insanı çirkin şeylere sürükler. Kur’an’dan bahsedin, Kur’an ehliyle oturun. Bu size ağır gelirse, geçmiş büyüklerin menkıbelerinden bahsedin.”

Hz. Ömer (ra) yanındakilere: “Şakaya niçin mizah denildiğini biliyor musunuz?” diye sordu; onlar “Hayır.” dediler; Hz. Ömer: “Sahibini haktan uzaklaştırdığı için.” dedi.

Denildi ki: “Her şeyin bir tohumu vardır; düşmanlığın tohumu da yersiz şakadır.”

Soru: Allah Rasulü ve onun ashabı zaman zaman şaka yaptıkları halde bu nasıl yasaklanır?

Cevap: Eğer sen de Allah Rasulü ve ashabı gibi şaka yapabilirsen bunda hiçbir sakınca yoktur. Şöyle ki: Şaka yaparken doğruyu söyleyeceksin, yalana yer vermeyeceksin, kimseyi incitmeyeceksin, aşırıya kaçmayacaksın, her zaman değil ara sıra yapacaksın. Şaka yoluyla başkasını küçük duruma düşürmeyeceksin, ateşle, silahla korkutarak şaka yapmayacaksın.

Şaka caizse de ifrata gidilmemeli, hele hele insanları güldürmek meslek edinilmemeli. Şayet insanın şakayı sanat haline getirmesi, devamlı yapması, aşırıya kaçması, sonra da “Allah Rasulü de şaka yapardı!” deyip onun sünnetine sarıldığını düşünmesi büyük bir hatadır. Böyle delil getirmek yanlıştır. Çünkü küçük günahlar, ısrar neticesinde büyük günaha dönüşür. Bazı mubahlar da ısrar sonucunda küçük günaha dönüşür. Bunlar unutulmamalıdır. Aslında unutulmaması gereken günahın küçüğü büyüğü değil de kime karşı işlediğimizdir.

Ebu Hureyre (ra) anlatır: Sahabeler: “Ey Allah’ın Rasulü! Sen bizimle şakalaşıyorsun.” dediklerinde Peygamber Efendimiz (sav):

“Ben sizinle şakalaşsam da haktan başkasını söylemem.” buyurdu. 

Allah Rasulü’nün Şakaları

Hasan-ı Basrî’den (ra) rivayet edilmiştir: Yaşlı bir kadın Allah Rasulü’nün yanına geldi ve Peygamber Efendimiz ona:

“Yaşlı kadınlar cennete giremezler.” buyurdu. Bunun üzerine kadın ağlamaya başlayınca, Peygamber Efendimiz sözünün ne manaya geldiğini şöyle açıkladı:

“Sen, o gün yaşlı olmayacaksın. Allah ayetinde, “Gerçekten biz cennetlik kadınları güzel bir şekilde yeniden yarattık. Onları hep bâkire yaptık.” buyurmaktadır.”

Zeyd b. Eşlem (ra) anlatır: Ümmü Eymen isminde bir kadın Rasul-i Ekrem’e (sav) gelerek:

“Kocam sizi davet ediyor.” dedi. Peygamber Efendimiz:

“Senin kocan kim? Gözlerinde beyazlık olan kişi mi?” diye sordu. Kadın; “Vallahi gözlerinde beyazlık yoktur.” dedi. Rasulullah Efendimiz: “Hayır! Kocanın gözlerinde beyazlık var.” buyurdu. Kadın, “Vallahi yoktur.” dedi. Rasul-i Ekrem Efendimiz: “Gözünde beyazlık olmayan hiçbir kimse yoktur.” buyurdu.

Hz. Peygamber Efendimiz (sav) bununla göz hastalığını değil, göz bebeğini çevreleyen beyazlığı kastetmiştir.

Başka bir kadın Rasulullah Efendimiz’e gelerek: “Ey Allah’ın Rasulü! Beni bir deveye bindir.” dedi. Peygamber Efendimiz: “Hayır, biz seni deve yavrusuna bindireceğiz.” buyurdu. Kadın; “Deve yavrusunu ne yapayım; o beni taşıyamaz.” deyince, Rasulullah: “Her deve başka bir devenin yavrusudur.” buyurdu.

Allah Rasulü’nün Eşleriyle Şakalaşması

Peygamber Efendimiz Hz. Aişe ile yeni evlidirler. Beraber koşu yarışı yaparlar. Hz. Aişe kazanır. Aradan birkaç yıl geçer. Hz. Aişe kilo almış ve biraz şişmanlamıştır. Tekrar yarışırlar. Bu kez Peygamber Efendimiz kazanır. Gülümseyerek, “Şimdi ödeştik.” der.

Alkame , Ebû Seleme’den şöyle rivayet etmiştir:

“Allah Rasulü, torunu Hz. Hasan’a dilini gösterirdi. Çocuk da dedesinin mübarek dilini görür, sevinir ve ona koşardı. O sırada Uyeyne b. Bedr el-Fezârî, Rasul-i Ekrem’e: ‘Vallahi! Benim on tane çocuğum var. Hiç birisini öpmedim.’ dedi. Efendimiz: ‘Merhamet etmeyene merhamet olunmaz.’ buyurdu.”

Rivayet edilen şu olayı da anlatarak konumuzu sonlandıralım:

Havvât b. Cübeyr, Mekke yolu üzerinde, Kâ’boğulları kabilesinden olan kadınların arasında oturuyordu. O sırada Allah Rasulü onu gördü ve “Ey Ebû Abdullah! Kadınların içinde ne işin var?” diye sordu; Havvât, “Kaçan devemi tutmak için bana yular örüyorlar.” dedi. Bundan sonrasını Havvât şöyle anlatır:

“Allah Rasulü bir işi için gitti ve dönüşte tekrar beni kadınların arasında görünce,

‘Ey Ebû Abdullah! O senin deve inadı bırakmadı mı?’ buyurdu. Ben sustum ve utandım. Bundan sonra her ne zaman Rasulullah’ı görsem utancımdan saklanıyordum. Bir zaman sonra Medine’ye geldim. Bir gün mescitte namaz kılıyordum. Peygamber Efendimiz beni gördü ve yanıma oturdu. Ben de namazı uzattım. Bunun üzerine bana, “Uzatma! Ben seni bekliyorum” buyurdu. Selâm verince de: “Ey Ebû Abdullah! Senin deve daha serkeşlik edip kaçmayı bırakmadı mı?” buyurdu. Sustum ve utandım. Ben bundan sonra da ondan saklanmaya devam ediyordum. Yine bir gün Allah Rasulü, bir eşeğin üzerine binmiş ve iki ayağını yan taraftan uzatmış olduğu halde karşılaştım. Bana: “Ey Ebû Abdullah! Senin deve hâlâ serkeşlik edip kaçmayı bırakmadı mı?” buyurdu. Ben de, “Seni hak Peygamber olarak gönderen Allah’a yemin ederim ki, müslüman olduğumdan bu yana deve serkeşlik etmedi!” dedim. Bunun üzerine Allah Rasulü: “Allahu ekber! Allahu ekber! Allah’ım, Ebû Abdullah’ı hidayet et!” diye dua etti. Bu olaydan sonra Havvât, güzel bir müslüman oldu ve Allah (cc) onu hidayet üzere tuttu.

Rabbim razı olmadığı hal ve davranışlarımızdan bizleri kurtarsın. Rabbimizden razı olabilmeyi ve O’nu razı edebilmeyi cümlemize nasip etsin inşaallah.

Kaynakça:

Dil Belâsı, Hüccetü’l İslam İmam Gazali, Semerkand Yayınları, 2011

 

Yazar: Şeb-i Vuslât

 

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort