JoomlaLock.com All4Share.net

HELÂL KAZANÇ

Ebu Hureyre (ra) hazretleri rivayet ediyorlar;  Resulullah (sav) (bir gün) şöyle hitap ettiler: "Ey insanlar! Allah Teala hazretleri tayyibtir, tayyibten başka bir şey kabul etmez. Allah'ın mü'minlere emrettiği şeyler, peygambere emretmiş olduklarının aynısıdır. Nitekim Allah Teala hazretleri (peygamberlere): "Ey Peygamberler, temiz olanlardan yiyin de salih amel işleyin" (Mü'minun 51) emretmiş, mü'minlere de: "Ey iman edenler, size rızık olarak verdiklerimizin temizlerinden yiyin" (Bakara 172) diye emirde bulunmuştur." Sonra seferi uzatıp, saçı başı dağınık, toz-toprak içinde kalan ve elini semaya kaldırıp: "Ey Rabbim, ey Rabbim" diye dua eden bir yolcuyu zıkredip, dedi ki: "Bu yolcunun yediği haram, içtiği haram, giydiği haramdır ve (netice itibariyle) haramla beslenmektedir. Peki böyle bir kimsenin duasına nasıl icabet edilir?" buyurdular. Müslim, Zekat 65, (1015); Tirmizi, Tefsir, Bakara,(2992)

Bu ayki konumuz helal kazanç ile alakalı olacaktır. yukardaki emri peygamberiden de anladığımız kadarıyla helal Rabbimiz teala hazretlerinin yiyilip-içilmesinde, elbise olarak kullanılmasında veya insani yaşantımızın idamesi için kullanılmasında razı olduğu herşeyin adıdır. bunun zıddı olan yani Cenabı Hakk'ın(celle celaluhu) razı olmadığı herşeyin adı  haramdır.

Haram ve helalin bir çok yönü vardır.Fakat  kişinin hayatını idame ettirebilmesi ve çoluk çocuğunun nafakasını temin etmesi açısından helal  kazanç daha çok ön plana çıkmıştır. Biz günümüz uygulamaları açısından helal kazancı izah etmeye çalışacağız.

Genel olarak müslümanların helal kazanca bakışı zamanın şartları ileri sürülerek hatalı olarak uygulanmaktadır. Aslına bakılınca haram olan şeyler genel çerçeve olarak bellidir. Günümüz müslümanları aşırı tüketici oldukları için, zaruri ihtiyaç sınırlarını nefsani arzularına göre genişlettikleri için, kazançlarının yetişmediği durumlarda hemen haramlardan veya şüphelilerden fetva aramaya başlıyorlar. Oysa Cenabı Hakk'ın(celle celaluhu)  rızka kefil olması sadece insanın zaruri ihtiyaçlarını karşılaması içindir. Hayatını idame ettirecek bir maişete Cenabı Hak kefildir. Bunun dışındaki her şey insanın kendi gayretiyle, çırpınmasıyla elde edebileceği dünyalık şeylerdir.

İşte tüketim toplumu haline gelen müslümanlar, tükettikleri şeyleri kendileride üretemediklerinden, çoğunlukla dışardan ithal edilerek alındığından dolayı kazancı kendine yetmemektedir. Hırsı ve tamahı yüzünden şeytanın ve dostlarının ortaya çıkardığı bir çok haram yolları günümüzün sözde alimlerinin fetvasıyla caiz kılıfında kullanmaktadırlar.

Misallendirirsek, kredi kartları, kazanmadan tüketmeye meylettirip daha sonra kullandığımız miktardan az kazanınca otomatik olarak bizi faize sürüklüyor. Bu ister faizli bankalar olsun ister finans kurumları olsun aynıdır. İşte "efendim ben günümde ödüyorum." mantığıyla kredi kartlarının kullanılması dolaylıda olsa faizli bankaları kalkındırdığından, İslam dışı olan bu müesseselere yardım etmek de farklı bir haram kazanca sebep olmaktır.

"Enflasyon oranına kadar olan nema miktarı faiz değildir." gibi tamamen yine faiz sisteminin oluşturduğu bir enflasyonist etki yüzünden müslümanın Allah'a ve Resulüne savaş açması haram kazancın başka bir boyutudur. Oysa müslüman bu haksız sistemin faydalarından yararlanmak için İslamın helal-haram çizgilerini genişletmeye çalışmak yerine tüm gayretiyle bu sistemin yanlış olduğunu anlatmaya çalışmalıdır. Gücünü nimetlerden faydalanmaya değil, kifayet miktarı helalinden kazanarak ve helalin verdiği manevi güçle batıl düzenlerin düzeltilmesi için gayret sarf etmelidir.             

Ebu Hureyre (ra) hazretleri rivayet ediyor: Resulullah (sav) buyurdular ki: "Öyle bir devir gelecek ki, insanoğlu, aldığı şeyin helalden mi, haramdan mı oduğuna hiç aldırmayacak." [Rezin şu ziyadede bulunmuştur: "Böylelerinin hiç bir duası kabul edilmez."]  Kaynak: Buhari, Büyu 7, 23; Nesai, Büyu 2, (7, 243)

İşte tam bu zamanda yaşıyoruz. Kürsüye çıkıp va'z edip faizin haramlığında bahseden hatip efendinin, mihrapta namaz kıldıran imam efendinin, cemaati müsliminin ekser çoğunluğu bugün az bir daraldıklarında faiz müesseselerinin yolunu rahatlıkla tutabilmektedirler. Bu yüzden hadisi şerifte emir buyurulduğu gibi helalin ve haramın birbirine karıştığı ve dolayısıyla ibdetlerin manasının bozulduğu, müslümanların manevi gücünün azaldığı ve duaların kabul edilmediği bir ortama zemin hazırlanmış oluyor.

Bir başka bilmeden yaptığımız helal zannedip aslında bizi harama bulaştıran uygulama işçi haklarıdır. Bir müslümanın elinde imkanı az olupta yanında çalıştırdığı kişiye elinden geldiği kadarını vermesi ve o işçininde daha münasip bir iş bulduğunda oraya gitmesini kabul etmesi güzel karşılanabilir. Fakat çalıştırdığı işçiden ona verdiği maaaşın kat kat fazlasını kazanıp, onu asgari ücrete mahkum etmesi, işçiye yaptığı işin karşılığını vermemesi kazancına haram bulaştırmasıdır. Helede bunu işsizliğin yoğun olduğu yerlerde o işçinin mecburen çalışması gerektiği gibi bir durum varsa bu tam bir fırsatçılıktır. Çalışma saatlerini anlaşıp daha sonra buna riayet edilmemesi, işçi itiraz ettiğinde "işine gelmiyorsa çalışma, boş gezen çok..." gibi ifadelerle onu zorlaması yine onun sırtından haksız mal kazanmak tır. İşçinin sosyal haklarına riayet edilmemesi de (sigorta, haftalık tatil, yıllık izin vs.)  ayrı bir haksız kazanç yoludur. Bunu sistemin ve zamanın şartlarına bağlamak yukarda da belirttiğimiz gibi İslam inancına terstir. Çünkü islam her ortamda bize adaleti emrediyor. kul hakkını herşeyin üzerinde tutuyor.

Günümüzdeki haram kazanç yollarının tamamını yazmak mümkün değil, biz birkaç örnekle iktifa edeceğiz. Peki müslümanların bu hale ve anlayışa gelmelerinin sebebi acaba nedir?

Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) bir hadisi şeriflerinde: "Hiç kimse elinin emeğinden daha hayırlı bir şey yemiş değildir" (Buhârî, "Büyû`", 15; "Enbiyâ", 37) buyurmuş, kendisine en temiz kazancın ne olduğu sorulduğunda da, "Kişinin kendi elinin emeği, bir de dürüst ticaretin kazancı" (Müsned, IV, 141) cevabını vermiştir. Yine bir defasında Resûlullah, Tebük dönüşünde Sa`d b. Muâz ile karşılaşıp tokalaşmış, ellerinin nasırlaşmış olduğunu görünce bunun sebebini sormuş, o da "Çoluk çocuğumun nafakasını temin için hurma bahçemde çalışıyorum" cevabını verince Hz. Peygamber, Sa`d b. Muâz'ın elini öpmüş ve "İşte bu eller Allah'ın sevdiği ellerdir" buyurmuştur. (Serahsî, Mebsut, c. 30, s. 245)

Bindörtyüzelli sene önce Kainatın Efendisi (sallallahu aleyhi vesellem) helal kazancın yolunu açıkça beyan buyurmuşlardır. Kişinin elinin emeğinden daha temiz bir kazanç yoktur. Biz çoğunlukla tüketim toplumu olmaya meylettiğimizden bunun farkına varamadık. Yaklaşık yüzelli sene evvel Abdülhamit han hazretlerine hediye edilmek istenen batılıların yapmış olduğu arabayı, Ulu Hakan'ın kabul etmemesi bu noktada çok önemlidir. Buyuruyorlar ki; "ben bunu kulanmam, ancak herşeyini kendim yapabilirsem kullanırım. Şimdi bunu kullanırsam her parçası için ecnebilere muhtaç olurum"

Bu en üstten verilen bir örnektir. Düşmanlarımız bunu çok iyi bildiklerinden bizi hep üretmeden tüketen bir topluluk haline getirdiler ve biz onların bize sundukları her şeyi teknolojinin nimetleri olarak kabul ettiğimizden, sonunda bir baktık ki, köle olmuşuz. Sürekli artan ihtiyaçlarımız karşılayamadığımızda da bu sefer faizle karşımıza çıktılar.

Oysa biz emri peygamberiyi (sav) dinleseydik elimizin emeğini kullanmaya çalışsaydık kazancımız bize yetecekti. önümüze konan her yeni şeye mal bulmuş mağribi gibi saldırmazdık. Batılıların kendi ürettikleri malları kendileri kullanmadan bize verip, kendileri kullandıkları şey miadını doldurana kadar beklemeleri ve ülkelerimizi teknoloji çöplüğü haline getirmeleri hep bizim aç gözlülüğümüzden ileri gelmektedir.

Diğer bir helal kazanç türüde ticarettir. Efendimizin: “Rızkın onda dokuzu ticarettedir.” İfadelerinde olduğu üzere İslam, insanları ticaret yapmaya teşvik etmektedir. “Dürüst tüccarın ahirette nebiler ve Salihler ve şehitlerle haşir olunacağı” da yine Efendimizin ifadelerindendir. Meşru dairedeki ve kuralına uygun ticaretin toplumda ekonominin canlanmasına önemli katkılar sağlayacağı muhakkaktır. Şimdilerde uluslararası bir boyut kazanan ticaret, direkt üretimle de ilgilidir. Zira üretim kalemlerinizin çokluğuna göre ihracatınız ve ticaretiniz gelişmiş olacaktır. Ticarette kendilerini geliştirenler ise uluslar arası arenada da söz sahibi olurlar.

Fakat burda da helale elimizden geldiği kadar dikkat etmeliyiz. Ödemelerin gününde yapılması, verilen sözlerin zamanında tutulması, işin kaliteli olması, işçi haklarına riayet edilmesi ticarette helal açısından çok önemlidir. Özellikle çok kazanan müslümanların zekata dikkat etmeleri gerekir. İhtiyaç kavramının iyi gözden geçirilmesi lazımdır. Bizim ihtiyaç diye aldığımız çok pahalı arabalarımız gerçekten zaruri ihtiyaç kavramını karşılıyor mu? Ellibin, yüzbin, ikiyüzbin lira gibi rakamlarla araba alınıp, bunlar zaruri ihtiyaçtandır düşüncesiyle tamamının zekattan düşülmesi acaba doğru mudur?

Hace hazretleri (ks) "bir insanın ihtiyacını görecek araba günümüzde otuzbin liradır. Daha pahalısı lükse girer. Onun için fazlasının zekatını vermelidir." buyuruyorlar. bir müslümanın evinde, birden fazla aynı eşyadan olması, misal; iki üç takım koltuk, her odada televizyon, yerdekiler hariç kullanılmayan halılar vs. bunların hepsi ihtiyaç dışıdır. Dolayısıyla israftır. israf ise haramdır. Belki helala riayet edilerek kazanılan mallar haram olarak kullanılabilmektedir.   
Hz. Peygamber şöyle buyurarak uyarmıştır: "Besleneceğin şeyleri helal ve temiz yap ki, duaların kabul olunsun." 14- Münziri.Et-Terğib vet-Terhib,2-547

Biz haramın sadece birinin malını çalarak veya açıktan faiz yiyerek veya devletin malını haksız kullanarak oluştuğunu zannediyoruz. Halbuki yukarda verdiğimiz, örnekler ve bunlardan ayrı olarak şüphelilerden de haram oluşabilir. Sahabe efendilerimiz "biz bir harama düşmemek için yetmiş helali terkederdik" buyurmaları çok önemli bir uyarıdır. Bir müslüman sadece alıveriş yapmakla değil, alışveriş yaptığı yere dahi çok dikkat etmelidir. İslami hassasiyeti olmayan yerlerden yapılan alışverişler bizi harama bulaştırabilir. Haram şeylerin satıldığı -içki vs.- yerlerden alışveriş yapmak haramdır. Dolayısıyla helal kazandığımız parayı üç kuruş ucuz mal alacağız diye haram yapmış oluruz.

Helal ve haram hakkında büyüklerimizin kibarı kelamlarından birkaçını istifadelerinize sunarak konumuzu nihayete erdirelim   

Sehl (ra): "Haram lokma yiyenin azaları - bilsin bilmesin, istesin istemesin- isyan eder ve yediği helal olan kimsenin de azaları kendisine itaat eder ve hayırlı işleri yapmaya muvaffak olur." demiştir.

Hz. Ebu Bekir (ra) kölesinin getirdiği bir sütten içti ve hemen kölesine dönerek: "Bunu nereden aldın?" diye sordu. Köle: "Kehanette bulundum, yani gaybden bazı haberler verdim de ücret olarak bu sütü aldım." dedi. Bunun üzerine Ebu Bekir (ra), içtiği sütü midesinden çıkarmak için boğazına parmak saldı ve boğulacak şekilde istifra ederek, çıkarmaya çalıştı, sonra da: "Allah'ım, midemde kalıp damarlarıma karışan kısmından sana sığınırım." dedi. (12)

Hz.Mevlana'nın diliyle:"Bilgi de hikmet de helal lokmadan doğar; aşk da, merhamet de helal lokmadan meydana gelir. Bir lokmadan haset, hile doğarsa, bilgisizlik, gaflet meydana gelirse sen o lokmanın haram olduğunu bil. Hiç buğdayını ektin de arpa çıktığını gördün mü?"

İbrahim bin Edhem'de şöyle demiştir: "Kemale erenler, ancak midelerini gireni kontrol etmekle kemale erebilmişlerdir."

"Kişinin dindarlığı ekmeğinin helalliği nispetindedir." (Süfyan-i Sevri)

Büyüklerimizin kibarı kelamlarından da anlıyoruz ki; kamil mü'min olmanın en önemli yollarından biri helal lokmaya dikkat etmektir. çünkü bir haram lokmanın kırk gün salih amel yapmanın yolunu tıkadığını büyüklerimiz beyan buyruyorlar." aman sende" anlayışı, "her şeyi inceleme", "her şey bize mi gelmiş?" "zamanın şartları böyle " gibi düşmanlarımızın bizim içimizi oymak için oluşturduğu klişe kelimeler bizi yolumuzdan alıkoymaması gerekir. çünkü bize şüpheci olmamız emrediliyor. bizi midemize giren herşeyden rabbimiz hesaba çekecek . şurası da unutulmamalıdır ki; bizler insanı kamil adaylarıyız. bizden hazreti insan zuhur edecek. kainatın manevi yükünü çekecek güçte bir kemalata ulaşmak için değil haram, değil şüpheli, helalleri bile mutmain olmadan yiyip içip kullanmamalıyız.

Cenabı Hak (celle celaluhu) bizleri razı olduğu helal rızıklarla merzuk eylesin. Tertemiz bir kalb ile zatına yönelmeyi nasib eylesin. Allah'a emanet olunuz.

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2011 EKİM SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort