JoomlaLock.com All4Share.net

HER ÇOCUK FARKLI BİR DÜNYADIR

İnsan yeryüzünün tanıklık ettiği en güzel canlıdır. Kâinatın merkezidir. Dünyadaki tüm canlılar bir yana, insan diğer bir yanadır. İnsan Rabbimiz’in en çok sevdiği, aynı zamanda da sevgi beklediği gönlün taşıyıcısıdır. Kendisinden üflediği ruhun emanetçisidir. Bu sebepledir ki her şeyimizle tabi olduğumuz Hâcegân büyükleri, bu eşrefi mahlûkatı “Hazreti İnsan” olarak nitelemişlerdir.

Zamanında bizlerin de yaşadığı, hep özlemini duyduğumuz saf, temiz, günahsız, kusursuz, yalan bilmez, saygısızlık, kötülük bilmez, hakaret etmez çocukluk dönemlerimiz, bizlere verilen emanetlerle tekrar yaşanır. Evet, Rabbimiz’in bahşettiği çocuklarımız en büyük emanetlerimizdir. Allah (cc), dünyaya gönderdiği en değerli yolcusunu evimize ve korumamıza misafir olarak verir. Rabbimiz’den emanet alabilme onurunu bizlere bahşeder. Bizleri birbirimize muhtaç bırakır. Çünkü çocuğumuz hayat için bize, biz de erdem için çocuğumuza muhtacız.

Ailenin görevi, çocuğa dünyada işe yarayan ve sağlıklı bir yaşam sürdürmeyi sağlayan duygusal becerileri kazandırmaktır. Duygular insan yaşamında ifade aracıdır. İnsanın tüm davranışları çocukluğunun ürünüdür. Bu nedenle insana çocukluk döneminde örnek davranışlar aşılamak gerekmektedir. Bireyin yetiştiği aile ortamı ve aile bireyleri ile olan ilişkiler kişiliğinin oluşmasında çok önemli rol oynar. Çocuk fazla konuşma ve öğütten ziyade ana babanın davranışlarından etkilenir ve bu davranışları kendisine örnek olarak alır. Çocuğun ailesi ile kuracağı ilişki, onun ömrü boyunca kuracağı insan ilişkilerinin temelini oluşturur. Bu nedenle çocuğun 0-6 yaş döneminde ailesinden aldığı eğitim, daha sonraki eğitim sürecini de etkiler.

Her çocuk ayrı bir dünyadır. Çocuk yetiştirmek ise en kutsal, en büyük, en zor ve hayat boyu devam ettirilmesi gereken en önemli sanattır. Gelecek açısından düşünüldüğünde bu konunun önemi her geçen gün çok daha iyi anlaşılmaktadır. Daha doğacak çocuk anne karnında iken anne babaların kafasında birçok soru işareti oluşur. Kız mı, erkek mi olacak? Sağlıklı doğup büyüyecek mi? Ailemizde ve günlük hayatımızda nasıl bir değişiklik olacak? İleride nasıl bir insan olacak? Nasıl bir meslek sahibi olacak? Hayatta başarılı olacak mı? gibi pek çok soru ile çocuğun doğacağı gün heyecan ile beklenir.

Çocuk eğitiminde çocuğun gerektiği şekilde yetiştirilmesi ve onun topluma hazırlanması; büyük ölçüde anne babanın, hayatın ilk gününden itibaren çocuk ile ilgilenmesine, onun ile karşılıklı etkileşimine, ona değer vermelerine, kişilik yapısına saygı duymalarına, ona yeterince vakit ayırmalarına bağlıdır.

Hiçbir canlı, insandaki değeri insanı yaratandan daha iyi bilemez. Toprak belki aynı topraktır ama ondaki mineraller farklılık gösterir. Toprağı besleyen hava, su, güneş ve diğer besinlerden hepsi özelliklerine göre farklı istifade eder. Demir, çinko, magnezyum, bakır, krom, bor hepsi birbirinden farklı işleve sahiptir. Asıl olan onun yerinde ve zamanında usta ellerce işlenebilmesidir.

Çocuk, insana dünya hayatında verilen en kıymetli hediyelerdendir. Anne babalar çocuklarının yaratılıştan gelen özelliklerini ve yeteneklerini araştırarak, kişisel beklentilerini önlerine set çekmeden, o özellikleri en olumlu şekilde geliştirmeye çalışmalıdırlar. Çocuğun tanınmayan kişisel özellikleri göz ardı edilerek anne babaların beklentileri doğrultusunda yetiştirilmeye çalışılması çocuğa zulümdür. Her insanın olanakları, fıtrat ve istidadı farklıdır.

Bazı anne ve babalar çocuklarını tıpkı kendileri gibi değerlendirir. Kendileri gülerse çocuklarının da gülmesini; kendileri ağlarsa, çocuklarının da ağlamasını isterler. Oysa çocukların farklı bir ruh, farklı bir beden ve farklı bir sosyal yapıya sahip olduklarını göremezler. Sonuç olarak, çocuklarıyla alay eder, onların düşüncelerine, duygularına önem vermezler. Çoğu zaman da çocuklara öfkelenirler. Bu tür bilinçsiz anne ve babaların çocukları, sonunda kişiliksiz birer yetişkin olabilirler. İnsan her çağında değişik bir yapıya sahiptir. Çocuktan bir genç gibi davranması beklenilemez. Bir gençte yetişkinliği aramak yanlıştır. Tüm psikologların birleştikleri bir fikir olarak, çocukluk yetersizlik değil, gençliğe bir hazırlık evresidir.

Her bireyi fotokopi makinesinden çıkan kopya gibi aynı görmek ve öyle davranmak  “Hepsi de ağaç değil mi!” diyerek bahçedeki farklı ağaçlara aynı bakımı yapmaya kalkışan bahçıvanın haline benzer. En itinalı şekilde en iyi bakımı da yapsa istediği sonucu alamaz. Belki de o bakım bazı körpecik fidanların gelişimini engelleyerek zayıf, cılız kalmasına sebep olur.

Takdir edersiniz ki en iyi bakım birbirinden farklı özellikler taşıyan ağaçların her birinin yapısına, özelliklerine en uygun olan bakımdır. Bahçıvan aynıdır ama her fidana olan yaklaşım özelliğine göre farklı olabilir.

Çocuklarımız içinde aynı durum geçerlidir. Bütün çocuklar iyilik ve güzellikler verilip güzel örnek olununca istenildiği gibi olurlar. Ama bu bazıları için daha kolay olurken, bazılarının mizacı, zaman zaman tatlı-sert uslup isteyebilir. Birinci gruptaki çocuklara sert davranırsak onları kırabiliriz; ikinci gruptakilere ise, yerine göre ağırlığımızı hissettirmez, hep yumuşak davranırsak, istediğimiz verimi almak pek mümkün olmaz.

Bazı çocuklar yapı olarak daha ağır, sakin ve soğukkanlıdır. Bazıları ise daha hızlı, hareketli, heyecanlı ve pratik. Bazılarında sertlik, bazılarında yumuşaklık daha hakimdir. Ya da başka özellikler öne çıkar.

Ebeveynler olarak bizlere düşen, mevcut özellikleri zorlayıp kendi istediğimiz kalıplar içine sokmaya uğraşmak değil; kendi mecraları içinde, en güzel şekilde gelişmelerini sağlamaya çalışmak; bu arada zararlı boyutlara gelmesini önlemeye ve hem kendileri hem de insanlık için en faydalı şekilde istifade edilebilmesine gayret etmek olmalıdır. Aksi halde çocuklara yazık olacaktır.

Her bireyin kendine has yanları vardır. Parmak izi misali. Ne kadar kafa varsa o kadar düşünce var. Milyonlarca insan ve binlerce öğrenci var iken tek düze bir eğitimin verilmesi ise imkânsız. Eğitimin her bireye aynı şekilde, aynı yöntem ve materyaller ile verilmesi güçtür. Aynı koşullarda, aynı şekilde verilen eğitimin yararı olmaz. Öğrencilerin tepkilerinin hepsi aynı düzeyde değildir.  

Kişiler arasındaki bireysel farklar, psikoloji biliminin en önemli ve en temel bulgularından biri olmuştur. Her birey kendine özgü bir varlıktır; ilgi, yetenek, değer ve tutumları ile başkalarından farklılık gösterir. Farklı yaradılışı olan ve farklı çevrelerden gelen bireylerin ihtiyaçları da farklılık gösterir.

Bütün çocukların aynı özelliklere sahip olduğunu varsaymak, çocuğun öznel doğasını yani özgünlüğünü ortaya çıkarma açısından büyük sorunları beraberinde getirir. Bu yönden problemleri, üstün yönleri, zayıflıkları, başarı ve başarısızlıklarıyla her çocuğun ayrı bir dünya olduğunu bilmek ve bunları keşfetmeye çalışmak gerekir.

Aileler her şeyden önce şunu akıllarından çıkarmamalıdır; her çocuk ayrı bir dünyadır. Dünyada tek yumurta ikizleri de dahil olmak üzere aslında hiçbir çocuk bir diğerine benzemez. Bütün çocuklar özeldir. Onların her birinin ayrı duyguları, düşünceleri, yetenekleri vardır. Kimi çocuğun matematik, kimi çocuğun fen, kimi çocuğun sosyal, kimi çocuğun ise dil yeteneği ileri düzeydedir. Resim, müzik gibi yetenekler de çocuklarda farklı farklı seviyelerde olabilir. Dolayısıyla hiçbir çocuk bir başkasıyla karşılaştırılamaz.

Aile, çocuğun kapasitesini iyi bilmelidir. Asla gücünün üstünde şeyler isteyerek onu ezmemelidir. Bazen çocuktan beklenen davranışlar gerçekçi ve bilimsel olmayabilir. Örneğin en basitinden, çocuğun içinde bulunduğu yaş itibarıyla boyunun 1metre 30 cm olması gerekiyor. Bizim çocuğumuz da yaklaşık olarak bu boyda. Şimdi bu çocuğu tutup da 1metre 50 cm boya sahip bir çocukla kıyaslamak doğru değildir. Kıyaslarsak hislerimize yenilmiş oluruz ve çocuktan beklentilerimiz gerçekçi olmaz. Aileler çocuğu iyi tanımalı, yaş özelliklerini iyi bilmeli ve beklentilerini bu gerçeklere göre sınırlandırmalıdır.

Bilindiği gibi, çocukluk bir hazırlık, eğitim dönemi evresidir. Normal olarak bir beden ve ruha sahip herkes gibi çocukların da bazı ruhsal gereksinimleri vardır. İnsanlar, özellikle de çocuklar; övülmek, sevilmek isterler. Çevrelerinden ilgi beklerler. Yeterli derecede ilgi, sevgi gören çocuklar her türlü bilgi ve beceriyi güçleri oranında kazanabilirler. Bazı çocuklar, azarlandıklarında, kendilerini istenmeyen kişi olarak görebilirler. Bunun sonucunda, toplumda yer edinebilmek, üstün görünebilmek amacıyla kabalık yapabilirler. Kendi durumlarından dolayı toplumu sorumlu tuttuklarından, çevresindekilerden nefret ederler ve yakınlarından öç almaya çalışırlar. Gerçekte, sorunlu insanların bilinçaltında bu duygu yatmaktadır. Anne ve baba sevgisiyle yetişmiş kişilerde suç işleme oranı çok azdır. Diyebiliriz ki, toplumlar, kendi sorunlu insanlarını yine kendileri oluşturmaktadırlar. Normal insanlar, mutlaka çevrelerine uymak isterler ve çevrelerinin mutluluğunu kendi mutluluklarıyla eş zamanlı görürler.

Aileler çocuklarını belli bir hedefe doğru harekete geçirebilmek, istenen doğrultuda çaba göstermelerini sağlayabilmek ve onları gayrete getirebilmek için herhangi biriyle karşılaştırırılar. Örneğin aileler, çocuklarının daha çok ders çalışmasını sağlamak için onu, “Bak, kardeşin, ablan ya da ağabeyin ne kadar da başarılı, sen de öyle olmalısın!” benzeri sözlerle kardeşleriyle karşılaştırabilirler. “Ben senin gibiyken…” sözleriyle başlayan ifadelerle çocuğu kendileriyle kıyaslayabilirler. “Komşunun çocuğu kadar olamadın.” benzeri yakınma ifade eden sözlerle de çocuğu çevredeki herhangi biriyle karşılaştırabilirler. Aslında aileler bütün bunları çocuğun daha başarılı olması adına yaparlar. İsterler ki, bu karşılaştırmalar çocuğu biraz kamçılasın ve çocuk gayrete gelsin, kendinden beklenen performansı ortaya koysun. Yani ailelerin bu yaklaşımında genelde kötü bir niyet söz konusu değildir. Ancak bu karşılaştırmalar çocuğu çoğu kez olumsuz şekilde etkiler.

Çocuklarla olan ilişkilerimiz onların her zaman kendi eğilimlerini elden geldiğince en iyi biçimde geliştirmelerine yardımcı olmalıdır. Çocuğun gelişimini engelleyecek olumsuz eleştirilerde bulunulmamalı ve yaptıklarına karşılık ölçülü bir beğeni tutumu sergilenmelidir. Her insan, keşfedilmeyi bekleyen ayrı bir dünyadır. Kolay olan, genelleyerek herkesi kendimiz gibi görmektir. Asıl olması gereken ise onu keşfetmek için tanımaya çalışmaktır.

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2013 MART SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort