JoomlaLock.com All4Share.net

HUZURA KAVUŞMANIN İLK KAPISI TEVBE MAKAMI -2

Huzura Kavuşmanın İlk Kapısı Tevbe Makamı 2

Huzura Kavuşmanın İlk Kapısı Tevbe Makamı -2 - Şeb-i Vuslat

Sayı : 133 - Ocak 2019

 

Huzura Kavuşmanın İlk Kapısı Tevbe Makamı -2

 

Birinci Temhid: Tevbenin Manası ve Şartları

Tevbe kelimesinin manasında üç hal vardır:

1-İnâbe: Allah’ın korkusundan dolayı ibadeti, fiili bilmek, yaşamak ve işlemektir.

2-İsticâbe: Günahların zararı ve zehirini bilmektir. Çünkü günahlar halk ile Halık arasında perdedir. Mü’min bu inançla tamamen Halık’ının azametine karşı mahcubiyetini hisseder. Yani korkusundan ve utancından günahı terk eder, ibadete devam eder.

3-Sevdiği zattan uzak olmasından kalbi hastalanır. Sevgilinin emirlerini yerine getirmediği için de eseflenir.

Bu üç şeyi bilmeyen bir kimsenin kalbinde elem, mahcubiyet ve mahzunluk meydana gelir. Bu oluşların ismi pişmanlıktır. Kalpteki tohumda bir hal doğar, bu halin ismi irade ve azimdir, yani yapması gerekli olanı yapmak ve onu maksadından geri bırakıp mahcub edeni de terk etmeyi kasdetmektir. Bu bilgi ve pişmanlık ve kasdın manasını birleştiren tek kelime tevbedir. Tevbenin manası, geçmiş hali terk ve gelecekte yapmamaktır. İşte bu hal, tevbe edene on ahlak ve hasleti getirir. Bu haslete şart denilir.

Tevbenin şartları:

1-İkinci bir seferde günah işlememek farzdır.

2-Belaya tutulduğu günahları terk etmek ve işlediği için de eseflenmektir.

3-Allah’a dönüp, kazası gerekli olanı kaza etmektir, kefareti icap edenin kefaretini vermektir, kul hakkına ait iadesi icap eden malı geriye vermektir.

Seydâ-i Tâhî: “Utancından dolayı gasp ve çaldığı malı sahibine iade etmeyen veya helalleşmeyenin mezalim hakkında tevbesi sahih değildir.” demiştir. 

4-Yaptığından pişmanlık duymak ve hatta ağlamak ve suçunu da idrak etmektir.

5-İstikameti düzeltmek için azami tedbiri almak, bilfiil istikamet yoluna girmek, ölünceye kadar istikametten ayrılmamayı azimle kasdeylemektir. Bu, Cenabı Hakk’ın huzuruna girişin ikinci kapısıdır. Birinci kapı yani tevbe sahih olmadığı takdirde, ikinci kapıya giriş muhaldir.

6-Günahların neticesi ne olacak diye korkmaktır.

7-Günahlardan döndüğü için affı dilemek ve Cenabı Hakk’ın mağfiretini ümit etmektir.

8-Dergâh-ı İlâhiyye’de günahlarını itiraf edip günahlarının afuvunu taleb etmektir; dil ile istiğfar çekmektir.

9-Günahları “Allah’ın kaderi ile olmuş ve O’ndan adalettir, hem de tevbeyi nasib etmiş, O’ndan fadl ve keremdir” diye inanmaktır.

10-Salih amellere ittiba etmektir.

Bu on şartla bilfiil amel eden kimseyi O esirgeyici Allah (cc) müjdelerken şöyle buyurmuştur: “Onlar ki sırf Rabblerinin rızasını isteyerek her türlü zorluğa katlanırlar, namazı tadili erkanla dosdoğru kılarlar ve kendilerine verdiğimiz rızktan gizli suçlara karşı gizli ve aşikâr günahlara karşı aşikâr hayr yoluna harcarlar. Kötülüğü iyilikle silip savarlar. İşte onlar için, tevbeden sonra günahlara karşı hayr işleyenler için bu dar-ı dünyanın iyi bir sonucu vardır ki o sonuç da Adn cennetleridir.” (Rad 22-23) Hadis-i şerifte: “Bir kötülük işlediğin zaman akabinde iyilik yap; kötülüğü iyilikle imha et!” buyrulmuştur. Şeyh Cüneyd Bağdadî (ks) der ki: “Tevbe; kalben pişmanlık, dil ile af dilemek, azalar ile şerri terk etmek ve hayrı işlemektir.” Tevbe yapmak demek, bilfiil günahları terk etmek ve onun mukabilinde hayr işlemek demektir.

Gavs-ı Hizânî: “Tevbe geçmişi unutmak ve geleceği düşünmemektir.” demiştir.

Hâce Hazretleri (ksa) ise tevbeyi şöyle tarif buyuruyorlar: Tevbe; kulun Allah’a (cc) rücusudur, dönüşüdür. Kulun Allah’ın emirlerine muhalefetten, Allah’ın emirlerine itaate dönüşüdür. Dalalet ve gaflet ortamından, Allah’ın (cc) inayetiyle, hidayet ve istikamete dönüş azminin, ricasının, gayretinin, ümidinin ismidir tevbe.

Tevbe bir yönelilş olduğu gibi aynı zamanda bir sığınıştır. Dolayısıyla tevbe; Allah’tan (cc) dûr ve baid oluştan, Allahsız yaşamaktan korkmanın; Allah’tan mahrum kalmanın ve mahrum kalmaktan korkmanın adıdır.

Tevbe imani, islami bir eylem, bir fiil olduğu gibi tasavvufi hayatın da başlangıcıdır. Mana hayatının, mana iklimine girişin kapısıdır tevbe.

Tevbe aynı zamanda temizleyicidir. Tevbe bir manevi rahmettir, mağfirettir, selamettir, sıhhattir… Bunlar temizleyi-cidir, arındırıcıdır, fıtrata döndürücüdür. Tevbe ile insan fıtratına döner. Hadiste de zikrediliyor ya; “Hiç günah işlememiş gibidir.” İnsan doğduğunda günahsızdır. Demek ki kul, tevbe ile fıtratına, asliyetine döner.

İkinci Temhid: Tevbe-i Nasuhtur

Bu tevbe-i nasuh, halk dilinde çok meşhurdur. Fakat manası da çok ihmal edilmiştir. Tevbenin ikinci temhidine iyice kulak vermek lazımdır. Çünkü nasuh tevbesi kime nasip olursa, o kimse iki dünyada bahtiyar olur.

“Ey iman edenler tam doğru ve temiz kalbe sahib bir tevbe ile bir daha günaha dönmemek, hatta günahları arzu etmemek şartı ile Allah’a dönün.” Gizli-aşikâr suçlardan pişman olun, zulmen aldığınız malı sahibine veyahut varisine veyahut sadakaya verip geçmiş ibadetleri kaza edin. Hem de günahlara nefsinizi alıştır-dığınız gibi de ibadet ile nefsinizi terbiye edip alıştırın. İman selameti ile Allah’a dönün. “Çünkü böylece döndüğünüz tak-dirde olur ki Rabbiniz günahlarınızı afuv edip örter ve sizi altından ırmaklar akan cennetlerine sokar...” (Tahrim 8)

Bu tevbe öyle bir tevbedir ki sanki günah işlemekle sahibi cennete girmiştir. Ki ismi tevbe-i nasuhtur. Tevbe-i nasuhun alâmeti de sekizdir.

1-Geçmiş günahlardan pişmanlık.

2-Terk edilmiş farzları kaza etmek.

3-Bir daha günaha dönmemek.

4-Kul hakkını geriye iade etmek.

5-Hasımlarla helalleşmek.

6-Günah işlemekle nefsini tedricen isyana alıştırdığı gibi, tevbeden sonra da nefsini tedricen riyazetle terbiye edip ibadete alıştırmak.

7-Nefsine günahların tadını tattırdığı gibi taatlarin de acılığını tattırmak.

8-Günahlardan buğzetmek, hatırla-yınca istiğfar etmek. Hadisi şerifte: “Günahlardan mezkur sekiz şartlarla tevbe eden, günahlarını işlemeyen kimse gibidir.” buyrulmuştur. Rasulullah’ın, tevbe edeni günah işlemeyene benzetme-sinden hikmet budur ki, istikameti düzelten kulun nefsi zayıf olur, nefsin hevası da kırılır, ruhu kuvvetleşir. Ruhu kuvvetleştiği vakit de melek âlemine yakın olur. Melek masum olduğu gibi kendisi de masum olur. Bunun içindir ki Rasulullah tevbe edeni günah işlemeyene benzetir.

Elhâsıl nasuh tevbesi, Allah yolunun başlangıcıdır. Tevbe etmeyen yola girmiş değildir. Yola girmeyenin Hakk’a kavuşması nasıl mümkün olur? Allah’ın Rasulü, Rabbinden naklen bir hadisi kudside şöyle buyurur:

“Ey benim kullarım! Ben zulmü Kendim üzerine haram kıldım ve sizin aranızda da haram kıldım. Sizden biriniz diğerine zulmetmesin. 

Ey kullarım! Siz hepiniz yolunuzu kaybetmiş dalâlettesiniz; benim hidayet eylediğim kimseler müstesnadır. Benden doğru yola iletilmeyi talep edin ki Ben de sizi o yola ileteyim. 

Ey Benim kullarım! Siz hepiniz açsınız; yemek yedirdiğim kullarım müstesnadır. Benden taamlanmayı talep ediniz, tâ ki sizleri doyurayım. 

Ey kullarım! Hepiniz çıplaksınız; giydirdiğim kullarım müstesnadır. Benden giydirilmeyi talep edin, sizi Ben giydireyim. 

Ey kullarım! Siz hepiniz gecede ve gündüzde hata, yasak ettiğim şeyleri işliyorsunuz ve Ben de bütün günahları örtüp yarlıgarım. Şu halde günahların mağfiretini Bana yalvarıp talep edin ki günahlarınızı mağfiret edeyim. 

Ey kullarım! Elbette zarar vermek hususunda Bana ulaşamazsınız ki Bana zarar veresiniz. Elbette menfaat vermekte de Bana ulaşamazsınız ki Bana bir menfaat veresiniz.

Ey Benim kullarım! Şüphe yok ki eğer evveliniz ve ahiriniz, insanlarınız ve cinleriniz, Allah’tan sizlerden en çok korkan, en kamil bir zatın kalbi üzere olursanız bile bu Benim mülkümde hiç bir şey ziyade etmez. 

Ey Benim kullarım! Eğer evveliniz ve ahiriniz, cinleriniz, insanlarınız, en fâcir (=Hakk’tan yüz çeviren) ve en çok isyankârlık yapan bir kişinin kalbi üzerinde olursanız bile Benim mülkümden hiç bir şey noksan olmaz.”

Yani bütün kainatın kalpleri Hazreti Muhammed’in (sav) kalbi gibi olsa Cenabı Hakk’ın mülkünde bir şey ziyade etmezler; aksi takdirde kainat şeytanın kalbi gibi olduğunda Cenabı Hakk’ın mülkünden bir şey eksik etmedikleri gibi.

Çünkü Allah Teala kendi Zâtı’nda kamildir. “Ey Benim kullarım! Evveliniz ve ahiriniz, insanlarınız ve cinleriniz yüksek bir yerde kalksalar, hepsi bir ağızdan çeşitli lügatlarda Benden isteseler, Ben her birisine istediklerini versem, Benim nezdimde olandan hiçbir şey eksik olmaz; illâ bir denizden bir iğne gitmesi gibi noksan olur.”

Denizden iğne çıksa eksiklik ne kadar olursa, Benim indimdeki o kadar eksik olur, yani eksilmez. 

“Ey Benim kullarım! O sizin amelinizdir, sizlere sayıp hesap ederim. Sonra da sizlere amelinize mukabil tamı tamına hakkınızı veririm. Her kim hayr bulursa Allah’a hamdetsin. Başkasını, şerri bulursa nefsinden başkasını kınamasın.”

Ayeti kerimede: “Herhangi bir hayr size isabet ederse o Allah’tandır. Herhangi bir şer size isabet ederse o nefsinizdendir...” (Nisa 79) buyrulmaktadır.

Hazreti Ömer (ra) yağmur duasına çıkınca yolda çok istiğfar ederdi. Ondan sorduklarında Nûh Suresi’nin on ve on birinci ayetlerini okurdu. Bekr bin Abdullah der ki: “Günaha çok istiğfarları çekiniz. İstiğfar, insanlardan çok günahı azaltır.”

Hazreti Hasan’a (ra) birisi kıtlıktan, diğer birisi fakirlikten, başka birisi zürriyetin azalmasından, daha başka birisi toprağın az mahsul vermesinden sordular. Hazreti Hasan hepsine “Estağfirullah” demesini tavsiye etmiştir. Hazreti Hasan’a Rubeyi’ bin Sabih dedi ki: Sana muhtelif adam gelip muhtelif şikâyet ettiler, sen de hepsine verdiğin cevapta “istiğfar edin” dedin. Hazreti Hasan (ra) bunun üzerine Nûh Suresi’nin on ve on birinci ayetlerini okudu.

“Allah’a andolsun ki Ben günde yetmiş defadan ziyade istiğfar, Allah’tan yarlıganmayı talep edip tevbe ederim.” Bunu diyen Rasul-u Ekrem’dir.

Devam edeceğiz inşallah. Selam ve dua ile… Allah’a (cc) emanet olun.

 

Kaynakça:
İsmail Çetin, Edeple Varış Lütufla Dönüş, Dilara Yayınları, 2007
Yakub Haşimi, Musâhebâtu’l-Fu’ad ve Vesâilu’s- Suâd, Eylül 2013.

 

Yazar: Şeb-i Vuslat

 

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort