JoomlaLock.com All4Share.net

Hz. ÜMMÜ HABİBE (r.anha)

Gurbet Gelini Hz. Ümmü Habibe (r.anha)

Asıl adı Remle olup emevi soyunun eşrafından Ebu Süfyan’ın kızıdır. Annesi ise Safiyye binti Ebu'l-As'dır. Resûli Ekrem Efendimiz’e Peygamberlik gelmeden on yedi yıl önce dünyaya gelmiştir. Arap örf ve âdetlerine göre, ilk evliliğinden doğan kızı Habibe'den dolayı “Ümmü Habibe” künyesini almıştır. İlk kocası Ubeydullah b.Cahş idi. İslâm dini gelince, kocası Ubeydullah ile birlikte ilk Müslümanlardan olmuştur. Bu yüzden kocası ile müşriklerin ezâ ve baskılarına en çok maruz kalanların başında geliyorlardı. Ubeydullah, bu sıkıntıdan kurtulmak için hanımı Hz. Ümmü Habibe (ra) ile birlikte ikinci kafile içinde Habeşistan'a hicret etmişti. Dini uğrunda memleketini terk edecek kadar inançlarına bağlı olan Ubeydullah b. Cahş, orada irtidad ederek (İslâm'dan dönme) Hristiyanlığa girmişti. Hz. Ümmü Habibe (ra), Habeşistan'da kocasında yavaş yavaş meydana gelen değişikliklerin farkında idi. Fakat durumu henüz tam bir açıklık kazanmadığı için bir şey diyemiyordu. Nihayet onun (kocasının) “Önceleri din konusunu uzun uzadıya düşünmüştüm, Hristiyanlıktan daha hayırlı bir din görmeyip Hristiyan olmuştum. Sonra Hz. Muhammed (sav)'in dinine girdim ve şimdi tekrar Hristiyanlığa döndüm.” sözleri ile kocasının gerçekten İslâm'dan çıktığını anladı. Bu sözleri duyan Hz. Ümmü Habibe (ra), ona rüyasında kendisini çok kötü bir şekilde gördüğünü anlatmış ise de kocasını tekrar İslâm’a döndüremedi. Buna karşılık Ubeydullah, karısının Hristiyan olması için büyük bir baskı uygulamış, fakat bunda muvaffak olamamıştı. Bu mübarek annemiz, her şeye rağmen dininde sebat gösterdi ve sonunda kocasından ayrıldı. O, Mekke'nin yüksek aristokrat ailesinden birine mensuptu. Bu yüzden de kolay kolay kimse ile evlenemezdi. Bu sebeple yabancı bir diyarda kimsesiz kaldı. Korunmaya muhtaç bir duruma düştü. Babası Ebu Süfyan ise henüz Müslüman olmadığı gibi, Müslümanların da en büyük düşmanı idi. Bu sebeple Hz. Ümmü Habibe (ra), babasının yanına da dönemezdi.


Hz. Peygamberimiz (sav) durumdan haberdar oldu. Onu teselli için Habeşistan'a bir elçi gönderdi. Bu elçinin vazifesine ve Hz. Ümmü Habibe’nin (ra) Hz. Peygamber Efendimiz (sav) ile evlenmesine temas etmeden önce, onun Müslümanlığı kabul edişinden bahsetmemiz gerekir.

Hz. Ümmü Habibe’nin (ra) hangi yılda Müslüman olduğu kesin olarak bilinmemekle beraber, daha önce de belirtildiği gibi, ilk kocası ile birlikte İslamiyet’i kabul edenlerdendir. Bu sebeple ilk kadın Müslümanlar arasında sayılmaktadır. Kocası Ubeydullah b. Cahş ile birlikte müşriklerin baskılarına dayanamayarak ikinci kafile ile birlikte Habeşistan'a gitmişlerdi. Fakat kocasının orada Hristiyanlığı kabul etmesi ve kendisinin ondan ayrılması üzerine büyük sıkıntılara katlanmak zorunda kalmıştı. Kocasının bütün teklif ve ısrarlarına rağmen Müslüman olarak kalmıştı. İlerleyen zamanlarda kocası Hristiyan dini üzere öldü. Fakat Hz. Ümmü Habibe (ra) bu diyarda büyük sıkıntılara düştü. Günlerce devam eden bu sıkıntılı anlarında düşünmekten kendini alamıyordu. Memleketini, ana babasını ve yakınlarını niçin terk etmişti? Bütün bu sıkıntılar ne içindi? Kendisi ile birlikte gelen kocası neden Hristiyan olmuştu? Günlerce kafasını ve benliğini meşgul eden bu sorular karşısında, bir gece rüyasında gördüğü ve kendisine “Ya Ümme'l-Mü'minin” diye hitâb eden sesle kendine gelir gibi olmuştu. Hz. Ümmü Habibe (ra), bundan sonrasını ve Hz. Peygamberimiz (sav) ile olan evli-liğini şöyle anlatır: “Habeşistan'da iken Necaşi'nin elçisi Ebrehe adındaki câriyenin getirdiği haber kadar hayatta hiçbir şey beni heyecanlandırmadı. Ebrehe, Habeşistan Kralı Necaşi'nin kıyafet ve kokuları (parfüm) ile ilgilenen birisi idi. Bir gün benden izin isteyerek konuşmak istediğini bildirdi. Ben de kabul ettim. ‘Resûlullah (sav) Kral'a seninle evlenmek istediğini bildiren bir mektup yazmış.’ dedi. Ben de ‘Allah (cc) sana da hayırlı müjdeler versin.’ dedim. Fakat söylediklerinden emin olmak için bunu ona birkaç kez tekrarlattım. Nihayet Ebrehe, ‘Kral nikâhını kıymak için bir vekil tayin etmeni istiyor.’ dedi. Bunun üzerine Saîd b. As'ın oğlu Halid'i çağırdım ve onu kendime vekil tayin ettim. Sevincimden Ebrehe'ye el ve ayaklarımda ne kadar takı varsa hepsini verdim...”

Söz kesildiğinin ertesi günü Necaşî, Cafer b. Ebu Tâlib'e orada bulunan bütün Müslümanları toplamasını emretti. Toplantıda kısa bir konuşma yaptıktan sonra: “Resûlullah’ın (sav) isteği üzerine Ebu Süfyan'ın kızı Hz.Ümmü Habibe'yi 400 dinar mehir ile ona nikâhladım.” dedi. Bu teklif Hz. Ümmü Habibe’nin (ra) vekili Halid b. Saîd b. Âs tarafından da kabul edilerek evlenmeleri gerçekleşmiş oldu. Necaşi, mehir olarak tespit edilen parayı Halid b. Saîd'e teslim ettikten sonra kalkmak üzere olan ashab-ı kirama: “Nikâhtan sonra yemek vermek Peygamber’in sünnetidir.” diyerek düğün yemeği ikram etti.

Nikâhtan sonra ‘Ümmü'l Mü'minin’ olarak sabahlayan Hz. Ümmü Habibe (ra), eline mehir geçtiği zaman kendisine müjdeyi getiren câriye Ebrehe'yi çağırtarak: “O gün evimde olanı vermiştim. Başka param yoktu. Şimdi Allah (cc) bana bunu ikram etti. Mehrimden elli dinar (veya miskal) al.” dedi. Ebrehe, verilen parayı kabul etmediği gibi, Ümmü Habibe'nin daha önce verdiği dört gümüş bilezikle ayak parmaklarındaki gümüş yüzükleri de iade etti. Zira Necaşî, ondan, Ümmü Habibe'den bir şey kabul etmemesini istemişti. O (Necaşî), bununla da yetinmeyerek hanımlarından da ona yardım etmesini istemişti. Ayrıca Necaşî, hanımlarına yanlarındaki bütün güzel kokuları Hz. Ümmü Habibe’ye (ra) göndermelerini emretmişti. Ertesi gün bu parfümleri getiren Ebrehe, Hz. Ümmü Habibe’nin (ra) çeyizinin hazırlanmasında kendisine yardımcı oldu.

Hz. Ümmü Habibe (ra), Medine'ye geldiğinde Hz. Peygamber Efendimiz (sav) ile nikâh merasimini anlatmış ve kendisine hediye edilen güzel kokuları göstermişti. Resûlullah Efendimiz (sav) bunların kullanılmasını yasaklamadı. Hz. Ümmü Habibe (ra), İslâmiyet’i kabul eden câriye Ebrehe'nin selamını da Hz. Peygamber Efendimiz’e (sav) iletmişti. Hicretin yedinci yılında meydana gelen bu olay, Hz. Ümmü Habibe (ra) annemizin dine bağlanışının bir mükâfatı idi.

Bu evlilik, Ebû Süfyan'ın henüz Müslüman olmamakla birlikte Hz. Peygamber Efendimiz’e (sav) olan kin ve düşmanlığının azalmasına sebep olmuştu. Zira bu evlilikten sonra Ebû Süfyan'ın Hz. Peygamber Efendimiz (sav) ile Müslümanlara karşı yavaş yavaş yumuşadığı görülür. Gerçekten de Hicretin altıncı senesinde Mekke’li müşriklerle yapılan Hudeybiye Antlaşması’ndan sonra Medine artık bir devletin başkenti olarak tanınmaya başlandı. Müşriklerle yapılan antlaşma, Müslümanların da artık söz sahibi olduklarının ve devlet olarak tanındıklarının bir ifadesi idi.

Bundan sonra Hz. Peygamber Efendimiz (sav) komşu hükümdarlara elçiler göndermeye başladı. İşte bu elçilerden biri de Amr b. Ümeyye ed-Damrî idi. Amr'ın iki memuriyeti bulunmaktaydı. Bunlardan biri Hz. Peygamber Efendimiz’in (sav) mektubunu Necaşi'ye teslim etmek, diğeri de Habeşistan'a hicret edip henüz dönmemiş olan Müslümanları istemek ve Ebû Süfyan'ın kızı Ümmü Habibe’yi (ra) Hz. Peygamber Efendimiz (sav)'e nikâhlamaktı. Rivâyete göre bunun için de ayrı bir mektup götürmüştü. Necaşî, Hz. Peygamber Efendimiz’in (sav) elçisine hürmet ve saygıda kusur etmedi. Cafer b. Ebu Talib'in huzurunda Müslüman olduğunu bildirdi. Necaşi, Hz. Ümmü Habibe’yi (ra) Hz. Peygamber Efendimiz (sav) ile evlendirdiği gibi Habeşistan'da bulunan diğer Müslümanları da iki gemiye bindirerek Arabistan tarafına gönderdi. Hz. Peygamber Efendimiz (sav), Hayber Gazasında Ketibe kalesinin fethi ile uğraşırken onlar da geldiler. Peygamber Efendimiz (sav): “Bilmem ki bu iki şeyin hangisi ile sevineyim. Hayber'in fethi ile mi, yoksa Cafer'in gelişi ile mi?” diye sevincini belirtmişti. Bu arada Hayber'den alınan ganimetlerden Habeşistan muhacirlerine de hisse verildi.

Arap örf ve âdetlerine göre, kendisi ile evlenmek istenilen kadın için önce babasına, o yoksa amcasına veya amcasının oğullarına müracaat edilirdi. Ancak, Hz. Peygamber Efendimiz’in (sav) Hz. Ümmü Habibe ile evlendiği dönemde Ebû Süfyan henüz Müslüman olmadığı için, bu evlilikten haberi olmamıştı. Kızının kendisine danışmadan düşmanı ile evlenmesinden dolayı Ebû Süfyan'ın kızması beklenirken aksine onun bir bakıma memnuniyetini ifade ettiği ve Hz. Peygamber için “O reddedilemeyecek bir erkektir.” diyerek bu evliliği tasvip ettiği görülür.

Hz. Peygamber Efendimiz (sav), Hz. Ümmü Habibe (ra) için daha önceden bir oda yaptırmıştı ki, bu oda, diğer hanımlarının odalarına göre mescide en uzak olanı idi. Resûlullah Efendimiz’in (sav) emri ile Hz. Bilâl, Hz. Ümmü Habibe annemizi odasına götürmüştü. Hz. Ümmü Habibe (ra) annemiz, bu yeni evde bir süpürge bulmuş, yanında bulunan köle ile iş bölümü yaparak evi süpürdükten sonra bir yaygı sererek odayı döşemişti. Akşam olup Hz. Peygamber Efendimiz (sav) Hz. Ümmü Habibe (ra) annemizin odasına gelince, güzel bir koku hissetmiş ve odanın düzenlendiğini gördükten sonra: “Kureyş kadınları etrafı döşeyen, yerleşik kadınlardır. Bedevî ve a'rabî değillerdir.” buyurarak iltifatta bulunmuştur. Bu sözleri ile Hz. Peygamber Efendimiz (sav) Hz. Ümmü Habibe (ra) annemizin temizlik ve döşeme zevkini takdir etmişlerdir. Hz. Peygamber Efendimiz (sav)’in, Hz. Ümmü Habibe (ra) ile evlenmesi, onun sabrının, cihadının ve çektiği sıkıntıların bir nevi mükâfatı idi. Ayrıca bu evlilik fıkhî bakımından da bir önem taşımaktadır. Zira Hz. Peygamber Efendimiz (sav) ile Hz. Ümmü Habibe (ra) annemizin nikâhı, “gıyabî nikâh” şeklinde icra edilmiştir.

Bu, Allah (cc) elçisinin bu sahada da ümmetine örnek olduğunun bir ifadesi idi. Bir gün Ebu Süfyan Medine’ye gelmiş bulunuyordu. Fakat henüz İslam diniyle müşerref olmamıştı. Bu arada kızının evini ziyarete vardığında Resûlullah Efendimiz (sav)’in oturduğu mindere oturmak istemişti. Hz. Ümmü Habibe annemiz hemen babasına mani oldu ve Resûlullah Efendimiz (sav)’in minderine oturtmadı. Ebu Süfyan: “Ey kızım bu minder babandan daha kıymetli mi ki beni onun üzerine oturtmaktan alıkoydun?” Hz. Ümmü Habibe annemiz: “Evet çok değerlidir. Çünkü onun üzerinde Resûlullah (sav) oturmaktadır. Sen müşrik olduğun için onun üzerine oturamazsın.” buyurmuştur.

Hz. Ümmü Habibe annemiz Efendimiz (sav)’den duyduğu ahlaki faziletleri benimser ve yeri-ne getirirdi. Resûlullah Efendimiz’den (sav) otuz kadar hadis rivayet etmiştir. O hadis rivayet edeceğinde abdest alır dinleyen kişinin de abdestli olmasını arzu eder idi. Peygamber Efendimiz (sav) ile dört yıl evli kalmış olan Hz. Ümmü Habibe annemiz, Resûlullah Efendimiz’in (sav) vefatından sonra zâhidâne bir hayat yaşadı. Onun bu hayatı otuz dört yıl sürdü. O, Peygamber Efendimiz’in (sav) diğer hanımları (Ümmehatu'l-Mü'minin) gibi herkes tarafından saygı ile karşılanırdı. Bu sebeple kardeşi Muaviye'ye halife olduktan sonra “mü'minlerin dayısı” diye hitap ediliyordu.

Hz. Ümmü Habibe annemizin, İslâm tarihinde ortaya çıkan fitne ateşinden uzak kaldığı ve siyasî olaylara karışmadığı da bilinmektedir. Hz. Ümmü Habibe annemiz, Hz. Peygamber Efendimiz’in (sav) diğer hanımları gibi bir geçim imkânına sahipti. Allah Resûlü (sav), Hayber gelirinden ona seksen vask hurma, yirmi vask arpa vermişti. Ayrıca Hz. Ömer (ra) zamanında kurulan divan teşkilâtı, Hz. Aişe (ra) hariç olmak üzere Resûlullah Efendimiz’in (sav) hanımlarına onar bin dirhem vermişti. Hz. Ümmü Habibe (ra) annemiz, kardeşi Muaviye'nin hilâfeti (40-69/661-680) devrinde yetmiş üç yaşında iken, hicretin kırk dördüncü senesinde Medine'de vefat etmiştir. Rabbim bu mübarek annemizi bizlere şefaatçi kılsın.

Yararlanılan Kaynaklar
Mehmed Emre, Büyük İslam Kadınları ve Hanım Sahabeler, Çelik Yayınevi, İstanbul,
M. Asım Köksal, İslam Tarihi 3-4. Cilt Işık Yayınları, İstanbul, 2008.
M. Yusuf Kandehlevi, Çeviren: Ali Arslan. Hayâtü’s-Sahabe, Merve Yayınları, İstanbul
Serpil Özcan, Hz. Havva’dan Hz. Zeyneb’e Kadınların İzinde, Server İletişim, İstanbul 2009

 

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2010 OCAK SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort