JoomlaLock.com All4Share.net

İKİ DAVET EDİCİ HAZRETİ İNSAN VE ÖLÜM

Bir yanda ölüm evi, bir yanda cennet bahçesi, hayat dolu yaşam evi;

Yaşam evi
Mekân

İçindekileri saklama arzusunu neredeyse insan boyuna kadar gelen yüksekliği ile açığa vuran taşla kaplı bir duvarla çevrili, baktıkça insanın içini gençleştiren, gönlüne huzur ve sükûn veren, insanı kendi karmaşıklığından alıp kendi huzur dolu gündemine çekebilen yemyeşil çimli, yoncalı sade bir bahçe.

Duvar boyu canlı kalmaları sert geçen kışın ayazına karşı verdikleri mücadeleye bağlı olan ağaçlar dizili, yeşilliğin bitiminde giriş duvarına nazire yapar gibi sanki içindekileri gizlemekle görevli kale duvarına benzeyen üstü ahşap kafesle örülü tavanı ahşap bir çardak olan bir bahçe.

Tatlı tatlı, ılgıt ılgıt esen serin rüzgâr, bulutlardan kurtulduğunda sanki ben buradayım diye haykıran güneş, üzerimize büyüteç tutulmuş gibi yakıcılığını hissettiren ışığı, dinçliğini nefesimizle bize aktarmasını bilen taptaze havası…

En arkada ilk bakışta dikkat bile çekmeyecek bir görüntü sergileyen fakat içi insan emeği, kardeşliği, sevdası, aşkı ile yapılmış bir dergâh. Üst katındaki duvarı, tabanı, yükseltilmiş tavanı tabiatta insana en yatkın doğal malzeme olan ahşapla kaplı. Bilinçle seçildiği belli olan mekâna hâkim sonsuzluk işareti boşluk. Renklerin sadeliği ve uyumu ile kendine davet eden yekpare halısı.

İnsan eli ile sunileşen şehirlerde dar alanlar içine hapis olan insanın boşlukla karşılaşması…

Olabildiğince karmaşık ve dağınık hale getirilen parçalanmış bir yaşamdan yekpare bir uyum ve sadeliğe zorlanmaksızın bir geçiş mekânı…

Paranın, makamın, statünün böldüğü derecelere ayırdığı, sınıflaştırdığı insanlığın aynı halkada diz dize kol kola vererek oluşturduğu birliğin muazzam farklılığı…

Ölü evi

Baba toprağı dışında bir ölüm. Vatanında gömülme isteği. Asla dönme özleminin belki de bir çırpınışı. Fakat gelenek olmuş artık doğduğu yerde gömülme isteği. Ta Almanya’dan uçakla getirilen bir cenaze. Anadolu çekiciliği, memleketin dağıldıkları yerlerinden cenaze evine sökün etmeler.

Sözlerde üzüntü ifadesi başsağlıkları, yüzlerde elimizden ne gelir ki izleri. Temenniler, gönül alma çabaları. Merkez camiinden sala ve vefat haberi. Hakk’ın rahmetine kavuştu duyurusu. Hakk’ın rahmeti, Hakk’ın rahmeti. Âlemlere rahmet nerede acaba? Yedilere kırkına taziyeye gelenleri davetler. Yandaki komşu bahçesindeki canlı fakat sükûnun hâkim olduğu topluluğu meraklı  gözlerle izlemeler.

Kaynağının parçalandığı fakat ışığının devam ettiği bir görünüm. Dinin kaybedildiği geleneğiyle yola devam edilmeye çabalamanın insanı getireceği yer.

Cennet evi dinin cazibesi, gelenek evi tutuculuğun, hikmeti yitirmenin izleri. Birisi hayat birisi araf. Birisi karar ve irade birisi sürüklenme ve hayıflanma. Birisi proje, birisi bakiye.

Yerli ihvan

Kendilerine velinimet kabul ettikleri Hazreti İnsan’ın misafirliğinin coşkusu heyecanı ile minnet dolu emekle yapılan hizmet…

Birbirleri ile tartışmadan tembellik göstermeden kim neyi yapabilirse onun peşine düşerek candan arzulu Hazreti İnsan’ın etrafında onu rahat ettirmek korkusu ve coşkusuyla peyk ederek sunulan bir hizmet…

Arkadaşlık kardeşlik dostluk kokan bir hizmet…
Hizmet edileni mahcup eden, utandıran sevecen bir hizmet…

Hoş geldin iyi ki varsın ne olur her zaman gel burası ve bizler seniniz diye haykıran bir yöneliş…

Dudaklarda gülümseme, gözlerde hayat ışığı, ellerde emek, yüreklerde sevda, dillerde şükran, hoş geldin İlahi güzellik, hoş geldin Hazreti İnsan diyerek candan bir ağırlama.

Misafir ihvan

Ülkenin dört bir yanından evine gelir gibi, ihtiyacına süzülür gibi, cananına koşar gibi, anasına, sılasına varır gibi, sevdiğine, efendisine, Hazreti İnsan’a gelen civanlar.

Kimsi mahcup gözlerden kaçar gibi, kimisi endişeli kırdığını sezer gibi, kimisi yanlış olduğunu bilse bile kırgın varlığını ortaya döker gibi… Ama hepsi aynı noktada, aynı halka da, ilahi merkezin cazibesi, heybetiyle can evinde, Kâbe de buluşur gibi.

Hazreti İnsan

Muhteşemliği sadeliğinde eriyen Hazreti İnsan. Sevinci rahatlığına vurmuş, yarenlerine demi yârini, buram buram yakınlık kokan bir içtenlik ve özlem ile tesbih taneleri gibi dizip dillendiren Hazreti İnsan…

Tabiat safiyetinin ortasında Allah’ın kulları için nasıl bir yaşam dilediğini izhar eden dilinden dökülen ilahi proje yansımaları. Çekiciliği, hayrette bırakıcılığı, kararlılığı, sunuşundaki asaleti, kapsayıcılığı, sevincinin çekiciliği ile Hazreti İnsan.

“İlim senden, amel onlardan, müjde bizden” buyuran yüceler yücesinin izni ile dile getirilen projeler.

Hazreti İnsan’dan etrafa saçılan kardeşlik, dostluk, birlikte yaşam tohumları...

Canın özüne dair, gönlün ortamını bulduğunda nasıl gözükeceğine dair, bir sözde, bir yüzde nasıl aksedeceğine dair, tebessümünde, tazeliğinde neleri gizlediğine dair dolu dolu bir doğal safiyet mekânında gülün arzı endam ederek açılışına hayran fakat utanarak, heyecanlı fakat endişeli gözlerle nazar eden civanların pür dikkat dinledikleri, seyre daldıkları can evinde…

Sohbet irad eden âlemin can kaynağı Hazreti İnsan…

İrşad, öğrenim, öğreti, gönül, sevda… Ne ile tanımlanabilir ki Hazreti İnsan?

Cem bu olsa gerek, davet kılmak, aguşunu açmak, bekleyip karşılamak bu olsa gerek. Demiş ya sûfi “Ne o gerek ne bu gerek/Bize seni gerek seni.” Hazreti İnsan varsa ne gam.

“Bize gelin” buyuruyor. Nerede olursak olalım biz sizi davet ediyoruz, kapımız açık. Gelin ve getirin. Hâcegân nispetini götürebildiğiniz yere götürün. Gün bizim günümüz, ailemizin kayıp evlatlarını evlerine getirin. Daveti kendine, can evine. Neşe sunan sonsuzluğun heybeti neşemizi boğuyor. Emrinin sorumluluğu şevkimizi eziyor. Fakat Hazreti İnsanın kararlılığı civanları sürüklüyor. Sonun başlangıcı gördük ve işittik tekrar o kutlu nükteyi “Kim demiş zemheride ılık bir bahar olmaz diye”

Anadolu da bir ilçe; Orta

Gelin beğenilir gibi beğenildi, gelin seçilir gibi seçildi Orta. Kendisinin Hazreti İnsan tarafından seçilişine bekâreti, safiyeti ve doğallığıyla karşılık verdi Orta.

Ne vardı burada bizi çeken doğallığında? Stratejik konumuna girmeyeceğim üzerinde çok konuşulması gerekse bile. Cıvıl cıvıl öten kuşları bile otların arasında ötüyor burada. Çünkü ağaç neredeyse yok. Şehrin çekici hiçbir mimari özelliği yok. Peki, ne var?

Bekâreti var. İnsan eliyle belki biraz işlemiş burayı o kadar. Bozamamış insan Orta’yı. Bozulmamışlık bizleri içimizdeki huzura kadar götürebiliyor.

Şan sana, şeref sana kapısını açmış seni bağrına basmış Hazreti insan. Çöle yapılan kutsal ev gibi, Bağdat, İstanbul gibi.

Bakalım saf sivil bir iradenin şehri neleri sunacak insanlığa?

Kendi payını ahirete saklayan bir muhteşem güzelliğin ahiret payından bir kâse sunuşunu gördük hepimiz. Gerçek sevincin mutluluk izlerini sezdik. İnsanlığın tümüne hayırlı olsun. Hâcegân nisbeti açılıyor, ahiret dünyaya iniyor. Cennet açılıyor, cehennem adalet elbisesini giyiyor.

Selam olsun bugünlere kadar sabredenlere, sevdayla yürüyenlere, sevgiliye kendini feda edenlere.

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2010 HAZİRAN SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort