JoomlaLock.com All4Share.net

İNSANLIĞIN İHTİYACI

insanliğin ihtiyaci

İnsanlığın İhtiyacı - Veysel ÖZSALMAN

Sayı : 80 - Ağustos 2014

 

İnsanlığın İhtiyacı

 

Tabiattaki varlıklar arasında yardıma, bakıma ve ilgiye en muhtaç olanı şüphesiz insanoğludur. Dünyaya geldiği andan itibaren, hayatta kalabilmesi için, gereksinimlerinin yıllarca diğer bireyler tarafından karşılanması gereken başka bir canlı daha yoktur. Aynı zamanda insanın bu gereksinimleri yıllar içerisinde kaybolmadığı gibi çoğalmakta ve çeşitlenmektedir.

Hayatının ilk yıllarında yeme, içme ve barınma gibi temel ihtiyaçlarının karşılanmasıyla huzur bulan ve mutlu olan insanoğlu, ilerleyen yıllarda içtimai bir varlık olmanın getirdiği yeni ihtiyaçlarla karşılaşacak ve ortaya çıkan bu yeni ihtiyaçlar da beraberinde başka ihtiyaçları zorunlu kılacaktır. İnsan bir saniyeliğine durup ihtiyaçlarının listesini yapmaya kalkışacak olsa, oluşturacağı listenin sonunun olmayacağı açıktır. Aynı zamanda bu sonu gelmez ihtiyaçların her fert için farklılık göstereceği de bir gerçektir. Vakıa, her insan sayısız ihtiyaçlar içerisinde, birbirinden farklı ihtiyaç çeşitliliğine sahiptir. Acaba gerçektende insanlığın bu kadar çok ihtiyacı olması mümkün müdür? 

İnsanın yokluğunu çektiği, arzuladığı, kavuşmak istediği şeyleri birer ihtiyaç olarak adlandırmasının, onları gerçek ihtiyaçlar yapmayacağı açıktır. Esasında ihtiyaçların bu kadar çeşitli olması ve insandan insana farklılık arz etmesi de insanın doymak bilmez arzularının bir sonucudur. Günümüz ihtiyaçları tamamıyla ferdi arzu ve isteklere dayanmaktadır. Daha doğrusu ihtiyaç dediğimiz şeylerin çoğu rahat ve gösterişli bir yaşam sürmek için istenilen uydurma lüks tüketiminden başka bir şey değildir. 

Günlük yaşamda her insan gereksinimlerini karşılamak amacıyla bazı davranışlarda bulunur. A. Maslow hangi ihtiyacın insan davranışlarını ne şekilde etkilediğini ortaya koymak amacıyla bazı çalışmalar yapmıştır. Bu çalışmaları sonucunda ise büyük kabul gören ve “İhtiyaçlar Hiyerarşisi” adıyla bilinen kuramı ortaya koymuştur. Kabaca İhtiyaçlar Hiyerarşisi; bireylerin kendi içerisinde sıralanmış olan ihtiyaçlarından, alt basamaklardaki ihtiyaçları karşıladıkça giderek üst sıradaki ihtiyaçlarına yönelmesi esasına dayanır. Bu kurama göre insan hayatındaki ihtiyaçlar sırasıyla fizyolojik (yeme, içme), güvenlik (sağlık, mülkiyet), ait olma (arkadaşlık, aile), saygınlık (güven, başarı) ve kendini gerçekleştirme (erdemlilik) şeklinde gruplanmıştır.

Aynı zamanda fertler bir basamaktaki ihtiyaçları tamamıyla karşılayamadıklarında bir üst basamaktaki ihtiyaçlara geçemez hatta onların farkına bile varamazlar. Mesela kurama göre karnı aç olan birisinin kitap okumak gibi bir ihtiyacı yoktur. 

Eğer gerçekten böyle olsaydı her yıl milyonlarca Müslüman Ramazan Ayı geldiğinde, bir takım ihtiyaçlarını terk ederek Cenâbı Hakk’a yakınlaşmaya çalışmazdı. Batılının ve dolayısıyla dünyanın genelinin meseleye bakış açısı budur. İnsan aşama aşama ihtiyaçlarını halleder ve bütün basamaklarını tırmandığında ise kendisini gerçekleştirmiş olur.

Peki, gerçekten böyle midir? İnsan dünyalık namına ortada ne var ne yok topladığı zaman ihtiyaçlarını karşılamış ve sonunda kendini gerçekleştirmiş, kemâle ermiş olur mu? Diğer yandan insanın fizyolojik ve içtimaî ihtiyaçlarının dışında başka hiç bir ihtiyacı yok mudur? Elbette batılının hiçbir konuda bizimle uyuşmayan fikrinin, bu konuda uyuşması abes olurdu. Batının ve güdümündeki dünyanın insan konusunda her zaman olduğu gibi evrim herzesiyle hareket ettikleri ve insanı robottan farksız bir biçimde anlattıkları aşikârdır. İnsanı açıklayan kuramlarda her ne kadar sevgi, saygı, güven... gibi mânevî unsurlar dikkat çekse de, bahsedilen bu sevgi, saygı cinsinden duyguların da yeme-içmeden bir farkı olmadığı ortadadır. 

Meseleye farklı açıdan bakmak adına bugünkü Batı medeniyetinin ve düşüncesinin temellerini teşkil eden antik yunan düşüncesine baktığımızda, bambaşka anlayışlarla karşılaşacak olsak da orada da sonuç yine hüsrandır. Mesela Diogenes... Büyük İskender’e “Gölge etme başka ihsân istemem!” diyen düşünür. Rivayet odur ki, ayakkabısız dolaşıp, bir fıçının içerisinde yaşayan Diogenes’in bir tek çeşmeden su içerken kullandığı su tası vardır. Ona göre hayatta hâkim olması gereken sadeliktir. Bir gün çeşmeye avucunu dayayarak su içen bir çocuğu görünce o tası da kaldırıp attığı söylenir. Ancak Diogenes benzeri olan sayısız düşünür gibi nerede duracağını bilememiş ve aklının kurbanı olmuştur.

Bugün ferdin ihtiyaçlarının neler olduğu konusu içinden çıkılması imkânsız bir konudur. Belirttiğimiz gibi insan maddeye sıkı sıkı tutunmakta ve gerekli gereksiz her şeyi asli ihtiyaç gibi görmektedir. Zihinlerdeki rahat ve lüks hayat tasarımı eldekini bırakmamayı ve sürekli daha fazlasını istemeyi gerektirmektedir. Teknoloji, moda yahut benzeri birçok alanda meydana gelen yeniliklerin ihtiyaç gibi algılanmasının yanında, bu algıya müdahale etmek de imkânsız hale gelmiştir. İhtiyaçlar ve tüketim konusunda ikaz edilen fertlerin genel tavrı “...dağlara çekilip, mağaralarda mı yaşayalım?” şeklinde olmaktadır. Oysaki dünyalıkları terk etmenin usûlü bu mudur? Terk etmek derken Diogenes gibi sadece maddeyi terk etmek insanı erdemli yapar mı? Hâce Hazretleri (ksa); “Terkten bahsediyorsak, asıl terk edilmesi gereken, asıl nefsin hoşuna giden mânevî saltanattır. Niye hiç onu terk etmemişler? Bir saltanat için bir saltanatı terk etmişim değişen ne?” buyurarak terk etmenin ne demek olduğunu ve terk etmenin usûlünü ortaya koymaktadır. 

Günümüzde insanın neye sahip çıkıp neyi terk etmesi gerektiği meselesi tam bir muammadır. Evet, fert kendi başına hareket ettiğinde aklının rehberliğiyle bir noktaya kadar gelebilmektedir ama aklın da sınırlarının olduğu değişmez bir gerçektir. Düşünce tarihi aklın rehberliğinde bir aşamaya kadar muazzam şekilde gelip daha sonra sapkın fikirlere öncülük eden düşünürlerle doludur. İşte tam bu noktada insanın en büyük ihtiyacı ortaya çıkmaktadır. Tüm zamanlarda insanın en büyük ihtiyacı bir yol gösterici ihtiyacı olmuştur.

İnsanın kendi başına eksikliğini hissettiği her şeyi elde etmesi yahut her şeyi bir tarafa bırakıp sefil bir hayat sürmesi onun kemâle ermesi, kendisini gerçekleştirmesi için kesinlikle yeterli değildir. Ferdin kendisi için gerekli olanları gerek dinleyerek gerekse görerek öğreneceği bir mürebbiye ihtiyacı vardır. Günümüzde ise bu yol gösterme peygamber varisleri aracılığıyla sağlanabilmektedir. Ferdin gerek maddî gerekse mânevî nelere ihtiyacının olduğunu kesin bir şekilde öğrenebilmesi için muhakkak suretle bir mürşidi kâmile ihtiyacı vardır. 

Cenâbı Hak, bizleri kendisine ulaşma yolunda, eksiklik ve fazlalıklarımızın farkına vardıracak olanlardan ayırmasın. Âmin.

 

Yazar: Veysel ÖZSALMAN

 

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort