JoomlaLock.com All4Share.net

KALBE YOLCULUĞUN ADI ORUÇ

—Allah’ın rızası ile insanlık için kemâle getirdiği din İslam, en başta bir eğitim ve öğretim nizamıdır. Bir öğretidir. Bir edeptir. İslam, insanın yaradılış gayesine ulaşması için konulmuş nizamdır. Bu te’dip müessesesinin, Allah için yapışı değil de terk edişi öğreten bölümüne oruç denilmektedir.


—Oruç, takvaya erişilmesi için va’z edilmiştir. Takvaya, yememek ve içmemek ile nasıl varılır? Takva, Allah ile buluşabilme keyfiyetidir. “Gıybet orucu bozar” fehvası ve “Size birisi ağır bir söz söylerse ‘ben oruçluyum’ deyin!” emri imdadımıza yetişmektedir. Takvaya erdirecek orucun; üç kere: “Takva buradadır, takva buradadır, takva buradadır.” buyurarak, elleriyle kalbini gösteren Efendimizin (Aleyhisselâm) yol göstermesiyle insanın kalbine seyretmesi, yol bulması olduğu bizlere gösterilmektedir. Oruç, bizleri kalbe bir davettir. İlk adım olarak bedensel hareketlerimizi kısıtlayarak bu yol açılmaya başlanmıştır. Bunlardan anlıyoruz ki, oruçta insanın zihni ve kalbi derinliğine varabilmesi için yaşamının kısıtlanması, daraltılması söz konusudur. Oruç, insanın tefekkür ile gönlüne seyahati için gereken yolculuğun adıdır.

—Bunun en güzel misali, “Ebu Bekir’in imanı bir kefeye konsa bütün insanlığın imanı da diğer kefeye konsa Ebu Bekir’in imanı ağır basardı” hadisidir. İmandaki bu derinlik Hazreti Ebu Bekir’in orucunun, yani kendi derinliğine inme oranının mükemmeliyetini bizlere gösteriyor.

—Ramazan’da cennet ve sema kapılarının açılması, cehennem kapılarının kapatılması, şeytanların zincire vurulması ile oluşturulan huzur ve bereket ortamında; teravih kılınması, itikâfa girilmesi, fidye ve zekâtın bu ayda verilmesi gibi ibadetlerinin de yardımıyla insan arınır, içi aydınlanır ve saflaşır. İnsan, içini müşahede etmeye başlar. İnsan bu aydınlıkta gönlüne inebilirse, gönlünde tecelli eyleyen Rabbi ile baş başa kalır. Gönül, ihlâsın bir nur olarak ilka edildiği yerdir.

İman, gönül ile tasdik edilirse iman olur. Basiret, furkan, ihsan… gibi çoğaltabileceğimiz nitelikli özelliklerin kaynağı, masdarı, mazharı gönüldür. Gönül nazargâh-ı ilahidir. Gözler kör olmaz göğüslerdeki kalpler (gönüller) kör olur. Dört kitabın manası bir gönle girmektir. Gönle giren Allah ile buluşmuş demektir. İşte bu baş başa kalış, Allah’ın oruç ibadetini sadece kendine has etmesini, ‘benim’ diye sahiplenmesini bize açıklar.

—Oruç; her eylemi, Allah’ın var ediş gayesine yani iradesine vardırma tefekkürüdür. Eylem ile insanın var oluş gayesi arasındaki derin bağı bulmamızı sağlayan yol oruçtur.

—Oruç gizli zikirdir. Gizlilik özel bir ilişkinin varlığını gösterir. Özel ilişki mahremiyetin gereğidir. İşte oruç, Allah ile kulu arasındaki mahrem ilişkinin en iyi şekilde korunmasını sağlayan ortamı oluşturur. Oruç mahremiyetin evidir, yeridir, yurdudur. İkili ilişkinin yalın şekline oruç denilir.

— İbadetler insanın Hakk’a göre, Hak eksenli yaşamaları için va’z edilmiştir. İbadetlerin sürekliliği ile Hak zâhir olur, açığa çıkar. Bu açıdan yaklaşılırsa, kalpteki imana oruç ile varılır. Oruç ile insan tefekkür, tövbe, sabır, takva gibi iç amellerini öğrenir. Oruç içe gizlenmiş, yerleştirilmiş değerlere varmamızı sağlar. Bâtınımızdaki bütün değerleri zahir kılma yoludur. İnsanın zihni ve kalbindeki hazineleri açığa çıkartan ibadetin adıdır.  Bu sayede iç, dış bir olur. Mevlânâ’nın buyurduğu gibi ‘için dışın bir olsun,’ orucun ifadesidir. Oruç iç ışığıdır, içi, görünür kılan nurdur.

—Âlimlerimizin bir kısmı Ramazan isminin Esmaü’l Hüsnâ’dan olduğunu bildirmişlerdir. Allah, aylardan bir aya kendi ismini vermiş, o aydaki ibadeti de  ibadetler arasından kendine has seçmiştir. Her işe Allah’ın adı ile başlanması o işe Allah’ı vekil etmek anlamına gelir. Ramazan ismini bir aya vermekle Allah o ayda bütün inananlara kendini vekil kılmıştır. Allah’ın vekilimiz olduğu yere rahmet ve bereketten başka ne gelebilir. O ne güzel, en güzel, tek güzel vekildir.

—Kulun gündelik yaşam ile neleri örtülüyor. Gündelik yaşamın neyin kılıfı, kabuğu olduğunu tuttuğu oruç neticesinde anlar. İnsanda saklı olan nedir, tutulan orucun neticesinde açığa çıkar. Açlık hedef değildir çünkü iftarda acele ediniz buyrulmuş, sahura kalkmak teşvik edilmiştir. Hedef kendini denetim altına alarak, Allah’ın emirlerine uyma yeteneğinin kazanılmasıdır. Oruç, insanın günlük yaşamını devam ettirmesini sağlayan sebepleri eğip bükmeyi, kullanabilmeyi, mümkün mertebe onlarsız yaşamayı öğrenebilmesini sağlamaktadır. Oruç, Rabbimizin bizleri terbiye etme usullerinden birisi olma özelliğini içinde barındırmakla Allah medresesinin en önemli derslerinden birisi olmuştur.

—İyi amelleri yapmaktansa yerilen amelleri tek etmek ihlâsa daha yakındır. Çünkü amel yapmakta nefsin aldığı bir haz vardır fakat nefsin arzuladığı amelleri terk etmekte nefsin hiçbir hazzı olamaz. İhlâs, sadece Allah için yaşamaktır. Bu da yapmakla değil terk etmekle zirvesine ulaşır. İşte bu terkin adı oruç olduğundan Allah orucu kendine has saymıştır.

—Allah’ın kendine has kıldığı ibadeti insanlığın tümünün yapabileceği bir ibadetten seçmesi, Allah’ın her kuluyla buluşma arzusunu ortaya koyar. Orucun bize ve bizden öncekilerin tümüne emredilmesi de bunun en iyi göstergesidir.

—Oruç bir tecrit hareketidir. Yapma değil yapanı bilme eylemidir. Susmayı bil ki, konuşanı duyasın. Yeme ki, doyuranı bulasın. Kötü, yerilen ahlâkını terk et ki, güzelliğin kaynağı ile yüz yüze gelesin. Seni meşgul eden ne varsa en aza indirmeyi öğren ki seninle ilgileneni görmeye başlayasın. Büyüklerin veciz ifadesiyle: “Neyle meşgul olursan onunla kalırsın, neye yönelirsen o olursun.” fehvasınca meşguliyetlerini azalt ki yönelmeyi öğrenesin.

—Allah-u Teâlâ orucu toplumsal çatışma ve sorunlarda, bireysel hatalarda, ıslah edici sebep olarak kullanmıştır. Gerçi hep son sebep kılmışsa da yine de neticede çözüm aracı yapılmıştır. Toplumsal barış ve bireyin hatalarına bedel olma özelliklerinin bugün kullanılmamasının, ön plana çıkarılmamasının bizlere neler kaybettirdiğinin farkına varılmalıdır. Hukukî çözümlerde, cezaî uygulamalarda, nezir ve bedel hadiselerinde sosyal tabanlı çözüm yolları olarak kullanılan oruç, ne yazık ki bugün bir ay içerisine ibadet olarak sıkıştırılmış veya pazartesi, perşembe ibadet boyutuyla tutularak sosyal tabanlı çözüm özelliği olma boyutu unutulmuştur.

—Gündelik yaşamın, Allah’ın istediği zaman dilimi içerisinde alaşağı edilmesi, tersyüz edilmesi ile, sanki kul Rabbine şöyle seslenir: ”Sen istedin diye, yaşamımı senin istediğin tarzda değiştiriyorum. Zorluklar senin istemenin yanında bana vız gelir. Mülkün senin olduğunun bilincindeyim, sahibim sensin, malikim sensin, rican, emrin başım üstüne. Sana olan sevdam, senin isteklerini canla, başla bana yaptırıyor. Bunlar en hayati meselelerim olsa bile böyledir… Zaten sen beni benden iyi bilir, beni benden iyi düşünürsün.”

Kulunun kendi emrini, ricasını kırmayıp, canla, başla Rabbinin arzusunu yerine getirmeye çalışması karşılığında Allah: “Kulum beni anladı, kulum beni kendi yaşamına tercih etti, benim isteğimi canından aziz bildi.” buyurup kulundan razı olur. Allah sevindi mi güller açar, gönüller rahatlar. İnsan, insan olmanın ne demek olduğunu kavrar. Allah kuluna ‘aferin’ der. Ortalık güllük gülistanlık olur. Neticede Allah kulunu sever kul Allah’ına hayran olur. Âşık maşûkunu bulur.


GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2008 EYLÜL SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort