JoomlaLock.com All4Share.net

KALBİN CANLILIĞI NE İLE?

kalp canlılığı

Kalbin Canlılığı Ne İle? - Gönül Pınarından

Sayı : 114 - Haziran 2017

 

Kalbin Canlılığı Ne İle?

 

Hamd alemlerin Rabbi olan Allah’adır. İslam, Kur’an ve sünnetten dolayı hamd O’nadır. Öyle bir hamd ki açık-gizli tüm nimetlerine uygun ve Zatı’nın cömertliğine ve celalinin yüceliğine yakışır. Allah’ın salatı, Efendimiz Muhammed’e (sav) O’nun aline, ashabına ve kıyamete kadar onlara uyanlara olsun ve onlara çokça selam olsun.

Kalp canlı olmasa hayat olur mu? Maddi hayat için olduğu gibi manevi hayat için de kalp diri olmalı. Müslüman bir kalbin hayat bulmasının tek ilacı ise, peygamberlerin yolunu izlemek ve onların bize miras bıraktığı insanı kamillerin peşinden gitmektir; çünkü onlar, bu kalbin dirilmesi için gayret eden gerçek uzman doktorlardır.

Kalbimizin canlı olması için önce sağlıklı olması lazımdır. Hastanın nasıl ağzının tadı olmazsa hasta kalp de hikmetten, nasihatten tad alamaz. İnsanın vücud merkezini ayakta tutan kalptir. İnsan belki hemen hissedemez fakat insanın kalbine yavaş yavaş giren gam, keder, üzüntü, kin ve nefret gibi virüsler kalbi zamanla sağlıksız hale getirir. Bu ise bedene yansır. Beden zamanla acı duymaya başlar. İşte o zaman kalbin bir manevi doktora ihtiyacı belirgin hale gelir. Doktorun teşhis ve reçetesine ihtiyacı vardır. 

Erenler gönül karanlığını gideren ilacın formülünü şu şekilde veriyor: “Tevbe kökünü istiğfar yaprağı ile karıştırıp gönül havanına koymalı, tevhid tokmağı ile dövüp insaf eleğinden eleyerek gözyaşı ile hamur etmeli, aşk ateşinde pişirip içine muhabbet-i Muhammediye balından katarak kanaat kaşığı ile gece gündüz yemeli.”

Manevi doktorun tarif buyurduğu diğer ilaçlarla da tedavi edilen kalp, şifa bulur, huzursuzluklardan kurtulur ve canlanmaya başlar. Bundan etkilenen diğer azalar da harekete geçer. Peygamber Efendimiz (sav) buyururlar: “Dikkat edin, vücudunuzda bir et parçası vardır. O ıslah olursa bütün vücud kurtulur, o fesada uğrarsa bütün vücud fesada uğrar. O et parçası kalptir.”

Kalbin canlılığı olsun; temelde canlılık, bir şeyleri hissetmek ve harekete geçmek olarak kendini gösterir. Hayat, nitelenen şeyle var olan niteliktir. Aslında hayat şuuru bize canlılığı çağrıştırır. Öyleyse her canlı şuuru, iradesi ve kudretiyle ihtiyari amel yapar. Bu şuurla hisseder ki Allah (cc) haydır. O zaman O’nun (cc) tecelli mekanı olan kalbi daima canlı tutmaya çalışır. Tecelli eden o Zat’ın nurundan dolayı nurlanmış, canlı, diri hayat dolu bir kalp olur. İşitir, görür ve akleder. Bir ilkbahar mevsimini düşünelim: Bitkilerin ilk yağan yağmurla dirilip yeşillendiği, cemrenin ayaz yemiş, o kuru-sert toprağa düştüğünü, ısıttığını tefekkür edelim. Cemrenin düştüğü o sert toprak nasıl da yumuşuyor, içinden çıkan ısı buhar olup nasıl da semaya çıkıyor, o sertlikten eser kalmayıp altından nasıl da yeşillikler çıkıyor, o kuru toprak nasıl da hayat bulup canlanıyor! İşte bu nedenledir ki çoraklaşmış kalbimizin de hayat bulması için mutlak ve mutlak bir manevi doktora ihtiyaç vardır. 

Cenabı Hak Enfal Suresi’nin 40. ayetinde buyurur: “Ey inananlar! Sizi, size hayat verecek şeylere çağırdığı zaman, Allah ve Rasulü ‘ne uyun. Ve bilin ki Allah kişi ile kalbi arasına girer ve siz mutlaka O’nun huzurunda toplanacaksınız.” 

Cenabı Mevla Nur Suresi’nin 35. ayetinde ise şöyle buyurur: “Allah göklerin ve yerin nurudur. Onun nurunun temsili, içinde lamba bulunan kandildir. O lamba kristal bulunan bir kandildir. O lamba kristal bulunan bir fanus içindedir. O fanus sanki inciye benzer bir yıldız gibidir ki doğuya da batıya da nisbet edilemeyen bir ağaçtan, zeytinden (çıkan yağdan) tutuşturulur. Onun yağı neredeyse, kendisine ateş değmese dahi ışık verir. (Bu) nur üstüne nurdur. Allah dilediği kimseyi nura eriştirir. Allah insanlara (işte böyle) temsiller getirir. Allah her şeyi bilir.”

Bu misaller kalbin canlılığına örnektir. Ayetten anladığımız bir manada yerden ve gökten asıl kastedilen insanın vücudu olsa gerek; çünkü Cenabı Hakk’ın buyurduğu üzere: “Ben, yere göğe sığmam, ancak mü’min kulumun kalbine, gönlüne sığarım.” (Aclunî, Keşfu’l-Hafâ, II, 255) Burdan anlıyoruz ki yerden ve arzdan kasıt insanın kalbidir. Onun nurundan ve kandillerinden misal ise onun peygamberleri ve dostları. Onlar birer fanus içinde parlayan yıldızlardır. Onların sevgisi insanın gönlüne bir girdi mi adeta bir kandil gibi insanın kalbi ve hayatı canlanıyor; buna en büyük örnek sahabe efendilerimizdir. Hz. Ebu Bekir’den, Hz. Bilal’e, Hz. Vahşi’ye ve adlarını sayamayacağımız nice sahabi efendilerimiz… Cenabı Hak hepsinden ebediyyen razı olsun… 

Sonuç olarak kalp ya manen bakımlı, canlı ve hayat dolu olur ya da çorak bir toprak olur; işi ehline-sahibine teslim etmediğimiz bir bahçe, bir tarla gibi. 

Hak Teala yar ve yardımcımız olsun, selam ve dua ile… 

Allah’a emanet olunuz.

 

Yazar: Gönül Pınarından

 

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort