JoomlaLock.com All4Share.net

KİMDEN ALDIN KİME SATTIN YA ALİ?

salik i irfan

Kimden Aldın Kime Sattın Yâ Ali? - Sâlik-i İrfân

Sayı : 99 - Mart 2016

 

Kimden Aldın Kime Sattın Yâ Ali?

 

Hamd ve senalar olsun Rabbu’l-âlemin olan Allahımıza. Hamd ve senalar olsun âlemleri insan için, insanı kendisi için yaratan Allahımıza. Yine hamd ve senalar olsun insanı eğitmek için tüm enbiyayı ve son olarak âlemlere rahmet Efendimiz’i (sav) gönderene.

Binlerce salat ve selam ise Sahibimiz, Senedimiz, Şefaatçimiz, Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (sav) Hazretleri’nin üzerine olsun. O’nun kardeşleri olan enbiya hazeratına, ehlibeyt hazeratına, ashabı kiram hazeratına ve o günden bugüne gelen ulema, suleha, hukema, urefa… hasılı tüm saadatı kiram hazeratına da selam ve ihtiram olsun.

Evet, hamdele ve salveleden sonra Hz. Ali (kv) efendimizin hayatından paylaşımlara devam ediyoruz. Araştırdıkça, öğrendikçe Peygamber Efendimiz’in (sav), ona niçin “İlmin kapısı.” dediğini daha iyi anlıyoruz. Görüyoruz ki, Ali efendimizdeki bilgi; Hakk’ın eğittiği-öğrettiği, ümmi oluşuyla her şeyin anası-kaynağı olduğunu ifade eden Peygamber Efendimiz’den (sav) gelmektedir. Bütün tarihi kaynaklarımız, Ali efendimizin çocukluğundan itibaren doğrudan Efendimiz’in himayesinde ve terbiyesinde yetiştiğini belirtmektedir. İşte bu Nebevi mektepte yetişen Hz. Ali efendimiz gerek tefsir, hadis, fıkıh gibi dini ilimlerde gerekse tıp, dil bilgisi, tarih, eğitim gibi beşeri ilimlerde asrına ve sonrasına kaynaklık etmişti. Çocuk eğitimi ile ilgili buyurmuş olduğu: “7 yaşına kadar çocuğunla oyna, 15 yaşına kadar onunla dost ol, 15 yaşından sonra onunla istişare et.” ifadesi modern eğitimin bugün ulaştığı verileri aşan bir ufka sahiptir. Ya da yaşlı bir adamın genç hanımından çocuğu olduğunu kabul etmeyen ve kadını zina ile suçlayan varislerin iddialarını çürütme şekli, tıp ilmine vukufiyeti açısından hayli ilginçtir. Aynı yaşta 3 çocuğu yan yana getirip otur-kalk hareketler yaptırır. Çocuğun yaşıtlarından ağır hareket etmesi üzerine: “Bu çocuk o yaşlı adamın çocuğudur.” tespitini “Yaşlı adamın menisi zayıf olur, bu da çocuğun kemik yapısını zayıf kılar, çocuk ağır hareket eder.” ifadesiyle açıklamıştır. Bugünün tıp bilgisine kıyasla o günün bu DNA testi nasıl açıklanabilir? Elhamdülillah Ali efendimiz, nebevî mektebin mükemmel bir talebesidir.

Onun ilim-hikmet, ihlas ve fedakarlığına dair birkaç kısa ve bir uzunca kıssayı paylaşmak istiyoruz. Cenabı Mevlamız bizleri Ali efendimizin ilmine, hikmetine, aşkına, ihlasına bağışlasın. Ona hayran olma şerefini elimizden almasın:

Rasulullah buyurdu ki: “Allahu Teâlâ bana dört kişiyi sevmemi emretti. Ben de onları seviyorum.” Bunlar kimlerdir, denildiğinde; “Ali onlardandır. Ali onlardandır. Ali onlardandır ve Ebû Zer, Mikdat ve Selman’dır.” buyurdular.

Peygamber Efendimiz (sav), Hazreti Ali’ye buyurdular ki: “Yâ Ali altı yüz bin koyun mu istersin, yahut altı yüz bin altın mı veyahut altı yüz bin nasihat mı istersin?” Hazreti Ali dedi ki: “Altı yüz bin nasihat isterim.” Peygamber aleyhisselâm buyurdu ki: “Şu altı nasihata uyarsan, altı yüz bin nasihata uymuş olursun:

1. Herkes nafilelerle meşgul olurken, sen farzları ifa et.

2. Herkes dünya ile meşgul olurken, sen Allahu Teâlâ’yı hatırla.

3. Herkes birbirinin ayıbını araştırırken, sen kendi ayıplarını ara. Kendi ayıplarınla meşgul ol!

4. Herkes, dünyayı imar ederken, sen dinini imar et, zinetlendir.

5. Herkes halka yaklaşmak için vasıta ararken, halkın rızasını gözetirken, sen Hakk’ın rızasını gözet. Allahu Teâlâ’ya yaklaştırıcı sebep ve vasıtaları ara!

6. Herkes çok amel işlerken, sen amelinin çok olmasına değil, ihlaslı olmasına dikkat et!”

Yine buyurdular:

“Ali Bendendir, Ben de ondanım, Onu bütün müminler sever.”

“Ali’ye bakmak ibâdettir. Ali’yi inciten Beni incitmiş gibidir.”

“Kadınların en iyisini, erkeklerin en iyisine verdim.”

“Kızım Fâtıma’yı Ali’ye vermeyi, Rabbim Bana emreyledi. Allahu Teâlâ her peygamberin sülalesini kendinden, Benim sülâlemi de Ali’den yaratmıştır.”

“Ali, kıyâmet günü Benim yanımdadır. Havuz ve kevser yanında Benimledir. Sırat üzerinde Benimledir. Cennette Benimledir. Allahu Teâlâ’yı görürken Benimledir.”

“İmanın alâmetleri vardır: Birinci alâmeti Ali’yi sevmektir. Ali iyilerin rehberidir. Ona yardım edene, yardım edilir. Ona sıkıntı vermeye uğraşanın kendisi perişan olur. Cennet üç kimseye aşıktır. Ali’ye, Selman’a ve Ammar’a.”

“Ehli Beytim, Nuh aleyhisselamın gemisi gibidir. Onlara tabi olan selamet bulur. Olmayan helak olur.”

Hz. Ali bir gün şöyle buyurur: “Şu beş şey kişi için saadet vesilesidir:

-Hanımının kendine münasip bir eş olması,

-Çocuklarının  salih kimselerden olması,

-Kardeşlerinin, arkadaşlarının takva sahibi olması,

-Komşularının salih kimselerden olması,

-Rızkını, geçimini kendi beldesinde sağlaması.” (İmam Şa’rânî, Tenbîhü’l-Mügterrîn)     

el-Hemadânî şöyle rivayet ediyor: Hazreti Ali, Kufe’de kılıç darbesini aldıktan sonra huzuruna girdim. Başını bir şey ile sarmıştı. Dedim ki: “Ey Müminlerin emiri! Yarayı bana gösterir misin?” Hemen sargıyı açtı. Baktım. “Bir şey yok, hafif bir yaradan ibaret.” dedim. Hazreti Ali: “Sizden ayrılmaktayım.” dedi. Kızı Ümmü Gülsüm perde arkasından ağlamaya başlamıştı. Hazreti Ali: “Kızım sükut et! Eğer benim gördüklerimi görecek olsan ağlamazsın.” dedi. “Ey müminlerin emiri, ne görüyorsun?” diye sordum. Buyurdu ki: “İşte bunlar melekler ile nebiler cemaati, işte bu da Muhammed aleyhisselam! O bana: “Yâ Ali, müjde sana, teveccüh etmekte bulunduğun hal, şu içinde bulunduğun halden daha hayırlıdır.” diye buyuruyor.

Rasulullah (sav) bir hadisi şerifte: “Fakirlikle övünürüm.” buyurdu. Hazreti Ali bu hadisi şerifi Habîbi Ekrem’den işitince dünyaya hiç kıymet vermedi. Çok fakir oldu. Mesela bugün eline bin altın geçse, bir tanesi ertesi güne kalsın demez, hepsini fakirlere dağıtırdı. Rasuli Ekrem, Hazreti Ali’ye cömertlerin sultanı manasına,“Sultân-ül Eshıyâ” buyurdular.

Bir gün Hazreti Ali, Hazreti Fâtıma’ya: “Evde yiyecek bir şey var mı, çok acıktım?” buyurdu. Hazreti Fâtıma evde bir şey olmadığını, yalnız altı akçenin olduğunu söyleyerek: “Bu akçeler ile çarşıdan yiyecek al. Bir de Hasan, Hüseyin meyve istemişlerdi. Biraz da meyve alırsın.” dedi. Hazreti Ali altı akçeyi alıp çarşıya çıktı. Yolda giderken bir kimsenin, bir müslümanın yakasına yapışmış, “Ya hakkımı ver veya yürü mahkemeye gidelim!” dediğini, yakasını bırakmadığını gördü. Borçlu adam, “Bana birkaç gün daha müsaade et!” diyorsa da yakasına yapışan, “Hayır ben de sıkıntıdayım, bir saat bile bekleyecek halde değilim.” diyordu. Hazreti Ali bunların çekişmelerini görünce yanlarına vardı: “Münakaşanız kaç para içindir?” buyurdu. “Altı akçedir.” dediler. Hazreti Ali: (Kendi kendine) “Müslümanı bu sıkıntıdan kurtarayım, nasılsa Hazreti Fâtıma’ya bir cevap bulurum.” diye düşündü. Yanındaki altı akçeyi vererek, borçlu müslümanı sıkıntıdan kurtardı.

Bir zaman Hazreti Fâtıma’ya ne söyleyeyim diye düşünceye daldı. Sonunda nasıl olsa Hazreti Fâtıma kadınların seyyidesi, Rasulullah’ın kızıdır, bir şey demez, diyerek eli boş eve döndü. Hazreti Hasan ve Hüseyin kapıya koştular. Babalarının meyve getireceğini ümit ediyorlardı. Babalarının ellerini boş görünce ağlamaya başladılar. Hazreti Fâtıma’ya: “Verdiğin altı akçe ile bir müslümanı hapisten kurtardım.” buyurdu. Hazreti Fâtıma: “Çok iyi yaptın, elhamdulillah, bir müslümanı hapisten kurtarmışsın. Hak Teâlâ bize kafidir.” dedi. Fakat, mübarek gönülleri biraz mahzun oldu. Hazreti Ali üzüntüsünü sezip  iki oğlunun da ağladıklarını görünce gönlünde bir kırıklık hissetti. Bu elem ile dışarı çıktı. “Bari gidip Rasulullah’ın mübarek yüzünü göreyim de bu üzüntüden kurtulayım.” diye düşündü. Zira Rasulullah’ın mübarek yüzüne bakan kimsenin her üzüntüsü gittiği gibi, kalbinde sürur ve safa hasıl olurdu. Bunun için Hazreti Ali, Rasulullah’ın tesiri çabuk ve kesin bir ilaç gibi olan mübarek ayaklarının tozuna yüz sürmeye gitti.

Yolda bir kimse gördü. Elinde besili bir deve vardı. Hazreti Ali’ye: “Ey yiğit! Bu deveyi satıyorum, alır mısın?” dedi. Hazreti Ali: “Şimdi param yoktur.” dedi. O şahıs: “Sana veresiye veririm.” dedi. Hazreti Ali: “Kaça veriyorsun?” buyurdu. O şahıs: “Yüz akçeye veririm.” dedi. Hazreti Ali: “Kabul ettim.” dedi. O şahıs da: “Peki ben de kabul ettim.” dedi. Deveyi, Hazreti Ali’ye teslim etti. Hazreti Ali deveyi almış, biraz gitmişti. Bir adama rastladı. Hazreti Ali’ye: “Bu deveyi bana satar mısın?” dedi. Hazreti Ali: “Evet satarım.” buyurdu. O kimse: “Üç yüz akçeye bana verir misin?” dedi. Hazreti Ali: “Olur veririm.” dedi. Deveyi o şahsa sattı. Üç yüz akçeyi peşin alınca doğru çarşıya gitti. Yiyecek ve meyveler aldı. Evine girince çocuklar sevindiler. Babalarının getirdiği yiyecek ve meyveleri yemeğe koyuldular. Fatıma Zehrâ annemiz Hazreti Ali’den bu yiyecekleri nereden aldığını sordu. Hazreti Ali meseleyi anlattı. Yemeklerini yiyip Allah Teâlâ’ya hamdu sena ettikten sonra Hazreti Ali, Hazreti Fâtıma’ya: “Ben, Rasuli Ekrem’in sohbetine gidiyorum.” diyerek evden çıktı. Yolda Rasuli Ekrem’e, yanında ashabı kiram oldukları halde  rastladı. Meğer Rasuli Ekrem, Hazreti Ali ve Hz. Fatıma’yı görmeye geliyorlarmış.

Rasulullah: “Ya Ali! Deveyi kimden alıp kime sattın?” buyurdu. Hazreti Ali: “Allah ve Rasulü bilir.” dedi. Rasuli Ekrem: “Ya Ali! Sana deveyi satan Cebrail aleyhisselam, satın alan da İsrafil aleyhisselam idi. Deve de cennet develerinden idi. O müslümanı sıkıntıdan kurtardığın için Hak Teâlâ dünyada bire elli hasene verdi. Ahirette vereceğinin hesabını ise kendisinden başka kimse bilmez.” buyurdu.

Cenabı Mevlamız bizleri Hz. Cebrail’i gören, Hz. İsrafil’i gören Ali efendimize bağışlasın. Onun nesebinden, neslinden varislerini canımızdan aziz bilmeyi nasip etsin. Onun varisi olan Hâce Hazretleri’ne samimiyetle tabi olmayı bizlere lütfeylesin.

Amin,  velhamdülillahi  Rabbi’l-âlemin!

 

Yazar: Sâlik-i İrfân

 

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort