JoomlaLock.com All4Share.net

KORKU

Korku

Korku - Veysel ÖZSALMAN

Sayı : 107 - Aralık 2016

 

Korku

 

İnsan ve diğer canlıların davranışları arasındaki en büyük fark, insanın yaptıklarını düşünerek yapması ve bu fiillerin sebeplerini izah edebilmesi, yapıp ettiklerinin doğuracağı sonuçları hesaplayabilmesi yani fiillerinin müspet ve menfi mesuliyetini kabul etmesi… Kısacası aklıyla hareket etmesi olduğu gibi; davranışlarına önemli ölçüde hislerinin de tesir ettiği görmezden gelinemez. 

Bazı hisler kolayca zapt olunup kontrol altına alınabilse de, ister farkında olunsun isterse de gizliden gizliye bize hükmedecek ve ne yapacağımıza karar verirken bizi kontrolü altına alacak kadar şiddetli hislere de sahip bulunmaktayız. İşte “korku” çoğu zaman hareketlerimize istikamet veren kuvvetli hislerin en başta gelenlerindendir.

İnsanın içerisinde bulunduğu farklı durumlar netice olarak bazen aynı hissi uyandırabilir. Hatta aynı hissi uyandıran bu durumlar özü itibariyle birbirinin zıttı dahi olabilir. Mesela bir hırsızın yakayı ele vereceğini düşünerek korkuya kapılmasıyla bir hâkimin yanlış hüküm verme ihtimalini düşünerek korkuya kapılması durumunda olduğu gibi. Oysaki olayın özelinde birisi adaletin diğeri ise suçun temsilcisidir.

Kimi zamanda aynı his insanları birbirinden farklı şekillerde davranışlar göstermeye zorlayabilir. Mesela bir kişi korkularını itici bir güç olarak kullanıp harekete geçebileceği gibi bir başkası da korkudan inme inmiş gibi olduğu yere çivilenebilir.

Bu durum kişiden kişiye farklılık gösterdiği gibi aynı kişi için zaman ve faktörüne bağlı olarak da değişebilir. Yani aynı kişi bazen kendi kabahatleri için korkuya kapılacağı gibi bazen de adaletin tecelli etmeyeceği korkusunu hissedebilir. Yine aynı kişi korkunun eseri bir tahrikle taarruza kalkmışçasına hareket ederken başka bir korkuyla heykele dönüşebilir.

İnsanı kılıktan kılığa sokan “korku” esasen din tarafından övülen bir sıfattır. Bu övgü korkunun her türlüsünü ve her derecesini kapsamasa da seviyeli bir hayat yaşamak isteyen bütün insanların sahip olması gereken vasıflardan birisi de dinin bahsettiği korkuya sahip olmaktır. Bu korku “Yalnız benden korkun. Böylece size olan nimetimi tamamlayayım da doğru yolu bulasınız.” (Bakara 150) emrinden de anlaşıldığı gibi sadece Allah’tan korkmaktır.

Yine başka bir ayet-i kerimede: “Kulları içinden ancak âlimler, Allah’tan (gereğince) korkar” (Fatır 28) buyurulurken bahsedilen korkunun âlimlerin bir sıfatı olduğu belirtilmektedir. Her güzel şeyde önderimiz olan Efendimiz (sav) de: “Ben sizin içinizde Allah’tan en fazla korkanınızım.” buyurmuştur. 

Eskiler de bu işin önemine binaen “Kork, Allah’tan korkmayandan!” diyerek Allah korkusunun ne büyük bir erdem olduğunu, kendisinde Allah korkusu bulunmayan bir kişiden her türlü fenalığın gelebileceğini ve böyle kişilerden uzak durulması gerektiğini bize bildirmek istemişlerdir.

Günümüz insanının da hayatına önemli ölçüde korkuları şekil vermektedir. Hatta günümüz insanı tam manasıyla bir “korkak”tır. O en çok kaybetmekten korkar. Para kaybetmekten korkar, şöhretini kaybetmekten korkar, oturduğu koltuğu kaybetmekten korkar, sağlığını kaybetmekten korkar, aklını kaybetmekten korkar, canını kaybetmekten korkar… Kısacası madde ve maddeyi kazanmak için lüzumlu olan bütün vasıtaları kaybetmekten korkar.

Sadece bu kadar mı? Hayır! Bütün bunlara ilaveten sohbet meclislerinden korkar, zikir meclislerinden korkar, fikir meclislerinden korkar, dini içerikli yayınları eline almaktan, evine götürmekten korkar… Altı üstü on beş sene öncesine kadar korkudan İslam’ın gizli kapaklı yaşanılmaya çalışıldığı memleket hangisidir?

Geçmişte korkusundan sakal bıyık bırakamayan, başını kapatamayan, çalıştığı yerde namaz dahi kılamayan hatta bunları yapan akraba ve arkadaşlarıyla görülmekten dahi tedirgin olan ve şimdi az buçuk da olsa etrafındaki abluka kalkmış, başına zorla geçirilen boyunduruğu çıkartarak azıcık da olsa soluklanma imkânı bulmuş o memleketin insanlarına şu soruyu sormak lazım: En baştan mı başlamak istiyorsunuz?

Şimdi asıl amacı ortaya çıkan bir papaz ve havarilerinden oluşan çetenin yaptıklarından sebeple, korkumuzdan bir köşeye sinmiş vaziyette cemiyetin eski haline dönmesini mi seyredeceğiz? Asla! Bizdenmiş gibi görünerek bizi içerden yıkamamışlarken, asli suretleriyle göründükleri vakitte onlara pabuç bırakmayacağız. 

Dün sohbet meclislerini dolduranlar, kendilerine bir yol arayanlar, “Biz de varız!” diyenler eğer bugün korkup köşesine çekilirse, “paralel din çetesi” doğrudan ulaşamadığı emellerine dolaylı yoldan ulaşmış olmaz mı? Asıl davası İslam’ı ve müslümanları baltalamak olan bu girişim bizi korkutup vaz geçirirse sahada yenilmiş olsa da hükmen galip sayılmaz mı? 

Nasıl ki korku istenilen vasıflarda bir hayat sürmek için gerekliyse cesaret de aynı ölçüde gereklidir. Mühim olan neyden ne kadar korkup nerede ne kadar cesaret sergileneceğini kestirmektedir. Bunu becerebilmenin tek yolu da insan-ı kâmili bulup onun hayatını kendimizinkine ölçü yapmaktır.

 

Yazar: Veysel ÖZSALMAN

 

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort