JoomlaLock.com All4Share.net

MÜ’MİNE KARŞI ZİLLET KÂFİRE KARŞI İZZET

Dergimizin bu ayki konusu güzel ahlâk olacak, inşaallah.

Ahlâk mânâ itibariyle huylar, seciyeler, mizaçlar, anlamında bir kavram. Hulk, hulûk kelimelerinin çoğul şeklidir. Hulk veya hulûk insanın beden ve ruh bütünlüğü ile alâkalıdır. Ahlâk bu çerçeve içinde, "İnsanın bir amaca yönelik olarak kendi arzusu ile iyi davranışlarda bulunup kötülüklerden uzak olmasıdır" şeklinde tanımlanabilir.

Kur'an-ı Kerîm'de Resûlullah’a (sas) hitaben: “Sen en yüce bir ahlâk üzeresin.”  (el-Kalem, 68/4) buyurulmuş ve Hz. Peygamber'in kendisi de: “Ben güzel ahlâkı tamamlamak üzere gönderildim.”  buyurmuştur. (İbn Hanbel, Müsned, II, 381)

Buradan anlıyoruz ki; ahlâk denince aklımıza Efendimiz (sav) ve O’nun mükemmel yaşantısı gelmelidir. Çünkü O (sav ) Cenâbı Hak tarafından tüm güzelliklerin ayinesi olarak bezenmiştir. Tüm insanlık ahlâk numunesi olarak O’nu kabul etmiştir. Efendimiz gibi olmak, her şeyimizle O’na benzemek Rabbimizin bizden en büyük muradıdır.

Fakat bazılarımızın hatrına bu mânâda “O (sav) peygamberdi ve Allah’la (cc) konuşan ve sürekli kontrol altında bulunan bir şahsiyetti. Biz O’na nasıl benzeyebiliriz?” gibi sualler gelebilir. Bizler de, “Evet, söylenilenler doğrudur. Fakat O’nun yetiştirdiği ashabı var. Bunlar bizlere daha yakın örnekler olabilir. Biz onlara uyabiliriz” diyoruz ve bu mânâda Efendimiz’in (sav) gönlüne Cenâbı Hak tarafından akıtılan her ne varsa gönlüne akıttığı Hazreti Ebubekir’i en mükemmel şahsiyet olarak görüp onu örnek almamız ve sırayla diğer sahabe efendilerimizi örnek almamız gerekir, kanaatindeyiz. İşte bu zaviyeden bakarak bizler de güzel ahlâk konusunda Hazreti Ebubekir (ra) efendimizin gücümüz nisbetinde ahlâkını incelemeye çalışacağız...

Efendimiz (sav) bir hadisi şeriflerinde:

“Allah Teâlâ'nın üç yüz ahlâkı vardır. Kim onun huzuruna o üç yüz ahlâkın biriyle ahlâklanıp da tevhidle beraber varırsa cennete girer.
Bu söz üzerine, Hz. Ebubekir (ra) şöyle sordu:
- Ey Allah’ın Resûlü! Bende o ahlâklardan biri var mı?
- O ahlâkların hepsi sende vardır. O  ahlâkların Allah katında en sevimlisi de cömertliktir.” buyuruyorlar. (Taberânî)

Allah’ın ahlâkı ile ahlâklanmak, yani Rabbimizin hoşnut olduğu ahlâka bürünmek murad-ı ilahiyi kavramış olmak demektir. Cenâbı Hakk’ın yüce ahlâkı, sıfatlarının tecellilerinden neşet etmiştir. Cemal sıfatlarından neşet ettiği gibi celal sıfatlarından da neşet etmiştir. Meseleye bu zaviyeden baktığımızda yukarıdaki hadisi şerif daha iyi anlaşılabilir. İşte bu mânâyı Hazreti Ebubekir efendimizin bazı hususiyetlerine değinerek açıklayabiliriz. Çünkü hadisi şerifte emir buyrulan ahlâkların tamamını üzerinde topladığı beyan ediliyor.

İlk olarak; Efendimiz’in (sav) Hazreti Ebubekir’i İslâm’a davet etmesi esnasında hiç tereddüt etmeden bey’at etmesi ve Miraç mucizesini müşriklerden duyduğunda “Bunu O’ndan mı işittiniz?” sualine “Evet! Ondan işittik”  cevabına karşılık “O (sav) söylediyse muhakkak doğrudur.” cevabıyla sıddıkiyyete ermesi Hazreti Ebubekir efendimizin teslimiyet noktasındaki ahlâkını ortaya koymaktadır.

İkinci olarak; hicret esnasında Efendimizle beraber olması ve mağarada yaşanan hadiseler... Biliyorlardı ki bu yolculuğun sonunda ölüm olabilir. Çünkü müşrikler hemen en hızlı develeriyle peşlerine düşeceklerdi. Nitekim bu oldu.

Müşriklere görünmemek maksadıyla girdikleri mağarada Efendimiz istirahat maksadıyla Ebubekir efendimizin dizine başını koyup, uykuya dalmışlardı. Bu esnada bir yılan Ebubekir efendimizin mübarek ayağını ısırdı. Cenâbı Peygamber Efendimiz’in  uyanmalarından çekindiği için yılan sokması anındaki şiddetli acıya dayanması ve bu yüzden gözlerinden gelen yaşların istemeden Efendimiz’i uyandırması gibi fedakârlıklar karşısında Cenâbı Hakk’ın Efendimize tevbe suresi 40. ayeti kerime de: “Eğer siz ona (Peygamber'e) yardım etmezseniz, Allah ona yardım eder. Hani o kâfirler, onu Mekke'den çıkardıkları vakit sadece iki kişiden biri iken, ikisi de mağarada bulundukları sırada arkadaşına «Üzülme, çünkü Allah bizimledir.» diyordu. Allah onun kalbine sükûnet ve kuvvet indirmişti ve onu görmediğiniz bir orduyla desteklemişti. Kâfirlerin sözünü alçaltmıştı. Yüce olan Allah'ın kelimesidir. Ve Allah güçlüdür, hikmet sahibidir.” buyurmasıyla Hazreti Sıddîk efendimizi taltif etmesi...

Tebük savaşında malının tamamını Allah Resûlü’ne getirmesi ve Efendimiz “Geriye ne bıraktın ey Ebubekir” buyurduğunda “Allah ve Resûlü’nü bıraktım ey Allah’ın Resûlü” cevabını buyurması…

Efendimizin dünyadan ayrılmasının ardından oluşan karmaşa sırasında Hazreti Ömer efendimizin bile kendinden geçerek “Kim O öldü derse onu öldürürüm!” buyurması karşısında “Kim ki Muhammed'e (asv) tapıyorsa, bilsin ki, Muhammed (asv) ölmüştür. Kim ki Allah'a ibadet ve kulluk ediyorsa bilsin ki, Allah Hayy'dır, ölümsüzdür.” (Tabakât, 2:268; Buharî, 3:95) buyurarak halkı teskin etmesi…

Hilafet tartışmaları varken en layık o olduğu halde kendini ön plana çıkarmaması ve kendisine bey’at edilince irad ettiği hutbesinde: “Allah’a yemin olsun ki , ben sizin en iyiniz değilim. Bu makamımda istemeyerek bulundum. İstedim ki bu işi başkası yapsın (ama olmadı). Siz benim size karşı Resûlullah’ın davrandığı gibi davranabileceğimi mi sanıyorsunuz? (Öyleyse yanılıyorsunuz). Ben öyle davranamam.

Çünkü Resûlullah vahiyle destekleniyordu. Ve yanında Cebrail (as) vardı. Benim yanımda da nefsimi bırakmayan şeytan var. Öfkelendiğim zaman benden uzaklaşınız ki size zararım dokunmasın. Üzerimden gözünüzü eksik etmeyin. Sırat-ı mustakim üzerindeysem bana yardım ediniz. Yoldan saparsam beni düzeltiniz.

Ben bir beşerim, doğru da yapabilirim, yanlış da. Eğer doğru yaparsam Allah’a hamd edin. Hata yaparsam düzeltin.” buyurarak tevazunun zirvesini göstermesi…

“Ya Rabbi! Bedenimi o kadar büyüt ki, cehennemde kimseye yer kalmasın” buyurarak Ümmeti Muhammed’e olan düşkünlüğü ve merhameti…

Son olarak hilafeti esnasında mürtedlerle ve zekât vermeyenlerle savaşması…

Bu örnekler Hazreti Ebû Bekir efendimizin hayatındaki önemli olaylardan bazılarıdır. Dikkatimizi çeken şu ki; Hazreti Sıddîk’ın (ra) yerine göre mükemmel teslimiyetiyle Efendimiz (sav) ve davasını desteklemesi, yerine göre malının tamamını vererek cömertlikte zirve yapması, fedakârlığı, sabrı, metaneti, tevazusu ve yeri geldiğinde Hakk’ın hudutlarını korumak için irtidad eden ve zekât vermeye yanaşmayanlara ölüm emri vermesi. İşte bunların hepsi onun, Allah’ın üç yüz küsur ahlâkıyla ahlâklandığı gösteren vakıalardan bazılarıydı.

Anlatmak istediğimiz şudur ki; İslâm ahlâkı denince halim selim, kimseye karışmayan, Müslüman veya kâfir herkese hoş görünen, beyefendi, başına vur elindekini al, anlayışı anlaşılmamalıdır. Şartlar neyi gerektiriyorsa, o şartlar altında Hakk’ın rızası hangi doğrultudaysa onu yapmaya çalışmak İslam ahlâkıdır. Güzel ahlâk denilince Rabbimiz’in emirlerine en güzel şekilde amade olmak anlaşılmalıdır. Güzel ahlâk, mü’minlere karşı zillet, küffara karşı izzet sahibi olmaktır.

Netice olarak, ahlâkı hamideye ulaşmış olan bir Müslüman herkesin haklarına riayet eder. Her durum ve ortamda mü’minlere sevimli olmaya çalışır. Kimseyi incitmemeye ve kimseden incinmemeye dikkat eder. Fakat Hakk’ın incineceğini düşündüğü ortamlarda da öncelikle nasihati elden bırakmaz. Nasihatin kâr etmediği yerlerde de gösterilmesi gereken tavrı gösterir.
Bu mânâda Hâce Hazretleri’nin (ksa) bir sohbetinden yaptığımız alıntıyla yazımızı bitirelim:     

“Bir Müslüman ahlâktan yoksun olmaz. Ahlâksızlık toplumları hep değişik felaketlere düçâr kılar. En az iman kadar ahlâk da önemlidir. Bir mü’min için hele. Ölçülü davranmak, temkinli davranmak hep bunlar ahlâk ile alâkalıdır ve ahlâkın şubeleridir. Bu mânâda sadece ilâhi emirleri yerine getirmek yeterli değildir tek başına. Namaz kılan bir insan, inanmış bir insan, belli, bilinen haramları terk eden bir insan; ahlâken de insanlara zarar verici, hayvanlara zarar verici her türlü şeyden kaçınmalı, sakınmalı. İnsanları kandırmayı terk etmeli. Şaka dahi olsa yalan söylememeli. Esprisiyle dahi olsa arkadaşını incitmemeli. Onların ters anlayacağı kelimeler konuşmamalı, espri bile olsa. Bunlar ahlâka dair şeyler. Bunlara dikkat etmeli. Karşıdakini kıracak, incitecek, bozacak, onun şerefiyle oynayacak, kişiliğine zarar verecek her türlü hâl, davranış, tutum, önyargı gibi şeylerden kaçınmalı. İşte nefsin bu kuvvetini, bu dirayetini kıracak şey tasavvuftur. Bir insan-ı kâmil’in terbiyesinde, onun göstereceği usulde zikre, fikre devam etmeli. Onun tasarrufu altında olmalı. Yoksa bundan başka türlü kurtuluşumuz mümkün olmaz.”

Cenâbı Hak, Efendimiz’in, ashabının ve varisi ekmellerinin ahlâkıyla ahlâklanmayı cümlemize nasib buyursun. Âmin...

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2013 ŞUBAT SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort