JoomlaLock.com All4Share.net

MÜSRİFLİK

israf

Müsriflik - Mine ŞİMŞEK

Sayı : 80 - Ağustos 2014

 

Müsriflik

 

Zengin bir tüccar yeni aldığı kölesiyle alışverişe çıkıyor, gemiye biniyorlar. Hayatında ilk kez gemiye binen köle tedirgin olup korkmaya başlıyor. Tüccar ne yapıyorsa sakinleştiremiyor. Yolcular da bir hayli uğraşmışlarsa da nafile. Bir türlü korku ve paniği geçmiyor. Orada yaşlı bir zatın oturduğunu gören tüccar yanına varıp,

-Efendim bir hayli yaşınız ilerlemiş ve olgunsunuz, kölemi sakinleştiremiyorum. Bu konuda bana yardımcı olur musunuz, der. Yaşlı zat, biraz düşündükten sonra şu cevabı verir,

-Elinden sıkıca tutup denize daldırın, sonra çıkarın.

Denildiği gibi yapan tüccarın kölesinde artık ne korku, ne tasa... Bu durumun hikmetini merak edip, soran tüccara o zat cevap verir, 

-Evladım o köle, suya girmeden geminin kıymetini bilmiyordu, ne zaman ki suya girince geminin sağlam ve güvenilir yer olduğunu anladı. 

Hayatımızda da böyle değil miyiz? Hastalık gelmeden sağlığımızın, fakirlik gelmeden zenginliğin, kıymetini bilemiyoruz. Elimizden alınırsa o zaman değerini/kadrini anlıyoruz. 

Fahri Kâinat Efendimiz (sav) buyuruyor ki; “Beş şey gelmeden önce beş şeyin kıymetini bilin:

1) İhtiyarlık gelmeden gençliğin kıymetini,

2) Hastalık gelmeden sıhhatin kıymetini,

3) Fakirlikten önce zenginliğin kıymetini, 

4) Meşguliyetten önce boş zamanın kıymetini, 

5) Ölmeden önce hayatınızın kıymetini, biliniz. (Hakim el-Müstedrek, 4, 306)

Hâce Hazretleri (ksa) bu konuyla ilgili bir sohbetlerinde buyuruyorlar ki; “Sıhhat nimettir, variyetin nimettir. Bunların yanında namazın nimettir, zikrin nimettir, aldığın verdiğin nefes nimettir. Sohbet nimettir. Bunların hepsine şükretmezsen yani kıymetini bilmezsen elinden alınır.”

Bizler de şöyle bir hayatımızı gözden geçirelim, şükretmek bir yana; yiyecekte israf var, giyecekte israf var, eşyada israf var, müsriflik var. Unutmayalım ki kanaat etmezsek ve şükretmezsek elimizden alınır.

Rabbimiz (cc) bizlere buyuruyor ki; “Yiyiniz, içiniz, israf etmeyiniz. Muhakkak ki O, müsrifleri sevmez.” (Âraf; 31)

“Ve onlar ki harcadıklarını ne israf, ne cimrilik ederler.” (Furkân; 67)

“Şüphe yok ki Allah yalancı ve müsrif kimseyi doğru yola çıkarmaz.” (Mü’min; 28)

Yüce Rabbimiz (cc) müsrifleri doğru yola çıkarmadığını açıkça beyan buyurmuştur. Günümüzde tüketme duygusu maalesef her geçen gün bizi esir alıyor.

Yeme ve içme tüketiminden başlayalım. Misafir çağırmak, ona ikram ve hürmet sünnettir, bu güzel düşüncenin yanında, abartılı ikramlarla o misafirin mahcub olma durumunu da düşünerek; misafirle gıybet, dedikodu, maleyani olayını gözden geçirerek; Allah’ın (cc) razı olacağı şekilde misafirle, muhabbetleşmek gereklidir. Unutmayalım ki vakitlerimiz değerlidir. Vakitlerimizi onu bunu çekiştirmekle değil de büyüklerin istediği gibi sohbetleşerek değerlendirmek en güzelidir. Meşguliyetten önce zamanımızın değerini kıymetini de bilmeliyiz, değerli vakitlerimiz boşa geçmemeli, zamanlarımızın elle tutulmayan değerli bir inci olduğunu her an hatırlamalıyız. 

Fahri kâinat Efendimiz (sav) buyuruyorlar ki; “Lezzetleri kesip atan ölümü çokça zikredin.” (Tirmizî, Nesaî)

Yani ölümü hatırladıkça, dünya hayatının gelip geçici olduğunu bilir ona göre kulluğumuzu yaparız. Bizler ise ölümün adını duyduğumuzda ölüm bahsini kapatıp, içimi kararttın, deyip başka konulara geçiyoruz. Oysa Peygamber Efendimiz (sav); “Ölüm mü’minin hediyesidir.” (Beyhakî, Hakim) buyuruyorlar. Büyükler ise “Ölüm, dostu dosta kavuşturur.” buyurmuşlar.

Ölümü hatırlamak, mü’mine günah işletmez, yalan söyletmez. Her an rabıtalı ve tefekkürlü olur.

Vakitlerimizi kendi arzu ve isteklerimize göre değil, büyüklerimizin istediği şekilde olması için gayret ve çaba göstermeliyiz.

Peygamber Efendimiz (sav) buyuruyorlar ki; “İsraf ve gösteriş şeklinde olmaksızın yiyiniz, giyiniz, tasadduk ediniz. Allah verdiği nimeti kulunun üzerinde görmekten hoşlanır.”

Günümüzde davet olayını o kadar abartmışız ki, gelenekselleşmiş, olmazsa olmazlardan biridir. Bir kaç tanesini sıralayalım; Ramazan ayında iftar daveti, yeni düğünü olmuş, taze gelin daveti, dünür daveti, yeni ev alınmış ev görme daveti, hacca gideni davet, altın günü daveti.

Bir de bunlar oyunlu eğlenceli geçiyorsa, bunlar mü’min birinin mânevî haz alacağı durumlar değildir. Büyükler eğlenceli altın günlerini “Kısır yiyerek, boş geçen bir vakit kaybı” olarak değerlendiriyor. Bir de sırf gösteriş için ikramda da aşırıya kaçılmışsa, Hakk’ın (cc) rızası aradan kalkar, nefis ve gösteriş devreye girer. 

Misafire üç çeşitten fazlasına kaçmadan, sürekli onu tepeden tırnağa süzmeden, rahat ettirmek mü’minlik vazifemizdir. Ona en güzel ikram ise, karşılıklı sohbetleşmektir. Hem vakitlerimiz de boşa geçmemiş olur.

Rabbimiz (cc) Kur’ân-ı Kerim’de buyuruyor ki; “Yakınlarınıza, yoksula, yolda kalmışa hakkını ver ama sakın saçıp savurma, çünkü savurganlar şeytanın kardeşleri olmuşlardır. Şeytan ise Rabbi’ne karşı pek nankördür.” (İsrâ; 26-27)

Rabbim (cc) her konuda israfa ve gösterişe kaçmadan, çok da cimrilik yapmadan yerinde, kıvamında olmamızı nasip etsin. 

Eşyada da birçok israfımız var. Yine birkaç tanesini sayarak devam edelim. 

Bir bayan olarak alacağımız şeyin en iyisi, kalitelisi olmasına dikkat ederiz. Bunun yanında aşırıya kaçmamalıyız, tutumlu olmalıyız. İsraf cömertlik değildir. Var olan eşyanın bir ikincisi veya üçüncüsü israftır. Fakire veririm düşüncesi ile almak da yanlış düşüncedir. Ne yapsın fakir senin eski eşyanı, eğer hayır edeceksek o alacağımız eşyanın parasını veya ona gıda türü (yiyecek) alarak hayır yapabiliriz.

Bizler çarşıya çıktığımızda alacağımız şeyi zar zor beğeniyoruz. Bir de yanımıza da çok dolaşmaktan hoşlanmayan birini almışsak o kişiyi huzursuz edebiliriz. Şöyle bir düşünürsek çarşıdaki boşa geçen vakit kaybımız nelerdir? Bir kaç tanesini sıralayalım;

Eşya merakı, marka hobisi, komşumun var benim de olmalı, en kalitelisi ve pahalısı olmalı, alınan eşyayı gönlüme sinmedi, geri iade etme merakı, misafirim yok bilmemeli, soframda kuş sütü kuru üzüm olmalı, onun bana ikram ettiğinden fazlası, eksiksiz ikram olmalı... Bunların hepsi şeytanın ve nefsin hileleridir. Abartılı saçıp savurma, kendini gösterme merakı nefsin oyunudur. Gizli kibirdir. Büyükler ne güzel buyurmuş; “İsraf, dipsiz bir kuyu gibidir.”

Peygamber Efendimiz (sav) buyuruyorlar ki; “Dikkat edin! Sizin için Beni en çok korkutan şey, nefsinizin isteklerini uymak ve uzun ameldir. Nefsin arzularına uymanız; sizin Hakk’a ulaşmanızı engeller. Uzun amel ise dünya sevgisinden kaynaklanır.

Dikkat edin! Dünyayı sevdiklerine de, sevmediklerine de verir. Fakat bir kulunu sevdiği zaman ona imanı bahşeder. 

Dikkat edin! Bazı insanlar dinin bazıları da dünyanın derdine düşerler. Sizler dininizin derdine düşün. Dünyanın kulu kölesi olmayın.

Dikkat edin! Dünya arkasını dönüp gitmektedir, ahiret ise size doğru gelmektedir. İyi biliniz ki sizler amelin olduğu fakat hesabın olmadığı bir dünyadasınız, iyi biliniz ki sizler amelin olmadığı hesap gününe doğru yaklaşmaktasınız.” (Müttakî-i Hindî, Kenzü’l-Ummâl)

Allah Teâlâ (cc) bizlere yemede, içmede, eşya alırken, hayır yaparken, davetlerimizde nefislerimizin hoşuna gidecek şekilde değil de Hakk’ın (cc) rızasını gözeterek, sünnetlere uyarak hayatımıza uygulamamızı nasip edip israftan ve gösterişten uzak, emin, muhafaza etsin. Âmin.

 

Yazar: Mine ŞİMŞEK

 

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort