JoomlaLock.com All4Share.net

SÂDÂT-I KİRAM -2

Sâdât ı Kram 2

Sâdât-ı Kiram -2 - Vahdettin ŞİMŞEK

Sayı : 130 - Ekim 2018

 

Sâdât-ı Kiram -2

 

Muhterem kardeşlerim, geçen aydan kalan konumuza devam ederken, sâdât-ı kiram efendilerimizin kısaca özelliklerini sıralamaya ara verip İmam Efendimizin (ksa) Sohbetnâme’sinden bir alıntıyla devam etmeyi uygun gördük. İmam Efendi (ks), Kur’an-ı Kerim’deki “şecer” yani ağaç kelimelerinin geçtiği üç ayeti kerimede bu kelime ile insan-ı kâmilin tarif edildiğini izahla buyuruyor ki:

Diğer üç mahalde de “şecer” kelimesi vardır ki, Şeyh efendimiz hazretleri bu ‘şecer’lere insan-ı kâmil manası îtâ buyururlardı.

Birisi: “Allah göklerin ve yerin nurudur. O’nun nurunun sıfatı sanki içinde bir çerağ bulunan bir hücredir. O çerağ bir sırça (kandil) içindedir. O sırça (kandil) de sanki inci (gibi parıldayan) bir yıldızdır ki güneşin doğduğu yere de battığı yere de nispeti olmayan mübarek bir ağaçtan, zeytinden tutuşturup yakılır. Onun yağı, kendisine bir ateş dokunmasa da hemen hemen ışık verir. (Bu ışık da) Nûr üstüne nurdur. Allah kimi dilerse onu nuruna kavuşturur. Allah insanlara mesel irat eder. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.” ayeti kerimesi de Sure-i Nûr’dadır. “Şecere-i mübâreke-i zeytûne”dir ki “lâ şarkıyyetin velâ ğarbiyye”dir. Dikkat ediniz: Bu ayeti celîle hakikaten baştan ahire “insânı kâmil’i tarif ve tavsif ediyor.

Diğeri Yâsin-i Şerif’teki: “O yemyeşil ağaçtan sizin için bir ateş çıkarandır. İşte bakın (ateşi) ondan (çakıp) alıyorsunuz.” ayeti kerimesi olup bu “Şecer-i ahzar”a takarrüb edenler derhal îkâd olunur (ateş yakma, tutuşturma), yâni onlar da nâr-ı aşk ve muhabbetle yanar, narları nûr olur.

Diğeri de: “Görmedin mi, Allah sana nasıl bir mesel irat etmiştir. Güzel bir kelime, kökü sabit (ve sağlam) ve dal(ları) semada olan bir ağaç gibidir, ki o (ağaç) Rabbinin izniyle her zaman yemişini verir durur.” ayeti kerimesindeki “şecere-i tayyibe”dir. İşte bunlardan ve diğer ayât-ı celîle-i İlâhiyeden anlaşıldığına ve ehâdîs-i şerîfedeki işârât-ı celîleye ve evliyâullahın ittifakına nazaran Allah’a yol insân-ı kâmildendir. Başka suretle yol yoktur. Bu noktayı, bu ihtiyacımızı iyi bilmemiz ve ona göre de insanın mürşidine hizmet etmesi lâzımdır. Bir mürîd için bir sâlik için ilk şart budur.

Yani buyuruyorlar ki, evliyaullah hazeratı Allah’ın (cc) Nûr esmasının kendilerinde kâmilen tecelli ettiği mübarek zatlardır. O nur, onların mübarek gönüllerinin içinde güneşin en yakınında bulunan yıldızlar gibi çok parlaktır. Onların nurları doğuyu da batıyı da güneyi de kuzeyi de hatta âlemleri aydınlatır. Onlara Rableri katından öyle bir ışık verilmiştir ki, herhangi bir dış etki onun ne ışığını artırabilir ne de azaltabilir. Onların nurlarının parlaklığı bazen onları hicaba büründürebilir. Kalbi evliyaya muteriz olanlar onları kendileri gibi zannederek yok sayabilirler. Fakat Hakk’ın (cc) ezelden nasipli kıldığı kimseler o nurun ateşinden kendi gönül ateşlerini yakabilirler. Bununla alakalı Hazreti Mevlâna şöyle buyururlar; “Her devirde bir veli vardır. Hem senden gizlenmiştir. Hem de gözünün önünde durmaktadır.”

Onların kökleri o kadar sağlamdır ki, tohumlarını nuru Muhammediden almışlardır. Dalları yeryüzünün tamamını kapsayacak kadar serpilmiştir. O dallarda yetişen meyveler nasibi olanların kolayca gıdalanmasına sebep olur. Her nerede olursa olsun Hakk’ı arzulayan talipler onların aracılığıyla matlubuna ulaşırlar. 

İşte sâdat-ı kiram hazeratı (ksa) bahsedilen özellikleriyle insanlık için yaradılış gayesine ulaşmasında muazzam bir lütfu ilahidir. Özellikle risaletin son bulmasıyla, vahyin gerçek mesajlarının ulaşmasında onların öğretileri insanlığı dünya ve ahiret saadetine ulaştıracak yegâne eğitim metodu olmuştur. Çünkü onlar Allahu Teala’ya (cc) yakınlıklarından dolayı O’nu çok iyi tanımaktadırlar. Bu yüzden O’nun (cc) muradına vakıftırlar. Dolayısıyla insanı hazreti insan yapacak bilgi donanımı sadece onlarda mevcuttur. Bizlere düşen ise onların yolunu güzelce takip etmektir. 

Geçen sayıda kısa özelliklerini bahsederek mübarek isimlerini zikrettiğimiz sâdâtı kiram hazeratını yâd etmeye devam edelim.

Evet, onlar gün gelir Halil Ata (ksa) olur, devlet yönetir. Gün gelir Kafkas kartalı Şeyh Şamil olur, îlayı kelimetullahın yükselmesi için cihad meydanlarını inletir. Gün gelir ümmeti Muhammed dara düştüğünde Hazret Muhammed Diyauddin olur, müridanı ile küffara karşı mübarek kolunu şehid edecek derecede kahramanlık destanı yazar.

Gün gelir bu zat Abdurrahman-ı Tâhî (ksa) olur. İlmi kariyeri çok yüksek, kadılığa kadar yükselmiş, hatta Kadiri tarikatından halife olmuş iken bütün bu makamları terk ederek Ğavsı Hizani namıyla ma’ruf Seyyid Sıbğatullah Arvâsi (ksa) hazretlerine intisab eder. Şeyhine bağlılığı herkes tarafından takdir edilir. Hatta kıskanılır. Bir gün Ğavsı Hizani (ksa) hazretleri bir kış günü imtihan için halife namzeti mürdleri ile birlikte dağlara doğru yürürler. Bir dağın eteğine geldiklerinde Hazret dağa doğru nazar ederler. Dağdan bir çığ onlara doğru gelmeye başlar. Bütün müridler kurtulmak için kaçışırken, Abdurrahman-ı Tâhî (ksa) hazretleri mürşidini korumak için ona doğru giderler. Bütün müridân mahcubiyetle takdir ederler. Onun Hak adına Hakk’ın dostuna teslimiyet göstermesi yolunun kıyamete kadar dünyanın her yerine ulaşmasına sebep olacaktır.

Yine gün gelir daha çocukken Hazret’in kardaki ayak izlerine basarak onu takib etmesi ve görenlerin “Yolda tek ayak izi var fakat camide iki kişi var!” diye şaşırması üzerine Muhammed Diyauddin Hazretleri’nin (ksa) “Biz iki bedeniz, fakat bir gönülüz.” buyurmasıyla sahiplendiği, daha sonra Hazne’de şeyhinin himmet ve tasarrufuyla ve nesli pâkinin teveccühüyle Sultanu’l-Câzibin olan, şehla gözleriyle nazar ettiği eşkıyaların said olmasına, istibdat döneminde şehirlerde insanlar iman mücadelesi verirken o (ksa) hiç bir bilgisi olmayan dağ köylerinde Allah aşkından mecnuna dönecek kadar imanla dolu gariplerin yetişmesine ve bu köylerden yükselen velâyet nuruyla köylerden şehirlere, üniversitelerden kışladaki asker ve subaylara kadar binlerce insanın muhabbetullah ve muhabbeti Rasulullah’a ulaşmasına sebep olmuş Gavsu’l-azam Abdulhakim Bilvânisi (ksa) hazretleri olur. 

Yazımıza inşaallah önümüzdeki ay devam edeceğiz.

 

Yazar: Vahdettin ŞİMŞEK

 

Bu kategoriden diğerleri: « SÂDÂTI KİRAM SÂDÂT-I KİRAM -3 »

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort