JoomlaLock.com All4Share.net

SÂDÂTI KİRAM

Sâdâtı Kiram

Sâdâtı Kiram - Vahdettin Şimşek

Sayı : 129 - Eylül 2018

 

Sâdâtı Kiram

 

“Uyan! Allah dostlarına ne korku vardır, ne de onlar mahzun olurlar! Onlar ki Allah’a iman edip, takva ile kötülüklerden korunur dururlar.” (Yunus 62, 63)

“Allah’ın öyle kulları vardır ki, peygamber olmadıkları, şehid olmadıkları halde, kıyamet günü Allah’ın katındaki dereceleri sebebiyle; peygamberler de, şehidler de onlara imrenirler. Bunlar öyle insanlardır ki aralarında ne bir akrabalık ve ne de bir menfaat alışverişi olmadığı halde, sırf Allah rızası için birbirilerini severler. Allah’a kasem ederim ki; yüzleri nur kaplıdır ve kendileri nurdan bir minber üzerindedirler. İnsanlar korktukları zaman onlar korkmazlar, insanlar mahzun oldukları zaman onlar mahzun olmazlar.” (Ebu Davud)

Rabbimiz celle ve âla hazretlerinin kendisine veli-dost olarak yakınlaştırdığı, dünyada da ahirette de kendilerinden korkuyu ve hüznü kaldırdığı evliyaullah hazeratına derin bir hürmet ve sevgi duygularıyla yazımıza başlayalım.

Evliyaullahın tamamı insanlar içerisinde müstesna bir yere sahiptir. Bunların içerisinde de yine müstesna veliler ve bunların oluşturduğu silsileler vardır. Biz burada silsiletü’z-zeheb yani altın silsile denilen Nakşibendi-Hâcegân silsilesinin sâdâtını yâd etmeye çalışacağız.

Malum olduğu üzere Hâcegân yolu Efendimiz’in (sav) Sevr mağarasında Sıddık-ı Âzam efendimize talim etmiş olduğu usule nisbet edilmiştir. Sıddık-ı Âzam efendimizden sonra Selman-ı Fârisi (ra), ardından yine Hazreti Sıddık’ın (ra) torunu Kasım bin Muhammed (ra) hazretleri, onun ardından ehlibeytten Cafer-i Sadık’tan (ra) ilâ ahir devam eden bir mukarrebûn silsilesi günümüze kadar gelmiş ve bu günde mürşidimiz, canımız cananımız Mevlânâ Hâce Yakub Hâşimî (ksa) hazretleri ile devam etmektedir.

Elbetteki onlardan bahsetmek, onları tanıtmak bizim gibi nefsin esiri olmuşların haddine değildir. Onları “dostum” buyurarak Cenabı Hak (cc) medhetmiştir. Zatına varis kılan Habibullah (sav) taltif buyurmuştur. O kübera, ilâhi bir cezbe ile zaman zaman kendilerini tarif ve ta’zim buyurmuşlardır. Biz de genel olarak sâdâtımızın kelamından tarif etmeye gayret edeceğiz.

Reşahat Ayne’l-Hayat’ın son kısmındaki beyitlerden bazılarında Şeyh Sâfi (ksa) şöyle buyurmaktadır:

“Seyahatları vatan dahilindedir. Tıpkı hâle içinde oturmakta olan ay gibi. Bedenen durmakta olmalarına rağmen, yürekleri itibarı ile sa’y ve harekettedirler. Bu hızlı yürüyenlerin durumu, baş döndürücü bir hızla hareket etmesine rağmen yerinde sabit sandığın dağların, yerin durumuna benzer. Demek yürekleri dönük kimseler bu zatları da kendileri gibi dönük sanırlar.

Ehlüllâh, aşk kâbesine doğru yol alan bir kafiledir. O kafileye kumandanlık edenler de bu kahraman nakşîlerdir. Bu zatlar, aşka susamış kimselerin dudağında cana can katan aşk şarabıdırlar. Vesveseli insanların elinde ise, avuçta sıkılan altınlardır.

Tertemiz gözlere sahiptirler. Hatta, saf ve temiz gözlerin nurlarıdırlar. Dindarların önderi, dinin de tacıdırlar.”

Onlar yeryüzünde Hak namına bulunurlar. Beyitte de buyurdukları gibi ihtişamla karşımızda duran, yeryüzünü dengede tutan dağlar gibidirler. Dışarıdan hareketsiz gibi dururlar. Fakat içeride hiç bir beşerin fehmedemeyeceği bir hareketlilik içindedirler. Bizler onların huzurundayken onlar bize göre bizimle olurlar ki bu Rabbimizin bize sunduğu en büyük nimettir, hakikatte onlar Rablerinin izni ve emriyle âleme nizamat verirler.

Gün gelir, Hakk’ın azameti ilahiyesi karşısında mahfiyet elbisesine bürünüp, Bayezid-i Bistâmi (ksa) hazretleri olur, bütün amelini iki ekmeğe satıp deveye yedirir ve “Elhamdulillah şimdi Rabbimle başbaşa kaldım.” buyururlar.

Gün gelir, Hasan Harakâni (ksa)hazretleri gibi aslanı kendisine binek ederler ve “Biz insanların ezasına sabrettik, Allah da aslanları bize hizmet ettiriyor.” buyururlar. 

Gün gelir Abdulhalık Gucdevânî (ksa)hazretleri gibi ahlakının güzelliğinden ve makamının yüceliğinden melekler huzuruna gelir, onunla sohbet eder ve ondan dua talebinde bulunurlar.

Gün gelir Mevlâna Bahâuddin Şahı Nakşibend (ksa) hazretleri gibi mahlukata şefkatinden yıllarca yaralı hayvanları tedavi eder ve insanlara eza veren şeyleri sokaklardan temizler. Bunun sonucunda da Maklukatın Halıkı (cc) tarafından mübarek ismi şerifi ve yolu kıyamete kadar aziz kılınır.

Gün gelir Ubeydullah-ı Ahrar (ksa)hazretleri gibi Semerkand’dan İstanbul’a tayyi mekan yoluyla ulaşıp, İstanbul’un fethinde bulunur. Sorduklarında da “Kardaşım Sultan Fatih savaş zorlaştığında bizden yardım istedi. Biz de onun yardımına koştuk.” buyururlar.

Yine gün gelir İmamı Rabbani (ksa)hazretleri gibi İslam itikadının bozulmaya çalışıldığı bir dönemde zamanın firavunu Ekber Şah ve yönetimine karşı eşine az rastlanır bir mücadele ile insanların itikadlarını kurtarır. Bunun sonucunda da Müceddidi Elf-i Sâni (İkinci bin yılın yenileyicisi) olur.

Yine ümmetin fesada gitmeye başladığı bir dönemde kendi döneminde ilimde yekta olan fakat bununla yetinmeyip mana denizinden de kana kan içen ve asrının manevi kıblesi olan Mevlâna Halid-i Bağdadi (ksa) hazretlerini görüyoruz. İslam coğrafyasında ilmi ile tanınmış alimleri, hilafeti ayakta tutmak için gayret eden siyasileri, Müslüman olduğunu söyleyen fakat İslam dininden bîhaber yaşayan garipleri hep birlikte irşad edip âdeta bozulmaya başlayan İslam akaidini tasavvuf muhabbetiyle yeniden canlandırmıştır. Yetiştirdiği dört yüz küsur halifesi ile yepyeni bir çağ açmıştır. Bugün elân cari olan ve ehlisünnet itikadının yayılmasına kaynak olan yolu devam etmektedir.

Konumuza inşallah gelecek sayılarda devam edeceğiz...

 

Yazar: Vahdettin Şimşek

 

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort