JoomlaLock.com All4Share.net

ŞAHI NAKŞİBEND HAZRETLERİNİN FİKİRLERİ VE ANLAYIŞI

Şahı Nakşibend Hazretlerinin Fikirleri ve Anlayışı

Şahı Nakşibend Hazretlerinin Fikirleri ve Anlayışı - Vahdettin Şimşek

Sayı : 133 - Ocak 2019

 

Şahı Nakşibend Hazretlerinin Fikirleri ve Anlayışı

 

Muhterem kardeşlerim, bu ayki, sohbet konumuz Hâcegân yolunda çok önemli bir yeri olan, kendisinden sonra bu güzide yol mübarek ismiyle anılan Mevlana Bahauddin Şah-ı Nakşibend (ksa) hazretlerinin yaşantısı ve fikriyatı olacaktır. Elbette ki o büyük mana sultanını bir makale ile tanımak veya tanıtmak mümkün değildir. Fakat gücümüz nisbetinde bizlere kadar ulaşan kaynaklarımızın ışığında, himmetlerini üzerimize çekmek arzusuyla mübarek yaşantılarından bahsetmeye gayret edeceğiz. Çünkü “Salihlerin anıldığı yere rahmet yağar.” emr-i peygamberisi bizim için azim bir nimettir. Hele de günümüzde evliyaullah hazeratına bu kadar iftira ve hücumat varken onları sürekli gündemde tutmak, onların himmetlerinden ve tasarrufuyla hayat bulan bizlerin bu peygamber varisi ve aşığı zatları hiç unutmamamız gerekir. 

Başlangıçta Hâce Bahauddin (ks) hazretlerinin çok sevdiği ve kendisini en çok seven ve tanıyan halifesi Muhammed Pârisa (ks) hazretlerinin şeyhini medheden ve bizlere tanıtan medhiyesi ve şiiriyle başlayalım, inşallah. 

O büyük veli mürşidini şöyle methediyor:

“İrşad ve hidayetin kaynağı, velayet sıfatlarının merkezi, hakikat ve İrfan sahibi insanların kutbu, rabbani sıfatların mazharı, sübhani ahlakın baş temsilcisi yüce himmet sahibi Şahı Nakşibend.”

Beytinde de buyuruyor ki;

Kibirsiz riyasız ve kinden uzak oldu,

Kutsal olan Nura yüzü ayna oldu,

Onunla karşılaşmak her sorunun cevabı,

Her sorun hiç konuşma olmaksızın onunla hal olur,

Onun güzelliği anlatılmaya çalışıldıkça

Zaman biter de bunun vasfedilişi sona ermez.

Onu düşündüğüm her faziletle methetmek isterim,

Ecel bitti de buna dair anlatacaklarım baki kaldı.

Onun (ks) talim ettiği Nakşîlik yolunda en büyük keramet, kerametin gizlenmesiydi, setredilmesiydi. Çünkü Hak Teala bazen veli kulunu kerametle taltif ederek kendisi ile keramet arasında muhayyer bırakarak imtihan eder. Kul, gayenin keramet değil, istikamet ve Hak rızası olduğunu anlarsa kurtulur; değilse ayağı sürçer ve tökezler. Maneviyat yolunun en tehlikeli geçidi burasıdır. Şâh-ı Nakşibend’e göre en büyük keramet kerameti örtmek ve gizlemektir. Bu yüzden kendisinden: “Sizden niçin bu kadar az keramet zuhur ediyor?” diye soranlara şu cevabı veriyor: “Omuzlarımızdaki bunca günah yüküne rağmen ayakta durabilmekten daha büyük keramet mi arıyorsunuz?”

Sordular:

– Sizin dervişliğiniz mevrûs mudur, yoksa mükteseb midir?

Şâh-ı Nakşibend buyurdu:

– Bizim dervişliğimiz Hak cânibinden bir cezbedir. Hakk’ın ikrâmıdır.

– Peki, sizin tarikinizde cehrî zikir, halvet ve semâ var mıdır?

– Hayır, yoktur.

– Öyleyse sizin tarikatınızın esası nedir?

– Bizim tarikatımızın esası halvet der-encümendir. Yani zâhir halk ile bâtın Hak ile bulunmaktır. “El kârda, gönül yârda” olmaktır. Nitekim Kur’an’daki: “Ne ticaret ve ne de alışverişin Allah’ın zikrinden alıkoymadığı erler vardır.” (Nûr 37) ayetinde bunlara işaret vardır.

Şâh-ı Nakşibend hazretleri, ileri ufuklara bakmayı daima yükselmeyi öğütleyen bir mana sultanıydı. Müridlerine: “Eğer himmetimizi yüksek tutmaz, oyununuzu büyük oynamazsanız, size hakkımı helâl etmem. Üstün himmette öyle olmalısınız ki, ayaklarınızla başıma basmalısınız.” Yani sizin manevi dereceniz benden daha yukarılara ulaşmalı.

Buhara ulemasından biri, Şâh-ı Nakşibend hazretlerine sordu:

– Bir kul namazda huzura nasıl erebilir?

Cevap verdi:

– Dört şeyle:

1. Helâl lokma

2. Namaz dışında da Hakk’ı asla unutmamak,

3. Abdest sırasında da gafletten uzak durmak; Hak ile olmak.

4. İlk tekbiri alırken kendini Hakk’ın huzurunda bilmek.

Tarikatın, şeriatın emrini yerine getirmekle elde edileceğini belirten Şah-ı Nakşibend:

“Bizim yolumuz, sağlam halkadır. Hz. Peygamber’e ve sünnetine tabi olma, eteğine tutunmak, sahabenin izinden gitmektir.” der. (Molla Cami, 720, 721, 739.)

Şah-ı Nakşibend, helal konusunda çok titiz davrandığı için şüpheli yemeklerden kaçınır, müritlerini de sakındırırdı. Emirlerin sofrasında yemek yemez, onların yemeklerini şüpheli görerek şöyle derdi; “Biz Allah’ın lütfu ile manen her ne elde etti isek, Kur’an ayetleri ve Hz. Peygamber’in hadisleriyle amel etmek suretiyle elde etmişizdir. Bu amelden bir netice alabilmek için; 

1.Takva ve şerî kurallara riayet etmek, 

2.Azimete sarılmak, 

3.Ehlisünnet ve cemaat prensipleriyle amel etmek ve 

4.Bidatlerden kaçınmak gerekir.” Bu prensipler, Nakşibendiliğin hükümlere karşı gösterdiği hassas yaklaşımını da ortaya koymaktadır. (Prof. Dr. N.Tosun, 340)

Yine kendilerinden sonra yerine geçen güzide halifelerinden Hoca Alauddin Attar (ks) hazretleri buyuruyorlar ki;

Bizim hacemiz her zaman fakr yolunu seçti ve öyle yaşadı. Dünyaya değer vermedi. Allah’ın gayri olan her şeyden alakayı kesme ve tam olarak Allah’a bağlanma hususunda büyük çaba gösterdi. Allah’tan başka hiçbir şeyi önemsemedi. 

O daima mübarek sözleri ile de fakrı över, fakirlere muhabbet göstermeyi tavsiye ederdi ve “Biz her ne bulduksa fakr sıfatı ile bulduk.” derdi. 

- O yaşayış tarzı öyle idi ki, evinde bulunan mescitlerini kış günü yarayacak bir çözüm olmadığından bir hasır üzerinde ibadet ederlerdi.

- Yiyecek ve içeceklerin helal olmasını azami dikkat sarf ederler şüpheli şeylerden haramdan sakınır gibi sakınırlardı. Bu konuda son derece titiz davranır. Hatta mübalağa gösterirlerdi. Özellikle hane halkına helal lokma temin hususunda haddinden fazla çaba sarf eder elinden gelen gayreti gösterirlerdi.

- Kendisini her kim bir hediye getirirse bu hediyeyi aynı ile veya misliyle mukabele ederdi “Hediyeleşiniz ki sevginiz ve muhabbetiniz devam etsin.” hadisi şerifine göre hareket ederdi.

- Bizim hacemiz huyları en üstün derecedeydi. Eğer bir dostu evine gelse bizzat ona hizmet eder ve her çeşit ihtiyacı ile meşgul olurdu. Hatta misafirin binek hayvanının dahi rahatını sağlamak için gerekeni yapardı.

-Hoca Nakşibend hazretlerinin geçim ve yiyeceklerini nafakasının temini kendi ziraatlarındandı. Ekerler biçerler de her sene bir miktar arpa ve börülce yetiştirilirdi. Onların tohumu tarlası suyu ve ekimi hususunda tam bir itina gösterir ve titiz davranırdı. Bu işlerde kendileri de çalışırlar ve helal-halis yiyelim diye kendi ektiklerinden yerlerdi.

Yine Alauddin Attar (ks) hazretleri Şahı Nakşibend hazretlerinin azim ve iradesini anlatırken şu nakillerini anlatıyorlar.

“Bir gün yürüyüp giderken bir kumarhanenin önünden geçiyordum. İçeride bir topluluğun iştahla Kumar oynamakta olduklarını gördüm. Hele içlerinden ikisi kendilerini oyunu öyle vermişlerdi ki hiçbir şeyin farkında değillerdi. Maddi manevi bütün güç ve varlıklarıyla kumara bağlanmışlardı. Sanki kendilerinden geçmişlerdi.

Böylece ikisi kendi aralarında aldılar verdiler. Bir müddet sonra Onlardan birisi mağlup oldu, küçüldü. Kaybettikçe kaybetti. Her neyi varsa ortaya koydu. Neticede dünyalık olarak yanında ne varsa rakibi hepsini elinden aldı.

O kadar perişan haline rağmen yine işe devamlı ısrar ediyor. Büyük bir çaba ile oyunu sürdürüyordu. Yenildikçe hırsı artıyor bir ara kendisini hep yenen arkadaşına dedi ki;

-Ey yüce dostum malımı bütün servetimi değil bunun için başımı bile vereceğimi bilsem yine oynamaktan vazgeçmem.

Kumarbazın kumarda oynayıp her hususta bu derece zarar görmesine rağmen bu işte ısrarını kararlılığını hırsını ve irade kuvvetini görünce bana da bir şevk ve gayret geldi. Rabbimin rızasını kazanma yolunda ben de öyle bir gayretin zuhuruna vesile oldu ki o günden itibaren Hak yolunu takip etmekte ki gayretin biraz daha arttı. O günden beri hep o hırsla Rabbime kavuşmak için elimden gelen gayreti gösteriyorum. Hamdolsun Rabbime her geçen gün de isteğim artmaktadır.

Devam edecek...

 

Yazar: Vahdettin Şimşek

 

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort