JoomlaLock.com All4Share.net

ŞEYTANIN KALBE MÜDAHALE YOLLARI -3

Şeytanın Kalbe Müdahale Yollarıı 3

Şeytanın Kalbe Müdahale Yolları -3 - Şeb-i Vuslat

Sayı : 131 - Kasım 2018

 

Şeytanın Kalbe Müdahale Yolları -3

 

Şeytanın definde çare nedir ve yalnız zikrullah kâfi midir? “La havle ve la kuvvete illâ billâh” demek yeter mi, dersen, bilmiş ol ki; kalbi korumanın çaresi bu yolları kapamaktır. Bu da kalbi bu kötü huylardan temizlemekle mümkündür. Bunları anlatmak ise, sözü çok uzatır. Hâlbuki bizim maksadımız, bu kısmında tehlikeli sıfatların ilaç ve çarelerini anlatmaktır. Her sıfat müstakil bir kitaba muhtaçtır. Evet, bu sıfatların kökleri kalpten kesilip kapıları kapandığı zaman da yine şeytanın kalbe giden bir takım tehlikeli yolları vardır fakat istikrarlı değildir. Allah’ı (cc) anmak, onu kalbe uğramaktan alıkoyar. Zira gerçek zikir, ancak kalbi takva ile tamir ettikten ve kalbi kötü sıfatlardan temizledikten sonra kalpte yerleşir Yoksa böyle olmazsa zikir, hadis-i nefisten ibaret kalır, kalp üzerinde bir sultası olamaz ve şeytanın sultasını önleyemez. Bunun için Allahu Teala: “Takvaya erenler (yok mu?) onlara şeytandan her hangi bir arıza iliştiği zaman, iyice düşünürler, bir de bakarsın ki onlar görüp bilmişlerdir bile.” (A’râf: 201) buyurdu. Bu hali muttakilere tahsis etmiştir. Şeytan, aç bir köpek gibidir. Köpek sana yaklaşır, şayet et ekmek gibi yiyecek bir madde önünde yoksa köpeğe “defol git” demekle köpek uzaklaşır gider, fakat yiyecek maddesi varsa, o yalnız kovalamakla oradan uzaklaşmaz. Şeytan da böyledir. Şayet kalpte bir kuvveti yoksa yalnız zikir ile oradan uzaklaşır. Şayet, şehvet kalbe galebe çaldı ise, zikrin hakikati kalbin kenarlarına doğru iner ve fakat ortasında yerleşemez. Bu suretle yine şeytan, kalbin merkezine hâkim olur. Fakat hevâ ve kötü sıfatlardan temizlenmiş olan muttakilerin kalbi ise, şeytanın buraya girmesi şehvet yönünden değil, zikirden hâli olması bakımındandır. Bu kalp, zikre döndüğü zaman, şeytan geri çekilir. Bunun delili ise, “Racim olan şeytândan Allah’a sığın.” (Nahl, 98) ayet-i celilesidir.

Ebu Hureyre (ra) anlatıyor: “Bir gün bir mü’minin şeytanı ile bir kâfirin şeytanı karşılaşırlar. Kâfirin şeytanı yağlı, semiz, parlak ve temizdir. Mü’minin şeytanı ise zayıf, pis, kirli ve çıplaktır. Kâfirin şeytanı mü’minin şeytanına:

-Bu ne hâl, diye sorar. Mü’minin şeytanı:

-Ne yapayım, bir adama düştüm ki, adam yiyeceği zaman besmeleyi okur, ben aç kalırım. İçeceği zaman besmeleyi okur, ben susuz kalırım. Giydiği zaman elbiseyi besmele ile giyer, ben çıplak kalırım. Temizlendiği zaman besmele ile temizlenir ben de pis kalırım, dedi. Bunun üzerine kâfirin şeytanı da:

-Ben öyle bir adam ile arkadaşım ki, bunlardan hiç birine besmele getirmez. Yemesinde, içmesinde ve giymesinde ben kendisine ortak olurum, dedi.

Muhammed b. Vasi her sabah namazını müteakip şöyle dua ederdi: “Allahım, sen bize bir düşman musallat ettin ki, o ve maiyeti bizi ve kusurlarımızı görür, fakat biz onu göremeyiz. Allah’ım, onu rahmetinden mahrum ettiğin gibi bizden de mahrum et; affından ümidini kestirdiğin gibi, bizden de ümidini kestir, rahmetinle onun arasını uzaklaştırdığın gibi, bizimle de onun arasını uzaklaştır. Zira muhakkak ki, senin gücün her şeye yeter, sen her şeye kadirsin.”

Bu zât bir gün mescide giderken şeytan karşısına çıktı ve:

-Beni tanıdınız mı? diye sordu. Muhammed:

-Hayır, bilemedim, kimsiniz? dedi. İblis:

-Ben İblisim, deyince, Muhammed :

-Ne istiyorsun? diye sordu. İblis:

-Senden ricam şu, istiazeni başkasına öğretme, ben de bunun karşılığı olarak sana dokunmam, dedi. Muhammed b. Vasi:

-Ant olsun ben bunu herkese öğretirim, sen de elinden geleni yap, dedi.

Hasan-ı Basri mürsel olarak şöyle rivayet ediyor: “Bana haber verildi ki: Bir gün Cebrail aleyhisselâm Rasul-i Ekrem’e geldi ve dedi ki: “Cinlerden bir ifrit sana hile etmek istiyor. Yatağına girdiğin zaman Ayetel-Kürsi’yi oku.” Yine Rasul-i Ekrem şöyle buyuruyor: “Ömer bir yola girdi mi, şeytan o yolu bırakır başka yola gider.” Çünkü şeytanın otlağı olacak ve şeytana kuvvet verecek şehvetten kalbi temizlenmişti.

Hz. Ömer’in (ra) zikri ile şeytan kendisinden uzaklaştığı gibi, senin de mücerret zikir ile iblisin senden uzaklaşmasını istemen muhal kabildendir. Bu tıpkı, gerekli diyeti yapıp midesini temizlemeden, içtiği ilaçtan; gerekli diyeti yapıp midesini temizledikten sonra ilâç içenin bulduğu şifayı beklemesine benzer. Elbette o, onun gibi olamaz. Zikir ilâç, takva ise diyettir, yani kalbi şehvetlerden temizlemektir. Her şeyden temizlenmiş olan kalbe zikir indiği zaman, şeytan oradan uzaklaşır. Temizlenmiş olan mideye indirilmiş ilaç ile midenin şifa bulması gibi. Nitekim Allahu Teala: “Şüphesiz ki, bunda aklı olan yahut kendisi huzur içinde olarak, kulak veren kimseler için elbette bir öğüt ve vardır.” (Kâf: 37) buyurmuştur. Yine Allahu Teala şöyle buyurmuştur: “(Öyle şeytan ki) aleyhinde şu (ilahi) hüküm yazılmıştır: Kim bunu dost edinirse şüphesiz bu onu saptırır, onu o alevli ateşin (cehennemin) azabına götürür.” (Hac: 4) Kim işi ile şeytanın peşinden giderse, dili ile Allah’ı zikretse de, o, onun dostudur.

Şayet, hadis mutlaktır, yani Allah’ı (cc) zikir şeytanı uzaklaştırır, kim olursa olsun Allah (cc) zikredilince şeytan uzaklaşır der de, bu gibi mutlak olarak zikredilen umumi hükümlerin mukayyede bağlı olup, mukayyed ile meşrut olduğuna dair âlimlerin söylediklerini bilmezsen, kendine bak. Zira haber, muayene gibi değildir, yani duyduğun gördüğün gibi olamaz. Şöyle bir düşün; senin ibadetin ve zikrinin son haddi namazdır. Kalbini murakabe et, bak, nasıl sen namazda iken şeytan kalbini sokaklara götürür, âlemin hesaplarını gördürür, inatçılara cevaplar hatırlatır ve nasıl seninle ovaları, dağları dolaştırır. O dereceye kadar ki, namaz dışında unuttuklarını sana namaz kılarken hatırlatır. Şeytan bilhassa namaz kılarken kalbine hücum eder. Namaz kalbin mihenk taşıdır. Kalbin iyilik ve kötülüğü namazda belli olur. Dünya şehvetleri ile dolu olan kalplerden gelen namaz kabul olmaz. Görüyorsun ki, namazda da şeytan uzaklaşmıyor belki senin vesveselerini arttırıyor. Tıpkı, gerekli diyeti yapmadan içilen bazı ilaçların verdiği zarar gibi. Şayet şeytandan kurtulmak istersen her şeyden önce takva ile diyet et. İşte o zaman Ömer’den (ra) kaçtığı gibi, şeytan senden de kaçar. Bunun için Veheb b. Münebbih (ra): “Allah’tan kork. Gizlice itaat ve dostluk ettiğin şeytanın aleyhine aşikâre atıp tutma” demiştir. Başka bir zât da: “İyilik ve ihsanda bulunan kimsenin iyilik ve ihsanını bildikten sonra mel’una itaat etmek kadar şaşılacak ne vardır” demiştir. Allahu Teala: “Bana dua edin ben size icabet edeyim” diye buyurduğu halde, duanın şartları bulunmadığı için bazı kimselerin duaları kabul olmadığı gibi, şartları bulunmadığı için birçok kimselerin Allah’ı zikretmelerinden de şeytan kaçmaz.

İbrahim b. Ethem’e: Allahu Teala “Bana dua edin ben size icabet eder ve dualarınızı kabul ederim” buyurduğu hâlde, nasıl olur da bizim yaptığımız dualar kabul olmuyor?” diye sorarlar. İbrahim b. Ethem: “Çünkü sizin kalpleriniz sekiz haslet üzerinde ölmüştür, onun için dualarınız kabul olmaz, demiş ve bu sekiz hasleti şöyle anlatmıştır:

-Allah’ı bildiniz, fakat emirlerine itaat etmemekle, hakkını yerine getirmediniz,

-Kur’ân’ı okudunuz, fakat mucibiyle amel etmediniz,

-Peygamberi (sav) sevdiğinizi iddia ettiniz, fakat sünneti ile amel etmediniz,

-Ölümden korktuğunuzu söylediniz, fakat ölüm için hazırlanmadınız,

-Allahu Teala: “Şeytan sizin için büyük bir düşmandır, onu düşman tanıyınız” (Fâtır: 6) buyurdu, siz ise dilinizle düşman tanıdığınız hâlde işinizle tamamen ona uydunuz ve isyan ettiniz,

-Cehennemden korktuğunuzu iddia ettiğiniz hâlde bütün kuvvetinizle, işinizle kendinizi cehenneme attınız.

-Cenneti sevdi-ğinizi iddia ettiğiniz hâlde, cennet için hazırlanmadınız.

-Sabahleyin kal-kınca kendi kusurlarınızı arkaya attınız ve başkalarının kusurları ile meşgul oldunuz. Bu suretle Rabbinizi kızdırdınız, nasıl duanız kabul olsun? dedi.

Şayet, kötülüğe davet eden bir mi, bir kaç şeytan mıdır dersen, bilmiş ol ki; bu muamele kısmında onu bilmeğe pek lüzum yoktur. Senin vazifen, düşmanın sıfatını araştırmadan onu uzaklaştırmaktır. Nereden gelirse gelsin, üzümü ye, bağını sorma, fakat basiret nuru ile haber ve müşahedelerden anlaşıldığına ve açıklandığına göre, onlar birbirine yardımcı birçok askerlerdir. Her kötülüğün kendine mahsus ve o kötülüğe davet eden bir şeytanı vardır. Sebeplerin ihtilafı, müsebbiplerin ihtilafına delildir.

Allah’a (cc) emanet olun.

Selam ve dua ile…

 

Kaynak: İhyâu Ulûmi’d-Din, Hüccetü’l-İslâm İmam Gazâlî, Bedir Yayınları, 3. Cilt.

 

Yazar: Şeb-i Vuslat

 

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort