JoomlaLock.com All4Share.net

TESETTÜR VE KEYFİYETİ

Tesettür ve kıyafet

Tesettür ve Keyfiyeti - Tamer DOYMUŞ

Sayı : 107 - Kasım 2016

 

Tesettür ve Keyfiyeti

 

Tesettür: “setere” den gelir. Sözlükte: örtmek, saklamak, gizlemek, korumak anlamlarında kullanılır. “Setere” “an” harfi cer ile kullanıldığı zaman, bir şeyi saklamak, gizlemek; bir şeyi bir şeyden korumak saklamak anlamlarına gelir

“Tesettere” örtünmek, gizlenmek, saklanmak, “ala” harfi cer ile kullanıldığı zaman gizli kalmak, gizlenmek, kamuflaj anlamına gelir. Tesettürü emreden ayeti kerimeleri tamamen tefsirlerin ışığında mütalaa edeceğiz inşallah.

“E’s-Settar” Allah’ın (cc) ismi şeriflerinden, en çok örten, gizleyen, kapatan.

“Mümin erkeklere, gözlerini harama kapamalarını, ırzlarını da korumalarını söyle. Çünkü bu, kendileri için daha temiz bir davranıştır. Şüphesiz Allah, onların yapmakta olduklarından haberdardır.” (Nur 30)

İbn Kesir ayeti kerime ile ilgili olarak şunu ifade etmiştir: Bu, Yüce Allah tarafından mümin kullarına bakmaları haram olan şeylerden gözlerini sakınmaları için verdiği bir emirdir.

Hz. Şibli (ks): “Baş gözlerini haramlardan; gönül gözlerini de Masivâllah (Allah’ın dışında da kalan her şey)den çevirmektir.” diye açıklamıştır.

Ebu Ubeyd’den gelen bir rivayet de, şöyledir: “Kendisi işlenerek Allah’a karşı asi olunan her bir iş, büyük günahtır.” Bakış, kalbin fesadını çağrıştırır. Çünkü bakış kalbe atılan zehirli bir oktur. Mahrem yerlerin korunması aynı zamanda bakmadan korumak suretiyle olur. Ayeti kerimede Örtüyle ilgili olarak, ilk önce erkeklerin dikkat etmesi gereken hususlar nazara verilmesi aslında tesettürde erkeğin üzerine düşen göreve dikkat çekilmiştir. 

“Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini kapasınlar; namus ve iffetlerini korusunlar. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, ziynetlerini teşhir etmesinler. Başörtülerini, yakalarının üzerine örtsünler. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, mümin kadınları, ellerinin altında bululan köleleri, erkeklerden, kadına ihtiyacı kalmamış hizmetçi yahut henüz kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına ziynetlerini göstermesinler. Gizlemekte oldukları ziynetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler! Hep birden Allah’a tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz.” (Nur 31)

Ayeti kerimede emredilen hususları şöyle sıralayabiliriz:

1- Gözleri harama kapamak; iffeti korumak.

2- (Kendiliğinden) görünen kısımları müstesna olmak üzere, ziynetlerini teşhir etmemek. Başörtülerini, yakaların üzerine örtmek. (Kendiliğinde görünen kısımdan kasıt, rüzgârı gibi dış etkenlerden dolayı görülen kısımdır.)

3- Zinetlerini eşleri, babaları, eşlerinin babaları, kendi oğulları, eşlerinin oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, mümin kadınları, ellerinin altında bululan köleleri, erkeklerden, kadına ihtiyacı kalmamış hizmetçi kimseler yahut henüz kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına ziynetlerini (ziynetlerin takıldığı yerleri) göstermemek.

4- Gizlemekte oldukları ziynetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar.

5- Yapılan yanlışlardan dolayı, hep birden Allah’a tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz.

Ayette geçen bazı kelimelerin anlamları ve yakadan kastedilen mana:

Ayette “örtme” manasında “vel yedribne” kelimesindeki “darb” (vurma) kelimesinin kullanılması, başörtüsünün uçlarını yakanın üzerine salıverip buraları iyice örtme manası kastedilmesi içindir.

“Bihumurihinne”: “Humur” kelimesinin müfredi, “himâr” olup, “başörtüsü” demektir. Müfessirler şöyle demişlerdir: Ayetteki “bi humrihinne” kelimesinde geçen baştaki “bâ” harf-i ceri ise, “ilsâk” (birleştirme, bitiştirme, kavuşturma)içindir.” 

“Cüyubihinne”: Cüyub, yaka; gerdan, göğüs, sineler manasındadır. Göğüs kısmındaki oluşan açıklık manasında ceyb kelimesinin çoğuludur denilmiştir. “Başörtülerini omuzları üzerinden sarkıtılarak, göğüslerini örtecek şekilde örtsünler.” Hz. Aişe’den (r.anha): “Allah ilk muhacir hanımlarını esirgesin! “Başörtülerini yakalarının üzerinden doğru örtsünler!” ayet nazil olduğu zaman, izarlarından kesip başörtüsü yaptılar ve onu iyice başlarına (göğüslerini, sırtlarını tamamıyla) örttüler.” demiştir.

Tefsircilerin nakline göre cahiliye kadınları başörtülerini arkadan bağlar veya arkalarına bırakırlar, yakaları önden açılır, gerdanları ve gerdanlıkları açığa çıkardı, ziynetleri görünür. Yakaları (elbiselerinin açılan kısımları) önde idi. Böylelikle boyun ve göğüs kısımları, kulakları da örtülmeksizin açıkta kalırdı. İslam böyle açıklığı yasaklayıp başörtülerinin omuzlar üzerine alınıp yakaların örtülmesini emir ile tesettürü farz kılmıştır. Görülüyor ki, bu emirde tesettürün farz oluşuyla birlikte, özel bir şekli de gösterilmiştir. Edep ve iffetinin en güzel ifadesi budur. Ayette ziynet yerinin ismen zikredilmemesindeki hikmet, ziynet yerlerinin korunması, örtülmesi icap ettiğinin ifade edilmesi içindir. Çünkü Allah Teala “ziynetlerini açmasınlar” buyururken aslında ziynet yerlerinin açılmamasını kastetmiştir. Ümmü seleme (r.anha) buyuruyorlar ki: Bizler Rasulullah’ın (sav) yanında oturuyorduk. İbn Ümmü Mektum geldi ve Rasulullah’In huzuruna girdi. Bu durum ise bizim erkeklere görünmememiz örtü emri verildikten sonra olmuştu. Bunun üzerine Rasullullah (sav) şöyle buyurdu: “Ondan sakınınız.” Ben şöyle dedim. Ey Allah’ın Rasulü! O bizi görmeyen ve bizi de tanımayan, gözleri de görmeyen bir adam değil mi? Bunun üzerine Rasulullah buyurdu: “Ya sizlerde mi görmüyorsunuz?”

Ayeti kerimenin devamında: “Gizlemekte oldukları ziynetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar.” buyrularak İslam’ın mahremiyetteki gösterdiği hassasiyet nazara verilmiştir. Artık insafı olan bir kimse diğer hususları nasıl anlamalı? Düşünmek lazımdır. 

Hz. Aişe’nin (r.anha) huzuruna kardeşi Hz. Abdurrahman’ın (ra) kızı Hafsa boynunu ve orada bulunanları gösterecek şekilde şeffaf bir örtü giyinmiş olduğu halde girdi. Âişe o örtüyü başından alıp yırttı ve: “Başörtüsü örten (alttakini göstermeyen) kalın bir şeyden olup yakanın üzerinden geçirilirse ancak başörtüsü olabilir.” dedi.

Buraya kadar içerdeki kıyafetin keyfiyeti ifade edildi. Dışarı kıyafetini ise Kur’an-ı Kerim şöyle açıklıyor:

“Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına (bir iş için dışarı çıktıları zaman) dış örtülerini üstlerine almalarını söyle. Onların tanınması ve incitilmemeleri için en elverişli olan budur. Allah bağışlayandır esirgeyendir.” (Ahzab 59)

Ayette geçen bazı kelimelerin anlamları:

“Yudnine”: İdna’dan gelir: örtmek, sarmak, salmak yüzü kapatmak anlamında kullanılır. 

“Celabibihinne”: Celabib, cilbab’ın çoğuludur. Çilbab, bütün vücudu örten geniş elbise, çar ve çarşaf demektir.

İbnü’l-Cevzî, Taberî, İbni Kesîr, Ebu Hayyan, Ebu’s-Suud ve Cessas, Razî gibi âlim ve müfessirler “cilbabın örtülmesi” ifadesini, yabancı erkeklere karşı, ya da kadınların ihtiyaç için evden çıkmaları anında yüzlerini, saçlarını ve bütün bedenlerini örtmeleri şeklinde tefsir etmişlerdir. 

Rida ise: İbn Abbas ve İbn Mes’ud’dan gelen rivayete göre şöyle tarif edilmiştir: Rida, elbisenin üstüne giyilen üst elbise olduğu söylenmiştir. 

Ümmü Atiyye’den şöyle rivayet olunmuştur: “Ey Allah’ın Rasulü! Bizden herhangi birimizin cilbabı yoksa ne yapsın?” dedim Hz Peygamber (sav): “Kız kardeşi ona kendi cilbabını giyinmek üzere versin.” buyurdu.

İbni Cevzî, “...Dış elbiselerinden üstlerine giymelerini söyle.” ayetinin tefsirinde İbni Kuteybe’den naklen şöyle der: Ayetteki Celabib kelimesinden maksat da, normal elbiselerin üzerini kapatacak ve vücut hatlarını göstermeyecek bir örtüdür.

İbni Abbas diyor ki: Allah müminlerin hanımlarına ihtiyaç için evlerinden dışarı çıktıklarında yüzlerini başlarından itibaren “cilbab” ile kapatmalarını ve sadece bir gözlerini göstermelerini emretti.

“Bu, onların başkaları tarafından tanınıp rahatsız edilmemeleri için daha uygundur.” İslami kimliklerini korumak için, müslüman hanımefendi oldukları bilinsin, anlaşılsın böyle tanınsınlar için, her türlü eziyetten, psikolojik baskıdan korunmaları için bu şekilde örtünmeleri daha uygundur. 

Örtünmenin şekli ile ilgili olarak tefsirlerde şu bilgileri görmekteyiz:

1-Örtünmek müslüman bir kadına namaz, oruç gibi farzdır

2-Gelen rivayetlerde geçmektedir ki: Muhammed b. Sirin diyor ki: Abîde es-Selmanî’ye: “Dış örtülerini üzerlerine alıp örtsünler.” ayetini sordum. Büyük bir çarşaf alarak onunla bütün vücudunu örttü. Başını ta kaşlarına kadar kapattı. Yüzünü de tamamen kapattı. Yalnız sol gözünü açıkta bıraktı. Böylece ayeti fiili olarak tefsir etti.

3- Taberi ve Ebu Hayyan İbn Abbas’dan şöyle rivayet etmişlerdir: “Kadın cilbabını alnının üzerine indirir ve oradan sıkar. Alttan da burnunun üzerine kadar kapatır.”

4-Yüzü örtmenin keyfiyeti hakkında Süddi’den şöyle rivayet edilmiştir: “Örtü kadının sol gözü hariç bütün yüzünü kapatmalıdır.” Süddî de ayetin tefsirinde, “Kadın alnını ve yüzünü örter. Yalnız bir tek gözü açıkta kalır.” demiştir. Cahiliyye döneminde hür kadınlar genelde yüzleri (boyunları) hariç bütün bedenlerini örterlerdi.

Yukarıda “idna” kelimesi açıklanırken yüzü kapatmak anlamına geldiği ifade edilmişti. “Yüz ziynetin aslı olduğu için onun da yabancılara karşı örtülmesi zaruridir.”

Ebussuud Efendi: Cilbabtan maksat, çok geniş ve uzun bir örtüdür. Kadın bununla başını örttüğü gibi yüzünü ve göğsünü de örterek ayaklarına kadar salar. Buna göre ayetin manası “Kadınlar dışarıya veya yabancı bir erkeğin karşısına çıkacakları zaman bu örtüyle yüzlerini ve bütün vücutlarını örtsünler.” olur. Bunlardan da anlaşılan odur ki kadının yüzünü de örtmesi gerekmektedir. 

5-Ümmühat-ı mümininden Ümmü Seleme şöyle demiştir: “Dış örtülerini üzerlerine alıp örtsünler.” Bu ayetin nüzulünden sonra Ensar kadınları üzerlerine siyah çarşaflara bürünerek öyle bir sekinetle çıkmışlardı ki başları üzerinde siyah kuşlar varmış gibi.’ 

6-Ebu Hayyan: “…Dış elbiselerinden üstlerine giymelerini söyle…’’ ayeti tepeden tırnağa kadar bütün vücudun örtülmesini emreder.” diye açıklamıştır.

Celaleyn: “Celabib, cilbab’ın çoğuludur. Cilbab ise, kadının bütün vücudunu kapatan örtüdür.”

Örtü nasıl olmalı konusu ile ilgili olarak ise tefsirlerde şu bilgiler yer alır:

Örtü bütün vücudu örtmeli. Ayette geçen “Yüdnine” kelimesi “idna” kökünden gelen bir fiildir. “Ala” harfi cer’iyle birlikte kullanıldığı zaman, sarkıtmak, elbiseyi, örtüyü yukarıdan aşağı salıvermek anlamlarına gelir. Buna göre şer’i örtü vücudun tamamını örtmektir. 

Örtü, alttaki elbiseyi gösterecek kadar ince olmamalıdır. Temimoğullarının hanımları Hz. Aişe’nin yanına üzerlerinde ince elbiseler olduğu halde girdiklerinde Hz. Aişe onlara şöyle demiştir: “Eğer sizler mümin hanımlar iseniz şunu biliniz ki, şu elbiseler mümin hanımların giyecekleri elbiseler değildir. Şayet mümin değil iseniz bu elbiselerle faydalanıyorsunuz.”

Hz. Esma, Hz. Aişe annemizin yanına ince bir elbiseyle gelirken Rasulullah (sav) Efendimiz ondan yüzünü çevirdi.

Dışarı kıyafetinin kendisi ziynet olmamalı. Cazibe renkli kumaşlar kullanılmamalı. Zira Allah Teala “ziynetlerini açmasınlar…” buyurmuştur. Eğer üstten örtülecek örtünün kendisi ziynet sayılabilecek renk ve görünüşte olursa ona örtü (hicap) denilmez. Çünkü örtünmekten maksat, ziynetlerin yabancılar tarafından görülmesini önlemek dikkat çekici olmamalıdır. 

Örtü vücut hatlarını belli edecek ve fitneye sebep olacak şekilde dar olmamalıdır. Bir hadisi şerifte: “Giyinmişlerdir fakat çıplak hükmünde olan (dar, ince veya kısa kıyafetler giyen) kadınlar…” ifadesinden kıyafetin nasıl olması gerektiğine dikkat çekilmiştir.

Kadın ne erkek elbisesi giymeli ve ne de giydiği elbise erkek elbisesine benzemelidir. Ebu Hureyre (ra): “Rasulullah kadın elbisesi giyen erkekleri, erkek elbisesi giyen kadını lanetlemiştir.” demiştir.

Hz. Aişe yaşadığı zamandaki durumlara bakarak şöyle demiştir: “Şayet Rasulullah şu çağımıza kadar yaşamış olsaydı, hiç şüphesiz bu kadınların mescide gitmelerini yasaklardı.”

Bir savaş meydanında sahabe annemizden biri yüzü örtülü olduğu halde cenazeler arasında şehit olan oğlunu arıyor. Ona, “Yüzündeki bu örtü ile oğlunu nasıl bulacaksın?” diyorlar. Bu söze karşı sahabe annemiz: “Çocuğumu kaybetmem, hayâmı kaybetmem kadar ağır değildir!” cevabını veriyor.

Mahremiyet ve tesettürle ilgili bir başka ayette ise şöyle buyruluyor:

“Evlerinizde oturun, ilk cahiliyle devri (kadınlarının) yürüyüşü gibi açılıp saçılarak, ziynetlerinizi göstererek yürümeyin. Namazı kılın, zekâtı verin, Allah’a ve Rasûlü’ne itaat edin…” (Ahzab 33)

Ayeti kerimede geçen “teberrüc” kelimesi başkalarının önünde açılıp saçılmak anlamına gelir. Mücahid, Katâde ve İbn Ebi Nuceyh: “Teberrüc, dikkat çekici, endamlı bir şekilde yürümektir.” demişlerdir. Ve “Kadının gizlemesi gereken ziynetlerini açığa vurmasıdır.” denilmiştir.

“Berac” kelimesi bariz ve yüksek olan her nesne için kullanırlar. Kuleye, yüksek meydanda ve aşikâr olduğu için Arapçada burç denir. Yelkenli gemiye Bârice denir. Çünkü yelkenleri uzaktan görülebilir.

Mukatil b. Hayyan ise “Açılıp saçılmaktan maksat şudur: Onlar başlarına örtülerini atarlardı ama uçlarını bağlamazlardı. Böylece gerdanlıkları, küpeleri ve boyunları bütünüyle görünecek şekilde açıkta kalırdı.” 

“Evlerinizde okunan Allah’ın ayetlerini ve hikmeti hatırlayın. Şüphesiz Allah, her şeyin iç yüzünü bilendir ve her şeyden haberi olandır.” (Ahzab 34)

“Bir de onun zevcelerinden lüzumlu bir şey istediğiniz vakit perde ardından isteyin…” (Ahzab 53)

“Ey Ademoğulları! Size ayıp yerlerinizi Örtecek kıyafet, süslenecek elbise indirdik. Fakat unutmayın ki en güzel elbise, takva elbisesidir. İşte bunlar Allah’ın ayetlerindendir. Belki düşünüp öğüt alırlar.” (Araf 26)

 

Kaynakça:

-Tefsirül Münir, Vehbi Zuhayli

-El-Camiu li-Ahkami’l Kuran, İmam Kurtubi

-Mefatihu’l-Gayb, Fahruddin Er-Razi

-Hak Dini Kuran Dili Tefsiri, Elmalı Hamdi Yazır

-Ahkâm Tefsiri, Muhammed Ali sabuni

-El-Esas Fi’t-Tefsir, Said Havva

-Furkan Tefsiri, Hicazi

-Cem’ul-Fevaid, Muhammed b. Süleyman er-Rudani

-Bkz. ‘’Gülzar-ı Hacegan” Dergisi Mayıs, 2013

 

Yazar: Tamer DOYMUŞ

 

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort