JoomlaLock.com All4Share.net

MÜSLÜMANIN ÜST KİMLİĞİ İSLÂM’DIR

“Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışasınız diye sizi milletlere, kabilelere ayırdık. Haberiniz olsun ki, Allah katında en şerefliniz, en takvalınızdır. Muhakkak ki, Allah, bilendir, her şeyden haberdardır.” (el-Hucurât: 49/13)

“İşte bugün dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak Müslümanlığa razı oldum.” (el-Mâide: 5/3)

Dergimizin bu ayki konusunu İslâm toplumunda üst kimlik ve alt kimlik dengesi ve buradan hareketle ümmet ve millet kavramlarının incelenmesi olarak büyüklerimiz tavsiye buyurdular.

Özellikle iki bin yılından sonra küreselleşerek değişen dünyamızda yeni ifadeler ve anlayışlar ortaya çıkmaya başladı. Özgürlük ve insan hakları adına orta çağ ve daha önceki zaman dilimlerinde peygamberlerin mücadele ettiği her türlü ahlâksızlık, menhiyat aleni işlenmeye başlandı. Müslümanlar da kendi haklarını kazanmak adına bu fuhşiyata ve münkerata -yine özgürlük adına- karşı çıkmadılar. Bunun sonucunda Müslümanlarda da bozulmuş, insanın yaradılış hakikatine uymayan görüşler, fikirler ortaya çıkmaya başladı. İnsanların özgür olması, her istediğini yapabilmesi için faaliyet göstermek üst kimlik; din eksenli, ahlâki değerleri ön plana çıkaran fikirler, özgürlükleri kısıtladığı için(!) alt kimlik olarak görülmeye başlandı.

Genel insanlık açısından durum bu minvalde seyrederken, İslâmî hassasiyeti olan kesimlerde ise açıkça söylenmese bile üst kimlik ve alt kimlik ifadeleri farklı biçimlerde şekillenmeye başlandı. Bu da tevhidin ortaya çıkmasına en büyük engel oldu.

Biz konumuzu Müslümanlar açısından üç grupta inceleyeceğiz:

Birincisi  ve En Tehlikelisi; Milliyet-Irk Açısından:
Yukarıda zikrettiğimiz, Hucurât Sûresi 13. ayeti kerimede Cenâbı Hakk’ın (celle celâluhû) insanları farklı milletlerden yaratmasının hikmeti açıktır. Tanışmak, bilişmek, ihtiyaçları kolay temin etmek açısından muradı ilahi bu şekilde tahakkuk etmiştir. Bundan dolayı Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem): “Ey insanlar! Rabbiniz birdir. Dikkat edin, hiçbir Arab’ın Arab olmayana, Arab olmayanın Arab’a; hiçbir beyazın zenciye, zencinin de beyaza takvadan başka bir şeyle üstünlüğü yoktur. Şüphesiz Allah katında en değerliniz O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır.” (Ahmed ibni Hanbel,  Müsned, Mısır 1313,  V, 411) buyurmaları bir Müslüman açısından bu manada her şeyi açıklıyor.

Ancak günümüzde Batı ideolojilerinin etkisi altında yetişen bazı Müslüman kesimler, yine Batılıların içimize sokmaya çalıştıkları nifak tohumları sayesinde kendi ırkını üst kimlik olarak tanıyıp İslâm’ı alt kimlik olarak görmeye çalışmaktadırlar. Hatta kendi ırklarının zaten üstün olduğunu, İslâmi değerler kendi yaşantılarına uygun olduğu için İslâm’ı din olarak kabul ettiklerini söyleyen aklı evveller de bulunmaktadır. Bundan dolayı Müslüman olduğunu söylese de diğer milletlerden olan din kardeşlerine karşı kendinde bir üstünlük görerek kimliğini ortaya koyuyor.

İkincisi; Mezhebi Görüşler Açısından:
Malumdur ki, asr-ı saadetten sonra selef-i sâlihin ve onların izlerini takib eden müctehidân-i îzâm hazeratı ümmeti Muhammed’e kolaylık olması açısından içtihatlar yapmaya başladılar. Efendimiz’den intikal eden sahih bilgiler ve uygulamalar ışığında anlayışlarını ortaya koydular. Bunlardan bazıları zamanla mezhebi ekoller olarak gelişip günümüze kadar geldi, bazıları da mukallitleri kalmadığından devam edemedi.

Bu manada günümüzde ehlisünnet olan mezhebler “Hanefîlik, Şâfiîlik, Malikîlik ve Hanbelîlik” arasında bazı küçük hususlar hariç bir ayrımcılık veya birbirini kabul etmemezlik görülmüyor. Görülse de bunlar, bazı mutaassıp insanların kendi yanlarından oluşturdukları yanlışlıklar olabiliyor.

Bu cephede asıl tehlike yine ümmetin bir araya gelmesini istemeyen güçler tarafından sürekli gündemde tutulan ehlisünnet dışı mezheblerin oluşturmaya çalıştığı tefrika rüzgârlarıdır.

Bu manada özellikle “alevîlik” adı altında oluşmuş fırkalar. Bunların bir kısmı tamamen İslâm dışına çıktıkları için konumuzun dışındadır. Fakat ehlisünnet âlimlerinin tekfir etmeyip ehli bid’at dedikleri, sadece ehli kıble oldukları için ümmetten sayılan şia ekolleri eskiden olduğu gibi bugün de sıkıntı oluşturmaktadırlar. Çünkü onlar için de üst kimlik, mezhebi görüşleridir. Kendilerinden olan Müslümanlar ancak kabul görürler. Yoksa geçmişte Irak’ta ve bugün Suriye’de olduğu gibi on binlerce Müslümanı hunharca katletmekten çekinmezler.

Üçüncüsü; Cemaatçilik Asabiyeti Açısından:
Bu cephe ise İslâmi hizmetlerin kolay ve insanların meşrebine uygun bir şekilde yürüyebilmesi için gerekli olan cemaatlerle alakalıdır. Değişik cephelerde ve hizmet alanlarında İslâmî tebliğ çalışmalarını yürüten cemaatler birbirlerini tamamlama açısından önemlidir. Bu manada hizmette yarış gereklidir. İslâm’ın özünden uzaklaşmadan, dini yaşantıyı yozlaştırmadan yapılan her hizmet bizim hizmetimizdir, anlayışında olmalıyız. İşte bu noktada da üst kimlik olarak kendi cemaatimizi görüp, herkesin bizim hizmet alanımızda olmaları gerektiğini düşünmek yanlış olur. Bediüzzaman Hazretleri’nin buyurduğu gibi mesleğim haktır veya daha güzeldir, demeye hakkın var. Fakat yalnız benim mesleğimdir hak, demeye hakkın yoktur, anlayışı bizde oturmalıdır. Kendi cemaatinin anlayışını bütün anlayışların üzerinde görüp diğerlerini fasulyeden görmek doğru olmasa gerekir.

Bu üç cephe önemli olduğu için değinmeye çalıştık. Aslında meseleyi daha detaya indirirsek çok farklı akımların olduğu da görülebilir. Burada mühim olan Müslümanların üst kimliği ne olmalıdır? Bunda hem fikir olmaktır.

Cenâbı Hak (celle celâluhû): “Bugün dininizi kemale erdirdim, size nimetimi tamamladım. Size din olarak İslâm’ı beğendim.” (el-Maide: 5/3) buyuruyor.

Yani sizin dininiz İslâm’dır. Üst kimliğiniz de İslâm’dır. Bunun dışındaki her şey alt kimliktir. Sizin milliyetiniz, mukallidi olduğunuz mezhebler, oluşturduğunuz cemaatler, cemiyetler, dernekler, vakıflar, siyasi oluşumların gayeleri İslâm ahkâmının ve ahlâkının ülkemize ve tüm dünyaya yerleşmesi ve cari hale gelmesi ise bu manada herkes İslâm çatısı altında birdir.

Fakat eğer bizim hizmetlerimiz “bizim İslâm’ımızı” oluşturuyorsa, bizim cemaatimizin İslâm anlayışı doğru, diğerleri eksik gibi bir anlayış ortaya konuyorsa burada bizim üst kimliğimiz mesleğimiz veya meşrebimiz olmuş olur. Bu da kendi meslek veya meşrebimizi din olarak kabul etmemiz demektir. Bu da elbette ki istenmeyen bir durumdur. Komşumuz olan halkı Müslüman ülkelere bir bakalım. Hepsi kan gölüne dönmüş. Müslüman, Müslümanı yaşlı, kadın, çoluk çocuk demeden katlediyor. Meselenin özünde farklı mezheblerin ve dini görüşlerin olduğunu görüyoruz. Kimse kendisini İslâm’ın muazzam çatısı altında görmüyor. Sadece kendi mezhebini ve meşrebini çatı olarak görüyor. Bunun sonucunda da kendisi gibi olmayanı tekfir ederek, kanını kendine helal görüyor.

Rabbimize hamdolsun ki ülkemizde durum bu kadar vahim görünmüyor. Ancak bilmemiz gerekir ki, kardeş toplumları birbirine böyle düşman yapan materyalist dış güçlerdir. Onların yumuşak karınlarını iyi bildikleri için kolayca birbirlerine düşman edebiliyorlar. Elbette ki bizim ülkemizdeki farklı fikirleri de inceliyorlardır. Bugüne kadar birçok kere bu farklılıklar üzerinden düşmanlıklar oluşturmayı başarmışlar, fakat istediklerini elde edememişleridir. Ama yine de vazgeçmiş değillerdir.

Bunun için her Müslüman cemaat ve cemiyet, meselelere farklı baksa da azami müştereğimiz İslâm olduğundan bu üst kimlikten hadiseleri değerlendirip ona göre kardeşleriyle muaşerette bulunmalıdır. “Lâ ilâhe illallah Muhammedu’r-Resûlullah” kelime-i tayyibesi etrafında tevhid ettiğimizi her türlü nifak odağına göstermeliyiz. Bunu sadece onlara göstermek için değil, Rabbimiz Celle ve Âla Hazretleri ve Sevgili Peygamberimiz bundan hoşnut olacağı için büyük bir gayretle ve aşkla yapmalıyız.

Çünkü bilmeliyiz ki “Müslümanın Müslümandan başka dostu yoktur.”  Dışımızdaki ehli küfrün içimize attığı en büyük nifak tohumlarından olan; “Üst kimlik; ne ırk, ne din ne de başka inançlardır. Üst kimlik; özgürlüklerdir.” safsatalarına kanmamalıyız.

Çünkü “Allah katında tek din İslâm’dır.”

Devam Edecek...

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2012 HAZİRAN SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort