JoomlaLock.com All4Share.net

AŞK NAĞMELERİ

Ay insanlığın üzerine doğmuştur. Güneş sönmemecesine bizi aydınlatmaktadır. Güneşin ışığını görmeyenler, gözlerini kapatanlardır. Hakikat güneşi Peygamber Efendimizden (sav) mahrum olanlar karanlığa koşanlardır.

Medineli Müslümanlar Peygamberimizi coşkuyla, sevinçle karşıladılar. O’nun (sav) gelişi onların en sevinçli günü oldu. O gün sevgilerini aşk nağmeleriyle, şükür sözleriyle dile getirdiler.

Allah’ın (cc) en büyük nimeti, lûtfu, hediyesi Peygamberimizdi (sav) onlar için. Bizim de en büyük nimetimiz Allah Rasûlü ve Allah dostları değil midir? Biz onları hangi aşk nağmeleriyle davet ettik şehrimize, gönlümüze… Onların gelişini hangi şenliklerle kutladık…

Sen bu şehre şeref verdin
Ey sevgili, hoş geldin.

O’nun(sav) şehirlerine gelmesi, Medine’yi şehirlerin anası, medeniyetin beşiği yaptı. Ensar, Peygamber Efendimizi şehirlerinde, gönüllerine davet ettiler. Bütün anlayışları, inançları, sevgileri, bağlılıkları O’nunla karşılaştıktan sonra değişti…

Hayatlarının merkezinde Allah (cc) ve Rasûlü (sav) oldu. O’na muhabbetle bakan gözler, O’nu sevgiyle dinleyen kulaklar, O’na meftun olan kalpler bütün dünyanın en şereflileri oldular.

Gönülleri O’nun (sav) gelişiyle nurlandı… İmanları aşka dönüştü… İslam’ı özümsediler benliklerinde. Kimlikleri oldu İslam. Bizim dini bilgilerimiz, bilgiden öteye geçip ahlaka ve aşka dönüşememekte. Hayatımızda karşılaştığımız meselelerde bildiklerimiz ve yaptıklarımız birbirini tutmuyor.

İslam’ı, imanı, sevgiyi, ihlâsı kelime olarak bildiğimizi zannediyoruz. Hayatımıza bunlar yansımıyor. İslam’ın kardeşliğini biliyoruz, kardeşçe davranmıyoruz.

Bilgi bizde imana, ihlâsa, aşka dönüşmeli… (Bunlar bizde aşk nağmeleri olmalı.) İslamî bilgiyle tanışan akıl, iman eden kalp ve aşkı tadan gönül… Bunlar bizde kimliğe dönüşmeli, bizim boyamız bunlar olmalı. Bizi görenler bunlar Müslüman, bunlar Mümin demeli.

Müslüman kaynağından aldığı enerjiyle gittiği yerleri aydınlatmalıdır. Kimliğini, rengini, aşkını yaşadığı her ortama yansıtmalıdır. Evde, sokakta, iş yerinde farklılaşan Müslüman’ın kimliği renksizleşmeye başlamıştır. Bugün bulunduğumuz ortamlarda İslam’ın rengini göremiyorsak, bu Müslümanların renksizliğindendir. Renksizliğini, pasifliğini saflık (temizlik) olarak düşünmemeli Müslümanlar.

Nakşibendî Hazretleri’nin dergâhında, dergâh hizmetlerinde kullanılan bir eşek vardır. Bu eşek uzun yıllar dergâha hizmet eder. İnatçı olmayan uysal bir eşektir. Nakşibendî Hazretleri, bir gün bu eşeğin pazara götürülüp satılmasını isterler. Müridler, eşeğin inatçı olmayan, uysal bir eşek olduğunu söylerse de Nakşibendî Hazretleri fikrinden vazgeçmez. Buyururlar ki:

- Yıllardır bu eşek burada, bir kez olsun anırdığını duymadım. Bu eşekte dert yok ki anırsın. Gidin anıran (derdi olan) bir eşek getirin!

Bırakın insanları, kapılarındaki başka canlılara bile dikkat etmişler.

Yine nakledilir ki; Nakşibendî Hazretleri kapısına gelenlere, “ Bir şeyi sevdin mi?” diye sorarlarmış. Cevabı “Hayır.” olanları dergâhına kabul etmezlermiş. Bir hayvanı dahi sevenleri kabul buyururlarmış.

İnsanın bazen derdinden, bazen şevkinden gönlü feryadı figan etmelidir. Dervişlerin özel vakitleri vardır buyruluyor. Geceler, müminlerin özel vakitleridir. Müminler geceleri Yüce Mevla’ya aşk nağmelerini sunarlardı… Geceleri unuttu müminler… Gecelerini ibadetiyle nurlandırmalıdır, aşkıyla taçlandırmalıdır Müslümanlar. Zikirleri aşk nağmeleri olmalı dudaklarında…

İbadetler sevgiliye sunulan aşka dönüşmeli müminde… Seher vakti hafifçe esen rüzgârla sallanan buğday başakları gibi zikrederdi ashab. İnsan bir gönül taşıdığını, ehl-i gönülle karşılaşınca hissediyor.

Hâce Hazretleri, Ğavs Hazretleri’nin seher vakti evden çıktıklarını ve gözyaşları içinde nağmeler söylediklerini naklederler.

Biz hangi nağmeleri söyler olduk bugün? Bizim nağmelerimiz para, makam, politika mı olmuş yoksa… “Küp içindekini terler.” demiş atalarımız. İnsanın içinde aşk yoksa bu dışa da yansımıyor.

Dünya bir cadı misali zehirli elmalarıyla zehirliyor aklımızı, duygularımızı… Dünyanın zehrine aldananlar nefislerinin sarhoşluğunda aldanıyorlar.

Geylânî Hazretleri’nin bir müridi her gece başka âlemlerde manevi zevkler içinde olduklarını söylerler. Geylânî Hazretleri müridinden kendisini o anda hatırlamasını ve düşünmesini isterler. Mürid yine öyle bir anda Geylânî Hazretleri’ni düşününce cennet diye gördüğü yerin lağım sularıyla dolu bir yer olduğunu görür.

Aşkın, imanın, ihsanın tadını almak isteyenler âşıklarla, müminlerle, muhsinlerle beraber olmalıdırlar. Bir mürşid-i kâmille olmalıdırlar.

Allah(cc), Rasûlü ve dostlarının aşkıyla yaşaran gözlere, inleyen gönüllere hasrettir dünyamız…

Allah(cc), Rasûlü (sav) ve dostlarının aşkıyla dolsun gönlünüz.

Aşkınız en güzel nağmeniz olsun…

Hâce gel sen hüzünlenme
Şol nazlı yar hep seninle
Daim çağır “Ya dost” diye
Belki şifan verir senin
Mevlâna Hâce Yakûb-i Sani

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2009 NİSAN SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort