JoomlaLock.com All4Share.net

Gülzâr-ı Hâcegân

Mart 2017 2

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM...

 

Gülzâr-ı Hâcegan Dergisi'nin MART 2017 sayısı çıktı.

Şubat 2017 3

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM...

 

Gülzâr-ı Hâcegan Dergisi'nin ŞUBAT 2017 sayısı çıktı.

 

 

HÂCE HAZRETLERİ’NİN (ksa) “HİZMET VAR OLUŞ SEBEBİMİZİ İDRAK EDİP O SEBEBİ AÇIĞA ÇIKARMAK İÇİN GAYRET ETMEKTİR” Başlıklı sohbetlerinde:

Sual: Efendim, bu paralel örgütün mensupları kendilerini tanıtırken “cemaat” tabirini; yaptıkları işler için de “hizmet” tabirini kullanmışlardı. Halk arasında cemaat, hizmet denilince bunlar biliniyordu... Meselemiz bunların kendilerini nasıl adlandırdığı değil buradan yola çıkarak iki soru sormak istiyoruz: Birincisi, hizmet deyince akla ne gelmeli? İki, bir kişinin ve bir cemaatin hizmeti ne olmalı?

Cevap: Öncelikle mevzu açılmışken ifade ettiğiniz meseleye girmeden önce günümüzdeki bir yanlışlığı hatırlatmakta fayda var diye düşünüyorum. Biraz önce buyurduğunuz hizmet, cemaat, himmet, imam… gibi kavramlar İslamî kavramlardır. Bu F tipi topluluk bu kavramların içini boşaltmışlar. 

Şimdi günümüzde onlardan bahsedilirken hem bunların -genel olarak- müslüman olmadıklarını ifade etmeye çalışıyoruz hem de bunları anlatırken yine bu kavramları kullanıyoruz… Cemaat diyoruz, Fetö’nün imamları diyoruz… Bunlar tehlikeli ifadeler. 

İmam kavramı nübüvvetle ve nübüvvetten intikal eden verasetle iç içe bir kavramdır ve Kur’anî bir ifadedir. Böyle bir ifadeyi terör mensuplarına atfetmek, onlar için kullanmak İslam’a hakarettir. Peygamberler birer imamdır; insanlığın imamlarıdırlar. Onlardan sonra bu görevi onlara gerçek varis olan, onların ahlakı ile ahlaklanmış onların sünnetine temessuk etmiş onların izini takip eden sahabi, tabiin ve müçtehitler. Rabbimiz azze ve celle bize Hz. İbrahim’in dilinden aleyhisselam

( وَاِذِ ابْتَلٰٓى اِبْرٰه۪يمَ رَبُّهُ بِكَلِمَاتٍ فَاَتَمَّهُنَّۜ قَالَ اِنّ۪ي جَاعِلُكَ لِلنَّاسِ اِمَاماًۜ قَالَ وَمِنْ ذُرِّيَّت۪ي )

“Bir zaman Rabbi İbrahim’i birtakım emirlerle sınamış, İbrahim onların hepsini yerine getirmiş de Rabbi şöyle buyurmuştu: ‘Ben seni insanlara önder yapacağım.’ İbrahim de ‘Soyumdan da (önderler yap, ya Rabbi!)’ demişti.” (Bakara 124) buyuruyor ayeti kerimede.

Zürriyetine dua ederken Hz. İbrahim aleyhisselam onları muttaki takva olanlara imam kıl, önder kıl ya Rabbi diye dua buyuruyor. Bu İbrahim aleyhisselamın duası olmakla birlikte Rabbimizin de bize bir işareti, bir beşareti. Yani Rabbimiz bizim takvaya riayet etmemizi hatta bu konuda ilerleyip muttaki imamlar olmamızı; ittikanın, takvanın, ihlasın, biraz evvel sorunuzda geçen ifade ile hizmetin imamları olmamızı istiyor. 

Şimdi bu kavramları alıp bunlarla teröristleri ifade etmek İslam’a hakarettir. Fetullahın etrafındaki insanlar imam değiller. Keşiş diyebiliriz bunlara, çünkü dinde ruhbanlık yoktur bunlar böyle bir yaşamı tercih etmişler kendilerine, öyle yaşamışlar. Dolayısıyla bunlar ruhbandır, bunlar keşiştir. Rabbimizin bize üst bir seviye olarak gösterdiği ve olmamızı istediği bir olguyu biz bunlara atfedemeyiz. 

Ve bunlara cemaat diyemeyiz. Cemaat kavramı da nezih bir kavramdır. Evet, azınlıklara da bugün hukuk dilinde cemaat deniyor, bu bir yanlışlık ama en azından biz müslümanlar arasında bu yanlışa düşmemeliyiz. 

İslami literatürde bizim anladığımız cemaat kavramı hak ve hakikat üzere buluşan birleşen topluluklardır. Rızayı, likayı, visali kasteden ve bu amaç ile birleşen; niyetlerini, himmetlerini, gayretlerini, gerektiğinde servetlerini birleştiren topluluklara İslam’ın verdiği bir isimdir cemaat. 

Öyle ise bunlar (FETÖ mensupları) cemaat değiller. Bunlar cemaat olmadıkları gibi cemadat da değiller. Cemadat maden, taş, kıymetli taşlar, elmas, yakut, zümrüt… böyle değiller, çakıl taşı bile olamazlar. Bu yüzden bu kavramlar ile bunları ifade etmeyelim. Bunları bilelim ve bunlara dikkat edelim...” Buyuruyorlar.

 

Netice-i Meram bölümünde Vahdettin ŞİMŞEK; “Yiğit Düştüğü Yerden Kalkar” ve Andelib; Bir Bayrak Rüzgâr Bekliyor başlıklı makalelerini okuyucularımızla paylaşıyorlar.

DERGİMİZİN DİĞER YAZILARI İSE ŞÖYLE:

 

İrfan AYDIN - Şangay mı Yoksa İslam Birliği mi - 2

Sâlik-i İrfân - Yahudileri Kızdırdık Demek ki Doğru Yoldayız!

Mesud ÇINAR - Hased; Yerde ve Gökte İşlenen İlk Günah

Veysel ÖZSALMAN - Bir Nezaket Okulu Olarak Tasavvuf

Yusuf Fuad - Tevbe ve Allah'tan Af Dileme

Tamer DOYMUŞ - Rasulullah'a Salatu Selam Getirmek

Sefa AFACAN - Fıkhî Hükümlerin Kaynağı

Yusuf-i Kenân - Çocuk Gelişiminde Ergenlik Dönemi

Şeb-i VUSLAT - Dil ve Afetleri - 6

Nurten ÖZEN - Hastaları Ziyaret

Gönül Pınarından - Bir Gayemiz, Bir İdealimiz Olmalı

Mine ŞİMŞEK - Peygamberlerin Hayatları

 

Rabbimiz Celle ve Âlâ cümlesinden razı olsun, ümmet-i Muhammed’i müstefid kılsın. Âmin…

“Mü'minin Hayatı Ta’lim, Tatbik Ve Tebliğden İbarettir” anlayışıyla hizmetine devam eden Gülzâr-ı Hâcegân Dergisi’nin bir sonraki sayısında buluşmak üzere Allah'a emanet olun...

 

Çarşamba, 01 Şubat 2017 17:17

Şubat 2017 Mukaddime

Şuabt 2017

 

Sayı : 110 - Şubat 2017

 

Dergimizin kıymetli okuyucuları, bu ayki dergimizde ülkemize yapılan saldırıların önemli sebeplerini sizlerle sohbetleşmeye çalıştık.

Malumunuzdur ki, ülkemiz hem coğrafik önemi hem bulunduğu coğrafyada yıllarca müslümanların merkezi olması hem de her türlü enerji, doğal kaynak ve ticari faaliyetlerin geçiş noktası olması sebebiyle stratejik öneme sahip en önemli bölgelerden biridir. Sistemlerini zulme ve sömürmeye endeksli kurmuş olan Amerika, İngiltere, Avrupa ve İsrail bu geçiş bölgesini müslüman bir Türkiye’ye kaptırmak istemiyor. Yıllarca kendi valileri gibi kullandıkları iktidarların ve kendi orduları gibi gördükleri silahlı kuvvetlerin sayesinde ülkemizi istedikleri gibi yönetmeye muvaffak oldular.

Fakat müslüman Türk halkı yeniden inanç temellerine dönmeye başlayınca ve buna uygun gördüğü siyasetçileri iktidara getirmeye başlayınca işin seyri değişmeye başladı. Özellikle de iletişimin çok hızlı bir şekilde sağlanması, halkın kısa sürede cereyan eden olaylara vakıf olması neticesinde uyanış daha bir hızlanmaya başladı. Düne kadar dostumuz görünen devletlerin nasıl düşman kesildiğinin farkına vardı. Neticesinde de daha fazla iştiyakla özüne dönmeye başladı. Bu o kadar güçlendi ki, müslüman halkımız 15 Temmuz günü Allah Teala’nın (cc) yardımıyla gözünü kırpmadan şehadete koştu ve ülkesini batılı sırtlanların elinden kurtardı.

İşte Allah, Peygamber, mukaddesat, namus ve vatan aşığı bu insanları gören tüm düşmanlarımız dehşete düştü. Artık Türkiyeli müslümanların uyandığını ve bu uyanışın domino etkisiyle tüm İslam âlemine ve oradan da bütün mazlumlara örnek olacağı korkusu bu zalimleri paniğe sevk etti. Dolayısıyla bugün yaşadığımız saldırıların artması asla tesadüf değildir.

Bunun içindir ki, bu saldırıları göğüslemek için saflarımızı daha da sıklaştırmamız ve yardımını esirgememesi için Rabbimize kalbimizin derinlerinden sığınmamız gerekir.

Allah yâr, kalpler beraber olsun.

 

Çarşamba, 01 Şubat 2017 00:10

BİR BAŞKA AÇIDAN SOSYAL MEDYA

Bir Başka Açıdan Sosyal Medya

Bir Başka Açıdan Sosyal Medya - Abdülkadir Visâlî

Sayı : 107 - Kasım 2016

 

Bir Başka Açıdan Sosyal Medya

 

İçerisinde bulunduğumuz zaman diliminin kapımıza kadar getirdiği geniş imkânlardan bir tanesinin, belki de en önemlisinin teknolojik gelişmeler olduğu muhakkaktır. Öyle ki özellikle son on yılda yakaladığı olumlu ivme ile dünyanın her köşesinden insanlar geniş imkânlara sahip oldular.

Tabi her türlü gelişimde olduğu gibi bu ilerleme de faide ve zararı içerisinde barındıran bir yapıya sahip. Evvelce de nakletmiştik, büyüklerimiz buyurmuşlar; “Allah tarafından kendine ulaşan bir şeyi, olumlu taraflarına rağmen hemen nimet (iyilik, lütuf, ihsan) olarak değerlendirme. Onu alıp kullan, eğer bununla rızaya muvafık ameller icra edebilirsen nimet olarak telakki et ve Rabbine şükret; yok eğer onunla rızaya muhalif işler yaparsan bil ki nimet gibi görünen o şey senin için nikmettir (hoş olmayan muamelelerle olan cezalandırma).”

İşte bu ayki konumuz olan “sosyal medya yönlendiriciliği” de kimileri için nimet, kimileri için nikmet olabilecek bir pozisyonda insanoğluna imtihan için ihsan edilenler cümlesindendir.

Cenabı Hak, Sure-i Şems’de: “Biz ona kötülük yapma meyli de; iyilik yapma (takva) kabiliyetini de verdik.” (Şems 8) buyuruyor.

Yani herkese tabiri caizse hazırladığı zemine göre lütfundan yahut kahrından vereceğini haber veriyor. Allah’ın emirlerine uyarak rıza doğrusundaki gayretine Hakk’ın kudretiyle takva ilhamı erişince bunu hayrı için kullanan müminleri: “Elbette nefsini temizleyip parlatan kurtulmuştur.” (Şems 9) buyurarak tebşir ediyor. Heva ve hevesine tabi olarak nefsini ve şeytanı memnun edecek hareketlerde bulunanlara ise Allahu Teala fücur ilkası ile mukabele eyleyince bütün yapıp ettikleri şerlerine olan facirleri ise: “Onu kirletip gömen de ziyan etmiştir.” (Şems 10) ile tenkid ediyor. 

Sosyal medya öyle ki artık bir lüks olmaktan çıktı, sıradan bir ihtiyaç halini aldı. Hemen her yaş gurubunun, dünyanın dört bir yanından kullandığı bir sistem haline geldi. Böyle olunca da her türlü yönlendirilmeye müsait bir hal aldı. Başta da dediğimiz gibi müsbet yönleri de menfi yönleri de mevcuttur şüphesiz. Biz burada müsbet/olumlu yönlerinden bahsedeceğiz yani sosyal medyanın bugünün müslümanları açısından faidelerine değineceğiz inşaallah.

Her şeyden önce dünya üzerinde bulunan müminlerin iyisiyle kötüsüyle birbirlerinin ahvalinden haberdar olmalarına hizmet etmektedir. Böylece birbirlerine kilometrelerce uzak olan din kardeşlerimiz, varsa sevinçleri bunu paylaşmakta; düştükleri sıkıntılar var ise bu hususta ellerinden geleni de yapacak bir zemin oluşturmaktalar. Bu bizim için gayet önemlidir, çünkü Efendimiz (sav); “Müminler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.” (Buharî, Edeb 27) buyurarak bir birimizden haberdar olmayı, hallerimizle ilgilenmeyi mümin olmanın vasıflarından saymıştır. 

Dolayısıyla bu hal bizim için bir sosyal aktivite olmanın çok ötesinde Efendimiz’in dilinden döküldükten sonra emir telakki etmemiz gereken, müminler olarak varlık gayelerimiz arasında sayılabilecek bir husus halini almıştır. Niçin varoluş gayelerimiz arasında sayıyoruz? Çünkü Cenabı Hak Kur’an-ı Hakim’in birçok yerinde; mesela “ipine sarılmayı, tevbe etmeyi, namaz kılmayı…” ve daha birçok hususu bize birlikte emretmiştir. Dolayısıyla mümin kardeşim benim bir yanımı tamamlayacak, eksiklerimi giderecek bir nimet. O olmadan ben de var olamayacağımın idraki ile hadiseleri değerlendirmem gerekir. Şu halde ona en hızlı ulaşmamı sağlayan sosyal medya ne kadar kısıtlı olursa olsun benim için bir nimettir.

Bir diğer faidesi dinimizi öğrenme hususunda bizlere hakikaten çok geniş imkanlar sağlamasıdır. Öyle ki dünyanın herhangi bir yerindeki İslamî çalışmayı, ilmi bir eseri elimizdeki bu sosyal medya imkânları ile kolayca öğrenebilmekte, takip edebilmekte ve ziyadesiyle istifade edebilmekteyiz. Öyle ki ciltler dolusu eserleri bir anda karşımızda görebilmekte, hatta onlar hakkında yazılan haşiyeleri, şerhleri; haklarında yazılmış takdir yahut tenkit yazılarını bile ufak uğraşlarla oturduğumuz yerden kolaylıkla elde edebilmekteyiz. Bu manada insanların birbirlerine ilmi açıdan yardımı ile alakalı, bu eserlerin yayılması ve adeta elden ele ulaşması hususunda sosyal ağların etkisini kullanan herkes yakinen bilmektedir.

Dinimizi öğrenmek, dünyaya gönderiliş gayemiz olan kulluğumuzun en güzel şekilde yerine getirilmesi için olmazsa olmazdır. Büyüklerimiz; “Her şey bir şey, cehalet hiçbir şey!” buyurmuşlar. Dolayısıyla cehalet, yani bilmemezlik mazereti Allah katında geçerli bir mazeret değildir. Cenabı Hak inzal ettiği yüz dört kitab, yüz yirmi dört bin peygamber ile Kendini (cc) bilmeye ve bulmaya lazım olacak bütün bilgi, birikim ve örnekliği bize lütfetmiştir. Bugün için bunları en güzel öğrenme yollarından bir tanesi de bu sosyal medyadır ki önümüzdeki rehberlerimizi uzaktan ve yakından adeta canlı takip edebilme hüviyetine sahibiz. 

Bir diğer faidesi bugün özellikle facebook, twitter, instagram gibi sosyal medya hesaplarından günümüz alimlerini, meşayıh-i kiramı ve İslam davasının öncülerinden fikir adamlarını takip etmek gayet kolay. Böylelikle müslümanın günümüzdeki meselelerini öğrenmek, güncel fetvaları takip etmek ve yeryüzündeki müslümanların gündemini yakalamak açısından ciddi bir haber alma mekanizmadır sosyal medya. Öyle ki alanlarında uzman ilim adamlarının, kendilerinden ilmin yanında ahlak ve maneviyat ahzettiğimiz büyüklerimizin, siyasi sahada rol alan fikir adamlarının her sözü, her hareketi izlenebilmekte; bu da bizim atacağımız adımlarda isabet olasılığımızı artırmakta.

Evet, Kitab ve sünnet sabit fakat bu sabiteleri günümüzün gerekliliklerine göre yorumlayacak bugünün müslümanlarının sıkıntılarına çözüm bulacak ulema ve urefaya ihtiyacımız tartışmasız. Onlarla sürekli birlikteliğimiz zahiren mümkün olmamakla birlikte elimizdeki bu imkânla sıhhatlerinden, hastalıklarından, seferde mi hazerde mi oluşlarından kısacası her hallerinden haberdar olmak, başka bir deyişle zahiren birliktelik yakalayamadığımız her vakitte onlarla kalbi beraberlik kurmak hususunda bize yardımcıdır. Belki bunu aleyhimize çevirdiğimiz zamanlar da oluyor, yani o takip belki özlemimizi, vuslat arzumuzu sekteye uğratsa da bu kişisel bir problem olmakla birlikte zaten yazımızın da konusu değil. Bu problem ayrıca değerlendirilmelidir.

Sosyal medya yönlendiriciliği konuşulurken önemli olan bir diğer husus da elbette kimin takip edileceğidir ki müminler kaş yapalım derken göz çıkarmamak için karga olan kılavuzları değil, hazreti insan olan kâmil rehberleri takip etmelidir ki hataya düşmesin kimi takip edeceğimiz hususunda da sosyal medya tarafsız bir yönlendiriciliğe sahip olabilmekte. Herkesimden herkesi dinleyen insan Efendimiz’in (sav); “Müftüler fetva verseler de sen, yine kalbine danış.” (Müsned, Ahmed b. Hanbel)

Sosyal medyanın bir diğer faidesi de müslümanların lehine olabilecek, insanları hayra yönlendirebilecek bir tebliğ vasıtası olarak kullanılabilecek olmasıdır. Öyle ki yazacağınız doğru bir cümle, bulunacağınız gerçek bir beyan yahut paylaşacağınız hayırlı bir materyal anında binlerce insana ulaşabilmenizi sağlamakta. Hidayet edici yegâne kudretin Allah (cc) olduğu şuurunda tebliğe gayret eden bir mümin için bu çok ciddi bir imkân demektir. Öyle ki sahih bir sünnetin, ehli sünnet ve’l-cemaat anlayışıyla tefsir edilmiş bir ayetin, İslam tarihinden doğru aktarılmış bir vakıanın o binlerin içerisinden bir kişiye bile ulaşması, onun hayatında bir dönüm noktası olması, gayrimüslim ise iman ile müşerref olması; mümin ise Hakk’a terakki hususunda mesafe katetmesine vesile olması bizim için saadet ender saadettir. Bunun bir kişiye etki etmesi bile bizim için kâfidir. Hayber’in fethi sırasında Rasûlullah Efendimiz (sav), komutan olarak tayin ettiği Hz. Ali’ye (ra) şöyle hitab etmişlerdir: “Ey Ali! Bil ki, senin elinle bir insanın hidayet bulması, güneşin üzerine doğduğu her şeyden daha hayırlıdır.” (Buhari, Cihad, 4) Hatta kimseye etkisi olmasa dahi talim ve tatbikten sonra üstüne vacib olan tebliğin bir bölümünü yerine getirmiş olmanın huzuru bizim için yeterlidir. 

Sosyal medyanın en çok faidesini gördüğümüz günleri henüz geride bıraktık. Tıpkı on beş temmuz gecesinde olduğu sosyal medya, sivil örgütlenme için çok müsait bir ortam. Milyonları bile çok kısa sürelerde bir araya getirebilecek kadar tesirli. Olumlu yahut olumsuz tepkimizi gösterebileceğimiz, sesimizi/sözümüzü yükseltebileceğimiz, normal şartlarda ulaşamayacağımız kurum ve kişilere meselemizi iletebileceğimiz bir mekanizma. Düşüncelerimizi hiçbir kısıtlamaya maruz kalmadan özgürce ifade edebileceğimiz bir sistem. Binlere, yüzbinlere belki de milyonlara sesimizi duyurabileceğimiz yahut yine birçok kimsenin sesine kulak verebileceğimiz bir düzenek. Bu yönüyle insani yardım faaliyetlerinin yürütüldüğü, hayırlı organizasyon çağrılarının yapıldığı, şura zeminlerinin oluşturulduğu; toplantı ve davetlerden ilgililerin haberdar edildiği bir yapı. 

Sosyal medyanın bir diğer faidesi din kardeşlerimizle, akraba u taallukatla, aynı gaye uğrunda hizmet ettiğimiz cemiyyet ve cemaat arkadaşlarımıza da çabucak ulaşmaya vesile olmasıdır. Araya kilometrelerce uzaklık girse de yanı başımızda imiş gibi onlarla muhabbet edebilmekte, ilgimizi çeken, hoşumuza giden, dünya ve ahiretimize katkısı olabilecek her şeyi aramızda paylaşabilmekteyiz. Etrafımızdaki sohbetlere, zikir ve muhabbet meclislerine katılımlarını sağlamak için davetlerde bulunabilmekteyiz. Mekke, Medine, Kudüs gibi bizim için kutsal olan beldeler, topluca ibadet ettiğimiz camiler, gönül sohbetlerinin yapıldığı dergâhlar hakkında görsel ve yazılı nice güzellikler adeta elden ele gönülden gele bu teknolojik nimetler vasıtası ile ulaştırılabilmektedir. 

Üstelik sosyal medyanın yönlendiriciliği sadece uhrevi meseleler için değil dünyevi hadiseler için de geçerlidir. Dünyanın her köşesindeki siyasi, kültürel ve iktisadi gelişmeleri yine bu portallardan rahatlıkla takip edebilmekteyiz. İcabında ellerimizdeki maddi birikimleri yine ekonomik gelişmeleri takip ederek nasıl değerlendirmemiz gerektiğine de karar verebiliriz. Herhangi bir şey almak istediğimiz vakit sosyal paylaşım sitelerinde bunlar hakkında yapılmış yorumlara bakarak kanaat sahibi olabiliriz. Böylelikle aldatmamak ve aldanmamakla emrolunan mümin, dünyasını da heba etmeyerek rıza dairesi içinde imar etmeye, çoluk çocuğunun rızkını muhafazaya gayret eder.

Cenabı Hak el-Alîm ismi şerifinin tecellisi olduğuna inandığımız bütün bu gelişmeleri hakkımızda hayırlı olacak, lehimize şahitlik edecek minval üzere kullanabilmeyi bizlere nasip etsin. Her meselede olduğu gibi bu hususta da bildiğimiz, bilemediğimiz bütün hayırları Rabbimiz’den diliyoruz. Anlayabildiğimiz yahut anlayamadığımız şerlerinden de yine Rabbimiz’e sığınıyoruz.

 

Yazar: Abdülkadir Visâlî

 

Çarşamba, 01 Şubat 2017 00:09

SOSYAL MEDYA: DÜNYEVİLEŞEN MÜSLÜMANLAR

Dünyevileşen Müslümanlar

Sosyal Medya: Dünyevileşen Müslümanlar - Andelib

Sayı : 107 - Kasım 2016

 

Sosyal Medya: Dünyevileşen Müslümanlar

 

Gönül bahçemizin gülü solmadan
Uyan ey gözlerim gafletten uyan
Kâse-i ömrümüz isyan dolmadan
Uyan ey gözlerim gafletten uyan.

Hâce Hazretleri (ksa)

Teknolojik gelişmeler, insanların başını döndürecek hızla devam ediyor. Dün keramet sayılan birçok şey bugün herkes tarafından yapılabilir hale gelmiş. İnsanlar uçakla uçabiliyor; yazın kış meyvesi, kışın yaz meyvesi yiyebiliyor. Örnekleri çoğaltabiliriz. Teknolojide ve birçok konuda ilerleyen insanlar, insanlık bakımından ne halde diye soracak olsak; cevabımızı acı olaylar yaşayarak tecrübe ediyoruz. 

Kurtla kuzunun hikayesini bilirsiniz. İkisi de bir su kenarında su içiyor. Kurt kafaya koymuş ya kuzuyu yemeyi. Suyu bulandırmayı bahane etmiş. Oysa kurt suyun daha yukarısındadır. Bugün de müslümanlar kuzu rolünde, kurtlar onu yemenin derdine düşmüş.

İnsanlık yönünden Üstad Necip Fazıl’ın deyimiyle gittikçe çukurlaşan dünyanın tek ilacı müslümanlardadır. O da değişik hilelerle aslından uzaklaştırılmak isteniyor. İslam; ne tamamen dünyadan kopmayı ne de dünyaya dalmayı emreder. Her şeye gerektiği kadar değer verir. 

İnsanların bencilleştiği dünyada beklentiler de değişti. Yiyip içmek, gezip tozmak, eğlenmek… kısacası nefsani arzularımız birinci önceliğimiz oldu. Eğer nefsimizin arzuları yerine gelmezse, bu hayat bizi sıkıyor, bunalıma sürüklüyor. İbadetlerin eksikliği ise maalesef derdimiz olmaktan çıkmış. Müslümanlar olarak birçok şeyin değerini unuttuk bugün. Bizim için değerli olan şey, menfaatimize olduğunu düşündüğümüz şeyler olmuş. Peki gerçek menfaat nedir? Bunun muhasebesini iyi yapmamız lazım. Hasan Basrî hazretleri, ashabı tarif ederken: “Siz onları görseydiniz, onlara deli derdiniz.” buyururken işte tam bu noktayı bize izah ediyor. Bize diyor ki, bugün sizin menfaat saydığınız, hayatınızda olmazsa olmaz zannettiğiniz şeyler onlar için çok da önemli değildi. Çünkü onlar dünyaya değer vermediler. Onlar hayatlarıyla, Allah’ı (cc) razı etmenin derdiyle yaşadılar. 

Ashabı kiram namazına ve orucuna nafileleri ekleyerek Allah’a (cc) olan kulluğunu ziyadeleştirmenin uğraşındayken, bugünün modern müslümanları namazları kısaltmanın, birleştirmenin derdine düşmüş. Bizleri Allah’tan (cc) uzaklaştırıp nefse, şeytana ve dünyaya yaklaştıran ve onların tutsağı yapan şeyleri iyi tespit etmek gerekir. Egoist bir yaklaşımla hayatın merkezine kendisini koyan müslüman, birçok konuya duyarsız kalmıştır. 

Nefeslerin dahi sorulacağı bir güne hazırlanmamız gerekir. “Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekin.” buyuruyor Peygamber Efendimiz (sav). Hayatım rızaya uygun mu, istikamet üzere miyim? Yoksa yoldan sapmışlara mı benziyorum? Cenabı Hak, yolumuzu kaybetmeyelim diye, Kur’an-ı Kerim’de rehber şahsiyetleri bizlere misal veriyor. Allah’ın sevdiği ve razı olduğu dostlarından uzaklaşan insanlar, nefsinin ve şeytanın oyuncağı olurlar. Nefsine kul olanlar, ibadetle, tefekkürle, zikirle geçirmesi gereken ömrünü maalesef heba etmektedir. Müslümanların özellikle sosyal medyaya çok dikkat etmeleri gerekir.

Medyayı kullanarak yıllarca müslümanlara hem psikolojik hem de fiziksel olarak eziyet etmediler mi? İrtica, gerici diyerek saf ve cahil müslümanları kendi dinlerine düşman etmediler mi? Dinini sorsan müslümanım diyen ve dinin birçok emir ve yasaklarını reddeden bir acayip tayfa türettiler. Arabaya besmeleyle binip şeriate karşı olduğunu söyleyen bir tuhaflık sergileyebildiler. Alevilerin İslam’da olmayan törenlerini şirin gösterirken, müslümanları medyayı kullanarak hep Aczimendî gibi göstermeye çalıştılar. 

Yıllarca maddi olarak destekledikleri ve önlerini açıp meşhur ettikleri birçok alim müsveddesini işleri bitince kullanılmış kağıt havlu gibi atmaktan çekinmediler. Helvadan yapılan putlar gibi zamanı gelince yediler onları. 

Teknolojik gelişmelerle dünya bir köye çevrilmiş durumda. Hem görsel hem de yazılı medya ile her gün binlerce haberle karşı karşıyayız. Gözümüzün önündeki olayları bile algı operasyonlarıyla bize farklı şekilde yutturmaya çalışıyorlar. 

“Ey iman edenler, eğer size bir fasık bir haber getirirse onu iyice araştırın, sonra bilmeden bir topluluğa sataşırsınız da yaptığınıza pişman olursunuz.” (Hucurat 6) buyuruyor Yüce Mevlamız. Sosyal medyayı kullanan birçok müslüman bu yalan ve abartılı haberlerle birçok müslüman kardeşini incitmekten çekinmediler. 

İslam alimleri; birçok fıkhi meseleyi yanlışa kapı açılmasın diye avamın önünde konuşmamışlardır. Bugünküler bırakın ilmi bir meseleyi, laf dalaşlarını bile sosyal medya ortamında milletin huzurunda yapmaktan çekinmiyorlar. Okuduğu ilmi, malumattan öteye geçiremeyip irfana dönüştüremeyenler, anlayışlarıyla ve bilgileriyle İslama zarar vermektedir. Gavs Hazretleri (ks): “Taşlayan bizden, taşlatan bizden değildir.” buyurarak müslümanların bazı konularda çok hassas olması gerektiğini vurgulamıştır. 

Zikir, sevgisinden Rabbinin adını ihlasla, samimiyetle söylemektir. Huzurda, o manevi ortamda, Rabbiyle buluşmanın adıdır. Bir sirk gösterisine dönüştürdükleri zikirlerini sosyal medya ortamlarında paylaşmayı hangi edeple bağdaştırabiliriz. Onlara sorsan çok güzel hizmet ediyorlar. Oysa sergiledikleri İslam dışı acayip görüntülerle din düşmanlarına malzeme olduklarının bile farkında değiller. 

Dinimiz veren el olmayı alan el olmaktan üstün görmüş, ancak sağ elin verdiğini sol elin duymaması ölçüsünü de getirmiş. Yaptığını cümle aleme reklam eder gibi ilan etmek de nereden çıktı? Kime benzemeye çalışıyoruz? İnfakın amacı hani takvaya ulaşmaktı? Bu gösteriş takvadan çok kibir, riya getirir insana. Faydadan çok zarar…

Batının filmlerinde ürettiği sanal kahramanları vardır: Süpermenler, Demiradamlar, Taşadamlar… Her seferinde dünyayı kurtarırlar. Sanal dünyada, sosyal medyada birkaç cümleyle kendini İslam mücahidi gören birçok müslüman var bugün. İslam düşmanlarına verdiği cevapla tatmin olmaya çalışıyor. Ve bunu kendine yeterli sanıyor. Cevap verdi ya namaz kılmasına, oruç tutmasına da gerek yok artık. Tut tutabilirsen onu. Kendini dev aynasında zannedenler bilsin ki, Peygamber ordusunda savaşarak ölen ama şehit olamayan da var. 

Müslümanlar kendilerindeki değişimi ve bunun nedenlerini iyi anlamalıdır. Bizde ne değişti ki, eline tesbih almayan müslüman telefonu bırakamamaktadır. Bir sayfa Kur’an okuyamazken her gün onlarca mesaj okuyup yazmaktadır. Hâce Hazretleri’nin (ksa) bir ihvanı, kendisine “facebook”un var mı sorusuna Karadeniz şivesiyle: “Benum tesbukum var.” diyerek çok özlü bir cevap vermiştir. Bu söz günlerce dilimizden düşmedi. Tesbihiniz ve Kur’an’ınız; elinizde, gönlünüzde hep sizinle olsun.

Sosyal medya denilen uygulamalara çok dikkat etmemiz gerekir. Başta iyi niyetle başladığımız bu faaliyetler, zamanla kontrolden çıkmaktadır, zamanla içinde kaybolunan bir labirente dönüşmektedir. Ve bu labirenten çıkmak da hiç kolay değildir. İnsan hayatı boşluk kabul etmez. Hayırlı işlerle kendini meşgul etmeyenler, boş işlere çabuk meylederler. Ve nefsleri de bundan çok hoşnut olur. 

“İki nimet vardır ki, insanların çoğu bu nimetleri kullanmakta aldanmıştır: Sıhhat ve boş vakit.” buyuruyor Peygamber Efendimiz (sav).

Teknolojinin çok geliştiği bir çağda müslümanlara teknolojiden uzak durun, hiç ilgilenmeyin demek, onları yaşadıkları topluma yabancılaştırmaktır. Sosyal medya ortamları içinde güzellikleri de çirkinlikleri de barındıran bir havuz misali gibidir. Haram belli helal bellidir, ancak şüpheli şeyler tehlikelidir. Bütün müslümanlar bu tehlikeden kendilerini korumaya çalışmalıdır. Şeytan şer ile kandıramazsa insanı hayırla kandırmaya çalışır. Başta faydalı gibi gözüken şeyler; gereğinden fazla ve kulluğumuza zarar verecek şekilde kullanıldığında iman kalesine zarar verecektir. Kale surlarında açılan gedikten düşman girip kaleyi alabilir. Ufak bir virüs birçok insanın hayatını yitirmesine sebep olmuştur. Manevi virüsler de böyledir. Temizlenmezse birçok mümini, imanından edebilir. 

Sosyal medya ortamları mayınlı arazi gibidir. Orada dikkatli yürümek gerekir. Müslümanlar ihtiyacı kadar bilgiyi alıp, faydalı hizmetlerden faydalanıp hemen oradan uzaklaşmalıdır. 

Ya Rabbi, Sen bizleri muhafaza eyle…

Ya Rabbi, nefsimizle bir an dahi olsa baş başa bırakma…

Amin…


Ölüm kuşu başucumda,
Döne döne konar bir gün.
Hayat denen yağlı kandil,
Yana yana söner bir gün.

Hâce Hazretleri (ksa)

 

Yazar: Andelib

 

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort