JoomlaLock.com All4Share.net

Gülzâr-ı Hâcegân

Pazar, 03 Temmuz 2016 18:48

ŞEYDA BÜLBÜLÜN ZİKRİ

bulbul

Şeyda Bülbülün Zikri - Mine ŞİMŞEK

Sayı : 100 - Nisan 2016

 

Şeyda Bülbülün Zikri

 

Hamd ve senalar yüce Mevlamıza olsun ki O (cc) yerin ve göğün tek sahibidir, insanı var eden ve Efendimiz’i (sav) bizlere rahmet olarak gönderendir. Yaratılanların en değerlisi en yücesi olan mahza şefkat ve merhamet olan Efendimiz Hazreti Muhammed Mustafa’ya mahlukatın nefesleri sayısı adetince salat ve selam olsun.

Bugün kervan çıkmış dost illerinden,
Ötme bülbül ötme yar dertli dertli.
Bülbüller ayrılmış nazlı gülünden,
Ötme bülbül ötme yar dertli dertli.

Cümle ihvan geldik senin semtine,
Terk-i edeb ile girdik Beyti’ne.
Çaresiz tununduk nurlu kulpuna,
Ötme bülbül ötme yar dertli dertli.

Kişi sevdiğini zikredip anar,
Aşık maşuğundan bir bade umar.
Hâce bu sevdayı haşre dek güder.
Ötme bülbül ötme yar dertli dertli.

Nefehatu’l-Harameyn, Yakub Hâşimî

İbrahim’i (as) ateşe attıkları zaman, bütün melekler kuşlar hatta vahşi hayvanlarlar bile ağlaştılar ve etrafında toplandılar. İbrahim’e bir yardım edebilmenin çaresini aradılar. Bunların arasında zayıf bir bülbül yavrusu vardı. Bu kuş da ağlayarak kendini ateşe atacağı sırada Hak Teala (cc) Cebrail’e buyurdu ki: “O kuşu tut ve dileğini sor.” Cebrail sorunca, kuş: “Halilullah’ı ateşe atıyorlar mademki kurtarmaya kadir değilim bari onunla beraber ben de yanayım.” dedi. Hak Teala buyurdu ki: “O kuşun benden dileği nedir?” Bülbül şöyle arz etti: “Benim dünyada Hak Teala hazretlerinin adını anmaktan başka arzum yoktur. Bin bir isminin olduğunu işittim.Yüz birini biliyorum dokuz yüz ismi şerifini de bilmek istiyorum.” dedi. Hak Teala kuşun isteğini yerine getirdi, şimdi sahralarda feryat eden bülbül Hak Teala’nın ismini zikretmektedir. Nemrut’un ateşi İbrahim aleyhisselama gülistan olunca bülbül gül ağacına konup nağmeye başladı. O zamandan kıyamete kadar güllere muhabbet etti ve aşık oldu.

Yukarda geçen bülbülün kıssasını okurken zikrin önemini düşünmeden edemedik. Bir kuş ki Allah’ın esmasına muhabbet duyarken zikri ile meşgul olurken bizler günde kaç kere Hak Teala Hazretleri’ni hakkıyla düşünüp zikredebiliyoruz? Oysa Kur’an-ı Kerimi’nde Rabbimiz bizlere zikir etmenin önemini ve faydalarını bildirmiştir. Bunlardan örnekler verecek olursak:

1) “O salat tamamlandığında arza yayılın, Allah’ın fazlından talep edin ve Allah’ı çok zikredin. Umulur ki kurtuluşa erersiniz.” (Cuma 10)

2) “Şu halde Beni anın ki Ben de sizi anayım ve Bana şükredin Bana karşı nankörlük etmeyin.” (Bakara 152)

3) “Bunlar iman edenler ve gönülleri Allah’ın zikri ile sükunete erenlerdir. Bilesiniz ki kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.” (Rad 28)

4) “Ve kim Rahman’ın zikrinden gafil olursa şeytanı ona musallat ederiz. Böylece o onun arkadaşı olur.” (Zuhruf 36)

5) “Rabbini içinden yalvararak ve korkarak yüksek olmayan bir sesle sabah akşam zikret ve gafillerden olma.” (Araf 205)

Allah dostları ise zikrin güzelliğini ve faziletini tarif buyururken:
Zikir, marifet yolunun esası, ibadetin özü, imanın alameti ve Allahu Teala’nın kapısını çalmaktır. Zikir cehennem ile kul arasında perdedir. Zikirden maksat, anmak, hatırlamak, yad etmek demektir. Yadedilmeye anılmaya en layık olan Hazreti Allah’tır (cc), diye açıklamışlardır.

Bir hadisi şerif de Peygamberimiz (sav): “Bir topluluk Allah’ı zikretmek için oturursa melekler onları kuşatır, rahmet onları kaplar. Üzerlerine sekinet (huzur ve feyiz) iner ve onları melekler zikreder.” buyurmuştur. (Müslim, Zikir, 25-30)

Başka bir hadisi şerifde: “Allah’ı zikredenle zikretmeyenin farkı diri ile ölünün farkı gibidir.” buyrulmuştur. (Buhari, Devaat, 67)
Hâce Hazretleri zikir ile ilgili bir sohbetlerinde: “Çok zikredin arkadaşlar! Kalbinizle, hareketlerinizle Allah’ı zikredin. Allah için yaptığınız her hareket zikirden sayılır. Eğer Allah için ise, ağlasanız zikir olur, gülseniz zikir olur, yeseniz-içseniz zikir olur. Allah’ı namazla zikir edin, oruçla zikir edin, Kur’an tilavetiyle zikir edin, sadaka vererek zikir edin. Birbirinize tebessüm ederek zikir edin ve onun esma-i İlahisi’ni terennüm ederek zikir edin.

Efendimiz buyurmuş: “Allah’ı öyle zikredin ki size deli desinler.” Öyle zikret ki sen, derdin gönlünde aşkın olsun. Yabancı olan, senin halini bilmeyen sana deli desin.

Ko desinler bize deli,
Usludan yeğdir delimiz
diyor Yunus Emre. Yani bize deli desinler ama bizim delimiz onların uslularından akıllıdır.

Hadisi kudside buyurmuş Cenabı Mevla: “Her kim zikrediyorsa biz onunlayız. Onun meclisindeyiz, onunla arkadaşız. Sana ne derlerse desinler, sen zikret ey kulum. Sen Allah’ı zikret. Sen Allah’ı böyle cemaatle zikredersen Allah’ta seni bu cemaatten daha hayırlı bir cemaat ile zikreder. Sen Allah’ı nefsinde zikredersen Cenabı Hak seni yüceltir, gizli olarak kendi kudretiyle seni zikreder. Sen ferah gününde, geniş gününde, Allah’ı zikredersen Allah seni darlık gününde, sıkıntılı anında mahşerde unutmaz hatırlar seni zikreder.” buyuruyor.

Hâce Hazretleri’nin bu sohbetlerinden anlaşılıyor ki, zikir derken sadece “Allah” kelimesini kalben veya sesli söylemekle iş bitmiyor. Bizim ibadetlerimiz de zikirdir. Allah için yapmış olduğumuz her şey zikirdir. Hakk’ın kudretini yarattıklarını düşünmek zikirdir. Bir güle baktığımızda güzelliğinden dolayı sevebiliyoruz. Cenabı Hakk’ın güzelliğini de O’nun yarattıklarına, sanatına bakarak şeyda bülbül misali biz de sevebiliriz, aşık olabiliriz inşallah. Anamızı, babamızı, evladımızı, seviyoruz o sevgiyi veren elbette Hz. Allah’tır. Yediğimiz yemekleri, içtiğimiz tatlı suyu binbir çeşit meyveleri rızık olarak bizlere ikram eden lütfeden kim? Tabi ki Allah. O’nu düşünüp şükredip hamd etmek senin zikrindir ibadetindir, demek isteniyor.
Yazımızı sevgili Peygamberimiz’in bir hadisi şerif ile bitirelim inşaallah: “Allah’ın yollarda dolaşıp zikredenleri araştıran melekleri vardır. Allahu Teala’yı zikreden bir cemaate rastlarsa birbirlerine:

“Aradığınıza gelin.” diye çağırırlar. Hepsi gelip onları kanatlarıyla kuşatıp dünya semasına kadar arayı doldururlar. Allah onları en iyi bilen olduğu halde meleklere sorar:
-Kullarım ne diyorlar?

Melekler:
-Senden cenneti istiyorlar.
-Cenneti gördüler mi?

Melekler:
-Hayır ey Rabbimiz, derler.

Rabbimiz:
-Ya görselerdi ne yaparlardı?

Melekler:
-Eğer görselerdi cennet için daha çok hırs gösterirlerdi, onu daha ısrarla isterlerdi, ona daha çok rağbet gösterirlerdi, derler. Allahu Teala sormaya devam eder:
-Neden istiaze ediyorlar (sığınıyorlar)?

Melekler:
-Cehennemden istiaze ediyorlar, derler.
-Onu gördüler mi?

Melekler:
-Hayır Rabbimiz görmediler, derler.
-Eğer görseydiler ne yaparlardı?

Melekler:
Eğer cehennemi görselerdi ondan daha şiddetli kaçarlardı, ondan daha şiddetli korkarlardı, derler.
Bunun üzerine Rabbimiz Teala şunu buyurur:
-Sizi şahit kılıyorum, onları affettim.”

Rasulullah (sav) sözüne devamla:
“Onlardan bir melek der ki:
-Bunların arasında falanca günahkar kul var, bu onlardan değil, o başka bir maksatla uğramıştı oturuverdi.

Allahu Teala:
-O nu da affettim, onlar öyle bir cemaat ki onlarla oturanlar sayesinde bedbaht olmazlar.” buyurmuştur. (Buhari Devaat: 66. Müslim Zikir:25- Hadis no:2689.Tirmizi Devaat :140- Hadis no:3595)
Rabbim kendisine hakkıyla kul olanlardan, hakkıyla zikir çekenlerden, zikrin tadına varanlardan olabilmeyi tüm ümmete nasip etsin.

 

Yazar: Mine ŞİMŞEK

 

Pazar, 03 Temmuz 2016 18:22

BEN SENİ KALBİME KOYANA SEVDALIYIM

FB IMG 1436302183356

Ben Seni Kalbime Koyana Sevdalıyım - Genç Fidanlar

Sayı : 100 - Nisan 2016

 

Ben Seni Kalbime Koyana Sevdalıyım

 

Duamdaki göz yaşım kadar edepliydi
İçime düşen aşkın...
Ey benim beşeri aldanışım,
Ben seni kalbime koyana sevdalıyım.
Hz. Mevlana

Hamd Allah’a olsun ki o, iman nuru ile ariflerin kalplerini aydınlatan, O’na vasıl olanların gözlerini, ilim ve hikmetle doldurup genişletendir. Salatu selam ise Allah’ın ezeli kelamı olan Kur’an’ın tercümanı, bütün ilim ve hikmetlerin kaynağı Efendimiz Muhammed Mustafa’ya, yine salatu selam küfür karanlığının içinde Kur’an ve sünnetten kıl payı ayrılmadan sadat-ı kirama olsun.

Bizler Mevlamızı ebeveynlerimizden gördüğümüz kadar tanımaya çalışıyoruz. Fakat çoğu zaman yanılıyor, doğruyu-yanlışı birer ferd olarak ayırt edemiyoruz. Tıpkı hastalıklarımızı teşhis edip tedavisi için doktora baş vurdumuz gibi, dini, ahlaki ve Allah ile rabıtamız içinde bir hekim, yani ahir zamanda fitnenin resmen arşa çıktığı bir dönemde kendimize rehber, bir yol gösterici bulmamız her kişi üzerine tabiri caizse farz-ı ayndır.

Mürşide gitmekten maksat ise, Allah rızasına ulaşmak, nefsin hilelerinden kaçmak, hasta kalplere ilaç, garip gönüllere gerçek bir dost aramak, kısaca manevi bir hicret yapmaktır. Hadisi şerifte buyrulduğu üzere: “Kim Alah yolundaki bir imamı desteklemek ve yüceltmek için yanına giderse, bu kimse Allah’ın himayesinde olur. Bu uğurda göreceği her sıkıntının sevabını Allahu Teala verir.”

Allah dostu deyince hemen keşif ve keramet aranmamalıdır. Kamil mürşidin en büyük kerameti Kur’an ve sünnet ahlakı üzere yaşamasıdır. NakşibendÎ büyükleri, insanın terbiyesi için üç şeyin elde edilmesini gerekli görmüşlerdir. Bu üç temel esas şunlardır;

Muhabbet, ihlas, teslimiyet. Bunları sıralayacak olursak şunları diyebiliriz.

MUHABBET:

Muhabbet’in en yüksek derecesi kalbi Allahu Teala’ya bağlamak ve O’na hakkıyla kulluk yapmaktır. Bütün zikir, fikir, ibadet ve hizmetlerin hedefi Allah sevgisidir. Bu sevgiye ulaşma haline, arifler fena fillah mertebesi demişlerdir.

Manası: Kendi iradesini Allah’ın iradesine tabi etmek, O’nun emirlerini noksansız yerine getirmek, hep O’nun sevdiğini sevmek, ilahi sevgi içinde kendini kaybetmektir.

Mürşide duyulan muhabbet, müride güzel ibadet yapma şevkini kazandırır, güzel ibadet insanı kamil yapar. Kamil insanın hediyesi Allah’ın muhabbeti ve cemalini seyirdir. Buyrulduğu üzere: “Muhabbetle kılınan iki rekat namaz, muhabbetsiz kılınan yüz rekatlık namazdan daha efdaldir.” Mürşidi kamiller bizlere ibadetlerin nasıl dolu dolu yapılması gerektiğini ve Allah’a giden yollardan bir tanesinin de muhabbet olduğunu bildirmektedirler.

İHLAS:

İhlas ise mürşidi sırf Allah rızası için sevmek ve ona karşı samimi olmaktır. Bunun gereği, irşad ve terbiye için tabi olduğu mürşidine bütün varlığı ile bağlanmaktır. Müridin ulaştığı ilahi ilim, feyiz ve nurun kendisine mürşid tarafından geldiğini Cenabı Hakk’ın onu vesile ettiğini bilmeli ve kalbini tamamen ona çevirmelidir. Gönlünü, gözünü mürşidinden ayırmamalıdır. Şüphe, müride zarar verir. Bütün Allah dostlarını hiç ayrım yapmadan Allah rızası için sever, bu imanın gereğidir. Ancak kalp terbiyesi için, sadece bir mürşide bağlanır bu da terbiyenin gereğidir. Yine burada da mürşidsiz olmadığını anlıyoruz. Kişi eğer mürşidini, gönlünün terbiye edicisini bulmuş ise sadakat ile bağlanmalıdır.

TESLİMİYET:

Mürid Allah yolunda tabi olduğu müridin, içi ve dışıyla kalbi ve diliyle her şeyiyle teslim olmalı, acı tatlı herhalde kendisine uymalıdır, onun emir ve tercihlerinin kendisi için en hayırlı olduğuna inanıp gönül hoşluğu ile emirlerine sarılmalıdır. Bir ölü, kendisini yıkayan kimseye hiç itiraz etmez ise mürid de mürşidinin önünde bu derece bir teslimiyet göstermelidir. Böyle yapar ise manevi kirlerden temizlenmesi kötü hallerden kurtulması kolay olur. Teslim olan kimse tez zamanda ilerler kemale erer. Teslim olmayan tabi olmaz tabi olmayan yol alamaz. Ve kişi manevi yola girmiş ise gönlünü kalbini hatta aklını tamamrn intisab ettiği hocasına, mürşidine rabteder.

Bakıldığında Muhabbet, İhlas ve Teslimiyet birbirlerinden farklı değildir. Muhabbetsiz ilim olmuyor, ihlassız amel olmuyor, teslimiyet de olmayınca tam olunmuyor olgunlaşılmıyor.Kısaca insan tek başına bir yol kat edemiyor.Nasıl ki Peygamberimiz Mevla’ya kavuşmak için Cebrail’i vesile kıldı ise bizler de Rabbimize, Peygamberimiz’e ulaşmak için kamil bir mürşide bağlanmalı ve o yolda sebat etmeliyiz. Bizler Peygamber Efendimiz’in zamanına ehli beytin ve ashabın zamanına yetişemedik ama Rabbim bizlere kendi dostunu bahşetti. Rabbim bütün ümmeti Muhammede dostlarıyla tanışıp istifade edebilmelerini nasibi müyesser eylesin...

Sonu yok bu yalan dünyanın ya Rabb
Kula tapanlardan eyleme beni!
Aldanıp dünyanın süslü haline
Yoldan sapanlardan eyleme beni!
Ne var ise Sana gelmeye mahkum
Ölmem sananlardan eyleme beni!
Her zerrede Senin mührün var iken
Gören görmezlerden eyleme beni!
Toprağın altına girdiğim zaman
Hesap vermezlerden eyleme beni!
Rabb’in kim deyip de sorulduğunda
Lal olan kullardan eyleme beni
Derdi çok bu yalan dünyanın ya Rabb
İsyan edenlerden eyleme beni!
Ezeli ebedi bu dünya sanıp,
Seni bilmezlerden eyleme beni

Âmin...

 

Yazar: Genç Fidanlar

 

Cuma, 01 Temmuz 2016 18:04

Temmuz 2016 Mukaddime

Temmuz 2016 1

 

Sayı : 103 - Temmuz 2016

 

Gülzâr-ı Hâcegân dergimizin kıymetli okurları…

Dergimizi hazırladığımız şu günler rahmet-i Rahman’ın cûşa geldiği, Leyle-i Kadir ile şerefleneceğimiz Ramazan-ı Şerifin son günleri idi. Receb-i Şerif ile başlayan, Şaban-ı Şerif ile devam eden ve Ramazan-ı Şerifle birlikte bayrama ulaşacağımız günlerin içindeyiz.

Öncelikle oruçlarımızla beraber yapmaya gayret ettiğimiz salih ameller neticesinde oluşan bir muhabbetin ve rahmet mevsiminin biteceği düşüncesiyle bizi kaplayan hüznün zirvesindeyiz. Cenab-ı Hak (cc) hepimizi tekrar bu güzel günlere kavuştursun.

Her ne kadar nihayete erdiğine üzülsek de sonunu bayramla, yani sevinçle bitiriyoruz. Çünkü biliyoruz ki eğer bu rahmet mevsimini Rabbimizin hoşnutluğunu kazanarak tamamladıysak bu bizler için vuslatla neticelenmiştir. Allahu Teala’nın (cc) yakınlığını elde etmişizdir. O zaman bayram bizim hakkımızdır.

Yok, eğer Ramazan-ı Şerifin bize teşrif ettiği zamanki durumumuzla bittiği zamanki durumumuz arasında hiçbir değişiklik olmamışsa, yani bir terakki, bir kemalat elde edememişsek o vakit bayramımız şeker bayramı olur. Oruçtan kurtulmanın rahatlığıyla özlediğimiz hayata dönmüş oluruz.

Bizler yine de hüsnü zannımızla bu Ramazan-ı Şerifte ümmeti Muhammed’in tamamının ilahi affa uğrayacak ameller yaptığını düşünüyoruz. Elbette ki herkesin bu manada gayreti vardı. Hakk’ı razı etmek için kardeşlerini ziyaret eden, yoksullara yardım eden, yetimleri gözeten, ümmetin mazlumlarına el uzatan isimsiz kahramanlarımız vardı. Allah hepsinden razı olsun.

Biz de bu manada niyaz ediyoruz ki;

Ya Rabbî!

Bizler aciz kullarınız. Sana layık ameller yapacak kabiliyetimiz yok. Her ne kadar gayret etsek de beceremiyoruz.

Ya Rabbî!

Senin duasını müstecab kıldığın dostların var. Bizim eksik olarak, yüzümüze gözümüze bulaştırdığımız amellerimizi de o dostlarının hürmetine kabul buyur. Bizler biliyoruz ki asıl bayram onlar içindir. Bizleri de onların bayramlarının neşesine dahil et. Bizleri sevdiklerinin nazarından, himmetinden, bereketinden mahrum bırakma. Bizleri onlar hatırına affet.

Amin.

 

DERGİ ABONELİĞİ İÇİN TIKLAYINIZ

 

Temmuz 2016 1

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM...

 

Gülzâr-ı Hâcegan Dergisi'nin TEMMUZ 2016 sayısı çıktı.

 

HÂCE HAZRETLERİ’NİN (ksa) “KUR'AN-I KERİM İLE İNSAN-I KAMİL TEV'EMDİR” Başlıklı sohbetlerinde: 

Sual: Bir sohbetinizde Kur’an-ı Kerim’in kendisini temiz olanlara, temiz niyetle bakanlara açtığını buyurmuştunuz. Misal Kur’an-ı Kerim’i herkes okur fakat herkesin istifadesi farklı olur. Bu pencereden bakarsak mürşidi kamil, insanlara kendisini nasıl açar, ondan istifade nasıl olur?

Cevap: Büyükler buyurmuşlar, insanı kamil ile Kur’an-ı Kerim tev’emdir, yani ikiz gibidir. İnsan konuşan bir kitaptır. Cenabı Hak birçok esrarı, hikmeti insana yazmıştır. Kitap yani elimizdeki Mushaf Bediüzzaman’ın da ifadesiyle “fihriste-i âlem”dir; alemlerin bir fihristidir. Yani onlarda mevcut olan şeyleri bildirir.

İnsan bir kitaptır, kainat bir kitaptır. Dolayısıyla nasıl ki Kur’an’ın kendisine has bir edebi varsa Kur’an’la bütünleşmiş olan insanın, Hazreti Peygamber’in edebini de yine Kur’an tarif etmektedir: Önüne geçilmemesi, O’nun yanında sesin yükseltilmemesi, birbirimize yaptığımız muamelenin O’na yapılmaması noktasında ciddi bir şekilde Kur’an bizi ikaz buyuruyor. Hatta bunlara riayet etmezsek amellerimizin iptal olacağını bildirir Sure-i Hucurat’ta: “اَنْ تَحْبَطَ اَعْمَالُكُمْ - Amelleriniz batıl olur.” diye Cenabı Hak ikazda bulunur.

Temiz olmayanlar Kur’an’ın hakikatine giremedikleri gibi demek ki taharet-i batine, taharet-i kamile sahibi olmayan insanlar da insanı kamilin hakikatine ulaşamazlar. İmamı Rabbanî: “İnsanı kamili tanımak Allah’ı tanımaktan zordur.” diye ifade eder. Kainat Allah’a delalet/işaret eder. Ama insanı kamil hicabı beşerle mestur olduğu için beşeri sıfatlarla gizlidir. Meğerki insanın onda nasibi olsun.

“Kamil insan kibriti ahmer gibidir.” der İmamı Rabbanî, az bulunan bir kimyadır. Kibriti ahmer; kırmızı başlıklı kibrit anlamında kullanılır. Bu abı hayat misali bir iksirdir, bir kimyadır. Kamili ona teşbih eder. Bu yüzden onu tanımak güçtür. Meğerki Allah bir nasip halk etsin. Ondan yana sende bir nasip halk etsin ki o sana açılsın…

Tabi bütün meseleler kişinin ihtiyaç hissetmesiyle başlar. Hazreti Sultanımız: “Görenedir görene, köre nedir köre ne!” buyururlardı. Yoksa Cenabı Hak her şeyi gözümüzün önünde zahir kılmış.

Niyazi Mısrî (ks) buna işareten buyurur ki:

Hak’tan ayan bir nesne yok,

Gözsüzlere pinhan imiş.

Hakikatten ve hikmetten açık bir şey yok. Cenabı Hakk’ın batıniyyeti; zuhurunun şiddetindendir. Cenabı Hak kadar zahir bir varlık yoktur. Zuhuru o kadar şiddetlidir ki bundan dolayı görünmez olmuştur. Dolayısıyla da O’nunla irtibatlı olan her şey zahirdir ama biz görmek istersek, biz ihtiyaç hissedersek… İman bir ihtiyaç meselesidir. Bu yüzden Kur’an buyurur ki:

“فَمَنْ شَٓاءَ فَلْيُؤْمِنْ وَمَنْ شَٓاءَ فَلْيَكْفُرْۙ - Artık dileyen iman etsin dileyen inkar etsin.” (Kehf 29) ... Buyuruyorlar.

 

Netice-i Meram bölümünde Vahdettin ŞİMŞEK; “Allah'a Giden Yollar Mahlukatın Nefesleri Adedincedir” ve Andelib; “Allah'a Giden Yollar Mahlukatın Nefesleri Adedincedir” başlıklı makalelerini okuyucularımızla paylaşıyorlar.

 

DERGİMİZİN DİĞER YAZILARI İSE ŞÖYLE:

Sâlik-i İrfân - Ali Bendendir!

Veysel ÖZSALMAN - Taklitçiler

İrfan AYDIN - Turabî: Tasavvufu Yeniden Düşünmeliyiz

Dilhun ÂŞIK - Bir Taraf İman; Sessiz Direniş, Bir Taraf Küfr; Dünyevileşme

Yusuf-i Kenân - Sevgiden Büyük Güç Kaynağı Yoktur

Tamer DOYMUŞ - İman Edenlerin Sınanması: Ahzab Gazası

İhsan KERİMOĞLU - Keşke

Şeb-i Vuslat - Hz. Ümmü Zer Gıfariyye (r.anha)

Gönül Pınarından - İnsanın Ömrü Doğduğu Günden Beri Olan Süre Değil, Allah'ı Tanıyıp Bildiği Günden Beri Olan Süredir

 

Rabbimiz Celle ve Âlâ cümlesinden razı olsun, ümmet-i Muhammed’i müstefid kılsın. Âmin…

“Mü'minin Hayatı Ta’lim, Tatbik Ve Tebliğden İbarettir” anlayışıyla hizmetine devam eden Gülzâr-ı Hâcegân Dergisi’nin bir sonraki sayısında buluşmak üzere Allah'a emanet olun...

 

HAZİRAN 2016

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM...

 

Gülzâr-ı Hâcegan Dergisi'nin HAZİRAN 2016 sayısı çıktı.

 

HÂCE HAZRETLERİ’NİN (ksa) “BU RAMAZANI KENDİMİZE AYIRALIM” Başlıklı sohbetlerinde: 

Rahmet mevsiminin son ayı, rahmet halkasının son halkalarından olan ramazanı şerifin arifesine geldik. “Her geceyi Kadir bil, her insanı Hızır bil.” buyurmuşlar. Malum, bin aydan hayırlı olan o gece sene içinde özellikle de ramazanı şerif içinde saklı. İnşaallah hepimiz ramazanın her gecesini bir Kadir Gecesi şuuruyla, huzuruyla ihya etmeye çalışırız. Yine temenni edelim ki inşaallah receb ve şabandan beri ramazana hazırlanmışızdır. Cenabı Hak bizleri şimdiden onun şefaatine nail kılıp şikayetinden emin buyursun.

 Bu mübarek ayların da bir ruhaniyeti, bir nisbeti, huzuru ve bereketi var. Malum, evveli rahmet ve bereket, ahiri cehennemden azat olma diye buyrulmuş. Yine şeytanların bağlandığı ay olarak nitelendirilmiş. Bu ayda yapılacak bir iyiliğe, bir güzelliğe/haseneye en az onla mukabele edileceği bildirilmiş. Nimetler oldukça çok. Ama inşaallah bizler de nimetin değil de rızanın, hakikatin talibi olarak Hazreti Mevla’ya gönül verip ramazanı değerlendiririz.

 Bu ayda yapacağımız iftar da sahur da övülmüştür. İslam fukahasının bir kısmına göre iftar farz, sahur sünnettir. Yine bir kısmına göre sahurda abartılı yesen ve vefat etsen; şehit hükmünde olursun. Peki, niçin bu fetvalar? Oturun çok yiyin, patlayın anlamında değil elbette. Orucun sıhhati açısından.

 Orucumuza çok dikkat edelim arkadaşlar. İnanıyorum ki hiçbirimiz Mevla unutturmadıkça, bilerek bir şey yiyip içmeyiz; bilinen haramları, bilinen günahları yapmayız. Ramazanda ve ramazan sonrasında bu konulara dikkat ediyoruz. Ama bilmeden, önemsemeden yaptığımız hatalar ramazanımıza halel getirebilir. Ne dünyaya ne ahirete yarayan boş, lüzumsuz ve çok konuşmalar; fuzuli yere çarşı-pazar dolaşmalar, işimizin haricinde dışarıda çokça oyalanmalar oruca zarar verebilir. Şeytanın bayrakla gezdiği yerlerdir çarşı pazarlar. İşimiz yoksa mümkün mertebe oralarda bulunmamalıyız. Mümin halveti, uzleti, inzivayı tercih etmeli. Mahzun yerleri, hüzünlü mekanları tercih etmeli; asude, mümtaz, sade mekanları mesken edinmeli.

Bu gezmelerden, tozmalardan hiç değilse ramazanda salim kalalım. Gözdür bu illa ki bir tarafa kayar; dildir bu bir mevzu açıldı mı o da karışmak, konuşmak ister. Nefesler sayılı, sınırlı ve bizler de bunları nereye harcadığımızdan sorumluyuz. ... Buyuruyorlar.

 

Netice-i Meram bölümünde Vahdettin ŞİMŞEK; “İslam Dünyasına Genel Bir Bakış” ve Abdülkadir Visâlî; “Vahdetin Temini Şuurla Mümkündür” başlıklı makalelerini okuyucularımızla paylaşıyorlar.

 

DERGİMİZİN DİĞER YAZILARI İSE ŞÖYLE:

Andelib - İnsan, Şehir ve Cami

Sâlik-i İrfan - Görüşmeyi Ben Yapmadım, Allah Yaptı

Veysel ÖZSALMAN - Oruç ve Kulluk

Enes ŞİMŞEK - Güneştir Nazarın

Tamer DOYMUŞ - Kur'an Okunduğu Zaman O'nu Dinleyin ve Susun ki Size Merhamet Edilsin (Araf, 204)

İrfan AYDIN - Bangladeş'te Neler Oluyor?

Yûsuf-i Kenân - Teslimiyet, Allah'ın Bizimle Rahatlığını Sağlama Çabasıdır

İhsan KERİMOĞLU - Büyüklerin Dili ve Gözüyle

Mücahid OMURTAY - Aklı Selimin Kalbe Hakim Olması - 2

Şeb-i Vuslat - Hz. Ümmü Züfer (ra)

Gönül Pınarından - Mutlak Güzel

Mine ŞİMŞEK - Ev İçindeki Tesettür ve Sünnetler

 

Rabbimiz Celle ve Âlâ cümlesinden razı olsun, ümmet-i Muhammed’i müstefid kılsın. Âmin…

“Mü'minin Hayatı Ta’lim, Tatbik Ve Tebliğden İbarettir” anlayışıyla hizmetine devam eden Gülzâr-ı Hâcegân Dergisi’nin bir sonraki sayısında buluşmak üzere Allah'a emanet olun...

 

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort